Heybeliada’daki körler kimdir?

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Adalılar olarak tüm Prens Adaları sahillerinin ve ormanlık alanların 3261 sayılı Kıyı Kanunu'na aykırı olarak yüksek duvarlar, çitler ve jiletli teller ile çevrilerek özel şahıslara kiralanmasına, vakıflara, cemaatlere devredilmesine itirazımız var.

Sevdanın çam ormanlarının gölgesine sığındığı,
Karabaş çiçeklerinin yeşil atlas örtüsünü süslediği,
Delikanlıların nazlı kızları düşlediği
Bu Ada’yı kim bilmez,

Marmara Denizi’nde, uyuyan melek misali bir çocuk gibi uzanır.
Yatağı mis kokulu çiçekler, cibinliği ise,  gökyüzüdür.
Tanrının özenerek yarattığı bu adada
Dünyaya ikinci defa geldim.

Onun adı efsuncu bir kadın gibi insanı büyüleyen Halki’dir.
Yanından geçip de ona gelmeyen kördür!


İlia Tantalidis’in bu şiirindeki gibi soralım! Kimdir bu körler?

Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 1924’te Heybeliada’da kurulan Türkiye’nin ilk pandemi hastanesi Heybeliada Sanatoryumu, 2005’te Sağlık Bakanlığı tarafından kapatılmıştı. Çok özel bir mikro klimaya sahip bu biricik ekosistem, dünyanın en güzel koylarından biri olan Çam Limanı da dahil olmak üzere diğer parselle birlikte ‘İslami Eğitim Merkezi’ oluşturulması amacıyla Eylül 2020’de Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsis edilmişti.

İstanbul Tabip Odası (İTO), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, İstanbul Barosu ve Türk Toraks Derneği kararın “Kamu yararına ve hukuka aykırı olduğu” gerekçesiyle iptal edilmesine dair dava açtı ve kazandı.

Ama Diyanet’in ada sevdası sona ermedi.

Fotoğraf: Derya Tolgay

Geçenlerde, Çam Limanı’nda, deniz kıyısındaki küçük bir işletmeye, İstanbul Valiliği’nin emri ile Adalar  Kaymakamlığı’ndan bir tebligat yollandı ve plajın  İstanbul Müftülüğü‘ne tashih edildiği belirtilerek, küçük yapının boşaltılması istendi. Bu küçük işletme, yer için 11 senedir ecrimisil ödüyor. Ancak esas önemli olan, tebligatı şans eseri görmemiş olsak konudan haberimiz olmayacak olması.  Şeffaflığın tamamen yok olduğu, kararların halktan saklanarak, gizli kapaklı alındığı bir dönemde, bu haber vesilesiyle bir kez daha yerel savunuculuğun önemini bir kez daha vurgulamak isterim.

Burada dikkat etmemiz gereken bir diğer husus da, “temyiz yolu kapalı” olarak kesinleşse de davanın “usül’le ilgili bir takım eksikliklerden dolayı kazanılmış olması. “Usulüne göre” yeniden bir dava dosyasının hazırlanıp mahkemeye başvurulmasına hiç şaşırmayacağımız gibi, 224 dönümlük arazisi ile sanatoryumun ve hemen yanındaki başka bir parselin de dahil olduğu Çam Limanı’nın Diyanete devri için yeniden düğmeye basıldığından endişe ediyoruz.

Fotoğraf: Derya Tolgay

Türkiye’nin kaydedilmiş en önemli mikro klima alanı

Oysa, Türkiye’nin ölçümleri ile belgelenmiş, en önemli mikro klima alanı Çam Limanı ve Heybeliada Sanatoryumu, neredeyse her aileden birilerine şifa olan ekosistemiyle hiç kimsenin özel alanı olamaz, olmamalı. Bu nefes koridoru tüm İstanbulluların ciğerleri, aynı zamanda toplumun hafızası olarak kurulduğu şekliyle değerlendirilmeli.

Heybeliada Sanatoryumu Kuruluş ve Gelişimi 1924-1955 kitabında, Adaların en yumuşak havalı yeri olan Çam Limanı’nda güzel yetişmiş mandalina ve İstanbul piyasasına mal veren çiçek bahçelerinden bahsedilir. Bir de memleketin dört bucağından gelip iyileşen hastaların hikayelerinden…

Ölçümlere göre dünyanın önemli sanatoryumlarından birine ev sahipliği yapan Davos’un yıllık güneş miktarı 1789,9 saat ve bundan bir güne isabet eden ortalama günlük güneş miktarı 4,9 saat olduğu halde,  Çam Limanı’nda bir yıllık güneş 2023 saat, ortalama günlük güneş miktarı 5,5 saattir. Buna güneşin denizden aksetmek suretiyle gelen şualarının ultraviyole zenginliği de ilave edilirse, günde vasati güneşin 6,5 saate kadar çıktığı yıllardan bahsedilir. Günün %75’inin güneşli olduğu günler Davos’ta 143 gün olduğu halde Çam Limanı’nda 157’dir. Bunun 189 güne kadar çıktığı seneler de kaydedilmiştir.

Fotoğraf: Derya Tolgay

Yine kitaptan edindiğimiz bilgilere göre, Heybeliada Sanatoryumu deniz sahilinde bulunmakla beraber dağ iklimi karakteri gösterir. Umumiyetle deniz kenarlarında rutubetin derecesi yüksek olduğundan iyonizasyon zayıf olur. Halbuki  Heybeliada Sanatoryumu’nda iyonizasyon yüksektir ve bu yüzden Ankara’nın iyonizasyonuna benzer.  Heybeliada’nın bu durumu iklimler içinde bir istisna teşkil eder. 

