İklim krizi Trump'ın ekonomi öncelikli zaferine ortam hazırladı ve bundan en çok zarar görecek olan küresel güney olacak.
Donald Trump'ın seçilmesi, kıyamet günü sığınağı siyaseti için bir zaferdir ve bu da dünya çevresi için kötü bir haberdir.
Bu, iklimin bozulduğu, doğanın yok olduğu ve sosyal eşitsizliğin giderek arttığı bir çağda, gücü yetenlerin hayatta kalmak için en iyi şansının, çaresiz kitleleri uzak tutabilecekleri kişisel bir sığınak inşa etmek olduğu fikridir. Buen zenginlerin hayatta kalmasıdır.
Bu tür kıyamet düşüncesi bir zamanlar bilim kurgu malzemesi olabilirdi ancak Palantir’in kurucusuPeter Thiel, Meta'nınMark Zuckerberg 'i gibi milyarderler ve kendilerini uzak adalara kaçırabilmek için yeraltı sığınakları inşa eden ya dasüper yatlar ve özel jetler satın alan diğerleri tarafından normalleştirildi.
Teknoloji milyarderleri, Trump’ın zaferinde önemli bir rol oynadı. Özellikle Tesla'nın sahibi Elon Musk, kampanyaya milyonlarca dolar akıttı ve X platformunu bir megafon olarak kullandı. Amazon’un sahibi Jeff Bezos ise gazetesi The Washington Post’un editöryal ekibinin Kamala Harris’e destek vermesini engelledi.
Bir kez sığınak zihniyetine girdiğinizde, kıyamete yatırım yapmış olursunuz. Dünyanın sorunlarına çözüm arama fikri gider, yerine servet ve silah biriktirerek, daha yüksek duvarlar örerek ve dışarıdaki çorak araziyi varlıksızlaştırarak hayatta kalma fikri gelir.
Küresel güney açısından bakıldığında, dünyanın en güçlü ülkesinde böyle düşünmek bir felakettir. Yaşadığım yer olan Amazon yağmur ormanlarında, Afrika savanlarında ya da Asya'nın taşkın ovalarında hayatta kalmak istikrarlı bir iklime, bol doğaya ve barışçıl işbirliğine bağlıdır.
İlk Trump yönetimi çevre korumalarını azalttı. Trump 2 bunu yeni bir seviyeye taşıma kapasitesine sahip çünkü daha az kısıtlama var. Seçmenler Trump'a bir imparator yetkisi verdi. Bu durum, ABD'nin küresel iklim mücadelesinden çekilmesi başta olmak üzere, birçok endişe sebebi.
Anketlere göre seçmenlerin çoğunun aklında bu konu yoktu ve iklim ve doğa krizi seçim tartışmalarında ve konuşmalarındaneredeyse hiç yer almadı. Ancak iklim, Trump'ın ekonomi öncelikli zaferinin ortamını yarattı: Helene ve Milton gibi kasırgaların yıkıcı etkileri federal hükümeti güçsüz gösterdi, dünya çapında kuraklıklar gıda fiyat enflasyonunu artırdı ve her yerde yüksek sıcaklıklar daha fazla stres ve endişe yarattı. Dünya genelinde, her zamankinden daha aşırı hava koşulları, her zamankindendaha aşırı politikalara yol açıyor.
İklim sorununu sadece enerji dönüşümü açısından düşünenler, Trump 2'yi sadece dört yıllık bir gerileme olarak görme eğiliminde olabilirler. Ne de olsa dünya onun ilk dönemini atlattı. Güneş ve rüzgar enerjisine yönelik ivmenin zaten durdurulamaz olduğuna inanabilirler çünkü bu enerji üretim biçimleri artık fosil yakıtlardan daha ucuz. Diğerleri ise Joe Biden yönetimindeki ABD'nin petrol ve gaz üretiminirekor seviyelere çıkardığı göz önüne alındığında, başkan değişikliğinin nasıl bir fark yaratacağını sorgulayabilir.
Ancak bu büyük resmi gözden kaçırmaya sebep oluyor.Carbon Brief, Trump'ın başkanlığının 2030 yılına kadar ABD emisyonlarına 4 milyar ton ekleyeceğini tahmin ediyor. Fazladan her ton daha yüksek sıcaklık, daha fazla sel, daha fazla kuraklık, daha fazla yangın, daha yüksek gıda fiyatları, daha fazla ölüm veokyanus sirkülasyonu, kutuplardaki buzların erimesi ya da ormanların yok olması gibi felaketlere yol açma riskinin artması anlamına geliyor.
Hiçbir yerde hiç kimse bundan kaçamayacak - ancak her zamanki gibi ilk ve en büyük zararı küresel güney görecek. Burası, ölümcül sıcak hava dalgalarına ve mahsulleri yok eden kuraklıklara karşıen savunmasız nüfuslara ev sahipliği yapıyor. Gelişmekte olan ülkelere geçen yıl, neden oldukları iklim felaketleri için yüz milyarlarca dolarlık"kayıp ve zarar ” tazminatı ödemesi sözü verilen yer de burası. Eğer Trump dünyanın en zengin ülkesini Paris anlaşmasından ve tüm BM iklim sürecinden çıkarma tehdidini sürdürürse, diğer zengin ülkeleri bu parayı bulmaya ikna etmek son derece zorlaşacaktır. Çevresel adalet artık daha uzak bir ihtimal gibi görünüyor.
