Manyerist ressam Giuseppe Arcimboldo’nun "doğası"

Botanitopya
-
Aa
+
a
a
a

Milanolu Manyerist sanatçı Giuseppe Arcimboldo’nun -16. yüzyılın bitkiler ve hayvanlar dünyasına dair çokça fikir veren- alegorik eserleri üzerine konuşuyoruz. Gerçeğe yakın çizilmiş sebze ve meyvelerle, yerel bitki ve hayvanların bileşimiyle yarattığı, illüzyon yaratan portreleri; tepetaklak edildiğinde bir simya gibi yine insan karakterlerine dönüşen tersyüz resimleriyle tanıyoruz onu.

Ressam Giuseppe Arcimboldo ve eserleri
 

Ressam Giuseppe Arcimboldo ve eserleri

podcast servisi: iTunes / RSS

Arcimboldo’nun doğal nesnelerin bileşiminden oluşan tuhaf kafaları, -1593 yılında ölümünden çok yıllar sonra- onu modern bir ikona dönüştürdü. 1937 yılında New York’taki Modern Sanat Müzesi, MoMA’nın yöneticisi Alfred H. Barr, sanatçının resimlerini “Fantastic Art, Dada, Surrealism” sergisine dahil edince yeniden keşfedilmiş oldu. Sürrealist Salvador Dalí'nin dağ ve kadının birbirinin ayna görüntüsü olduğu Frau Isabella Styler-Tas portresi, portrenin yüzünü aslında çıplak kadın bedeninin oluşturduğu René Magritte'in "The Rape" gibi eserleri, Arcimboldo’ya bir saygı duruşu niteliğindeydi… Peki, 16. yüzyılda yaşamış bir ressam nasıl bu kadar modern olabiliyor, derseniz onun yanıtı da sanatçının “bilimsel devrime” tanıklık etmiş olmasında saklı…

İnsanın kendini yeniden keşfettiği, dünyadaki yaşamla ilgilendiği, merak duyduğu Rönesans Avrupası'nda; düşünür Francis Bacon’ın, büyük gökbilimciler Kepler ve Kopernik’in, biyolojide Otto Brunfels’in yaşadığı; II. Maximillian ve oğlu II. Rudolph gibi imparatorların bilimi desteklediği bir dönemdir bu. Arcimboldo bu iki imparatorun saray ressamı olarak işte böyle bir zamana ve iklime ait.

Kaşiflerin ve tüccarların Yeni Dünya’ya, Afrika ve Asya’ya yaptıkları keşif yolculukları ve oralardan Avrupa saraylarına taşıdıkları flora ve fauna örnekleri sayesinde doğa bilimine ilgi de artar. Botanik sanatının, bahçeciliğin ve zoolojinin yükseldiği bir dönemdir; doğa bilimlerinin yükselişi sanatçıların o güne dek hiç olmadığı kadar doğaya yönelmesine de neden olur. Rönesans boyunca hayvanları ve bitkileri tüm detaylarıyla, doğru olarak, bilimsel kesinlikte resimlerine aktarmaya başlarlar. Albrecht Dürer’in çayırın bir parçasını gösterdiği "The Great Piece of Turf" resminde olduğu gibi… Arcimboldo’nun bileşik portrelerine de işte biraz bu gözle bakmak gerekiyor…

1526’da -Leonardo da Vinci’nin yaşamının önemli bölümünü geçirdiği- Milano’da doğmuş… O doğduğunda Leonardo’nun ölümü üzerinden sadece yedi yıl geçmiştir. Leonardo’nun bilimsel yaklaşımıyla ilgili de çok öykü dinlemiş olmalı. Manyerizmin babası diye de anılıyor Arcimboldo. 1520-1600 yılları arasında etkili olmuş, ilk kez İtalya'da ortaya çıkmış bir sanat akımı, Manyerizm. İtalyanca "stil" anlamına gelen "maniera" sözcüğünden geliyor; “zarif stil” olarak da çevrilebilir… 16. yüzyılın sanat tarihçisi Giorgio Vasari’nin tanımına göre, manyerist resmin kusursuz olması için zarafet, yaratıcılık ve ustaca bir resim tekniği gerekir; sanatçının gözlemlediği doğayı olduğu gibi resmetmesinden çok bu doğayı zihninde nasıl kavrayıp ifade ettiği önemlidir. Vasari, dışbükey ayna gibi mekanı esneten ve çarpıtan resimleriyle Arcimboldo’nun bir simyacı olduğunu iddia eder.

