Eurotopics bültenlerinden derlediğimiz Avrupa’nın gündeminde bu hafta Fransa’ya, Romanya’ya ve İsviçre’ye gidiyoruz.
5G ve Amişler
Fransa'da salı gününden itibaren, mobil iletişimde ‘yeni nesil’ olarak tabir edilen 5G frekanslarıyla ilgili ihaleler başladı. Bu ihaleler ve 5G teknolojisi, ülkede bir süredir hararetli bir tartışmanın konusu. Özellikle sol ve yeşil hareketten pek çok kişi 5G teknolojisinin riskli olabileceğini belirtiyor. 5G iletişiminde etrafa yayılan dalgaların, baz istasyonlarının, yeni alınacak telefonların, çevreye ve insan sağlığına zararlı olabileceği söylüyor. Bu risklerin iyice incelenmesi için 5G ihalelerin ertelenmesi gerektiği ifade ediliyordu. Geçen haftalarda, aralarında seçilmiş siyasetçilerin de bulunduğu 70 kişinin imzaladığı 5G’nin risklerine ilişkin bir metin yayınlandı. İklim için Halk Konseyi’nin önerileri arasında da 5G’ni ertelenmesi vardı.
Macron’un 5G’ye ilişkin kaygılarını dile getirenlere yanıtı çok sert oldu. Macron bu insanları Amish’lere benzetti. “Çağdaş zaman problemlerinin karmaşıklığını gazlı lambalara dönerek çözülmesi gerektiğini” söylediklerini iddia etti.
Amişler, ABD’de teknolojinin nimetlerinden yararlanmayı reddederek basit bir yaşam süren bir grup.
Macron’un bu sözleri de ülkede ciddi bir tepkiye yol açtı. Hatta bir grup ellerinde mumlarla Elize sarayına giderek Fransa Cumhurbaşkanı’nı protesto etti.
Bu tartışmaların basındaki yansımalarına bakacak olursak, Le Monde’da bir yazar da 5G’ye yekten karşı çıkmak kadar karşı çıkışlara tamamen kulak tıkanmanın da yanlış olduğunu söylüyor:
5G'nin ekonomik, çevresel ve güvenlikle ilgili etkilerini sorgulamak meşru bir çabadır ... Ulaştırma, kentler, üretim metotları. Tüm bu alanlar 5G sayesinde ciddi oranda değişebilir. Peki, bunun çevreye etkisi ne olacak? İnsanlık için bu ilerleme ne gibi faydalar barındırıyor? Kişisel verilerin korunması konusunda ne gibi teminatlar var? Bu sorulara yanıt verilmesi gerekiyor.
L’obs dergisinde ise şöyle bir yorum var:
Bugüne dek teknolojik gelişme büyümeye, büyüme ise refaha tekabül ediyordu. Gerek sağ gerekse sol siyasi cenahta bu dogma epey yaygındı. İklim kriziyle beraber bu kesinlikler sarsıldı. 5G bu kadar çok tepki çektiyse bunun sebebi, söz konusu teknolojinin, iklim değişikliği karşısında bizi hareketsiz bırakan kötülüğü temsil etmesi.
Romanya'da seçimler
Romanya’da geçen Pazar günü yerel ve bölgesel seçimler yapıldı. Başkent Bükreş ve batı Romanya'daki Temeşvar kenti belediye başkanlıklarına eski STK aktivistleri seçildi
Bükreş'te seçilen Nicușor Dan’dan biraz bahsetmek istiyorum. Dan bir matematikçi ama asıl önemlisi “Bükreş’i Koru Derneği”ni kurmuş bir aktivist. Bu dernek kentte yüksek katlı binaların inşaatına, tarihi binaların yıkılmasına, ormansızlaştırmaya karşı mücadele vermiş. Yerel idarelere karşı bazı projelerin durdurulması için davalar açıp kazanmış.
