Çiğdem Fidan ve Virginia Patrone'nin hazırlayıp sundukları Ebedi Yokoluş.- Forever Extinct programı, bazı sağlık sorunları nedeniyle kapanış bölümü gerçekleştirdi.
V: Ebedi Yokoluş / Forever Extinct programına hoş geldiniz.
Ç: Merhaba.
Ç: Bir süredir sağlık sorunlarım nedeniyle programa ara vermek zorunda kalmıştık, tekrar yayınlarıyla radyodaydık. Yayın dönemi sonuna geldiğimiz bu hafta, Ebedi Yokoluş / Forever Extinct programının ilk bölüm finalini yapıyoruz ve bu bölümden sonra, önümüzdeki yayın döneminde de programa biraz ara vereceğiz. Ben toparlandıktan sonra çok severek hazırladığımız bu programı, parçası olmaktan büyük gurur duyduğumuz Açık Radyo’da yapmaya devam etmek istiyoruz.
V: Bugüne kadar yaklaşık 40 program hazırladık, bir sürü farklı türün hikayesinden bahsettik. Bulduklarımızın seslerini paylaştık. Her hafta ele aldığımız türün illüstrasyonunu yaptım ve sosyal medya üzerinden bunları sizinle paylaştık.
Ç: Ebedi Yokoluş/Forever Extinct programını yapma amacımız, yalnızca, nesli tehlike altındaki ya da tükenmiş türler hakkında bilgi verip geçmek değildi; günümüzdeki çevresel felaketle ve dolayısıyla türlerin tükenişi ile yaşam tarzımız, politik seçimlerimiz ve kafa yapımız arasında bir bağlantı olduğunun altını çizmek istedik.
V: Şu anda biz bu programı yaparken, Covid-19 salgını sebebiyle, neredeyse tüm dünyada evlere kapanmalar söz konusu.
Ç: Uzmanlara göre, günümüzdeki çevre felaketi ve küresel ısıtmanın ardında yatan nedenler ile bu zoonoziye (yani virüsün yaban hayvanlarından insana geçmesine) yol açan nedenler birbirlerinden bağımsız değiller. Peki ne bu nedenler? Sosyal gelişmenin ekonomik büyüme anlamına geldiği düşüncesi ve insan nüfusunun dur duraksız ve müthiş artışı bu nedenlerden bazıları. Ekonomik büyümenin bu hızlı ivmesi, insanlar arasında sosyal sorunlara neden olurken çevre açısından da yaşam alanlarının kaybı ve türlerin yokoluşu gibi felaketlere neden oluyor.
Surviving Progress adlı belgesele de esin kaynağı olan İlerlemenin Kısa Tarihi adlı kitabında Ronald Wright’ın yazdığı gibi taşın ilk kez yontulmasından, demirin ilk kez eritilmesine yaklaşık 3 milyon yıllık bir zaman geçti ama demirin ilk eritilmesinden ilk hidrojen bombasına varmak yalnızca 3 bin yılı aldı... Teknolojiyle ilgili sorunların çoğunda olduğu gibi, kirlilik bir ölçek meselesidir. Biyosfer pis eski dostlarımız kömür ve petrolü yavaş yavaş yakmış olsaydık, onları tolere edebilirdi. Peki ama biyosfer, bu gezegenin karanlık tarafının uzayın karanlığında körüklenmiş bir kor gibi ışıldamasına yol açacak kadar çılgın bir tüketim furyasına daha ne kadar dayanabilir?
V: İşte şunu fark etmiyoruz, yaban hayatının yaşam alanı daraldıkça zoonozi riski artıyor ve Antoninus vebasından, HIV’ye ve Covid-19’a kadar, bugüne kadar yaşanan salgınların birçoğunda bu oldu.
Ç: Doğanın kendine has bir dengesi muhakkak ki var ancak bu yaşadığımız salgın doğanın bir intikamı filan değil, aksine bizim dengesiz yaşam tarzımızın, seçimlerimizin ve kafa yapımızın bir sonucu ve tekrarlanmasının önüne geçmek için uluslararası ve yerel politikalarımızın öncelik sıralamasında doğanın ahengini en başa koymalıyız.
V: Yıllar önce David Orr’un bir sözünü okumuştum. David Orr bir çevre aktivisti ve Oberlin College profesörü. Bu sözü çok sevdim, bakış açımı oldukça derinden etkiledi.
The plain fact is that the planet does not need more successful people. But it does desperately need more peacemakers, healers, restorers, storytellers, and lovers of every kind. It needs people who live well in their places. It needs people of moral courage willing to join the fight to make the world habitable and humane. And these qualities have little to do with success as we have defined it.
Gezegenin daha çok başarılı insana ihtiyacı olmadığı apaçık bir gerçek. Ancak, daha çok barışçıl insana, şifacıya, sağaltıcıya, hikâye anlatıcılarına ve her türlü sevgi dolu insana ihtiyacı var. Düzgünce bir hayat süren insanlara ihtiyacı var. Dünyayı daha yaşanır ve daha müşfik kılma kavgasına katılacak etik cesareti olan insanlara ihtiyacı var. Tüm bu niteliklerinse bizim bugünkü başarı tanımımızla pek bir alakası yok.
