Aktivist ve analist Eren Can İleri, Avrupa Birliği'nin iklim planı olarak adlandırılan ‘Fit-for-55%’yi Açık Radyo için değerlendirdi.
Çin, ABD ve Hindistan’dan sonra, küresel sera gazı salımlarının 4. en büyük kaynağı Avrupa Birliği'dir. AB’nin kendi anket şirketi Eurobarometer’a göre, AB’nin 27 ülkesinden 27 bin Avrupalıya sorulduğunda, 10 kişiden 9'u iklim faciasının ciddi bir sorun olduğunu biliyor ve salımları minimum seviyeye, yani 2050’ye kadar net-sıfıra indirmek gerektiğine inanıyor.
Fit-for-55% nedir?
Fit-for-55%, yani %55’e-uygun torba yasa teklifi, Avrupa Komisyonu’nun, üye ülkelerin 2030 yılı sonuna kadar en az %55 salım azaltma hedefine ulaşmasını ve 2050 yılına kadar da net-sıfır salıma ulaşma yolunda ilerlemesini hedefleyen bir torba yasa teklifi. Tam iki hafta önce, 14 Temmuz’da, bu torba teklifin 3795 sayfalık ilk yarısı yayınlandı ve ikinci yarısı 2021 sonunda bekleniyor.
Niye %55?
Nisan 2021’de, AB salımları 2030’a kadar 1990 seviyelerine göre %55 azaltma hedefini yasal olarak bağlayıcı kıldı. Avrupa Parlamentosu aslında salımları %60 azaltmak için oy vermişti, ama üye hükümetler buna karşı çıktılar. Climate Action Tracker’a göre, küresel ısınmayı faciaya sebep olacak 2º’ye sınırlamak için, AB genelinde salımları en az %60 azaltmak lazım. Ne yazık ki, bu yasa onu bile başaramıyor.
Yasama süreci neye benzeyecek?
Bu torba yasa, ilk aşamada yeni veya gözden geçirilmiş yasaları kabul etmek üzere daha sonra da ortak bir anlaşmaya varılması için Avrupa Meclisi’ne ve AB Konseyi'ne giderek bir yasama prosedürleri dalgası başlatacak. Avrupa Meclisi AB vatandaşları tarafından seçilir ve koltuk dağılımı ülkelerin nüfuslarına ve parti oy oranlarına orantılıdır. AB Konseyi ise üye ülkelerin devlet başkanlarından ibarettir.
Bu revizyonların uygulana süresi 2030 olduğundan, gözden geçirilmiş olan dosyaların bir an önce yürürlüğe girmesi için AB kurumlarına hızlı bir müzakere süreci başlatma baskısı var fakat ilkin Avrupa Meclisi ve AB Konseyi kendi torba yasa tekliflerini geliştirip sunmalı. Genelde bu süreç 2 sene sürer ve sık sık konuştuğumuz gibi, 2 sene oturup bekleyecek hiç vaktimiz yok. Bu arada işleri karıştıran bir nokta daha, Almanya’nın Eylül 2021 Bundestag yani meclis seçimi ve Fransa’nın Nisan 2022 başkanlık seçiminin yaratacağı önderlik boşluğudur.
Torbayı kabul etmek için hedef tarih Mayıs 2024. Bu ise sağduyuya gülünç gelen bir hakarettir.
%55’e-uygun neleri içeriyor?
%55’e-uygun salımları net olarak sadece %58 azaltacak ve bu da bizi 2.5º'lik bir ısınmaya götürecek! İhtiyacımız olan ise, 1.5º’ye-uygun, en az %65 mutlak azaltma başarabilecek bir politika. Torbanın 4 ana hat altında 13 yönetmeliği ve yönergesi var: fiyatlandırma, hedefler, kurallar ve destek. Size genel hatlarıyla bunları anlatıp yapılması gerekenler hakkında öneriler getireceğim. Daha derin ve kapsamlı bir analizi gazeteci Leo Hickman'ın Carbon Brief adlı sitesinde bulabilirsiniz.
1: Fiyatlandırma yani kirleten öder ilkesi. Bunun temel mekanizmaları Emisyon Ticaret Sistemi, yeni Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ve yenilenmiş bir Enerji Vergileme Direktifi.
