İki bölümlü mülakata ilham olan konu ile başlayan Robert Scheer, Susie Linfield ile kitabı, “Aslanın İni: Hannah Arendt'den Noam Chomsky'e Zionizm ve Sol” hakkında konuşurken kitaptaki bir bölümün neden Chomsky ile bu mülakata yol açtığını anlatıyor.
(Truthdig'de yayımlanan bu söyleşi Semra Somersan tarafından Açık Radyo için çevrilmiştir.)
(Söyleşinin ilk bölümünü buradan okuyabilirsiniz.)
İnsanlığın inkâr edilemez distopik bir geleceğe doğru gidişatı hakkında asap bozucu konuşmalarından sonra, dünyaca ünlü düşünür Noam Chomsky ve Truthdig Genel Yayın Yönetmeni Robert Scheer, güncelin daha acil konularına geçerek tartışmayı olumlu bir noktada sonlandırıyorlar.
İki bölümlü mülakata ilham olan konu ile başlayan Robert Scheer, Susie Linfield ile kitabı, “Aslanın İni: Hannah Arendt'den Noam Chomsky'e Zionizm ve Sol” (The Lions’ Den: Zionism and the Left from Hannah Arendt to Noam Chomsky) hakkında konuşurken kitaptaki bir bölümün neden Chomsky ile bu mülakata yol açtığını anlatıyor. İsrail'in, Filistin topraklarını işgal etmesini çok açık bir şekilde eleştiren dilbilimci, kitabın ve Chomsky'ye yönelttiği eleştirileri dile getirdiği bölüm için, “gördüğüm en olağanüstü yalanlar ve aldatmacalar koleksiyonu” diyor.
Mülakat öncesi kitaptaki o bölüme çok dikkat etmediğini söyleyen Truthdig Genel Yayın Yönetmeni, Scheer, o kısmı yeniden okuduğunda inanılmaz “haksızlık” olduğunu fark etmiş.
“Bu kitapta eleştirilen insanların hepsi, İsrail devletinin ve Zionist deneyin performansı hakkında sorular sorduğu için saldırıya uğruyor” diyor Scheer; “Özellikle de Filistinliler bağlamında ve ben dahil, Yahudi olan çoğumuz hakkında, Yahudi deneyimin ve öteki için kaygılanmanın evrensel olduğunu düşünen bizler hakkında”.
Geleceğini kendi gibi dert edinen Yahudi entelektüeller bağlamında İsrail'in yarattığı ikilem, Chomsky'e göre, her zaman çok açıktı: devletin eylemlerini eleştir, ya da devleti tehlikeye atacağını düşündüğün kararlar hakkında sus otur. Düşünürün eleştirileri 1970’lerde, İsrail'in, iki devletli olası bir çözümü birden fazla kereler reddetmesi ile başlıyor, kullanışsız bir tarihi gerçeklik ki Chomsky, Linfield'in bu bağlamda “ağzına geleni söylediğini” belirtiyor.
Chomsky, “İsrail'i umursuyorsanız, onlara söylemeniz gereken, 'güvenliği, genişlemeye kurban ediyorsunuz' demektir” diyor. “Ve bunun sonuçları olacak. İçerde ahlaki çöküntüye, uluslararasında da statüsünün düşmesine yol açacak, ki olan tam da bu... 1970lere gidin. İsrail dünyada en hayran olunan ülkelerden biri idi... Şimdi ise bir parya devlet.”
ABD'de İsrail'e desteğin, liberal demokratlardan aşırı ulusalcılara ve evanjelistlere1 kaymasını örnek vererek, Chomsky, İsrail'in politikasındaki bu tehlikeli değişimin Filistinlilere ne kadar korkunç acı çektirdiğini ve Ortadoğulu ülkede nasıl ahlaki çöküşe yol açtığı örneğini veriyor. İncil'deki İlyas hikayesini temel alan dilbilimcinin vardığı sonuç sadece bu bağlamda ve İsrail'de değil, siyasete etkin bir yaklaşım olarak tüm dünyada kullanılabilir.
“Bir devleti sevip, politikalarını olduğu gibi kabul etmezsiniz”, diyor Chomsky, “yanlış olanı ortaya koyar, eleştirir ve değiştirmeye çalışırsınız.”
İsrail hakkındaki bu tartışma daha sonra, genişçe bir “daha az kötücüllük” konuşmasına, özellikle de ABD siyasetine uygulandığı şekli ile, seçmenlerin 2020 Başkanlık seçiminde Başkan Trump'ı yeniden seçmesi konusuna evriliyor.
“Bunca yıldır daha az habis olanın her şeyi daha iyi yapacağı hayali ile yaşadık” diyor Scheer... “Şimdi ise dört yıl daha fazla Trump olasılığını düşündükçe aklım başımdan çıkıyor. Buna rağmen demokratların gerçekten de ciddi bir seçenek ile ortaya çıkacağını düşünüyor musunuz?”
Chomsky soruyu yanıtlarken, “daha az kötücüllük için başka bir sözcük de var” diyor, “İsmi rasyonalite. Daha az kötücüllük bir kuruntu değil, mantıki bir pozisyon. Ama daha az kötücüllükte durmazsınız. En kötüyü önlemek için onunla başlarsınız, sonra da yanlış olanın esas kökleri ile uğraşırsınız, daha az kötücül olanlarla bile.”
Her ne kadar Scheers, Trump'ın yarattığı yakın tehlike ile hemfikir ise de- ve sadece Amerikalılara da değil, iklim krizi bağlamındaki intihara yatkın yaklaşımı nedeniyle bir bütün olarak, tüm insanlığa da- kendisinde müthiş derin bir korku yaratanın, neoliberalizm ve fırsatçılığın ne ürettiği konusunda Chomsky'nin yazdıkları olduğunda ısrar ediyor ve sonuçta diyor ki, “bunlar bir Trump üretiyor”.
Öte yanda Chomsky, tarih boyunca organize hareketlerin, ABD tarihinde büyük zorlukla elde ettikleri ilerlemeyi gündeme getiriyor; bunun için de Başkanlar Richard Nixon ile Franklin D. Roosevelt'i siyasi eylemciler sayesinde politikalarını değiştiren örnekler olarak veriyor.
