Her sanatçı kariyerinde düşüşler ya da duraklamalar yaşayabiliyor. Bazıları bunun ardından piyasadan siliniyor bazıları ise daha güçlü şekilde geri dönüyor. Biz de bu haftaki programımızda, bu geri dönüşü sağlayan albüm ya da şarkıları mercek altına aldık.
Programa, Jane Birkin’le başladık. 1980’de Serge Gainsbourg’la ayrılmalarının ardından bir süreliğine ortadan kaybolan sanatçı, 1983’te Gainsbourg imzalı şarkılardan oluşan "Baby Alone in Babylone"la müziğe dönmüş ve bu çalışmasıyla kendini müzik dünyasına kabul ettirmişti. Bu albümün açılış şarkısı, daha önce Alain Chamfort tarafından da seslendirilen Baby Lou idi.
Kariyerinin özellikle ilk dönemlerinde fazlasıyla iniş çıkış yaşayan bir isim de altmışların başında gençlerin idolü lakabıyla üne kavuşan Johnny Hallyday. 1966’da uyuşturucu problemleri nedeniyle zor günler geçiren sanatçıyı, müziğe döndüren parça Los Bravos’un Black is black’inden uyarlanan Noir c’est noir olmuştu. Yetmişlerin ortasından itibarense bu kez neredeyse altı ayda bir yayınladığı albümler ve seslendirdiği birbirine benzeyen şarkılarla kendini tekrarlamaya başlamıştı Johnny. Özellikle seksenli yılların başında verdiği devasa konserlere rağmen 1979 tarihli Ma gueule’den beri önemli bir hit parçaya imza atamamıştı. Bu gidişatı değiştirecek albüm ise, Michel Berger imzalı şarkılarda oluşan 1985 tarihili "Rock’n’roll attitude" oldu. Berger’nin Amerikalı tiyatro yazarı Tennessee Williams anısına yazdığı Quelque chose de Tennessee ile dikkat çeken albüm Fransa listelerinde iki numaraya kadar tırmandı ve Johnny Hallyday’in kariyerinde yeni bir sayfa açmasını sağladı.
Johnny’den bahsetmişken Sylvie Vartan’ı anmamak olmaz. 1980’de Johnny Hallyday’den ayrılmış ve oğlu David ve yeni eşi Tony Scotti ile birlikte California’da yaşamaya başlamıştı sanatçı. Bu dönemde yayınladığı albümler ise beklentiyi karşılamıyor hatta yirmi beş yıldır çalıştığı RCA stüdyolarından kopmasına neden oluyordu. Onu yeniden düzlüğe çıkaran albüm ise 1996 tarihli "Toutes les femmes ont un secret" – "Tüm kadınların bir sırrı vardır" oldu. Albümde, Richard Cocciante imzasını taşıyan Je n’aime encore que toi adlı parça öne çıkıyordu. Şarkı adeta Johnny Hallyday için yazılmış gibi bir izlenim yaratıyordu zira parçada “Sana tuzlu suyla ıslanmış öpücükler gönderiyorum hayatımı ektiğim California’dan, tüm bu dekorun altında, vücudumun derinliklerinde, ben hala sadece seni seviyorum” sözleri yer alıyordu.
Özellikle seksenli ve doksanlı yıllar, Fransız şansonunun önde gelen isimleri için bir hayli zorlu geçmişti. Altmışlı ve yetmişli yıllarda kariyerlerinin zirvesine tırmanan bazı isimler, yeni döneme adapte olmakta güçlük çekiyordu. Bu isimlerden biri de Claude Nougaro’ydu. 1980’de uzun yıllardır birlikte çalıştığı caz müzisyeni Maurice Vander’in kendi müzik grubunu kurması üzerine onunla yolları ayırmak zorunda kalan Nougaro'nun bu dönemde yazdığı şarkılar oldukça karmaşık sözlerden oluşuyor, dinleyiciyle tam olarak bir bağ kuramıyordu. Sanatçı, verdiği konserlerde hâlâ salonu dolduruyor ama aynı başarıyı albüm satışlarında gösteremiyordu. 1985’te piyasaya çıkan albümünün ticari anlamda beklentileri karşılamaması bardağı taşıran son damla oldu ve Barclay stüdyosu onunla olan sözleşmesini feshetti. Bu gelişme sorasında bir hayli sarsılan Nougaro kendini sorgulamaya başladı. Fransa’daki evini satarak kariyerinde yepyeni bir sayfa açmak üzere New York’a gitti. Burada Manhattan’da yaşayan elektronik klavye ustası Philippe Saisse ile tanıştı ve geri dönüş şarkısı Nougayork’u onunla birlikte yarattı. Rock müzik esintileri taşıyan bu güçlü parça, Nougaro’nun adeta Anka Kuşu misali küllerinden yeniden doğmasını sağlayacaktı.