Avrupa’da ana karbon vergisi Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) diye bir karbon piyasası üzerine çalışıyor. Buna göre, bazı sektörlere kirletme tahsisatları veriliyor veya açık artırma yoluyla satılıyor. Şimdiki haliyle, denizcilik, bina ve karayolu taşımacılığı ETS planının dahilinde değil. Komisyon torbası kapsamında, binalardan ve karayolu taşımacılığından kaynaklanan emisyonlar, mevcut şemadan ayrı olarak, ancak benzer bir tasarıma sahip paralel bir ETS tarafından düzenlenecektir. Tahsislerin yaklaşık yarısının ücretsiz olarak dağıtıldığı mevcut AB ETS'nin aksine, binalar ve karayolu taşımacılığı planı tam açık artırma kapsamında yürütülecektir. Climate Action Network’e göre, %55’e-uygun, Emisyon Ticaret Sistemi ile sanayi, enerji ve uçak sektöründe %63'lik bir azaltma önerilmekte. Fakat 1.5º’yi hedefleyen bir planda gemiciliğin de buna eklenip %70’lik bir azaltma planı olması gerekir. WWF’e göre, sürdürülebilir bir azaltma elde etmek için de piyasadaki tahsisat sayısını daha hızlı azaltıp (2023'ten sonra %24 olacak şekilde, planlandığı gibi %12 değil), daha düşük salım eşikleri koyup, piyasadan alınan tahsisatları sürekli iptal etmemiz gerekiyor. Ayrıca, bundan böyle ücretsiz tahsis dağıtımı sona ermeli. Geçtiğimiz sene, Avrupa Sayıştayı ücretsiz tahsis dağıtımlarının aslında fosil yakıt şirketlerine doğrudan bir sübvansiyon olduğunu göstermişti. Bu dağıtımlar, kirleten öder ilkesine karşı gelip, sanayi dönüşümünü yavaşlamaktadır.
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'na (CBAM) göre, AB ithalatçıları, mallarını AB’nin karbon fiyatlandırma kuralları kapsamında üretmiş olsaydılar ödeyecekleri karbon fiyatına karşılık gelen karbon sertifikaları satın alabileceklerdi. AB üyesi olmayan bir üretici ise ithal edilen malların üretiminde kullanılan karbon için üçüncü bir ülkede zaten bir ücret ödediğini gösterdiğinde, AB ithalatçısının maliyeti tamamen düşürülebilir. Avrupa Reform Merkezi'ne göre, 2019'da 8 milyar avroyu aşan ihracatıyla, bu durumdan en çok etkilenen ülke Rusya, ardından da Türkiye (5 milyar avro), Çin ve İngiltere (her biri yaklaşık 3,5 milyar avro) olacak. Bu düzenleme, şirketlerin çevreyi kirletme bedelini ödememek için yurtdışına gitmelerini engelleyecek.
Enerji Vergileme Direktifi, (ETD) ulaşım, ısı ve elektrik için gerekli yakıtın asgari tüketim vergisi oranlarını belirler. Havacılık ve nakliye bu aşamada vergiden tamamen muaftır. Yönerge 2003'ten beri güncellenmemiştir. Muafiyetler aslında fosil yakıt sübvansiyonları ve bunlar yılda 40 milyar avroyu aşabiliyor (örneğin 2016'da olduğu gibi).
2: Hedefler. ETS’ye dahil olmayan sektörler için, yani karayolu taşımacılığı, binalar, tarım ve atık gibi AB salımlarının %60’ını oluşturan sektörlerde, Çaba Paylaşımı Yönetmeliği üye devletlerin gayri safi yurtiçi hasılalarına dayalı olarak belirlenen ulusal hedefler yaratıyor. Komisyona göre, bunlar, fiyat teşviklerinin piyasa başarısızlıklarıyla mücadelesi, altyapıya yatırım yapma, sıfır emisyonlu araçların alımını destekleme ve bina yenilemeyi teşvik etme gibi hükümet eylemleriyle tamamlanması gereken sektörlerdir. Buna karşılık, bu tür politikalar, tüketicilerin ve işletmelerin gerekli yatırım kararlarını etkinleştirecek ve kolaylaştıracak, uygun maliyetli eylemi artıracak ve karbon fiyatlandırmasının bireysel tüketiciler üzerindeki etkisini gereken asgarî seviyeye indirecektir. Şu an, %29'luk bir kesintiye denk gelen bağlayıcı yıllık ulusal emisyon hedefleri belirlenmiştir. Yeni plan ise %40 oranında azaltmayı teklif ediyor ve üye devletlerin hedefleri %10-50 arasında değişiyor. Climate Action Network’e göre küresel ısınmayı 1.5º de tutmak için bu seviyeyi %50’ye çıkartmak şart.
Yenilenebilir Enerji Direktifi (RED) yenilenebilir enerji kaynakları için 2030 hedeflerini %32'den %40'a çıkaracak. Şimdi kabaca %20 civarında. WWF’e göre, 2030 yılına kadar en az %50 oranında artırılmış bir yenilenebilir enerji hedefi, enerji için ağaç yakma sübvansiyonlarına son verilmesini ve enerjiye yeniden yatırım yapılmasını gerektirmektedir. Rüzgâr ve güneş dahil iklim çözümünün bir parçası olan temiz teknolojiler ve salımların azaltılmasına önemsiz bir katkıda bulunan ancak biyoçeşitlilik üzerinde büyük bir etkisi olan yeni HES'lerinyapımına son verilmelidir.