“O halde, kurumlarda ta özüne kadar inen derin sorunlar varsa bile, alternatifler arasında bir seçim söz konusudur ki bunun da muazzam etkisi vardır”, diyor MIT profesörü. “Çok güçlü bir sistemdeki küçük farklar, büyük sonuçlara dönüşür. Ama bu arada, bu daha az kötücüllük de durmaz, büyük, popüler, kitlesel hareketler organize etmeye çalışırsınız; bunlar da en kötünün yolunu kapatır ve kurumları değiştirirsiniz. Bunların hepsi bir arada yapılabilir. Ama şu basit soru var: belli bir günde hangi düğmeye basacaksınız? Bu bir karardır ve fark yaratacak bir karardır. Hikâyenin tümü değil, tabii ki, sadece küçük bir kısmı, ama fark yaratır.”
Scheers'in, Chomsky'nin iyimserliğine şaşırması üzerine, Chomsky iyimser olma nedenlerini sıralar ve örnekleri arasında Yeşil Yeni Düzen ve Bernie Sanders'ın2 seçim kampanyasından da bahseder.
(Scheers ile Chomsky arasındaki bu sürükleyici mülakatın yazıya ve Türkçeye dönüştürülmüş halini aşağıda okuyabilirsiniz.)
(Bu giriş bölümünü Natasha Hakimi Zapata yazdı.)
Robert Scheer: Tamam. Şimdi gitmeniz gereken bir yer var biliyorum. Onun için lütfen hemen bizi bir araya getiren esas konuya döneyim. Çünkü bu söz konusu kitabı okurken fazla rahat davrandım- bir podcasti. New York Üniversitesi'nden Susie Linfield, Hannah Arendt'den Noam Chomsky'e- tam ismini unuttum- Siz hatırlıyor musunuz? Ben de hatırlamıyorum. Hepsi bir tasvirdi- ve kitapta saldırılan herkes Yahudi idi. Sanıyorum bir istisna vardı. Ve doğrusu şu ki, ben elime aldığım her kitabı baştan sona okurum. Ama buna gelince, konuyu iyi bildiğimi sanıyordum, sabah saat beş civarı idi ve Chomsky bölümüne gelince hızla geçtim. Kabul ediyorum, çok dikkatli okumadım. Sonra tekrar okuduğumda, hiç de hakkani olmadığını düşündüm. Neyin haksız olduğuna gelince- burada bazı değişiklikler yapmak istiyorum. Sanıyorum bu kitapta sözü geçen insanların hepsi-- neyse şimdi kısaca özetleyim.
Hepsi başlangıçta bir tür Zionizm anlayışına sempati ile bakıyordu. Ve birçoğu Holokost, yani Yahudilerin başına gelenler nedeniyle- ve belki asimilasyon olamayacağı veya Yahudilere dünyada bir yer olmaması düşüncesi ile. Ve kitaptakilerin hepsi, Hannah Arendt'en Noam Chomsky'e kadar hepsi, bu devletin performansı ve Zionist deney hakkında sorular sorması nedeniyle saldırıya uğruyor, özellikle de Filistinlilere ilişkin olarak, ki, ben dahil, bizim çoğumuz aslında Yahudi ve Yahudi deneyiminin evrenselliğine inanıyor ve öteki konusunda kaygılı olmak gerektiğini düşünüyoruz, vs.
Ve yine öyle bir andayız ki, aynen bu Afganistan hakkındaki gizli belgeler hakkında, aynı zamanda birkaç gün gün önce Donald Trump, Cumhuriyetçi Parti'den Sheldon Adelson'un, Florida'da İsrail bağlamında finanse ettiği grup ile konuştu ve dedi ki: “Hey sizler, sizlerin bana çok daha fazla destek vermesi gerekir; ben şimdiye kadar her başkanın söz verdiği veya söz vermeye korktuğunu yaptım, teklifi verdim. Ve yeniden okurken beni çarptı- ve seçimden beri böyle hissediyorum- seçimimize müdahale etmek açısından- Rusların müdahalesi vs. her ne ise- ve bu gerçekten çok tuhaf, dünyadaki hemen her seçime müdahale eden ABD, ta 1948’deki İtalyan seçimlerine kadar gidebilirsiniz veya her ne ise, Rusya'nın açıkça veya kapalı bir şekilde karışıp karışmadığı- İsrail ise 2016 seçimimize kesin müdahale etti, en görüneni de Benjamin Netanyahu'nun ABD Kongre'sine konuşup Barack Obama'nın önemli dış politika başarılarını kötülemesi- ki bu İran ile uluslararası bir antlaşma idi- nükleer silahlara ilişkin endişelerimize dönecek olursak, silah yapmamak, ve buna rağmen modern, bilimsel bir toplum olmak-... palavraları...”
Ve işe yarıyordu. Ve o seçime baktığımızda İsrail liderinin müdahalesi epey doğrudandı ve ek olarak başka bir şeyden bahsetmiyoruz bile, Trump'a en çok katkıda bulunan bu aynı Sheldon Adelson idi; sanıyorum 35 milyon dolar vermişti- en büyük destekçi. İsrail'deki en etkili gazetelerden birinin sahibi, aynı zamanda Las Vegas'ta kumar oynamaya meraklı. Ve sanıyorum şu tuhaf durumla karşı karşıyasınız: Trump yabancı bir hükümete destek oldu; Kudüs'teki elçiliği tanımaktan, yerleşimlere saldırmaya, oradan da barış sürecinden arta kalanları yok etmeye; İsrail bağlamında bunları tek tek sıralayabilirsiniz- ama aynı zamanda, esas tehlikenin İran olduğu ve Suudi Arabistan'a her istediğini yapma hakkı vermesine kadar, İsrail'in tüm dış politika gündemini kabul etmesine kadar. Bu hafta sonuna ait başka bir kaderin cilvesi de Suudi hava kuvvetleri subayları var, bir subayın üssünden başka bir kişiyi öldürerek Suudi Arabistan hakkında sorular sorulmasına yol açması.
O halde Trump yönetimdeki politikamız son derece İsrail yanlısı ve ittifakın da aslında, Suudi Arabistan ile İsrail arasında olması. Gel gör ki bu hiç gündeme gelmiyor. Şimdi Hannah Arendt'e dönecek olursam, sesini çıkarmaya cesaret ettikleri için eleştirilenler, Yahudi halkının güvenliği için endişe edenlere düşmanlık duydukları, ya da Holokost nedeniyle değil, İsrail'in yarattığı çelişkiler yüzünden endişe ettikleri için yapıyor.
