Bakü’de İşçiler Görmezden Gelindi: Şimdi Gözler COP30’da

-
Aa
+
a
a
a

Kıvanç Eliaçık, Lina De Los Ríos Torres ve Bert De Wel'in ITUC'un Equal Times web sitesi için yazdıkları COP29 değerlendirmesini Apaçık Radyo için çevirdi. 

""

Küresel sendikal hareket, Azerbaycan'ın Bakü kentinde düzenlenen 29. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'na (COP29) katıldı ve aktif bir rol oynadı. 

Sendikalar olarak önemli bir konuyu gündeme taşıdık: İşçilerin, özellikle de iklim krizinin etkilerini en ağır şekilde hissedenlerin, uluslararası iklim müzakerelerine aktif olarak dahil edilmesini ve bu müzakerelerin belirleyicileri arasında yer almalarını sağlamak. Şu anda, bakımevlerinden ulaşıma, inşaatlardan tarıma kadar tüm sektörlerde, hem kayıtlı hem de kayıt dışı işlerde çalışan tüm emekçiler iklim krizinden etkileniyor. Küresel Güney’deki işçiler, daha yüksek sıcaklıklar, deniz seviyelerinin yükselmesi, artan aşırı hava olayları ve tarımda verim kaybı gibi nedenlerle hayatlarının ve geçim kaynaklarının ciddi şekilde tehdit altında olmasına karşı savunmasız durumdalar.

Oysa çözümler belli: İddialı iklim azaltım, uyum, kayıp ve zarar politikaları; uygun iklim finansmanı ile desteklenmiş olarak uygulanmalıdır.

Aynı zamanda, adil geçiş politikaları işçilerin haklarını korumalı ve sosyal diyalog mekanizmalarını güçlendirmelidir. Evrensel sosyal koruma programları sağlanmalı ve işçilerin karbon nötr ekonomilere geçiş sürecini yönetebilmeleri için beceri geliştirmelerine olanak tanıyacak önlemler de acilen hayata geçirilmelidir.

Ancak, ortada bu açık acil durum varken COP29, birçok kritik alanda bariz bir başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterli iklim finansmanı sağlanması, geçen yıl kararlaştırılan Adil Geçiş Çalışma Programı'nın etkin şekilde uygulanması ve adil ve eşitlikçi bir süreç garanti altına alınması gibi konularda ciddi ilerleme kaydedilemedi. İlk olarak, 2035 yılına kadar 300 milyar ABD doları iklim finansmanı sağlama kararı, Küresel Güney'in düşük karbonlu kalkınması için ihtiyaç duyulan trilyonlarca doların çok gerisinde kaldı. Ülkeler, yalnızca bir yıl önce COP28’de karar verdikleri adil geçiş politikalarının uygulanması konusunda anlaşmaya varamadı. Son olarak, fosil yakıtlardan acilen uzaklaşmaya yönelik gerekli taahhüt, geçen yıl ilk kez üzerinde anlaşmaya varılmış olmasına rağmen bu yıl hayata geçirilmedi.

Bu yılki müzakerelerde fosil yakıt bağlantılı çıkar gruplarının etkisi açık bir şekilde görüldü. Küresel sendikal hareket, bu çıkar gruplarına karşı koymak ve mücadele etmek için tüm sosyal hareketlerle birlikte seferberliğini artırmak zorunda kaldı.

Şimdi gözler, önümüzdeki yıl Brezilya'nın kuzeyindeki Amazon şehri Belém'de düzenlenecek COP30'a çevrilmiş durumda. Bu, işçiler için adil bir geçişi gerçekleştirme fırsatıdır ve dünya bu fırsatı kaçırmayı göze alamaz.

İklim Finansmanında Tehlikeli Bir Boşluk

COP29'daki ana müzakere noktalarından biri, "yeni kolektif nicel hedef" (New Collective Quantified Goal - NCQG) adı verilen iklim finansmanı hedefinin belirlenmesiydi. Paris Anlaşması kapsamında hükümetler, en savunmasız ülkelerin iklim kriziyle mücadele edebilmeleri için ihtiyaç duydukları desteği almalarını sağlamak amacıyla 2025 yılına kadar yeni bir iklim finansmanı hedefi belirleme sözü vermişti. Ancak ülkeler hâlâ 2009'da Kopenhag'da düzenlenen COP15'te belirlenen 100 milyar ABD doları hedefiyle hareket ediyor.

Bakü'deki tarafların temel sorumluluğu, iklim finansmanını en az 1,3 trilyon ABD dolarına yükseltmekti. Ancak 2035 yılına kadar yıllık 300 milyar ABD doları olarak üzerinde anlaşılan nihai rakam, ihtiyaç duyulan miktarın tehlikeli bir şekilde gerisinde kalıyor. İklim Finansmanı Bağımsız Üst Düzey Uzman Grubu'nun üçüncü raporuna göre, 2030 yılına kadar her yıl iklim eylemlerine 6,3 ila 6,7 trilyon ABD doları yatırım yapılması gerekiyor.

