Avrupa Ne Konuşuyor’un gündeminde bu hafta 5 yaşına giren #MeToo hareketi var.
Bundan beş yıl önce 15 Ekim 2017’de ABD’li aktris Alyssa Milano, “Cinsel tacize uğradıysanız bu tweet’e cevap olarak ‘ben de’ yazın” şeklinde bir tweet attı. Mesaj, medyadaki haberlere göre ilk 24 saat içinde 500 bin yanıt aldı, takip eden 45 günde 85 ülkede 85 milyon kez paylaşıldı. Kadınlar İngilizce #MeToo, yani “Ben de” diyor ve yaşadıkları taciz ve tecavüz hikayelerini paylaşıyordu. Bir tweet çığ gibi büyüyüp bir kadın hareketine dönüştü.
O dönem, Harvey Weinstein skandalının patlak verdiği, ABD’li ünlü film yapımcısının tacizlerinin kadınlar tarafından dile getirildiği bir dönemdi. #MeToo olayı ve Harvey Weinstein ifşaatları birbirini besleyip büyüttü. Bu arada ABD’li aktör Kevin Spacey’le ilgili de benzer iddialar ortaya atıldı ve onun da kariyeri de onulmaz bir yara aldı.
Ekim 2017’de ayında #MeToo hareketi Avrupa’ya taşındı. Yeşiller Partisi’nden Avrupa Parlamentosu Milletvekili Terry Reintke, yaşadığı tacizi anlattı. Diğer kadınlar da erkek vekiller tarafından uğradıkları tacizi anlatınca Avrupa Parlamentosu’nda bu konuda komisyon kurulmasını karar verildi.
Kasım 2017’de ise Britanya Savunma Bakanı Michael Fallon, hakkındaki taciz iddiaları nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı.
Medyadan siyasete iktidar sahibi erkeklerin gücü, kadınların sessizliğini bozmasıyla ciddi şekilde sarsılıyordu.
Time dergisi #MeToo’yu 2017’de yılın kişisi seçti. Sonraki yıllarda #MeToo hareketi farklı ülkelerde, farklı olaylarda ciddi değişimlere yol açtı. Örneğin 2019 yılında ünlü opera sanatçısı Placido Domingo, hakkındaki taciz suçlamaları nedeniyle özür dilemek zorunda kaldı. Birçok opera, İspanyol sanatçının gösterisini iptal etti. Domingo, Los Angeles Operası’ndaki yöneticilik görevinden de istifa etti.
#MeToo dalgası Türkiye’ye 2020 yılı Aralık ayında edebiyat çevresi üzerinden girdi. Yazar Hasan Ali Toptaş’ın tacizine maruz kalan bir kadın yazar tarafından ifşa edilmesini başka ifşaatlar izledi.
2022 yılı itibariyle, kadın hareketi #MeToo’yla birlikte güçlü erkeklerin taciz ve tecavüzüne karşı ses çıkarmak ve adaleti bir nebze sağlamak konusunda ciddi bir mesafe kaydetmiş görünüyor.
İspanya’dan El País gazetesinden bir yorumcu konuyu İran’daki protestolara bağlayarak şöyle diyor:
Son beş yılda #MeToo ve feminizm geniş bir protesto hareketine dönüştü. Görünüşe göre İran toplumu da bunun farkına vardı. Gençler, kitleler hâlinde dinî kuralların da bir vadesinin olması ve kutsal dahi olsalar bütün kuralların toplumsal değişimle yenilenmesini talep etmek için tarihsel bir fırsat yakalandıklarının farkında.
İsveç’ten Dagens Nyheter gazetesinden yorumcu ise suçlu olmadıkları hâlde suçlu ilan edilenlerin durumuna dikkat çekiyor, kampanya süresince daha sonra beraat eden ve muhtemelen halk nezdinde haksız yere suçlu ilan edilen erkekler de olduğunu söylüyor:
Ve mahkemeler tarafından mahkum edilmemiş olup yaşadıklarıyla ve acizlik duygusuyla baş başa bırakılanların mağduriyetlerini nasıl giderebilir ve onlara nasıl bir ses verebiliriz? Bu konuda adaleti nasıl sağlayabilir, muhtemel bir uzlaşıya nasıl varabiliriz?
Fransa’da Libération'a yazan feminist aktivist Suzy Rojtman, #MeToo’nun geleceğiyle ilgili şunları söylüyor:
Tetikte olmaya devam edeceğiz. Yargı sistemi mağdurların sesini duyma, bu şiddet eylemlerinin suç olduğunu ortaya koyma ve failleri mahkûm etme görevini yerine getirmediği sürece #MeToo yaşamaya devam edecek.
Eurotopics bültenlerinde yer alan yorumlarda bu hafta öne çıkan başlıklardan birisi #MeToo’nun beşinci yılıydı.
Gelecek hafta görüşmek üzere.