Noam Chomsky: Yine pek çok noktaya değindiniz. Öncelikle, kitap hakkında pek konuşmayacağım, çünkü konumuzla ilgisi yok, ama sözünü ettiğiniz kitap bugüne kadar gördüğüm en olağanüstü yalanlar ve aldatmacalar koleksiyonu. Vaktim olsaydı bunu da ayrıntılandırırdım, ama çok önemli değil, dolayısı ile onu bir kenara bırakıyorum. En kritik önemdeki nokta sizin tam da söylemiş olduğunuz. Trump da bunu çok iyi açıkladı: “Siz İsrail'i yeterince sevmiyorsunuz”, dedi, İsrail'i mutlaka sevmeniz gerekir. Peki bu tam olarak ne demek? Aslında biz ne demek olduğunu biliyoruz. Bu sabah New York Times, William Barr, Adalet Bakanı William Barr hakkında bir hikâye yazmış, hikâyenin özü de dini ve İncil'i hayatımızın içine nasıl yeniden sokmalıyız.
Öyleyse İncil'e bakalım.- Trump'ın izlediği modeli İncil'de bulabilirsiniz, İncil'deki kötülüğün zirvesi, habis Kral Ahab, İlyas peygamberi yanına çağırmış ve İsrail'i yeterince sevmediği için onun suçlu olduğunu kanıtlamış. Niye? Çünkü habis kralın eylemlerini kötü buluyormuş. Yani Trump'ın bakış açısından, siyaseti ne olursa olsun, bunları kabul etmek ve desteklemek gerekir. Bu bir ülkeyi sevmek demek budur, ona göre: Trump ve Ahab. İlyas peygamber ve Linfied'in kitabında saldırdığı kişiler İsrail'in siyasetini desteklememekte anlaşıyor. Eğer bir ülkeye yakınlık hissediyorsanız, bu bir arkadaşa yakınlık hissetmek gibidir. Kendine ve başkalarına ciddi zarar verecek bir şeyler yapıyorsa, ona gidip, “harika, seni hep destekleyeceğim” demezsiniz. Yaptığını değiştirmeye çalışırsınız.
Ve söz konusu olan bir devlet ise, önce kendi yaptığını adil göstermek için her devletin kendi çevresinde inşa ettiği propaganda ve efsaneyi yıkarsınız. Ve bunu yaptığınızda ne bulursunuz? 1970’lere dönersiniz, Linfield'in vurguladığı nokta. O noktada İsrail hayati önemde bir karar vermek zorundaydı. Genişlemek mi güvenlik mi? Çok açıktı. Masanın üstünde pazarlık ve siyasi uzlaşma için çok açık seçenekler vardı.
Laf arasında, Linfield bunun hakkında bol yalan söylüyor. Ben bunu kesin bir hassasiyetle tarif etmiştim, o da benim bunu daha önce söylediğim her bir şeyden kaçınmak gibi zekice bir teknik ile uydurduğumu iddia ediyor. Tamam. Bu da kesin doğru. Olan şu: Önce uluslararası arabulucu Gunnar Jarring, 1971’de siyasi uzlaşma için uluslararası mutabakata oldukça uygun olan teklifi Mısır ve İsrail'e götürdü. Mısır kabul etti; İsrael reddetti. 1976’da Güvenlik Konseyi, siyasi uzlaşma içeren bir ilke kararını tartıştı önerdi: bu uluslararası sınırda her iki devletin, İsrail ve Filistin devletlerinin barış ve güvenlik içinde, kendi kabul edilmiş sınırları dahilinde ve her devletin hakları için garantilerle iki devletli bir karardı.
ABD bunu veto etti. İsrail histeri krizi geçirdi. Sonradan başkan olan İsrail elçisi Chaim Herzog, bunu Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ), İsrail'i yok etmek için yazdığı bir araç olduğunu söyledi ki bu tamamen saçma idi. FKÖ anlaşmayı zımnen kabul ediyordu ama kesinlikle yazmamıştı. Kritik olan İsrail ile çatışan üç Arap ülkesinin, Mısır, Ürdün ve Suriye'nin kararı kabul etmesi idi. Sene 1976 idi, bu Linfield gibi İsrail'in politikalarını destekleyen biri için zor; öyleyse ne yapıyor, tamam, bahsettiğim şekilde yalan söylüyor. Ama bu gerçekti ve başka seçenekler de vardı ve böylece devam ediyor.
İsrail'i umursuyorsanız, onlara, “güvenliği feda edip genişlemeyi seçiyorsunuz” demelisiniz. Ve bunun da sonuçları olacaktır, dersiniz. İçerde ahlaki çöküşe, uluslararasında da statü kaybına neden olacak ve tam da bu oldu. Siz geçmişte şu veya bu şekilde Zionist olanların şimdi İsrail'i çok eleştirdiklerini söylüyorsunuz. Bundan çok daha genel bir şeyler var. 1970’lere bakarsanız, İsrail dünyanın en hayran olduğu ülkelerden biri. İsveç'ten genç insanlar İsrail'e gidip oradaki harika sosyal demokrasiyi vs. görmek istiyordu. Şimdi parya bir devlet. Ne oldu? ABD'de olanın aynısı. İsrail'e destek verenler genellikle liberal demokratlar oldu. Artık değil. Şimdi çoğu Filistinlileri destekliyor. Şimdi İsrail'i destekleyen evanjelist Hıristiyanlar ve aşırı milliyetçiler.
Bu da olagelen değişimi yansıtıyor. İsrail için iyi bir şey mi? Sanmıyorum. Dediğim gibi İsrail'i, içerde ve ahlaken düşmekte olan bir parya devlete dönüştürdü – Filistinliler için ise korkunç. Dolayısı ile İlyas'ın izinden gidenlerin haklı olduğunu düşünüyorum. Bir devleti sevip onun siyasetini izlemezsiniz. Yanlış olanı eleştirir ve değiştirirsiniz. 1970’lerde tahmin edinenlerin aynısı gerçekleşti.
Şimdi Trump'ın politikalarını ele alın. Daha önce de Vietnam vb. durumlara ilişkin olarak söylediğim gibi- hemen koşturup rasyonel bir politika olmadığını söylememeliyiz. Genellikle rasyonel oluyor. Ve Trump'ın Orta Doğu bağlamındaki siyasetinde de var. Trump'ın çevresindeki kaos ortamında makul bir jeopolitik strateji bulmak zor, ama arasanız bulursunuz. Hatta o bunu anlamayabilir, ama danışmanları kesinlikle anlıyor. Ve Steve Bannon gibi insanlar bunun açıkça telaffuz ediyor. Yaptıkları da şu: Ortadoğu'daki en gerici devletler ile bir ittifak oluşturuyorlar, başında da Beyaz Saray var. İttifakın içinde de dünyadaki en gerici devlet Suudi Arabistan var tabii ki; Sisi diktatörlüğünde Mısır, Mısır tarihindeki en beter diktatörlük, aşırı sağa kaymış olan İsrail- ve doğal olarak teknolojik ticari bir merkez olarak Modi'nin Hindistan'ı, aşırı milliyetçi, Hindistan'ın laik demokrasisini yok ederek aşırı milliyetçiliğe doğru ilerliyor; doğal bir müttefik. Macaristan'ın Orban'ı bir başkası; Fransa'da Le Pen, bu adeta Ortadoğu’daki gerici devletlerin uluslararası bir birliği gibi; yönetici de Beyaz Saray.