Aynı derecede endişe verici olan bir diğer konu ise, gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için ihtiyaç duyulan temel kamu finansmanını taahhüt etmemeleridir. Bu finansman, düşük gelirli ülkelerin borç krizine daha fazla sürüklenmeden azaltım ve uyum politikalarını uygulamalarını garanti altına almalıdır. Gelişmiş ülkelerin ihtiyaç duyulan iklim finansmanını sağlamayı reddetmesindeki sorumsuzluk, ne kadar vurgulansa azdır.

Bununla birlikte, NCQG kararı, "tüm sektörler ve tematik alanlar genelinde adil geçişleri desteklemek için sürekli çabaların önemini" kabul etti. Bu, hükümetlerin adil geçiş politikaları için iklim finansmanının nasıl kullanılacağı konusunda sendikalarla iş birliği yapmaları adına küçük ama önemli bir fırsat penceresi açıyor.

Bu karar, iklim finansmanının nasıl kullanılacağına dair yapılacak müzakerelerde sendikalara "masada bir yer talep etme yetkisi" veriyor. Bu süreç, 2025 yılına kadar hazırlanması gereken Yeni Ulusal İklim Planları bağlamında ele alınmalıdır: Ulusal Katkı Beyanları (NDC'ler), Ulusal Uyum Planları (NAP'lar), Uzun Vadeli Düşük Emisyonlu Kalkınma Stratejileri (LT-LEDS)
Bu çerçevede sendikalar, adil geçiş politikalarının etkin bir şekilde uygulanabilmesi için sürece aktif olarak dahil olmalı ve iklim finansmanının doğru bir şekilde yönlendirilmesini sağlamalıdır.

Adil Geçişte Tıkanıklık

Küresel sendikal hareket, Dubai’deki COP28’de alınan Adil Geçiş Çalışma Programı (JTWP) kararının Bakü’de ilerletilmesi konusunda büyük umutlar taşıyordu. Dubai’de çalışma programının kapsamı üzerine sert tartışmaların ardından hükümetler, uluslararası iş birliği ve iklim finansmanı boyutlarını da içeren kapsamlı bir liste üzerinde anlaştılar. Ayrıca, Paris Anlaşması'nda tanımlanan, insana yakışır işler ve nitelikli istihdam kavramlarına odaklanıldı. Uluslararası iklim müzakerelerinde ilk kez, "işçi hakları" açıkça zikredildi ve bu durum sendikalar için büyük bir zafer olarak görüldü.

İşçi hareketi, bu iki boyutun birbiriyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu savunuyor: Adil bir geçiş, Küresel Güney’de kalkınma hakkı, yoksulluğun ortadan kaldırılması, sanayileşme ve adil uluslararası ticaret olmadan mümkün değildir ve tüm bunlar uygun iklim finansmanıyla desteklenmelidir. Aynı zamanda adil geçiş, işçilerin korunması, haklarının ve geçim kaynaklarının güvence altına alınması ve temsilci örgütlerine sosyal diyalog yoluyla planların uygulanmasında masada bir yer sağlanması anlamına gelir.

Ne yazık ki, Bakü’de ne Küresel Kuzey ne de Küresel Güney, COP28’de alınan Adil Geçiş Çalışma Programı kararlarının uygulanmasına öncelik verdi. İşçiler ve onların meşru adil geçiş talepleri, her iki tarafın da müzakere taktikleri tarafından rehin alındı.

Küresel Kuzey, COP’un son gününe kadar güvenilir bir iklim finansmanı rakamını masaya koymayı reddetti. G77 ve Çin, iklim finansmanı tartışmalarında baskı unsuru olarak kullanmak için JTWP’nin uygulanmasına ilerleme kaydedilmesini engelledi. COP29 Başkanlığı, adil geçiş konusunda herhangi bir rehberlik, ilgi veya strateji göstermedi. Başkanlık, "Adil Geçiş Günü" düzenlemeyi bile tercih etmedi; bunun yerine, işçi haklarını dışlayan insan sermayesi ve insan gelişimi hakkında konuşmayı tercih etti. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin müzakere taktikleri nedeniyle, COP29’da JTWP’nin uygulanması konusunda hiçbir ilerleme sağlanamadı.
COP29 sırasında gerçekleştirilen Yüksek Düzey Bakanlar Toplantısı, hükümetlerin adil geçişle ilgili samimi tartışmalara katılma konusundaki kararlılık eksikliğini açıkça ortaya koydu. Birçok hükümet, adil geçiş hakkında konuştu ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve işçi haklarına sıkça atıfta bulundu. Ancak toplantının sonunda, işçiler ve diğer gözlemci örgütler, kendilerini doğrudan etkileyen bu konuda söz hakkı elde edemediler.