Kariyerine aslında Milano Katedrali’nin vitray tasarımcısı olarak başlamış Giuseppe Arcimboldo. Daha sonra Prag’a taşınmış ve 25 yılı aşkın süre boyunca Habsburg imparatorları II. Maximillian ve II. Rudolph’un en sevdiği saray ressamlarından biri olmuş. Bilinen ilk bileşik portrelerini, 1569 yılında II. Maximillian’ın siparişi üzerine yapmış. Maximilian (1527 – 1576) doğa bilimleriyle özellikle ilgilenen; çevresindeki botanikçi ve bilim insanlarından etkilenen bir imparator olarak biliniyor. Kendi mülklerinde kurduğu botanik ve hayvanat bahçeleri, Arcimboldo’nun da resimlerinde görülen hayvan ve bitki türlerini birebir çalışıp, yakından inceleyebilmesini sağlıyordu.

Arcimboldo gibi Manyerist sanatçılar, entelektüel bir kesimin hoşuna gidebilecek, alegorik ve karmaşık anlatım dilini kullanmışlar. Tuhaf, doğal olmayan renk kullanımı; zekice yerleştirilmiş bulmacalar, gizli semboller, mantığa ters sıkışık mekanlar; figürlerin orantısız ve abartılı anatomisi tuhaf ve rahatsız edicidir bir nevi… Rönesans resmindeki o idealize edilmiş imgeler yerine her şey birbirine karışmıştır ve devinim halindedir.

Arcimboldo’nun bitkiler, sebzeler, kitaplar, hayvanlardan oluşan insanları, ilk bakışta biraz rahatsız edici görünüyor ama detayları tek tek inceledikçe eğlenceli olmaya başlıyor. İtalyancada nükte, gülmece anlamına gelen “scherzi” tarzı bu portreler, egzotik bitkiler ve hayvanlarla dolu merak kabinlerini, doğa bilimlerine merakın arttığı o zamanın ruhunu yansıtması açısından da ilginç. Resimlerde görülen flora ve fauna örneklerindeki detaycılık ve gerçekçilik, çağdaşları olan Jacques Le Moyne ve Domenico Buonvicini'nin botanik çizimlerindekinden farklı değil.

Arcimboldo’nun II. Maximillian için yaptığı ilk resim grubunun teması "Dört Mevsim"“Yaz, İlkbahar, Sonbahar ve Kış” serisinde “Yaz” genç bir kız; “İlkbahar” genç bir erkek, “Sonbahar” ise olgun bir erkek… ve “Kış” da hepsinden daha yaşlı bir adam olarak tasvir edilmiş. Değişen mevsimler hayatın ritmini işaret ediyor; süregelen ölüm ve yaşam döngüsünü anlatıyor. Begüm Kovulmaz çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan, De Girolami Cheney’in yazdığı "Arcimboldo" (2014) kitabından aktarıyorum: "İlkbahar (1573) portresinde, doğanın muhteşemliğini anlatmak için 80 bitki türü çizilmiş. Habsburg İmparatoru I. Ferdinand'ın büyük olasılıkla İspanya Kralı II. Felipe'ye hediye etmek üzere sipariş ettiği bir eser bu. Karakterin başını süsleyen çiçekler pembe ve beyaz arasında gidip gelen yumuşak renklerden oluşuyor. Elbette, çiçekler ve renkler gelişigüzel seçilmemiş; yukarı doğru uzanan altı taç yapraklı, sarı renkte çiçek imparatorluk tacına; kulağı oluşturan pembe lale, Habsburglu bir diplomatın İstanbul’dan getirdiği laleye gönderme yapıyor. Zambaklar, güller, küpe yerine geçen haseki küpesi çiçekleri ve bedendeki süsenler çiçek mevsiminin başlangıcına işaret ediyor. Hepsi yılın aynı döneminde çiçek açmadıkları için Arcimboldo, farkli türler ayrı çiçeklenme döneminde çalışıp sonra resimde bir araya getirmiş olmalı."

Yaz portresine gelince, karakterin kıyafetinin dik yakasının bir kenarında "Guiseppe Arcimboldo F” imzası seçilebiliyor. Omuz kıvrımını takip eden kısımda 1563 tarihi de atılmış hatta. Bir yığın meyveden oluşur, karakterin tacı… Kayısılar, şeftaliler, armutlar, kirazlar, çilekler ve erikler vardır bu taçta… Profilden bakılan yüzün yanakları elmadan, dudakları kirazdan, dişleri bezelyeden, çenesi armuttan; göz iki küçük armut arasında cam gibi parlayan vişneden oluşuyor. Kulakları mısır yaprağı, burnu da büyük bir salatalıktan ibarettir. Göğsünden yukarı doğru bir enginar çıkar. Bereketli meyveler, sebzeler, kuruyemişler ve tahılların bileşiminden oluşan Yaz portresinin, zamanın yerel sebze ve meyvelerini listeleyen veren bir rehber gibi olduğunu bile söyleyebiliriz. Sanatçı ayrıca, Yeni Dünya'dan ithal edilen, mısıra da yer vermiş -ki Avrupa'da 1525 yılına kadar ekilmemiştir mısır. Afrika ve Arabistan'dan getirilip ilk önce Endülüs'te yetiştirilen ve Kuzey Avrupa'da sıra dışı sayılabilecek nadir türlere de yer vermiş.