Ehliyetsiz olduğunu söyleyebilirsiniz ama politikası yok diyemezsiniz. Çok açık bir siyaset ve anlaşılabilir. Ben bunun utanılacak bir durum olduğunu düşünüyorum, ama bu başka bir nokta. Ve sanırım dikkatli incelersek bunu buluruz. Trump'ın, İsrail'e her şeyi vermesi, askeri birlikler yollayarak Suudi Arabistan'ı İran'dan korumaya aynen benziyor, böylelikle İran Antlaşmasını yok ediyorsunuz ki bu da İran'ın çok uzun bir süre nükleer silah yapamaması demek, ama orada zaten bir nükleer silah var. Epey müphem bir varsayım, ama şimdilik kabul edelim. Şimdi saat geç oluyor- bir yandan bunu da söylemem lazım, ama şununla bitirmeye çalışayım İran'dan gelebilecek nükleer silah tehdidini- eğer bir tehdit olduğunu varsayarsak- ki bu da çok su götürecek bir kuşku, ama diyelim ki var; buna nasıl son veririsin? Bir tane çok basit, düz bir yol var. Orta Doğu'da nükleerden arınmış bir bölge kurmak. Buna itiraz var mı? Arap devletleri buna çok sıcak bakıyor; bunu 20 yıl önce başlattılar. İran buna taraftar, hatta güçlü bir şekilde destekliyor, G77 bunu destekliyor ve eski Bağlantısızlar Hareketi, ki şimdi 130 ülke, güçlü bir şekilde destekliyor. Diğer ülkeler de hemen hemen destekliyor. Eğer bu bir teftiş sistemi ile birlikte olsaydı, İran da gördüğümüz gibi bu mümkün, – bu herhangi bir tehdidi ortadan kaldırırdı. Buna kim muhalefet ediyor? Biz. Bizdeki iki parti de buna itiraz ediyor.
RS: Eh, bir de İsrail.
NC: İsrail itiraz ediyor, ama biz ona söylersek, yapar. Yapmaları şart. Eğer ABD bunu desteklerse başka bir seçenekleri yok. ABD buna karşı; nükleer silahların yayılımını önleme antlaşmasının gözden geçirme komitesinde, bu, her beş yılda bir ortaya çıkıyor. Son olarak 2015’te oldu ve Obama bunu bloke etti. Niye olduğunu herkes biliyor ama kimse ağzını açmıyor. Eğer ABD bunu kabul etseydi, İsrail'in kocaman nükleer silah sisteminin teftiş edilmesi gerekecekti, ki ABD bunu istemiyor. Ve dahası, ABD'nin İsrail'e askeri yardımını durdurması gerekecek. Amerikan hukuku, Symington Değişikliği3 bahsettiğim antlaşma çerçevesinde, nükleer silah geliştiren herhangi bir ülkeye ABD'nin yardım etmesini yasaklıyor. Bunun için ABD, İsrail'in nükleer silahları olduğunu bilmemeyi tercih ediyor. Tabii ki biliyor; herkes biliyor. Ama bilmiyormuş gibi yapmanız lazım, yoksa bu Amerikan yasalarındaki yasakları gündeme getirecek.
ABD bunu yapmaya hazır değil. Dolayısıyla Ortadoğu’da nükleer silah tehdidini yok edecek tek yolu biz tıkıyoruz- ki bu çok sert bir tehdit, İran yüzünden değil, İsrail ve kopya çeken diğer ülkeler nedeniyle. Bu rasyonel bir politika mı? Evet, kendi içinde bir mantığı var. Peki, bu insan toplumuna faydalı veya Amerika için yararlı bir siyaset mi? Hayır. Ama aynı şeyi iklim felaketine veya nükleer savaşa yol açan politikalar için de söyleyebilirsin. Bunlar ülkedeki insanların yararı için değil. Çok farklı. Devlet politikası böyle düzenlenmiyor. Efsane şu- sen halkı temsil ediyorsun: Gerçek bambaşka- sen iktidar merkezlerini temsil ediyorsun. Şimdi biz bunu değiştirebiliriz, bir ölçüde değiştirildi de. Ama hiç olmazsa bunun farkına varmalıyız. Her bir vakada, tek tek, bizim konuştuklarımız dahil, sanırım gördüğümüz bu.
RS: Nihai olarak, ben bu konuda sizin görüşünüzü almak istedim çünkü çok cesurca. Ve bu da dokunması son derece zor bir konu. Ben, bunu, bizim kuşağımızdan Brooklynli bir Yahudi, Bernie Sanders'ın tartışmış olmasından gurur duyuyorum; Filistin halkını, başkanlık seçimi tartışmalarda hiç olmazsa dile getirdi. Ve bana göre, sizin gibi insanlar bunu, bir Yahudi geleneğini, zulme karşı konuşma, devlet ve iktidarı gündeme getirme vs.- ve böylelikle Filistinlilerin hakkını savununca en kötücül şekillerde karalanıyorlar. Ve bildiğiniz gibi, ister Demokrat, isterse Cumhuriyetçi olsun, fark etmiyor.
Dolayısıyla ben şimdi, herkesle benim başımı belaya sokan, Trump tehlikesinin farkında olsam da- Trump'ın ikinci bir dönem için seçilmesi son derece tehlikeli olur çünkü-
NC: İnsan türünün sonu olur.
RS: Her neyse…
NC: Trump politikalarından bir dört yıl daha, bardağı taşıran son damla olur, gerçekten de.
RS: Bu yapılabilecek en ağır suçlama; insan türü için dünyanın sonu ve söyleyen de galiba dünyanın en zeki insanı. Ve bunu ciddi olarak söylüyorum. Buna rağmen- ve işte bu noktada başım derde girecek. Bana göre Trump, yaradaki cerahat. Yarayı o yapmadı. Ve sizin yazılarınızı okudukça bu çok açık. Ve her politikayı- göçmen politikasını o yaratmadı- biz ihmal ettik, suiistimal ettik, hakkında birbirine zıt şeyler söyledik. Ta Meksika'nın bir kısmını ele geçireli beri, bildiğiniz gibi göç sorununu yarattık. Sorunu o yaratmadı- her ne ise.