Ç: Bu Orr’un ‘Çevresel okuryazarlık: Sürdürülebilir bir dünya için çocuklarımızı eğitmek’ adlı kitabından bir söz. Orr, kafalarımızdaki / toplumumuzdaki başarı standartlarını kesinlikle yeniden tanımlamamız gerektiğini açıkça ifade ediyor çünkü ancak bu şekilde değerlerimizi dünyamızın ve toplumumuzun ihtiyaçlarına göre yeniden düzenleyebiliriz. Dünya vatandaşları olarak, insanlığın bugünkü işleyişi ile bize hayat veren çevre arasındaki dengeyi kurabilmek açısından Orr’un söyledikleri çok önemli.
Birçok insan çevreci olmanın insanlık eliyle gerçekleşen çevresel adaletsizliklere karşı savaşmak anlamına geldiğini, yoksa türümüzün yaşayabileceği bir yerin olmayacağını, insan türü olarak sonumuzun geleceğini düşünüyor.
V: Bizi bu hale getiren, işte, tam da bu insan merkezli düşünce yapısı değil mi? Eğer bir şeylerin değişmesini istiyorsak, bu kafayla düşünmeye devam edemeyiz.
Ç: Onun yerine, zihnimizdeki sıralamayı yeniden düzenlemeliyiz ve güzel gezegenimiz üzerinde yaşamaya hakkı olan tüm dünya ahalisinin bir parçası olduğumuzu kabul etmeliyiz. Önceliklerimizi de – başarı tanımlamamızı da – etrafımızı saran yaşamla kol kola olacak şekilde yeniden düşünmeliyiz.
Bunu yapmaya etrafımızı saran yaşama neler yaptığımızın farkında olmakla başlamamız lazım. Dünyanın 45 ülkesinden 145 uzmanın hazırladığı ve 2019’un Mayıs’ında yayımlanan IPBES (Intergovernmental Science-Policy Platform on Biodiversity and Ecosystem Services - Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu) raporuna göre, bugün 1 milyonun üzerinde hayvan, bitki ve böcek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Rapor bir nevi hepimiz için açık olan bir gerçeği, ‘yaşam ağının giderek daraldığı’ gerçeğini su yüzüne çıkarıyor çünkü ekosistemler küçülüyor ya da yok oluyor.
V: Bu da belli bir alanda yaşayan canlıların kaybına neden oluyor. Üstelik bu, günümüzde doğrudan insan faaliyetlerinin bir sonucu.
Ç: Bu daralma dünya üzerindeki sayısız türün yaşamını tehdit ettiği gibi dünyanın farklı köşelerinde yaşayan insanların yaşamı için de doğrudan bir tehdit oluşturuyor.
Raporda belirtildiği üzere, bir fark yaratmak için çok geç değil ancak geç kalmak istemiyorsak, ‘doğanın korunacağı, sağaltılacağı ve sürdürülebilir olarak muamele edileceği’ şekilde, dönüştürücü bir harekete hemen geçmemiz lazım.
V: Bizi harekete geçirecek olan şey belki de olaylara daha geniş bakmayı öğrenmek olabilir. Türkçeye kuşbakışı etkisi ya da sorgulama etkisi diye çevrilen bir kavram var, overview effect.
Ç: Bu kavram, astronotların uzaya çıkıp dünyayı ilk kez uzaktan gördüklerinde, yaşadıkları bilişsel bir farkındalık değişimini anlatıyor. Bu etki sayesinde zihinsel bir netliğe kavuştuklarını ve gezegenimizdeki yaşamın bir bütün olduğunu daha iyi kavradıklarını söylüyorlar. Aynı zamanda, uzay boşluğunda asılı duran bu ‘mavi nokta’daki yaşamın aslında pamuk ipliğine bağlı olduğunun farkına varmanın sarsıcı bir deneyim olduğu söyleniyor.
Doğal olarak ve neyse ki hepimiz uzaya çıkıp bunu birebir deneyimleyemeyiz ancak bunun deneyimlemek için bugün illa da uzaya çıkmamıza gerek yok. Örneğin Açık Radyo’yu dinlemek bizde bir sorgulama etkisi yaratıyor açıkçası.
V: Bu tür bir bakış açısını edinmek için etrafımıza daha dikkatli bakmak yeterli. Yaşam ve onun bütünlüğü her an bizi kucaklıyor zaten.
Ç: Şöyle bir derin nefes alsak, uzay boşluğunda asılı duran dünyamızı, onun üstünü örten incecik atmosferi hayal etsek. Görüyor musunuz dünya ne kadar ufak, öte yandan ne kadar da hayat dolu! Yaşamın her suretiyle ayrı bir mucize olduğunu unutmayalım. Aklımızı, kalbimizi böyle bakmaya alıştırmamız lazım.
V: Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Bu programa yer verdiği için Açık Radyo’ya çok teşekkür ediyoruz.
Ç: Ben çok uzun zamandır Açık Radyo’nun dinleyicisiyim, bu yıllar içerisinde elimden geldiğince destekçisi de oldum. Bu program vesilesiyle de programcıları arasına girdiğimiz için, bu güzel ailenin bu yolla da bir parçası olduğumuz için hem mutlu hem gururlu hissediyoruz.
En kısa zamanda yeniden görüşmeyi diliyoruz.
V: Bugünkü şarkımız Johnny Cash’ten We’ll Meet Again. Görüşürüz!
V: Ben Virginia Elena Patrone,
Ç: Ben Çiğdem Fidan.
V&Ç: Gezegendeki her şey! Çok güzelsiniz ve sizi seviyoruz!