Sonbahar karakterinin ise burnu sulu bir armuttan, sağlıklı görünen yanakları elma, çenesi nar, kulakları ise büyük mantarlardan oluşuyor. Başı taçlandıran kırmızı, mor ve beyaz üzümler, renkleri hafif kırmızıya dönmüş asma yaprakları devasa bir kabak ile tamamlanmış. Farklı tipte armutlarla kökler boynu ve ağaç dallarıyla sarmalanmış; kırık bir şarap fıçısının tahtaları da göğüs kısmını oluşturuyor. Başındaki salkım üzümler nedeniyle sonbaharın şarap tanrısı Baküs’ü simgelediği de düşünülüyor.

Kış (1573) tablosunda ise karakter -büyük olasılıkla imparator Maximilian’ın bir giysisine benzeyen- “M” monogramlı hasır örgü bir palto giymiştir. Boğum boğum ağaç dalları profilden görünen yüzü oluşturur; burun bir dalın çatlak uzantısı gibidir. Sakallar yosundandır. Her dem yeşil sarmaşık dallarının içindeki çalı çırpı, dağınık saçlar gibi görünür… Ağız iki mantardan ibarettir; şaşı gözler, kabuktaki bir budaktan ustaca yaratılmıştır. Göğsünden ise ucunda iki limon olan bir dal çıkıverir.

Arcimboldo’nun saray ressamlığı yaparken II. Maximillian’a sunduğu, diğer grup ise Hava, Su, Ateş ve Toprak temalarıyla “Dört Element”i temsil ediyor. Habsburglulara referans veren imgelerle doludur bu alegorik resimler. “Hava”, örneğin, ornitoloji ansiklopedisi gibi… Kuş sürüsünden oluşan bir baş, göğüs bölgesinde hanedanı simgeleyen büyük tavus kuşu ve imparatorluk simgesi olan kartal dikkati çekiyor. Küçük alıcı kuşlar ve papağanlar tacını oluşturmuş; burnu bir hindiden, gözleri ise aralık duran ördek gagasından oluşmuş. “Ateş” karakterinde ise alev çıkaran ve ışık veren nesneler var; yanan meşaleler, toplar ve ateş yakmakta kullanılan mum, çakmaktaşı, roket, gaz lambası, odun yığınları gibi…

“Toprak” karakterinde ise geyik, leopar, deve, aslan, at, fil, maymun gibi ormanda yaşayan hayvanlardan yararlanılmış. Toprak’taki aslan postunda mitolojik kahraman Herkül’e göndermeler olduğunu söyleyebiliriz. Son derece gerçekçi çizilmiş meyveler ve sebzeler fantastik imgelere dönüşüyor yine burada… “Su” portesindeki karakter ise 62 ayrı su hayvanının bileşiminden oluşuyor. Sazan, alabalık, istiridye, kurbağalar, karides, yengeç gibi ansiklopedik su hayvanları derlemesi adeta. Denizatı ve fok balığının orantısızlığına bakıldığında, hayvanların arasındaki boyutların ilişkilerini dikkate almamış olduğunu görüyoruz. Habsburg ailesinin Akdeniz’deki donanma gücünü ve imparatorluğun evrensel hükümranlığına işaret ediyor.

Arcimboldo ayrıca her meslekle ilgili nesneleri kullanarak kütüphaneci, hukukçu, aşçı ve bahçıvan gibi farklı mesleklerden kişilere ait esprili, bileşik kafalar, portreler de yapar.  

“Aşçı” ya da “Et Tabağı” resmi; yüzü korkunç bir adamın portresidir. Resim tersine çevrildiğinde farklı bir imge belirir: İki el kızarmış tavuk, tavşan ve domuz etleriyle dolu gümüş bir tabağın kapağını açmaktadır. Gümüş tabak, tersinde şapka işlevi de görür; bir limon dilimi ve meşe dalı ise şapka tüyü yerine geçer. Perhiz’den önce kutlanan Karnaval döneminin soytarısını çağrıştırır bu resim. Bu karnavalda ahlaki değerler, kanunlar ve toplumsal kurallar; şiddet, cinsellik, oburluk ve diğer bedensel hazları çağrıştıran imgelerle alaya alınır. Sınırsız ve kontrolsüz yeme-içmenin ve diğer tensel zevklerin geçici bir zaferidir Karnaval Dönemi. Belki Arcimboldo, örtülü bir biçimde yedi ölümcül günahtan birine, oburluğa işaret etmek istemiştir.

