Aşırı avlanma, göç yollarındaki barajlar, yaşam alanlarının daralması, çevre kirliliği, okyanus akıntılarının değişmesi ve bazı hastalıklar Avrupa Yılanbalığı neslinin kritik tehlikede olmasının nedenleri.
V: Ebedi Yokoluş / Forever Extinct programına hoş geldiniz.
Ç: Merhaba.
Ç: National Geographic Ekim 2019 sayısında yayınlanan ‘Hayvanların nesli tükendiğinde ne kaybederiz?’ isimli makalenin bir paragrafının başlığı şöyleydi: “En büyük tehdit: İnsanlar”. Bugün, canlıların yaşam alanlarının tahribatı, insan eliyle gerçekleşiyor ve canlıların nesillerinin tükenmesinin bir numaralı sebebi yaşam alanlarının değişmesi; avlanılmaları ise iki numarada yer alıyor. Diğer başlıca tehdit unsurları ise şöyle: Yaşam alanlarının bölünmesi, çevre kirliliği, türlerin ticareti ve küresel ısıtmanın toprak ve yaban hayat üzerindeki etkileri. Tabi, bu listeyi uzatmak mümkün: doğa bilimci Edward Osborn Wilson’ın da söylediği üzere:
V: “(Humans are) the first species in the history of life that became a geophysical force.”
Ç: “Yaşamın başlangıcından bu yana, ilk kez bir tür (insanlar), jeofiziki bir güç haline geliyor.”
Yani bu da demek oluyor ki yokoluş dalgası için bugün bir göktaşına ihtiyaç yok, bugünün göktaşı insanlar.
Makale şöyle devam ediyor: Olağan zamanlarda yaşıyor olsaydık, bir türün neslini yok etmek neredeyse imkansız olurdu ancak yaşadığımız olağan dışı bir çağ.
Gerçekten de baktığımız her yerde bir türün neslinin tükendiğini görüyoruz. Yalnızca geçtiğimiz yüzyılda iki memeli türü tükendi. Bir tanesi Christmas Island yarasası ve diğeri de mozaik kuyruklu fare.
V: Nesli tükenen mozaik kuyruklu farenin hikayesini biz de bir bölümümüzde ele almıştık. Yine ele aldığımız canlılardan Afrika siyah gergedanı ve vaquitanın da nesli tükenmek üzere.
Ç: Makalenin başlığının yönelttiği “Hayvanların nesli tükendiğinde ne kaybederiz?’ sorusuna makale şöyle yanıt veriyor:
V: “What's lost when an animal goes extinct?
One way to think of a species, be it of ape or of ant, is as an answer to a puzzle: how to live on planet Earth. A species’ genome is a sort of manual; when the species perishes, that manual is lost. We are, in this sense, plundering a library—the library of life. Instead of the Anthropocene, Wilson has dubbed the era we are entering the Eremozoic—the age of loneliness.”
Ç: “Hayvanların nesli tükendiğinde ne kaybederiz? Şöyle bakmak mümkün, ister bir maymun olsun ister bir karınca, türler dünyadaki yaşamın sırrının anahtarını taşır. Bir türün genetik mirası bir çeşit el kitabı gibidir. Bir türü yitirdiğimizde bu el kitabını da yitirmiş oluruz. Bu anlamda bizler kütüphaneyi talan ediyoruz, yaşamın kütüphanesini. Wilson, Antroposen çağındansa girdiğimiz çağın Eremozoik çağı yani Yalnızlık çağı olduğunu söylüyor.”
V: Şimdi gelelim bugünkü dostumuza. Bugünkü dostumuz Avrupa yılanbalığı, bilimsel adıyla Anguilla anguilla. IUCN’in kırmızı listesinde ‘Kritik tehlikede’ kategorisinde yer alıyor.
Adları Avrupa yılanbalığı olmasına karşın dünyaya yayılmışlar. Çok ilginç bir üreme öyküleri var, biraz sonra ona da değineceğiz.
Ç: Morfolojik özelliklerine baktığımızda vücudu bir yılanı andırırcasına uzun ve yassı. Vücudunun yanları yassı, ufak pullarla kaplı. Genellikle, erişkin bireylerin sırtları kızıl kahverengi, koyu zeytuni yeşil veya koyu-mavimsi-gri oluyor, bu renkler yan ve karın taraflarına doğru giderek açılıyor. Yüzgeçleri, genellikle koyu renkli oluyor.
V: Dişi yılanbalıkları daha iri, erkekler ise daha küçük.
Ç: Dişiler 1,50 m uzunluğa erişebilseler de ortalama 20-80 cm arasındalar; erkekler 30-40 cm arasında oluyorlar. Ağırlıkları genellikle 1 ila 4 kilo arasında değişebiliyor, en fazla ise 10 kg’ya kadar çıkabiliyorlar.
V: Deniz ile bağlantısı olan büyük nehir ve göllerin sığ sularında yaşıyorlar.