Yazılarınızın güçlü bir noktası sınıf sorununu hatırlatmanız.
Siz ve ben sınıfsız bir toplum olduğu efsanesi ile büyüdük ama biliyoruz ki gerçek bu değil. Reagan ve Clinton'dan bu yana, son kırk yıldır zenginler için çok göze batan bir yeniden gelir dağıtımı oldu; gelenler de aynısını yaptı. Ve sınıftan bahsetmiyoruz ve Occupy Hareketleri4 (İşgal Et Hareketleri) vs. vahşice yok ediliyor, şimdiye kadar Hong Kong ve diğer yerlerdeki hareketlerin yok edilmesinden daha da etkili bir şekilde.
Ve şimdi ben de merak ediyorum, acaba bu “Trumpbadanası” – başlamaya çalıştığım nokta-herkesi zor durumdan kurtarır mı? Bildiğiniz gibi ve şimdi hepsi kahraman oldu, bütün Demokratlar- CIA'nın kahramanları, FBI'ın5 kahramanları, militarizm. Onlar büyüğü seçtiler- Demokratlar ve Cumhuriyetçiler- en büyük askeri bütçe, savaş çığırtkanlığı dili. Ben halihazırda bir barış hareketi görmüyorum. Şu sıra özellikle tehlikeli anlarda olduğumuzu düşünüyorum- Demokrat Parti'nin ilerici adayları bile dış politika hakkında konuşmuyor. Sanders'ın bu bağlamda sözleri epey bir istisna idi. Ve şimdi merak ediyorum bu herkesin “Trumpbadanası” ile boyanması aslında bu anın en büyük tehlikesi değil mi. Temel ilerici kadroları kaybettik.
NC: Trump'ın bir sembol olduğunu söylemekte haklısınız, ama altta yatan çok daha çirkin ve tehlikeli bir şeyin semptomu. Şu soruyu sorabiliriz: Cumhuriyetçileri doğru yoldan çıkaran neydi? Cumhuriyetçi Parti insanlık tarihindeki en tehlikeli örgüt- sadece küresel ısınma ve militarizm bağlamında, diğerlerini el almasak bile- daha çok var, ama bu tek başına yeter. Ve ne oldu? Tüm dünya kızgınlık, nefret, karamsarlık; her ne şekil ve türde olursa oldun yerleşik kurumlara karşı bir nefret var. Bütün dünyada ne oldu? Çok daha derinlerde bir şey. Biz 40 yıl nüfusa neoliberal saldırı ile yaşadık. Nereye bakarsan bak, çok zararlı oldu. ABD'ye, en imtiyazlı ülkeye bak.
Gerçek ücretler 1960 ve '70lerdekinin yarısı. Çok büyüme oldu ama sadece birkaç cebe gitti. Şimdi öyle bir durumdayız ki zenginliğin yüzde 20’si nüfusun onda birinin elinde, yüzde bir bile değil. Nüfusun yarısının negatif varlıkları mevcut, yani bankaya borçları var, kayıpları kazançlarından fazla ve son derece riskli işlerde çalışıyorlar. Nüfusun çoğunluğu işe yaramaz, ne olacağı belirsiz yerlerde çalıştıklarını düşünüyor. Bir adım sonra ne olacağını bilmiyorsun. Örgüt yok, kendini savunabileceğin bir yol yok. Bu şimdi çeşitli nedenlerle Avrupa'da daha da çok oluyor.
Ama böylesi bir durumda bir demagog vardır, bir demagog için çok bereketli bir alandır bu; gelir ve derki “ben sizin kurtarıcınızım. Sizi bütün bu felaket şeylerden kurtaracağım”, ama aslında o tam tersi, felaketi yaratan gruplar için çalışıyordur. Trump buna bir örnek. İtalya'da Salvini bir başka örnek, keza Macaristan'da Orban. Dünyanın her yerinde oluyor. Hindistan'da Modi. Geniş coğrafyası olan bir gelişme bu. Trump, ABD'nin çok güçlü olması nedeniyle özellikle tehlikeli. O, tarihteki en güçlü devletin içinden çıkma bir demagog. Dolayısı ile mesela, ABD küresel ısınma ile başa çıkacak herhangi bir çabadan imtina ettiğinde, İtalya'nın vazgeçmesinden çok daha tehlikeli oluyor. Daha kapsamlı durum da bu.
Ama sizinle aynı fikirdeyim; sadece Trump gibi ahlakı bozuk bir kişiye odaklanmak, ki o gerçekten de böyle- mesele bu değil. Onun temsil ettikleri ve bunların yarattığı kocaman tehlike. Az önce bahsettiğim ulaştırma belgesine bakın. Bu adamlar örgütlü insan toplumunun gelecek kuşakta yok edilmesinden son derece mutlu, yeter ki onlar zengin ve güçlü olsun. Ve bu sadece Trump da değil, çok daha geniş bir tayfı kapsıyor. Asıl dert etmemiz gereken de bu.
RS: Sanıyorum bu bir şekilde, insanın kanını donduran bir şekilde, konuştuklarımızı özetliyor. Çünkü gerçek soru şu; daha az kötü olan, fark yaratacak kadar daha az mı kötü?
NC: Evet öyle.
RS: Bu seçimin nasıl gittiğine bakarak, gerçekten de öyle. Ama şimdi tekrar sizin bugüne kadar yaptığınız çalışmaya ve önerilen ikazlara dönersek- tabii ki sadece siz de değil, pek çok insandan söz ettik. Öncelik Papa John ve bildiğiniz gibi Martin Luther King, pek çok insan bunlar ve hemen her şey hakkında uyarıda bulundu- fakirlik, sınıf, şiddet, Amerikan milliyetçiliği vs. Kimse onlara takmadı. Gerçekten de akıllı insanlar bir yana, aramızda yetişkinler olmadığını düşünmek her şeyden çok iç karartıcı. Biz Bronx'ta6 şöyle derdik: şeker dükkanınız varsa, bunu çocuğuna emanet edemezsin, dükkâna bir yetişkinin bakması şart. Ve şimdi sizin bütün yaptıklarınızdan çıkaracağımız ders, bizim, ne yapacağımızı bilmediğimiz değil. Evet siz çok akıllısınız ama aynı zamanda zaten çok açık olan bir şey söylüyordunuz. O zaman gerçek soru şu: bu her şeyi bildiğini ve dert edindiğini iddia eden karakterler kadrosu niye yetişkinler gibi davranmadı?