90’lı yıllarda aradığını bulmayan bir başka isim de Henri Salvador’du. Seksenlerine merdiven dayayan usta sanatçıyı insanlar biraz eski moda olarak görüyor, medya da ona eskisi kadar yer vermiyordu. Ne var ki 2000 yılında genç kuşak müzisyenlerle birlikte hazırladığı “Chambre avec vue” isimli albüm bu gidişatı değiştirdi. Keren Ann ve Benjamin Biolay imzasını taşıyan albümün lokomotif şarkısı Jardin d'hiver sayesinde Salvador, 83 yaşında eski popülaritesini yeniden yakalamayı başardı. Albüm aynı zamanda ona, 2001’de gerçekleşen Victoires de la Musique ödül töreninde “Yılın Erkek Şarkıcısı” ve “Yılın Albümü” ödüllerini de getirdi.
Sadece Fransa’da değil neredeyse tüm Dünyada geniş bir hayran kitlesine sahip olan Enrico Macias da, doksanlı yıllara uyum sağlamakta güçlük çeken isimlerdendi. Sanatçının bu dönemde çıkardığı albümler; kulağa hoş gelen şarkılar içerse de genel anlamda o alışılmış “Enrico ruhunu” yansıtmaktan uzaktı. Bu dönemi Müslüman ve Yahudi toplumları arasında bir bağ kurma arayışları ile geçiriyordu aynı zamanda sanatçı. 2000 yılında bu kapsamda, uzun yıllardır hasret kaldığı memleketi Cezayir’de vermeyi planladığı bir dizi konser, çeşitli bahaneler yüzünden iptal edilince de büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Ne var ki bu hayal kırıklığını bir ilham kaynağına dönüştüren Enrico, 2003’te, sekiz yıl aradan sonra stüdyoya girerek “Oranges Amères” isimli albümü kaydetti. Marc Estève, Jean-Loup Dabadie ve Kent gibi isimlere ait şarkıların yer aldığı bu albümle sanatçı özüne dönüyor, bizi çocukluğunun geçtiği beyaz boyalı evlere ve Cezayir güneşinin ısıttığı portakal kokulu sokaklara geri götürüyordu.
Doksanlı yıllar, altmış ve yetmişlerde zirvede yer alıp sonra derin bir sessizliğe gömülen bazı “demode” isimlerin geri dönüşüne sahne olmuştu. Bir süredir -biraz da acımasız bir şekilde- “kitsch” kategorisinde değerlendirilen Patrick Juvet, Dave ve C.Jérôme gibi sanatçılar yirmi beşinci sanat yıllarını kutladıkları “Best of” albümleriyle yeniden gündeme gelmişti bu yıllarda. Hervé Vilard bu Best Of albümünün yanına bir de La vie est belle, le monde est beau (1995) adlı single’ı eklemişti. Fransızcaya, Storie Di Tutti I Giorni adlı İtalyanca parçadan Didier Barbelivien tarafından uyarlanmıştı şarkı.
Doksanlarda önemli bir geri dönüş gerçekleştirenlerden biri de Fransız şansonunun efsanelerinden Barbara’ydı. 1986’da Gérard Depardieu ile birlikte fazla ses getirmeyen Lily Passion isimli gösteride sahne alan sanatçı, bundan tam on yıl sonra, yani 1996’da ise Guillaume Depardieu ve Jean-Louis Aubert gibi genç jenerasyondan isimlere ait parçaların bulunduğu bir albüm yayınladı. Albümün en dikkat çeken parçalarından biri sözleri ve düzenlemesi, Téléphone grubunun solisti olarak üne kavuşan Aubert imzalı Vivant poème – Yaşayan şiir adlı şarkıydı. Parçada elektrogitar ve elektronik klavyenin de kullanılması, şöhrete altmışlı yıllarda ulaşan Barbara’nın zamanın ruhunu yakalamasını da sağlıyordu bir anlamda. Bu albümle 1997’de düzenlenen Victoires de la Musique töreninde “En İyi Kadın Şarkıcı” dalında ödüle layık görülen sanatçı, 24 Kasım 1997’de, ani gelişen bir rahatsızlık sonucu hayata veda etti.