Reçineli çam ormanları, deniz kıyısı ve düşük nem oranı ile ada mikroklimasının insan sağlığına faydaları da şöyle sıralanmıştır:

  • Reçineli çam ormanları bol miktarda oksijen üretir, temiz hava sağlar. Diğer tarafta deniz kıyısında olması sebebiyle  taze havası da benzer şekilde temizleyici etkiye sahiptir. Temiz hava, solunum sistemimiz, sağlıklı bir beden ve ruh sağlığımız için  vazgeçilmezdir.  Doğada vakit geçirmek, bağışıklık sistemini güçlendirir ve genel sağlığı olumlu yönde etkiler. Bu da ruh sağlığını dolaylı yoldan destekler.
     
  • Özellikle reçineli çam ormanları ve deniz kıyıları, stresi azaltıcı etkilere sahiptir. Stres azaltıcı  yoğun negatif iyon yüklüdür. Böyle bir ortamda zaman geçirdiğinizde zihni sakinleştirir ve ruh haliniz iyileşir.
     
  • Üzerine bir de düşük nem oranı etkilerini göz önünde bulundurursak, bir çok sağlık probleminin yanı sıra özellikle astım gibi solunum problemleri olan kişiler için düşük nemin bulunduğu bölgelerde yaşamak faydalıdır.
     
  • Tüm bunların yanı sıra, deniz kıyısı ve reçineli çam ormanlarının estetik ve ruhsal açıdan da pozitif etkileri vardır. Dünyaya sanatın gözün ile bakmamız için zemin hazırlar. Bu nedenle tarihte ve günümüzde de sanatçılar Adalar’ı mesken tutmuştur, Adalar’da eserler vermiştir.
     
  • Ormanlarla denizlerin birleştiği bu doğal alanlar, tüm duyularımızı harekete geçirir, algımızı genişletir. Denizin dalgalarının sesi ve ormanın yeşillikleri, bizleri rahatlatır, zihinsel dinginlik sağlar, iç huzurumuzu bulmaya, düşüncelerimizi toplamamıza yardımcı olur.
     
  • Doğanın içinde spor yapabilmemiz için eşsiz olanaklar sunar; yürüyüş, koşu, bisiklet, yüzme gibi fiziksel aktiviteler için uygun ortamlardır.  Haliyle düzenli egzersiz, ruh sağlığımızı olumlu yönde etkiler. Doğal güzelliklerle çevrili olmak, insanlarda mutluluk hissi yaratır.
Akillas Millas’ın arşivinden çıkan eski kartpostal ile Çam Limanı

Çam Limanı tarihine baktığımızda ise, İstanbul Rumlarının Baklahorani adı verdikleri karnavalın en önemli mekanlarından biridir: Bu karnavalın eğlenceleri çok ünlüydü. 1922’den önce Maltepe’den, Kartal’dan, Pendik’ten, Çınarcık’tan, Katırlı’dan büyük kayıklar ve mavnalarla gelen Rumlar Halki Karnavalı’na renk katardı.  Mevsim kış olmasına rağmen Çam Limanı’ndaki  meyhane ve balıkçı lokantalarına kalabalıktan girilmezdi. Hava yağışlı değilse getirilen yapma çiçekler ve renkli boncuklarla süslü 20’den fazla laterna etrafa neşeli melodiler saçmaya başlardı. 1773 yıllarından itibaren 1 Mayıs kutlamaları da Adalar’ın çiçekleri ile kutlanır, çocuklar karabaşlarla, papatyalar arasında neşeyle koşar oynardı.

Fotoğraf: Derya Tolgay

Tüm bu kutlamalar, eğlenceler artık yok, söz konusu alanlar halka açık değil. Heybeliada’daki Osmanlı modernleşmesinin ve Cumhuriyetin ilk yıllarında inşa edilmiş tüm anıt yapılar da kapatılmış durumda:

  • 1842 yılında açılan Heybeliada Ruhban Okulu kapalı
  • 1852 yılında kurulan Heybeliada Bahriye Mektebi kapalı
  • 1883 yılında açılan ilk ticaret okulu; Elen Ticaret Mektebi kapalı
  • 1924 yılında ilk pandemi hastanesi olarak açılan Heybeliada Sanatoryumu kapalı.
Fotoğraf: Derya Tolgay

Heybeliada’ya iktisadi ve ekonomik olarak baktığımızda tamamen çökertildi ve damarları kesildi. Üstelik Adalar imar planları ile birlikte yeniden bir inşa süreci başlıyor. Yine muğlak ve şeffaflıktan uzak… Bütün bunlar da 'Ada kültürü'ne aykırı bir ‘muhafazakarlaşma’ düğmesine basılmış gibi yürütülüyor.

Ve unutmayalım Çam Limanı bölgesi son altı yılda tam üç kez yandı. Birinde sabotajcı yakalandı.

Tüm bu hazine değerindeki bölge Hazine’ye, yani halka ait. Dolayısıyla  tüm ada sahillerinin  kamusal bir alan olarak, denetlenerek kullanılması; güle oynaya, güzelim koylarda yüzmeye, eğlenmeye, birlikte şarkılar söyleyip sohbetler etmeye ihtiyacımız olduğu gibi hakkımız. 3261 sayılı Kıyı Kanunu’na aykırı olarak yüksek duvarlar, çitler ve jiletli teller ile orman ve sahillerin çevrilecek özel şahıslara kiralanmasına, vakıflara, cemaatlere devredilmesine itirazımız var. Tıpkı, tiyatro, konser, söyleşi, toplantı yapacağımız bir mekana ihtiyacımız olduğu gibi.

Unutmayalım; Adalar hepimizindir!

*Dünya Mirası Adalar'dan Derya Tolgay'ın Yeşil Gazete'de kaleme aldığı 'Heybeliada’daki körler kimdir?' adlı makalesinden alınmıştır.