NC: Aslında davranıyorlar ama belli bir kurumsal yapı çerçevesinde.
JPMorgan Chase'in yönetim kurulu başkanına bakalım. Çok büyük maddi kaynakları fosil yakıt üretimine harcıyor- bunların arasında da en tehlikeli olanı Kanada'daki katran kumları7 da var- sonuçlarının ne olacağını çok iyi biliyor. Ama denetimindeki bu kurumda ne gibi seçimleri var? İki tane. Birincisi, diyebilir ki ben bunu yapmayacağım, o zaman işten atılır ve yerine başka biri geçer. Veya derki, tamam yaparım. Bu da sadece kişisel bir sorun değil. Kurumsal bir sorun ve kurumlar çok tehlikeli. Aynı zamanda biz şimdi belli seçeneklere bakarsak, mesele 2020 seçimine, burada sonuçlar riskli ve çok ağır. Sokaktan alıp seçeceğiniz herhangi bir insan bile Trump'tan çok daha az tehlikeli olacaktır.
Biz Trump politikalarının ne olacağını biliyoruz. Belki kafasında değil; ama onun politikaları “benim işime ne yarıyorsa o” olacaktır. Ama bunların ne olduğuna bakarsanız, fosil yakıt kullanımını en fazlaya çıkarmak, daha da ölümcül silahlar için yarışmak ve başkalarını da aynısını yapması için yüreklendirmek. Şimdi biz başkalarından hoşlanmayabiliriz, ama onlar bunu yapmayacaklar. Bu çok önemli bir fark, ölümcül bir fark. Örgütlü toplumun kaderi ve daha pek çok türün kaderi aslında buna bağlı. Bazen diyebilirsiniz ki evet seçeneklerin hiçbir harika değil. Ama fark yaratacak seçenekler var. Ve sanıyorum ki bu unutulamaz.
RS: İyi, altını çizelim ve söylediğiniz de önemli bir nokta, diyorsunuz ki sorun sadece hal ve gidiş ile ilgili değil. Cumhuriyetçi Parti'yi şimdiye kadar olan en kötücül güç diye tanımlıyorsunuz. Bu da tuhaf, biz bu söyleşiyi Arizona'da yapıyoruz ve bir zamanlar Başkan Lyndon Johnson'a karşı cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışmıştı, Barry Goldwater; onu en kötücül Deli Bombacı (Mad Bomber) diye tanımlarlardı ve dünyayı mahvedecek vs. Barry Goldwater Arizona senatörü idi, bütün dünyayı mahveder vs. Ve bu sizin karşı çıktığınız Vietnam Savaşı, hakkında o kadar güçlü ve etkili bir şekilde yazmıştınız, Johnson tapeleri elimizde olduğu için biliyoruz, o (Başkan Johnson) bunları izliyordu... Elimizde veriler var, kanıt var, gerçek haber bizde. O da Senatör Russell'a diyor ki, tam da seçim gecesi, benim Vietnam da olmam lazım, oradan çıkamam aksi halde Cumhuriyetçiler beni mahveder. Ve içeri giriyor ve 4 ila 6 milyon arası “HintÇinli” ve 59 bin Amerikalı ölüyor vs. vs. Buna rağmen, mesela Richard Nixon'da gördük ki, belki Barry Goldwater'da da görürdük, bu adamlar bazen bir şeyleri tersine çevirebiliyor, belki onlar değişir.
Bunun bir sebep olduğunu söylemiyorum, fakat bunca yıldır daha az kötünün olduğu ve bunun belki her şeyi daha iyi yapacağı illüzyonu ile yaşadık. Sadece merak ediyorum- ve doğru: ben de dört yıl daha Trump olabileceği korkusu ile aklımı kaçırıyorum- evet doğru. Ama gerçekten de Demokratların ciddi bir seçenek sunabileceğini düşünüyor muyuz? Ve eğer Amerikan halkını giderek yoksullaşması ve gerçek gelirleri ile ilgilenmezlerse, sizin hakkında yazdığınız nüfusun yüzde 80'i, daha yüksek askeri bütçeleri desteklerse... Biliyorsunuz sorun sadece Exxon'nu mu seçeceksiniz, JPMorgan'ı mı değil- ki laf aramızda onlar Obama'ya yakındı- Goldman Sachs'ı seçersiniz, Robert Rubin'i seçebilirsiniz, Demokrat milyarderleri seçebilirsiniz, vs...
Ve şimdi merak ediyorum acaba daha az kötücüllük, bizi bir kere daha- ve biz bunu FBI (Federal Bureau of Investigation) ve NSA ve şimdi de CIA'ın ve her şeyin kutlamalarında görüyoruz. Evet biliyorsunuz, aynı anda kafamda iki düşünce olabilir. Trump'tan korkuyorum, evet ve bu bağlamda Chomsky ile aynı fikirdeyim. Öte yandan, Noam Chomsky'i okudum ve neoliberalizm ve fırsatçılığın yaratabileceklerinden ölesiye korkuyorum ve bunlar bir Trump yaratıyor. Bu düğüne ben gitmedim, Clintonlar gitti.
NC: Daha az kötücülük için bir başka söz var. Ona da rasyonalite (akılcılık, makullük) deniyor. Daha az kötücüllük bir hayal değil, makul bir pozisyon. Ama daha az kötücüllükte durmazsınız, olabilecek en kötüyü önlersiniz sonra da gidip neyin yanlış olduğunun kökenlerine inerek ne olduğunu anlamaya çalışırsınız, daha az kötü şeyler için bile aynısını yaparsınız.
RS: Yoksa bu akla uygun kılma, ussallaştırma mı? Benden uzak dursun…
NC: Bu bir ussallaştırma değil. Richard Nixon'a bakın. Diyorsunuz ki o değişti. Niye değişti? Şimdiye kadar bahsetmediğimiz bir nedenle. Onun yapacağını önleyen çok büyük bir kitlesel hareket nedeniyle, evet. Sonunda Nixon'ı değiştiren bu oldu. Ona kalsaydı belki Vietnam'da nükleer silah kullanırdı, aynen Goldwater'ın yapabileceği gibi. Vietnam'da olup bitenler yeterince berbattı. Daha da kötü olabilirdi. Reagan'a ve INF'ye8 (Orta Menzilli Nükleer Güçler Antlaşması- Intermediate Range Nuclear Forces Treaty) bakalım. Bunun da bir arka planı vardı. 1980’lerde hem Avrupa hem de buradaki ki devasa ve çok popüler anti-nükleer hareket. Arka planın büyük bir kısmı bu idi. Ve her bir vakayı tek tek incelerseniz şunu görürsünüz: en kötüsü olmadı çünkü popüler hareketler bunu bloke etti ve böylece her şey daha iyi oldu.