Şimdi Dan toplu ulaşımı rahatlatma, hava kirliliğini azaltma gibi vaatlerle belediye başkanlığına gelmiş bulunuyor. Karşısındaki sosyal demokrat partinin mevcut belediye başkanını bu vaatlerle geride bırakmayı başardı. Dan, Merkez ve merkez sağ partiler tarafından destekleniyor, ama asıl önemlisi yeni nesil bir politikacı olarak görülüyor.
Adevărul gazetesinden bu seçim sonuçlarıyla ilgili bir yorum şöyler:
Bu seçimlerin en büyük başarısı Romanya'da yeni aktörlerin, komünizm sonrası politikanın dinozorlarının yerine geçmiş olması. Emeklilik ve maaşlardan fazlasını isteyen bir kuşak bu. (...) Kendini Avrupa yurttaşı olarak görenlerin, her yerde öğrenip hayatını idame ettireceğini hissedenlerin ve konu ister bir okul, isterse bir park, bir yetimhane ya da yatırım projesi olsun, toplumda olup biteni önemseyenlerin sesidir
İsviçre'nin referandumları
Ve son olarak da İsviçre... İsviçre’den 3 referandum haberi aktarmak istiyorum.
Birincisi, Türkiye’de de gündem oldu, Cenevre kantonunda sandık başına giden halk saatlik asgari ücretin 23 İsviçre frangına (190 Türk lirası) yükselmesini kabul etti. Haftada 40 saat çalışıldığı düşünülürse, aylık asgari ücret 4 bin 100 İsviçre frangı (33 bin 880 TL) ediyor. Asgari ücretin yükseltilmesi daha önce iki kez reddedilmişti.
İsviçre’de geçen hafta yapılan ikinci referandum ise İsviçre’nin AB’yle serbest dolaşım anlaşmasını iptal etmesine ilişkindi. Bu referandum SwissExit referandumu olarak da tanımlanıyordu. İsviçre, AB üyesi değil ama pek çok konuda AB düzenlemelerine dahil, AB’yle serbest ticaret ve serbest dolaşım anlaşmaları var. Sağ popülist parti işte bu serbest dolaşımı sona erdirmek istiyordu. İsviçre’ye gelecek kişiler için biz kota koyalım, kimlerin gelebileceğini belirleyelim demişti. Referandumda bu da reddedildi. Yani, İsviçre eskisi gibi AB’yle serbest dolaşım eskiden olduğu gibi devam edecek.
Ve üçüncü referandum... O da babalık izniyle ilgiliydi. Çok ilginç, asgari ücretin 33 bin TL olduğundan bahsettiğimiz bu ülkenin, kadın erkek eşitliği açısından hiç de iyi bir karnesi yok. İsviçre’de kadınlar oy hakkını 1971’de aldı ve 1988’e kadar kadınlar kocalarının izni olmadan dışarıda çalışamıyorlardı! Babalık izni açısından da Avrupa’da son sırada gelen ülkelerden birisiydi. İsviçreli babalar çocuklarının dünyaya gelmesinin ardından yasal olarak sadece bir gün ücretli izin kullanabiliyordu. Bu sürenin 14 güne çıkarılması halk oyuna sunuldu ve kabul edildi.
Bir İsviçre gazetesi şöyle diyor bu babalık izni konusunda.
İsviçreli bir babaya bebeği için bir gün izin verilirken, örneğin İsveçli bir baba için bu süre 420 güne kadar çıkabiliyor. İsviçreli baba ve çocukları açısından hiç de adil değil. Bebeklerine daha fazla zaman ayıran babalar, tüm hayatları boyunca çocuklarıyla daha fazla vakit geçiriyor. Eşlerinden ayrılsalar bile... İsviçre'de her ne kadar bu alanda değişmesi gereken çok şey olsa bile kazanılan her gün önemli.
Bu haftalık Avrupa Ne Konuşuyor’dan bu kadar. İnternet sitemizde çok daha fazlasını bulabilir, bizi Twitter ve Facebook’tan da takip edebilirsiniz.