Soma davasında mahkeme heyeti değişikliğinden sonra gelen hakimin ilk icraatı, tutuklulardan biri olan, tüm vardiyaların amiri Mehmet Ali Günay Çelik’tahliyesine karar vermek olurken, diğer icraatı eski heyetin çöpe attığı ve Müge Anlı’nın ‘polisin çözemediği’ cinayetleri aydınlattığı programında dillendirilen ‘sabotaj’ iddiasını yeniden araştırmak olacak. Ailelerin avukatları redd-i hakim talebinde bulunurken, avukatlara göre bu durum, açıkça hakimin tutukluların yanında olduğuna işaret. 20. celse 9 Ocak 2018'de görülecek. Avukat Can Atalay ile konuştuk.
Manisa’ya bağlı Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde bundan iki yılı aşkın zaman önce görülmeye başlanan Soma Davası’nın 17 Ekim duruşmasında, yazın değiştirilen mahkeme heyetinden sonra yeni hakim Salih Pehlivanoğlu’nun olduğu ilk duruşmaya tüm vardiyaların amiri olan Mehmet Ali Günay Çelik’in tahliyesi damga vururken, aynı duruşmada bir başka gelişme daha yaşandı. Önceki heyetin tarihin çöplüğüne yolladığı, kendi haklarında Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen ‘gizli’ ibareli dosyayı, yeni heyet değerlendirmeye almaya karar verdi.
‘Cumhuriyet tarihinde bir ilk’
Ailelerin avukatları gizli dosyanun daha önce ATV ekranlarında yayınlanan ‘Müge Anlı ile Tatlı-Sert’ programında dile getirilen ve Soma Holding patronu Can Gürkan’ın da savunmasındaki dayanaklarından biri olan ‘FETÖ sabotajı’ iddiasını soruşturmadıkları nedeniyle yürütüldüğünü düşünüyor. Sanık avukatları da bu sabotaj iddiasının soruşturulmaması nedeniyle mahkeme heyetini daha önceki duruşmalarda çoğu kez suçlamıştı.
Duruşma gizli yürütüldüğü için bu içeriğe kimse ulaşamıyor. Avukat Can Atalay, önceki mahkeme heyetinin ciddiye almadığı sabotaj iddiasıyla kendi haklarında açılan soruşturmayı ilk mahkeme gününde yeniden gündeme getiren mahkeme heyetinin tarafsızlığından bahsedilemeyeceğini söylüyor. Atalay’a göre bu durum Cumhuriyet tarihinde bir ilk.
Can Gürkan’ın avukatı Ekim 2016’da görülen duruşmada “Müge Anlı’nın programına bir anne ve kız çıktı. ‘Babamız kayıp onu arıyoruz, ‘Soma’yı ben yaktım’ deyip kaçtı’ dediler. ATV’ye müzekkere yazılsın, görüntüler istensin, bu kişi kimmiş tespit edilsin, sabotaj iddiaları güçleniyor. MİT’in de bu konuda araştırması vardır. İstenilmesini talep ediyoruz” demişti.
Tarihe geçecek ihtiyaç molası
Duruşmanın bu aşamada ciddiyetten uzaklaştığı gözlense de 2016 yılının sonunda görülen bir duruşmada savcı tutuklu ve tutuksuz sanıklar için isteyeceği cezaları belirlediği kararı açıklayacağı sırada bir ihtiyaç molası verildi ve ilginç bir şekilde o mola, davanın seyrini etkileyen bir gelişme olarak tarihe geçti.
Savcı döndüğü zaman “Esas hakkındaki görüşümü biraz toparlamalıyım, sonra bildireceğim” dedi.
Avukat Can Atalay durumu şöyle anlatıyor: “Bundan sonra anlaşıldı ki Cumhuriyet Başsavcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmek istemiyor. Aslında duruşma savcısına kimse talimat veremez, Manisa Cumhuriyet Başsavcısı da talimat veremez ama bunun sistematik bir şey olduğu, sadece o tarihteki Cumhuriyet Savcısıyla ilgili olmadığını yeni gelen, dosya kapsamında yanlış hatırlamıyorsam gelen 3’üncü savcı ile açıklığa kavuştu.”
Bu şu demek, madenci aileleri, avukatları ve mahkeme heyeti o gün duruşma salonunda patron Can Gürkan’ın avukatı Kadir Çekin’den, mahkeme heyeti hakkında bir suç duyurusunda bulunduklarını öğrendi. Hatta dilekçede neler yazdığını da anlatmaya başlamıştı ki, onun da patronu olan Can Gürkan müdahale edip Çekin’i susturdu.
Nisan ayında sanık avukatları Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’nda yürüyen bu gizli soruşturmanın sonucunun beklenmesini talep etti, ve bugün HSYK kararnamesiyle başka yerlere tayin edilen mahkeme heyeti bunu reddetti ve yargılamaya devam edildi. Fakat savcı esasa ilişkin görüşünü yine açıklamadığı için davada aşama kat edilemedi.
Yeni hakimden tarihi geri saran karar
17 Ekim’de görülen son duruşmada ise yeni mahkeme heyeti başkanı, hiçbir gerekçe göstermeden önceki heyetin beklemeyi reddettiği bu soruşturmanın sonucunu beklemeye karar verdi ve Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sürdürdüğü gizli soruşturma dosyasını istedi. Bu kararın üzerine madenci ailelerinin avukatları heyetin açıkça taraflı olduğu gerekçesiyle hakimin reddini istedi.
Aile avukatları ise bu davanın peşini bırakmamakta kararlı: “Bu 301 işçiyi kim öldürdüyse onlardan şikayetçiyiz. Bu tür zırvalıklarla kimse bu olayı erteleyemez.”
Demokratik kitle örgütlerinden ilgi yok
9 Ocak 2018 tarihine ertelenen bir sonraki duruşma için ise Atalay 17 Ekim’de görülen duruşmaya atıfta bulunuyor: “Duruşmada Maden Mühendisleri Odası Genel Başkanı dışında o kadar demokratik kitle örgütlerinin hiçbirinin temsilcisi yoktu. ‘Soma’yı unutursak yüreğimiz kurusun’ lafı boşluğa yazılmadıysa, ne bileyim zor olabilir Akhisar’a gelmek ama bu bir görevdir, ben aksini düşünmek istemiyorum.”
Şirvan’da tutuklu kalmadı
Soma’nın dönüm noktası olacağını düşünürken, Şırnak’taki madenci ölümlerini soruyorum ve Atalay bunun yanına bir başka davayı koyarak yanıt veriyor: “Şirvan’da 16 işçinin ölümünden sonra tutuklu kimse kalmadı ki daha 1. yılı bile dolmadı o insanlarını ölümünün üzerinden. OHAL ve terör gerekçesiyle müfettişlerin denetlemediği bir madenden bahsediyoruz.”
“Açılmış bir kamu davası var mı?” diye soruyorum, gülerek yanıtlıyor: “Evet, en azından o var. Yargılama usulü bir zorunluluk olarak devam ediyor.”
Bu cinayetleri çözme işini Müge Anlı’ya mı bıraksak? Ne dersiniz?