Bu ta bizim çocukluğumuza, 1930’lara gidiyor. Yeni Düzen'in de (New Deal)9 bazı sorunları olabilirdi. Çok daha kötü şeyler olabilirdi. Niye olmadı? Çünkü işçi hareketleri, popüler hareketler, siyasi partiler yüzünden- çocukluğumuzdan hatırlayacağımız gelişmelere yol açan ve insanların hayatını çok iyileştiren hareketler. Eğer kurumlarda çok derin problemler, bir kötülük çekirdeği var ise, hala da çeşitli seçenekler vardır, ki bunlar da müthiş fark yaratır. Çok güçlü bir sistemde küçük farklar çok büyük sonuçlara dönüşebilir. Ama bu arada daha az kötücüllükte durmamalısınız, örgütlenip kitlesel hareketler geliştirmelisiniz; bunlar da olabilecek en kötü şeyleri engelleyecek ve kurumları değiştirecektir. Bunların hepsi aynı anda yapılabilir. Ama basit bir soru var, herhangi bir günde hangi düğmeye basacaksınız? Bu bir karar ve önemli. Bütün hikâye bu değil, tabii ki. Hikâyenin ufak bir kısmı, ama bu da fark yaratır.
RS: Son küçük bir dipnotu: Bu aynı zamanda bir tuzak mı? Bir illüzyon mu? Ben burada oturup da sizinle aynı fikirde değilim demiyorum. Ve muhtemelen bütün hayatım boyu yaptığım gibi, düğmeye basardım; her zaman daha az kötücül insanları seçtim. Savaş suçlularını seçtim. Bu sınavda her zaman sınıfta kalırım. Gerçek günah çıkartma. Bildiğiniz gibi bazen en kötüleri seçtim.
NC: Doğru olan da bu.
RS: Tamam. Ama Chomsky'i okursanız- ki bunu büyük bir saygı ile söylüyorum- bizim bir ilerleme hattı üzerinde olduğumuzu düşünemezsiniz. Bu da şunu akla getiriyor. Bilirsiniz. Şansımızı kaybettik, fırsatları kaybettik, dünyayı tehlikeye attık. Ve şunu yarattık: Dünyada ilk defa bütün yaşam tehlike altında. Eğer şunu dinleseydim, mesela Ehrlich10 ve onun Nüfus Bombası (Population Bomb) 1960’lardaki şu konuşmayı hatırlıyorum- iklim değişimi meselesi, çöpe atılmış kaynaklar, çevreyi korumak- bunlar yeni değil, biz bunları biliyorduk.
NC: 1960larda çevre hareketi yoktu. Bilimciler biliyordu, ama-
RS: Ama mesela Bütün Dünya Katalogu'nu (WHOLE Earth Catalog)11 yazan insanlar kaynakları nasıl çarçur ettiğimizi açıklıyor ve-
NC: Ama sorun kaynakları çarçur etmek değil. Dünyadaki insan hayatını yok edecek küresel ısınma meselesi. Bu 1980’lere kadar kamunun bilincine erişmedi. Siz ilerleme yok diyorsunuz. Ben aynı fikirde değilim. Birçok açıdan birçok şey, 1960’lardakinden daha iyi. Mesela 1960’larda ABD'de ırk ayrımını zorunlu kılan federal yasalar vardı, siyahların federal konutlarda yaşamasını engelliyordu. Şimdi bunlar var mı? Hayır. ABD'de öyle aşırı ayrımcı yasalar vardı ki Naziler bile bunları kabul etmezdi. Şimdi var mı? Eşcinsellik karşıtı yasalar vardı- 20 yıl öncesine kadar. Şimdi yok. Kadınlar hukuken erkeklere eş sayılabiliyor muydu? Hayır. Federal jürilerde olmaları yasaktı. Bunlar çok değişti.
Ve bunlar yukardan gelen hediyelerle değişmedi. Popüler aktivizm sayesinde değişti. Şimdi siz diyorsunuz ki Russell ve Martin Luther King'e çamur atılmıştı, ama o ikisi aynı zamanda popüler hareketlerin gelişmesine çok kritik önem verdi ve bu bir fark yarattı. Doğru onlara çok çamur atıldı. İlyas peygamber kötüleştirildi. İyi bir şey yapmaya çalışan herkes kötüleştiriliyor. Ama onların bir etkileri oldu. Kamuya ulaşarak bir etki yarattılar, eylemcilikleri ile bir şeyleri yoktan var ettiler. Sadece Bertrand Russell ve Martin Luther King de değil. Yerelde pek çok insan bunun için uğraştı. Sivil Haklar Hareketi'ne (Civil Rights Movement) gelince, bunu başlatan Greensboro Kuzey Karolina'daki büfelerde, yemekhanelerde çalışan-oturan öğrencilerdi. Özgürlük otobüslerinde seyahat eden SNCC (Öğrencilerin Şiddetsiz Koordinasyon Komitesi)12 çalışanları vs. Bütün bunlar gelişir ve etkileşir ve yavaş yavaş bir çeşit ilerlemeye yol açarlar. Her zaman değil, tabii; bazen gerileme de olur. Bazen büyük fark yaratacak bir seçim yapmak veya kararlar vermek gerekir.
Sanırım uyku saatim geldi de geçiyor.
RS: Sizi iyimser görmek benim için hem çok tazeleyici hem de heyecan verici oldu. İyimser olmak için kaynaklar arıyorum ve--
NC: Bulmak kolay... Yeşil Yeni Düzen mesela. Yaşayabilmek için Yeşil Yeni Düzen gibi bir şey mutlaka gerekli. Beş yıl önce kimse bunun adını bile duymamıştı. Şimdi ise yasama gündeminde. Neden? Çünkü Gündoğumu Hareketi’ndeki (Sunrise Movement)13 bir grup genç insan büyük bir fark yarattı. Bunun arka planı da Bernie Sanders kampanyası, ajitasyon vs. Her şey böyle değişir.