Enerji Verimliliği Direktifi’ne (EED) gelince, komisyon tarafından önerilen reform, enerji kullanımını 2030'da öngörülen seviyelerin %32,5 altında tutma şeklindeki şu anda bağlayıcı olmayan mevcut hedefi pekiştirecek. Climate Action Network’e göre, küresel ısınmayı 1.5º de tutabilmek için ise bunu bir an önce %45’e çıkartmak şart.
AB'nin %43'ü ormanlarla kaplı olmasına rağmen, aşırı hasatın bir karbon deposu olan ormanları tehlikeye atacağına dair ciddi endişeler var. Gerçekten de orman karbon yutağının boyutu son on yılda küçüldü. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan bir rapor, AB ormanlarının hasat edilen alanlarının 2016-18 arasında yaklaşık %50 arttığını gösteriyor. Arazi Kullanım, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık politikasına (AKAKDO/LULUCF) göre ormanlar 225-300 megaton karbon eşdeğeri emeceğine, 600 megaton karbon eşdeğeri emmeleri lazım, yani emilimi iki katına çıkartmak şart. Torba yasa, özellikle karbonu emmek üzere iyi donanımlı alanlara yönelik “ekosistem restorasyonu için yasal olarak bağlayıcı bir araç” ve tümü biyolojik çeşitlilik stratejisi kapsamında sıkı bir şekilde korunması gereken birincil ve yaşlı ormanlar için “ortak bir tanım” oluşturacak. Yine de AKAKDO planı maalesef orman kesmek üzere orman dikmeye odaklanmıştır. Öncelik ise ormanları korumak, restore etmek ve yeniden doğallaştırmak olmalıdır.
3: Kurallar. Arabaların salım performansı ve uçaklarda ve gemilerde kullanılan yakıtların kirliliği konusunda da yeni sınırlamalar olacak. Mesela, 2035’ten sonra yeni petrol ve dizel araba satılamayacak. Gemiler için, yeni kurallar sürekli güçlendirilemeyeceği için ve mevcut kurallar zayıf olduğundan, bu 2030’a kadar gemi yakıtlarının yarısından fazlasının fosil gaz olması anlamına gelebilir ve fosil gazda kilitlenme riski yaratır. Uçaklar içinse, 2035’te başlayarak uçak yakıtlarının %20si, 2050’de de %63’ü “sürdürülebilir” olmalı. Ne yazık ki bu teknoloji şimdilik adeta bir bilim kurgu. Bu bölümün ümit veren bir gelişmesi şu ki, Alternatif Yakıtlar Altyapı Yönetmeliği, elektrik, hidrojen ve diğer alternatif yakıtların kullanımı için yeterli şarj ve yakıt ikmali altyapısı sağlayabilecektir.
4: Destek. Cambridge Econometrics’e göre, Emisyon Ticaret Sistemi bireysel akaryakıt ve ısıtma doğalgaza genişletilirse “salımların üzerinde çok az ek etkisi olacak… ancak daha yoksul haneler için yaşam maliyetlerini önemli ölçüde artıracaktır”. Fakat Fransa’da sarı yeleklerle gördüğümüz gibi, böyle bir düzenleme anlaşılır halkçı bir karşı tepki yaratacaktır. Tarihçi Adam Tooze diyor ki“Sarı Yelekliler krizinden çıkarılacak ders, karbon fiyatlandırmasının imkânsız olduğu değil, bunun dağıtım etkilerinin bilincinde olarak yapılması gerektiğidir. Enerji fiyatlarını ayarlamak istiyorsanız, yüksek maliyetleri, gelirleri en ciddi şekilde daralmış olanlara yeniden dağıtım ödemeleriyle düzenlemeniz gerekiyor.” Yüksek fosil yakıt fiyatlarından orantısız olarak etkilenen yoksul ailelere yardımcı olmak için “geçici” gelir desteği ve daha uzun vadeli yatırım sunan yeni bir “sosyal iklim fonu” önerildi. Fakat bu fon eşitsizliklerden en fazla etkilenecek olan orta gelirli ailelere yardımcı olamayacak.