Ayrıca, hükümetlerin temel işçi hakları kavramını anlamayı ve uygulamayı sürekli olarak reddetmeleri, UNFCCC’de adil geçiş konusunda ilerleme kaydedilmesini oldukça zorlaştırıyor. Bu durum, sosyal diyalog (sendikalar, işverenler ve hükümetler arasında üçlü bir bağlamda gerçekleşen bir süreç) ve paydaş istişaresi (etkilenen tüm grupların dahil edildiği bir süreç) arasındaki temel ayrımı içermektedir. Bu ayrım, işçi hareketi için kritik bir öneme sahiptir ve iklim müzakerecilerinin gözünden kaçmaya devam etmektedir.

Küresel işçi hareketi, COP30’un Brezilyalı Başkanlığı'nın bu sorunları açık bir şekilde ele almasını bekliyor. Adil geçişin tüm boyutlarında acilen ilerleme sağlanması gerekiyor.

İklim finansmanının sağlanması ve işçi ve topluluk odaklı politikaların uygulanması artırılmalıdır. 2025 Haziran ayında Bonn’da yapılacak ara oturum, bu doğrultuda önemli bir ilk adımdır. JTWP’nin üçüncü diyaloğu uyum konusuna odaklanabilir, ancak bu diyalog uygulama ve sonuçlara odaklanmalıdır. Bu, Ulusal Katkı Beyanları (NDC’ler), Ulusal Uyum Planları (NAP’lar) ve Uzun Vadeli Düşük Emisyonlu Kalkınma Stratejileri (LT-LEDS) ile güçlü bir bağlantı anlamına gelir. Bonn’da, COP30’da hayata geçirilecek bir adil geçiş kararı için hazırlık yapılmalıdır.

Bakü’nün Hayal Kırıklığı Yaratan Sonuçları

Bakü’deki sonuçlar hayal kırıklığı yarattı: Adil Geçiş Çalışma Programı (JTWP) hakkında hiçbir karar alınmadı, iklim finansmanı konusunda zayıf bir anlaşmaya varıldı ve iddialı Ulusal Katkı Beyanları (NDC’ler) için anlamlı üst düzey taahhütler sağlanamadı. Bu durum, işçi hareketi için büyük bir hayal kırıklığıdır.

Diğer karar metinlerinde de işçilerin kasıtlı olarak dışlandığı görüldü. Bu durum bir tesadüf değil. İşçiler, hem BM çerçevesinde hem de daha geniş karar alma süreçlerinde, doğrudan kendilerini etkileyen tartışmaların şekillendirilmesinde sürekli olarak dışlanıyor. İşçiler yapısal olarak istişare edilmedikleri gibi bu süreçlere dahil de edilmiyorlar. Birçok ülke, müzakere ekiplerine, iklim krizinin ve iklim politikalarının işçiler üzerindeki etkilerini ele alabilecek uzmanları dahil etmiyor.

Buna ek olarak, ülkelerin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) çerçevesinde üstlendikleri taahhütler konusunda – temel işçi haklarına saygı gösterilmesi ve uygulanması gibi – neredeyse hiçbir bilgi veya farkındalık yok. Bunun bir sonucu olarak, iklim politikalarının işgücü üzerindeki etkilerini hesaba katma ve örgütlü işçilerin ve sendikaların adil ve eşitlikçi iklim politikalarının oluşturulmasındaki kritik rolünü kabul etme fırsatları kaçırılıyor.

COP29, müzakerelerin adaletini ve şeffaflığını baltalayarak, en çok etkilenen kesimleri dışlamış ve sistemin kendisine olan güveni zayıflatmıştır. Bu sistem, adaleti sağlamak için var olan bir yapı olmasına rağmen bu güven sarsılmıştır.

NDC 3.0 için kritik son tarihin yaklaşmasıyla birlikte, sendikal hareketin çabaları, hükümetleri iddialı ve işçi odaklı eylemler gerçekleştirme konusunda sorumlu tutmaya odaklanacaktır. Bu çabalar, hem son aşamalarda hem de Brezilya’nın Belém şehrinde düzenlenecek COP30 sırasında devam edecek.

Tüm taraflar anlamalıdır ki, mevcut ve gelecek nesil işçileri korumadan etkili bir iklim eylemi mümkün değildir.


Kıvanç Eliaçık, Lina De Los Ríos Torres ve Bert De Wel'in kısa bir özeti Birgün’de de yayınlanan, aslen ITUC'un Equal Times web sitesi için yazdıkları COP29 değerlendirmesini Apaçık Radyo için çevirdi.