Amazon yağmur ormanları gibi bölgelerde zaten vahim olan durum daha da kötüleşecek. Trump'ın inkârları, Solimões, Negro, Tapajós, Xingu ve Madeira gibi dünyanın bir zamanlar en güçlü nehirlerinin bazıbölümlerini şimdidenkurutan iklim bozulmasının fiziğini etkilemeyecektir. Ancak Güney Amerika'nınsu döngüsünde hayati bir rol oynayan bu küresel öneme sahip ekosistemin çöküşünü uzatacak ve yoğunlaştıracaktır.
Trump’ın söylemleri ve örneği, dünya genelinde aşırı sağın doğayı ve insanları korumaya yönelik önlemleri azaltmasını cesaretlendirecek. Brezilya’da bu, eski başkan Jair Bolsonaro etrafında toplanan güçlerin yeniden yükselme olasılığını artıracak. Bolsonaro, Amazon ormanlarının istilalarını teşvik etmiş ve rekor düzeyde ormansızlaşmaya göz yummuştu. Eski ordu komutanı, 2022’deki seçim yenilgisinin ardından Trumpvari bir ayaklanma girişiminde bulunması nedeniyle 2030’a kadar seçimlere katılmaktan men edildi, ancak müttefikleri Kongre’ye hakim ve cezaları bozma konusunda Amerikan idolünün örneğini takip etmeye istekli olacaklar. Para gücü satın alır. Güç de güvenliği satın alır. İşte bu, sığınak mantığıdır.
Bu sürdürülebilir değildir. Sadece sonuçlarla uğraşırsanız, sebepler daha da kötüleşecektir. Bilim insanları ve gazeteciler gibi bu gerçeği ortaya koyanlar saldırıya uğruyor. Bu durum özellikle iklim alanında geçerlidir. Aşırı sağcıProject 2025 dilek listesinin yazarları, Trump'ı iklim araştırmaları konusunda dünyanın en önemli merkezlerinden biri olan Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'ni bitirmeye teşvik ediyor.
Sığınak zihinler gerçeğe karşı da duvar ördüklerinde, gücün haklı olduğunu ima ederler. Normal, istikrarlı bir dünyada bu tehlikeli bir saçmalık olarak görülebilir. Ancak iklimle ilgili eski belirlilikler sallanmaya başladığında, diğer her şey de sallanır ve korkmuş seçmenler Hindistan'ın Narendra Modi'si, Arjantin'in Javier Milei'si, Türkiye'nin Recep Tayyip Erdoğan'ı ve Avrupa'da ortaya çıkan aşırı sağcı figürler gibi sözde “güçlü adam” liderler ararlar.
Dünyanın Covid krizi sırasında gördüğü ve Valencia'nın sağcı yerel yetkililerin meteorolojiuzmanlarının uyarılarını görmezden gelip afet hazırlıklarını güçlendirme çabalarını oylamayı reddetmesinin ardından 200'den fazla insanın sellerde ölmesiyle öğrendiği gibi, inkarcılıkları ölümcül sonuçlara yol açıyor.
Olumlu bir şeyler arayanlar saman çöpüne tutunmak zorunda. ABD’nin sığınaklara çekilmesi, iki asırlık fosil yakıtla desteklenen sanayi genişlemesinin sona yaklaştığının, geç dönem kapitalizmin gerçek doyumsuzluğunu ortaya koyduğunun ve bunun, zaten emisyonları durduramayan, biyolojik çeşitlilik çöküşünü önleyemeyen ve korkunç eşitsizlikle başa çıkamayan statükonun nihayet sarsılmasına yol açacağının bir işareti olabilir.
Alternatif arayanlar, ABD seçimlerinin gerçek galibi olarak Çin'i işaret ediyor çünkü Çin'in modeli fosil yakıtlardan uzaklaşma konusunda daha istikrarlı, daha akıllı ve daha etkili olduğunu kanıtlıyor. Dünya lideri bir yenilenebilir enerji endüstrisi kurarak 2030 iklim hedeflerine altı yıl erken ulaştı ve emisyonların gelecek yıl gibi erken bir tarihte zirveye ulaşması yolunda ilerliyor.
Elbette ABD'li seçmenlerin neredeyse yarısının Trump'ı reddettiğini, Avrupa'nın emisyon azaltımında ilerleme kaydettiğini, Güney Amerika'nın değişim vaat eden daha ilerici liderlere sahip olduğunu ve birçok şehir ve şirketin cesur planları olduğunu kimse unutmamalıdır. Bunların arasında bir yerlerde temiz, ucuz, barışçıl enerji, akıllı liderlik ve doğayla daha sağlıklı ilişkiler için yeni bir çağın temeli olabilir.
Belki. Ancak Trump 2'de, kirli fosil yakıtların eski rejiminin artık kavgacı ve yeni güçlenmiş bir savunucusu var. Mücadele çetin geçecek.
Önümüzdeki yıllarda, kıyamet günü sığınağı mantığı baskıcı bir hal alabilir. Eğer dikkatli olmazsak, bu kolaylıkla kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşebilir. Bunun en iyi panzehiri, ne için hayatta kaldığımızı, her bir derece farkı, her bir ton karbon için neden mücadele etmeye değer olduğunu hatırlamak ve hayatın dışarıda içeriden çok daha iyi olduğunu kanıtlamak olabilir.
* Jonathan Watts'ın The Guardian'da yayınlanan 'Survival of the richest: Trump, climate and the logic of the doomsday bunker' adlı makalesi Nil Sarrafoğlu tarafından çevrilmiştir.