Yetmişlerin ortasında Les Divorcés ve Que Marianne était jolie gibi şarkılarla şöhretinin doruğuna ulaşan Michel Delpech, bu dönemde ayrıldığı eşinin 1984’te, arkasında iki çocuğunu da bırakarak intihar etmesiyle büyük bir depresyonun içine sürüklendi. Kendini Budizm ve Çin felsefesine adayan sanatçının intihara teşebbüs ettiği de konuşuluyordu. 1997’de, Pascal Obispo ve Jean-Louis Murat gibi doksanlar Fransız Popüler Müziğine damgasını vuran isimlere ait şarkılarının yer aldığı “Le Roi de rien” adlı albümle adını yeniden duyursa da bu başarı uzun soluklu olmadı. Delpech’in gerçek anlamdaki geri dönüş albümü ise 2004 tarihli “Comme vous” olacaktı. Albümün başarısı ona 2006’da klasikleşmiş şarkılarını Francis Cabrel, Cali ve Bénabar gibi isimlerle birlikte seslendirdiği düetler albümünü kaydetme fırsatını sağladı ve böylece sanatçı genç nesiller tarafından da keşfedilmiş oldu. Onu müzik piyasasına yeniden kazandıran "Comme vous" adlı albümdeki Jaloux adlı parçada, kıskanç bir koca rolüne bürünüyordu sanatçı ve "Paul Simon’ı, Woody Allen’ı, Danny De Vito’yu kıskanmıyorum ama Harrison Ford, Banderas ya da Jack Nicholson’ı görmeye bile tahammül edemiyorum" diyordu.
Altmışların başında müzik piyasasını kasıp kavuran Christophe, daha sonra ortadan kaybolmuş, 1973 ve 74 yıllarında çıkardığı Jean-Michel Jarre destekli iki albümle yeniden listelerin zirvesine oturmuştu. Seksenlerin başında bir kez daha kendi köşesine çekilen sanatçı, 1996’da da, kendi yazdığı şarkı sözlerine de yer verdiği elektronik müzik altyapılı “Bevilacqua” ile çarpıcı bir geri dönüşe atmıştı. Christophe benzer bir geri dönüşü 2001’de, “Comm’si la terre penchait” adlı albümle gerçekleştirdi. Bu albüm aynı zamanda onun ertesi yıl, tam yirmi sekiz yıl aradan sonra Olympia sahnesine geri dönmesini sağlayacaktı.
Altmışların başında Fransız müzik piyasasını saran yé-yé akımının önde gelen isimlerinden olan France Gall'in kariyeri, yetmişli yıllarla birlikte bir duraklama dönemine girmişti. 1974’te Michel Berger’yle tanışmasıysa her şeyi değiştirecekti. Yakın geçmişte Véronique Sanson ve Françoise Hardy’yi adeta yeniden yaratan söz yazarı-besteci-yorumcu Berger, Gall’in hem özel hayatında hem de kariyerinde dönüm noktası rolü üstlendi. İkilinin 1976’ta evlenmesinin ardından Berger’nin Gall için yazdığı ilk önemli şarkı olan La Déclaration d’amour yani ilan-ı aşk, altmışlı yılların saf okullu kızının artık olgun bir eş ve anneye dönüştüğünü de ilan ediyordu adeta. İlerleyen yıllarda Berger’nin onun ses rengine uygun şekilde oluşturduğu enerji dolu repertuvarda; Ça balance pas mal à Paris’den Viens je t’emmène’e, Tout pour la musique’den Ella elle l’a’ya kadar birçok unutulmaz parça yer alacaktı.
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
Jane Birkin | Baby Lou | Mes Images Privées De Serge | 3:00 |
Johnny Hallyday | Quelque Chose De Tennessee | On Stage | 4:18 |
Sylvie Vartan | Je n'aime encore que toi | Toutes les femmes ont un secret | 3:43 |
Claude Nougaro | Nougayork | Zenith Made in Nougaro | 3:35 |
Henri Salvador | Jardin d'hiver | Performance | 2:58 |
Enrico Macias | Quand les femmes dansent | Oranges amères | 3:10 |
Hervé Vilard | La vie est belle, le monde est beau | La vie est belle, le monde est beau | 4:06 |
Barbara | Vivant poème | Barbara | 4:12 |
Michel Delpech | Jaloux | Comme vous | 3:42 |
Christophe | Comme un intérdit | Olympia 2002 | 3:48 |
France Gall | La déclaration | Concert privé - Evidemment - CD14 | 4:17 |