İran'da "Noruz" kutlamaları devrimci hareketin izleriyle gerçekleşti.
İran’da ve Afganistan’da yeni yıl Nevruz’la, Noruz’la başlıyor. Yani, bu halklar 20 Mart’ı 21 Mart’a bağlayan gece Noruz’a girdiler.
Noruz’a yaklaşırken evlerde geleneksel olarak üç boyutlu, natürmort gibi, sembolik bir sofra hazırlanır ve Noruz kutlamaları bitene kadar da bu sofraya dokunulmaz. Bu sofrada “sib” yani elma, “senced” yani iğde, “sir” yani sarımsak, “sekke” yani bozuk para, “sonbol” yani sümbül gibi “sin” harfiyle, yani bizdeki “s” harfiyle başlayan yedi nesne ya da yiyecek bulunur.
Sofraya bir ayna, bir Kur’an konur ama bazen bu Kur’an’ın yerine Hafızı Şirazi’nin Divan’ı da konabilir. Bir Japon balığının bulunduğu bir kavanoz yerleştirilir ve çevresinde de genellikle kurabiye ve kuruyemiş tabakları yer alır. Bu sofranın en güzide öğesi ise Noruz’dan birkaç hafta önce çimlendirilmeye başlanmış bir buğday filizi demetidir. Bu, bir tabağın içinde, uzamış çimler gibi durur. Noruz’un 13. gününde de insanların kırlara gidip piknik yapması, çimlendirilmiş bu buğdayı da kırlara ya da sulara saçması beklenir. Doğanın uyanışının, doğayla bütünleşmenin güzel sembolleridir bunlar. Ama bu yıl, “heft sin” sofralarında kederli ve saygıdeğer bir görüntü vardı: İnsanlar, heft sin sofralarına, ayaklanmalar sürecinde katledilen gençlerin fotoğraflarını yerleştirdiler ve o sofraların fotoğraflarını paylaştılar sosyal medyada. Settar Beheşti’nin acılı ama direngen yaşlı annesi de oğlunun mezarına gitti ve mezarın üzerine çimlendirilmiş o buğday destesini, buğday tabağını yerleştirdi. Heftsin sofralarına fotoğrafı yerleştirilerek unutulmayan bir başka kişi de 2019 eylemleri sürecinde tutuklanan, aylarca işkenceye maruz bırakılıp sonra da idam edilen Nevid Efkari idi.
Kabul edelim ki İran halklarının büyük bölümü hafta içinde Noruz’a, yani yılbaşına ve onunla gelecek olan tatile odaklanmıştı. Bu nedenle de birçok kentte mezar başlarında ve mezarlıklar dışında göze görünür eylemler gerçekleştirilmediyse de kimi kentlerde büyük çatışmalar yaşandı. Meydanlarda toplanıldı, ateşler yakıldı, sloganlar atıldı.
Öte yandan, Nevruz gecesi Hamaney kameraların karşısına geçti ve halka hitap etti. Onun canlı yayında olduğu bu dakikalarda ise birçok eyalette ve kentte halk, pencerelere yöneldi ve yayın boyunca, hatta gece boyunca “Diktatöre ölüm!”, “Hamaney’e ölüm”, “Çocuk katiline ölüm!” sloganları attı.
Yani halk her an sokakta değil, her an çatışmıyor ama insanların düşüncelerinde, duygularında değişen bir şey yok; aynı öfke, aynı nefret, aynı kararlılık…
Noruz’dan sonraki 13 günlük tatil sürecinde sokaklarda neler olup biteceğini ise göreceğiz.
Son programlarda size Şehzade Rıza ve avenesinin, elbette onların destekçilerinin herzelerinden sıklıkla söz ediyorum. Hafta içinde, Şirin Ebadi, Şehzade Rıza ve yanındakilerle arasına bir mesafe koymaya karar vermiş olmalı ki, ilginç sözler etti. “Devrim sürecinin uzaması yararlı oluyor çünkü bu sayede gerçek önderler yetişiyor ve bu iyidir. Önderler direniş içinden çıkmalı, eğer daha önce tayin edilirse o kişiye diktatör denir” dedi. Aynı biçimde, İsveç Parlamentosu’nun üyesi olan İran kökenli Ali Reza Akhundi de katıldığı bir televizyon programında İran’da muhalefetin henüz alternatif bir liderlik oluşturamadığını söyleyince Şehzade Rıza taraftarları hemen harekete geçtiler ve hem Akhundi’ye hem de Şirin Ebadi’ye demediklerini bırakmadılar. İran’ın bir lideri, bir liderliği vardı onlara göre. O da Şehzade Rıza idi. O halde bu terbiyesizler, bu hainler de kimdi ki İran’da devrimci hareketin bir önderliği olmadığından söz ediyorlardı!
Bir süredir üzerinde ısrarla durduğum gibi, Batı’nın kendi istihbarat örgütleri aracılığıyla İran’daki devrimci harekete biçmeye yeltendiği giysi sağdan soldan patlıyor. Batının bu çabasının başarısız olduğu artık her cephede açığa çıkmaya başlıyor. Yani ne olursa İran halkının kendi gücüyle, kendi çabasıyla olacak ve İran‘ın içinde olacak.