Ç: Deniz ile bağlantısı olması önemli çünkü dünyanın tüm yılanbalıkları yalnızca tek bir denizde üreyebiliyor. Üreme çağına geldiklerinde, ki bu erkekler için 6-12 yaş, dişiler için 9-18 yaş arasında oluyor, Avrupa’nın çeşitli yerlerinden ve Kuzey Afrika’dan yola çıkan yılanbalıkları, tatlı sularını, denizlere ulaşan nehirleri aşarak terk ediyorlar ve binlerce km yüzgeç sallayıp Kuzey Amerika’daki Sargossa Denizi’ne ulaşıyorlar. Derilerinden nefes alabilen yılanbalıkları, ıslak ya da çamurlu ise karada da rahatlıkla ilerleyebiliyor dolayısıyla nehirler ve göllerin yarı kuru alanları da onları durdurmuyor bu göç yolculuğunda. 200-300 gün sürebilen bu zorlu yolculuk boyunca hiçbir şey yemiyorlar.
V: Bu aslında onların son yolculuğu çünkü yumurtlama görevini yapan yılanbalıkları yaşama veda ediyor.
Ç: Tatlı suların sığlıklarında yaşarken ulaştıkları Sargossa Denizi’nde 500 metre derinliğe yumurtalarını bırakıyorlar. Yumurtadan çıkan larvalar zaman geçirmeden su yüzeyine doğru yükseliyorlar. Bu larvalar 5-6 mm boyunda saydam ve defne ya da zakkum yaprağı biçiminde oluyorlar yani ebeveynleri ile aralarında morfolojik açıdan hiçbir benzerlik yok bu dönemde; üç yıl süren metamorfoz sonunda ebeveynlerinin görünümünü yani bildiğimiz yılanbalığı görünümünü alıyorlar. Bu dönemde, üreme yerlerinden yaşama yerlerine olan yolculukları akıntılarla gerçekleşiyor.
Üçüncü yılın sonbaharından itibaren, erginlerinin renklerini almaya başlayarak tatlı sulara, lagün, göl ve çamurlu bataklıklara girmeye başlayan yılan balıkları bu ortamlarda gelişmeye başlıyorlar. Eşeysel olgunluğa 6-7. yaşlarından itibaren erişebiliyorlar ve 8 ila 20 yıla kadar oldukları yerlerde kalabiliyorlar. Daha sonra tekrar üreme için bu göç başlıyor.
V: Bu dostlarımızın nesillerinin neden tehlike altında olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Aşırı avlanma, göç yollarındaki barajlar, yaşam alanlarının daralması, çevre kirliliği, okyanus akıntılarının değişmesi ve bazı hastalıklar nesillerinin kritik tehlikede olmasının nedenleri.
Ç: Aşırı avlanmaları başlıca nedenlerden. İspanya’dan Çin’e kadar dünyanın çeşitli yerlerinde yemek olarak oldukça rağbet görüyor. İspanya’nın Bask bölgesinde yılanbalığı Noel ve yılbaşı gibi özel günlerde yapılan geleneksel yemeklerden. Bugün hala tüketiliyor olmasının nedeni de statü sembolü olması.
Bunun yanı sıra göçleri sırasında karşılarına çıkan ve insan eliyle doğanın değiştirilmesiyle oluşturulmuş engeller de nesillerini tehlikeye sokuyor. Örneğin barajların tribünlerine takılıyorlar. Küresel ısıtma yaşam alanlarının kurumasına ve denizlere ulaşmalarının imkansızlaşmasına yol açıyor. Yine iklim krizi nedeniyle okyanuslardaki akıntıların değişmesi yuvalarına dönüşü engelleyebiliyor. Kimi hastalıklara maruz kalabiliyorlar. Yaşam alanları daralıyor ve çevre kirliliği yüzünden yaşanmaz hale gelebiliyor.
Bu saydığımız nedenler tek başlarına etkili olabiliyor ya da beraberce güçleri daha da artabiliyor. Uzmanlara göre, bugün iklimin ve okyanus akıntılarının değişmesi yılanbalıklarının hayatta kalma mücadelesinde başa çıkmaları gereken en zorlu etken olarak görünüyor.
V: Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyoruz.
Programın illüstrasyonlarını sosyal medyada paylaşacağız. Bize Instagram ve Facebook’tan ulaşabilirsiniz.
Ç: Bugünkü şarkımız Nanan’dan Casa Da Floresta ve bu şarkımızı bugünkü dostumuza adıyoruz.
V: Ben Virginia Elena Patrone,
Ç: Ben Çiğdem Fidan.
V&Ç: Gezegendeki her şey! Çok güzelsiniz ve sizi seviyoruz!
Kaynaklar:
- nationalgeographic.com/animals/2019/09/vanishing-what-we-lose-when-an-animal-goes-extinct-feature/
- iucnredlist.org/species/60344/45833138
- ibb.gov.tr/tr-TR/kurumsal/Birimler/TarimveSuUrunleriMd/Documents/esk/Y%C4%B1lan%20Bal%C4%B1%C4%9F%C4%B1.pdf
- fao.org/tempref/FI/DOCUMENT/aquaculture/CulturedSpecies/file/en/en_europeanee.htm
- wikizeroo.org/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRXVyb3BlYW5fZWVs
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
Nanan | Casa Da Floresta | Movimento: Manifesta Sentimento | 05:37 |