Öneri aynı zamanda daha az gelirli üye ülkelerin enerji sektörü modernizasyonunu destekleyen bir “modernizasyon fonu” ve iklim tarafsızlığına yönelik çığır açan yenilikleri desteklemek için bir “inovasyon fonu” yaratıyor. Modernizasyon fonu için, üye ülkeler bu parayı nasıl harcayacaklarını kendileri saptıyorlar fosil yakıtlara yapılan yatırımlar hariç tutuluyor ve %80'inin “öncelikli” alanları hedeflemesi gerekiyor. İyi haber şu ki, bu durum kömür santrallerini gaz santrallerine dönüştürmek gibi sahte modernleşmeyi engelliyor.
Fransa’da Vatandaşın İklim Sözleşmesi’ne ne oldu?
Ekim 2019’da Fransız devleti rastgele seçilmiş 150 vatandaştan ibaret bir İklim Meclisi kurdu ve bu meclis Haziran 2020’ye kadar uzmanlarla da çalışarak 149 düzenleme önerdi. Fransa Cumhurbaşkanı bu çalışma başlarken meclisin önereceği düzenlemeleri kayıtsız kabul etme sözü vermişti. Vatandaşın İklim Sözleşmesi’nin çalışmalarından türetilmiş yasa teklifini ise Fransız meclisi 20 Temmuz 2021'de kabul etti. İlk düzenlemede tekliflerin sadece %10'u hayatta kaldı ve zayıflatılmış bir şekilde yasaya geçirildi. Bilirkişilere göre, Fransa’nın yeni iklim yasası 2030’a kadar salımları %40 bile azaltamayacak. Halbuki Fransa’nın İklim Yüksek Kurulu’na göre, Paris Anlaşması'na uymak için Fransa 2030’a kadar salımları %65 indirmeliydi. 1 Temmuz’da ise Devlet Konseyi, yani Fransa’nın Danıştay muadili, “Fransa, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve yasalarda belirtilen 2030 hedeflerini karşılamak için yeterli çabayı gösteriyor mu?” sorusuna olumsuz cevap verip gerekli yasaları ve düzenlemeleri yürürlüğe koymak için devlete 9 ay süre verdi. Greenpeace Fransa’nın müdürü Jean-François Julliard’a göre, “bu yasa, yapılanmayı ve sosyal olarak adil önlemleri teşvik ederek çıtayı gerçekten yükseltmek için kaçırılmış bir fırsattır.”
Son söz
Bakın bunlar çok teknik konular fakat en önemlisi şu: %55'lik bir azalma katiyen yeterli değil ve 2.5º’luk bir dünyada yaşamak gerçek bir zulüm olur. 1.5º’ye-uygun, %65’e-uygun bir plan demek. Bu süreç o kadar uzun, siyasî ivme kazanmak o kadar zor ki, bugün yarım yamalak bir plan kabul etmemiz, yarınımızı da belirler ve ileride, daha iyi siyasî eylem planlarına ulaşmamızı engeller. Vaktimiz de ürkütücü bir hızla gün geçtikçe azalmakta. Derhal etkin, kapsamlı ve yeterli bir plana ihtiyacımız var.
--
Eren Can İleri, iklim faciasını kapsamlı ve küresel düzeyde durdurmak için çabalayan ve direnen bir iklim aktivisti ve araştırmacı. Sciences Po Paris School of International Affairs’de Uluslararası Kamu İdaresi ve Diplomasi yüksek lisansını yeni bitirdi. Vatandaşların İklim Girişiminde AB meclis üyelerine karbon vergisi ve iklim geliri düzenlemesini desteklemeleri için lobicilik yapıyor. Fransa Başbakanlığı ve Paris-14. Bölge Mahalle Meclisi için de çalışmalar yürütmüş olan Eren Can, toplumun her düzeyinde iklim adaleti için savaşmakta. Aynı zamanda deneyimli bir eğitmen olan Eren Can, Ban Ki-Moon, Avrupa İklim Vakfı Başkanı Laurence Tubiana, eski Fransa Çevre Bakanı Emilie Borne, eski İtalya Başbakanı Enrico Letta ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Başkan Vekili Youba Sokona’nın da katıldığı zirvelere konuşmacı olarak katıldı. Geçtiğimiz yıllarda Eren Can, finans sektörünün iklim yıkıcı endüstrilerle desteğini kesme üzerinde çalışan Reclaim Finance STK’sında analist ve savunucu olarak çalıştı ve ABD’nin şimdiki Ticaret Bakanı Gina Raimondo için çevre ve sosyal politika analizi yaptı. 1995 yılında, Boston’da doğan Eren Can, liseyi İstanbul’da tamamladıktan sonra ABD'de Brown Üniversitesi’nde nörobilim ve performans sanatları alanında iki lisans tamamladı, tez çalışmalarını ise sosyal eylemler konusunda yürüttü. Eren Can’ın çalışmalarını Twitter’den ve LinkedIn'den takip edebilirsiniz.