“Bahçıvan” ya da “Sebze Tabağı” adlı diğer tersine çevrilebilir tabloda başka bir anlamla karşılaşırız. Bir yöne bakıldığında, resim geleneksel bir natürmort oluşturuyor. Sebzelerle - soğanlar, havuçlar, mantarlar, kabaklar, ıspanak, turp ve başka yeşilliklerle- dolu metal bir kâse vardır… Tersten bakınca ise bir bahçıvanın alegorik portresi çıkar karşımıza. Bazı araştırmacılar bu tablonun Yunan mitolojisinde bağ ve bahçelerin koruyucusu Priapos’u işaret ettiğini söyler. Seçilen sebzelerin formu ve düzenlenme tarzındaki fallik imgeler Priapos’un büyük phallos’unu çağrıştırıyor. Tablo tersine çevrildiğinde karşımızda bu kez karşımıza sevimli bir bahçıvan karakteri çıkar. Önceden içinde sebzelerin bulunduğu siyah kap da bir şapkaya dönüşüveriyor. Beyaz turp bir burun, kırmızı mantarlar dudaklar, ceviz ve fındıklar gözler, soğan yanak olmuştur artık…

Arcimboldo, II. Maximillian’dan sonra saray ressamlığına devam etmiş ve yerine gelen II. Rudolph için çalışmaya başlamış. Bazı dinleyicilerim hatırlayacaktır; doğa müzelerinin ilk örnekleri olan merak kabinlerini anlatırken, II. Rudolph’un ünlü Kunstkammer’inden, yani "merak kabinleri"nden söz etmiştim. Dürer’in, Brueghel’in -hem Kuzey hem de İtalyan Rönesansının- büyük başyapıtlarıyla dolu merak kabinlerinde, tablo ve heykellerin ötesinde Avrupa’nın en iyi ustaları tarafından imparator için üretilen her tür dekoratif objeler, kılıçlar, müzik aletleri, saatler, usturlaplar, pusulalar, teleskoplar ve diğer bilimsel aletler vardır. Ve tabii dünyanın farklı ülkelerinden kaşiflerin taşıdığı egzotik bitki ve hayvan örnekleri de… Arcimboldo saray ressamlığı sayesinde içinde imparatorun -içinde nadir bulunan türlerin olduğu- devasa flora ve fauna koleksiyonuna kolayca erişebiliyordu.

Rudolf eserinde, bu kez saray ressamlığını yaptığı imparator II. Rudolph’u, doğada ve yaşamdaki metamorfozların yaratıcısı Roma tanrısı Vertumnus olarak resmetmiş. Dört mevsime ait bahçe ürünlerini kullanmış; karakterinin tüm uzuvlarını çeşitli meyve, sebze, çiçek ve köklerden oluşturmuştur bu eserinde… Burada tabii önemli olan, portrenin II. Rudolph’a benzemesi değil, tasvir ettiği kişinin temsil ettiği anlamlardır. Ve onun kamusal ve siyasal kimliğidir. O güne dek yapılmış imparator portrelerine hiç benzemeyen bu tuhaf resimde meyve ve sebzeler, İmparatorun bolluk içindeki saltanat dönemini, yani “Altın Çağ”ı; doğayla olan mükemmel dengeyi sembolize ediyordu. Eserde her mevsime ait çiçek, meyve ve sebze II. Rudolph’un yüzünde ahenkle açar. Armut şeklindeki bir burun veya bezelyeden oluşan kaşlar, ilk bakışta bir “scherzi” yani bir “nükte” olarak algılansa da eserin geri planda verdiği mesaj, II.Rudolph’un gücü ve kudretidir.

Son eserleri arasındaki dört mevsimi birleştiren "One Head" resminde, bir tahtaya kazılı Arcimboldo ismi, sanat tarihçilerine bunun şifreli bir otoportre olduğunu düşündürmüş. Kendini ömrünün kışına ulaşmış olan sanatçı olarak mı tarif ediyordu? Kariyer evrelerini, mevsimlerle mi anlatmıştı? Orası belirsiz…

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Jacques Offenbach “Hoffmann’in Masalları” fantastik operası Barcarolle