RS: Sanders kampanyası Amerikan siyasetinin bir mucizesi. Ben onun, oyların yüzde 1 veya yüzde 2’sini alacağını sanırdım. Sonra öğrencilerimi, laptopları açıkken gördüm ve tek bir tane Hillary etiketi görmedim. Ve ben, epey muhafazakâr olabilen Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde ders veriyorum. Beni Sanders hakkında eğiten öğrencilerim oldu, kuşkusuz. Sizin konuştuğunuz temel konu kurumlar, örgütler, ama çalışmanız isteseler de istemeseler de birilerini bir şeylere dahil etme, manipülasyon ve yolsuzluk, yozlaşma hakkında. Bütün bunlar kitaplarınızda bir şekilde var. Gençliğimizde sendikaların büyük umut olduğu bir dönem vardı. Belki siyahlar arasında kilise bir dönem böyle idi, vs. Ama bunların hiçbiri endüstriyel sendikalar gelişene kadar karşı kurumlar değildi. Şimdi elimizde olan ise halkın tamamen parçalanmış olması.
Şunu demek istiyorum. Ben buraya bir Uber şoför ile geldim- bilirsiniz işte, emekli bir vatandaş, üç kuruş daha kazanmaya çalışıyor. Şimdi onların hakları için örgütlenmek-- hizmet sektöründe bu biraz var. Ama işin esasında ekonomik durumlara hiç dikkat etmiyoruz, ön seçimde birkaç aday bağlamında olan hariç. Bir tabanı kaybettik. Bunu eylemsizlik için bir gerekçe olarak söylemiyorum...
NC: Azcık tarihe bakalım. 1920’lerde işçi hareketi tamamen ezildi. Hiçbir şey kalmadı. 1930’larda yeniden canlandı ve o dönemin önemli sosyal demokrat yeniliklerinde başı çekti ve bu, tüm hayatı değiştirdi. Bu tekrar olabilir.
RS: Bir dipnot olarak söyleyeyim, tekrar olabilir derken Holokost’tan bahsetmiyor olumlu kitlesel bir hareketten söz ediyorsunuz. Size öbür antika adamı vereyim- Bernie Sanders pırıl pırıl bir örnek oluşturdu.
Ve Noam Chomsky benimle bu mülakatı yaptığınız için size çok teşekkür ederim. Bu “Scheer Intelligence”ın özel bir nüshası oldu ve çok açık bir şekilde okula götürüldüm (yeniden eğitildim) ve bundan müthiş keyif aldım. Bu ileri yaşımda bile öğrenmekten çok zevk alıyorum. Noam Chomsky ile bu özel mülakatı yayımladıkları için Arizona Public Radio'suna (Arizona Kamu Radyosu) çok teşekkür ederim. Onları Yeni İngiltere (New England)14 elitlerinden uzak tutun.
DİPNOTLAR
1 Evanjelist: Başkalarını Hıristiyan yapmayı amaç edinmiş kişi.
2 Bernie Sanders: ABD'de Vermount eyaletinin solcu senatöru. 1948 doğumlu. Her ne kadar kendisi bağımsız aday olsa da grup toplantılarında Demokrat Parti'ye katılır. 2016 seçimlerinde başkan adayı idi.; bu yıl tekrar yapılacak başkanlık seçiminde de aday olacak görünüyor.
3 Symington Değişikliği: 1961 Dış Yardım Yasası'ndaki, nükleer silahları olan herhangi bir ülkeye ABD yardımını yasaklayan değişiklik. (1976)
4 Occupy Movements (İşgal Hareketleri): Uluslararası ileri bir toplumsal hareket sosyo-ekonomik eşitsizliğe ve tüm dünyada demokrasi olmayışını gündeme getiriyor. Dünyada sosyo-ekonomik adaleti ve yeni demokrasi biçimleri yaratmayı amaçlıyor (vikipedi)
5 FBI: Federal Bureau of Investigation (Federal Soruşturma Bürosu). Amerika Birleşik Devletleri'nin iç istihbarat, güvenlik gücü ve kolluk gücü ...
6 Bronx- New York metropolünü oluşturan 5 ilçeden biri (Manhattan, Brooklyn, Staten Island, Queens). New York'un varoş ve tehlikeli bölgesi olarak bilinir. (Ekşi sözlük)
7 Katran Kumları- petrol çıkartılan doğal alanlardan biri
8 INF: Orta Menzilli Nükleer Güç Antlaşması SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov ile Ronald Reagan arasında 1987’de imzalanmıştı. Amacı nükleer silahların denetimi idi.
9 New Deal (Yeni Düzen): 1929 Dünya Ekonomik Krizi’nden sonra ABD'nin uygulamaya koyduğu ekonomik kalkınma planına verilen isim. Bu plan ile, bir yandan işsiz kitlelere iş yaratmak üzere büyük kamu projeleri uygulamaya konulurken, bir yandan da ekonomideki satın alma gücünün yükseltilmesine çalışılmıştır. (Muhasebeturk.org)
10 Population Bomb: 1968 yılında Stanford Üniversitesince yayımlanan kitabı Paul Ehrich ve eşi Anne Ehrlich yazmıştı. (Wikipedia, Anne Ehrich'in kitapta yazar olarak gösterilmediğini vurguluyor.) Kitap dünyadaki nüfus artışının yaratacağı sorunlara dikkat çekiyordu. (wikipedia)
11 Whole Earth Catalogue: 1968’de Steward Brand'in çıkardığı bir katalog. Derginin ilk sayısında da belirtildiği üzere bütün dünya fikri, büyük ölçüde Buckminister Fuller’ın fikirlerinden etkilenilmiş, İnsanlara üzerinde yaşadığımız gezegenin sınırlı kaynaklara sahip olduğunu ve bunu hunharca kullanmanın pahalıya patlayacağını göstermeyi amaçladı. Fuller’ın dünyayı tanımlamak için kullandığı “Uzaygemisi Dünya” (Spaceship Earth) tabiri bu fikrin gelişmesinde etkili olmuştu. Hepimizin aynı gemide olduğunu ve bu geminin geleceği için bir şeyler yapmamız gerektiğine dair vurgu önemliydi. (http://her-an.org/2017/06/dijital-kulturun-kodlari-2-whole-earth-catalog/)
12 SNCC: Öğrencilerin Şiddetsiz Koordinasyon Komitesi: (Student Non-violent Coordinating Committee) 1960’larda İnsan haklarına bağlılık için ve ABD'deki siyah halka antidemokratik ve eşit olmayan bir şekilde davranılması nedeniyle ortaya çıkmıştı
13 Sunrise Movement (Gündoğumu Hareketi): İklim felaketine karşı ABD'de örgütlenen ve çoğunu gençlerin oluşturduğu bir taban hareketi
14 Yeni İngiltere (New England): ABD'nin kuzeydoğusundaki Maine, Vermont, New Hampshire, Rhode Island, Connecticut ve Massachusetts eyaletlerini kapsar.