Türklerin orada ne işi var?

-
Aa
+
a
a
a

The Boston GlobeThomas OLIPHANT9 Temmuz 2003

'Savaş sonrası' Irak'ta yaşanan ölümcül kargaşa ve sıkıntılar arasında, Kuzey Irak'ın ileri ucundaki küçük bir kasabadan hafta sonu tatilinde gelen haberler, memnuniyet verici ve başarılı bir operasyon yapıldığını gösteriyordu.

İstihbarat raporlarına dayanarak yapılan resmi açıklamada operasyonun gerekçesi, ülkenin Kürt denetimindeki kuzey kenti Kerkük'ü yönetmeye çalışan yetkililere yönelik komplolar olarak belirtildi; bu istihbarat üzerine harekete geçerek Süleymaniye kasabasında bir bölgeye baskın düzenleyen ABD güçleri, silahlar ve iletişim aygıtları ele geçirirken, 20'den fazla kişiyi de sorgulamak üzere Bağdat'a götürdü.

Ne var ki Bağdat'a götürülenlerin 11'inin Türk askeri olduğu anlaşılınca başarı duygusu hızla yok oldu; zira Amerika ile, ABD'ye kötü davranmak yönünde can sıkıcı bir alışkanlık geliştiren Türk hükümeti arasında yeni bir siyasi gerilim patlak verdi.

Baskına, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tutarsız hükümeti ve onun medya organlarınca büyük bir vaka muamelesi yapıldı, fakat olaya dair bilinen az sayıda gerçek, aşırı tepki verdiklerini gösterir nitelikte.

İki soru

Dahası gözaltılar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Kuzey Irak'ta 'iyi' diye tanımlanabilecek ne yaptığı ve ABD'nin, ülkenin, Iraklıların (mevcut durumda Kürtlerin) kendi kendini yönetmek doğrultusunda biraz olsun ilerleme kaydettiği bir bölümünde, Türk askerlerinin varlığına niye müsamaha gösterdiği sorularını tekrar gündeme getiriyor.

Bütün hafta sonu, diplomatik teamüller gereği ismini vermeden konuşan ABD yetkilileri, 173. Hava İndirme Tugayı unsurlarınca gerçekleştirilen Süleymaniye operasyonunun 'somut istihbarat'a dayandığı konusunda ısrarlıydı; istihbarat bilgilerine göre, baskın düzenlenen binadaki insanlar, bölgenin yönetimini istikrarsızlaştırmayı ve bu çerçevede üst düzey yetkililere suikast düzenlemeyi planlıyordu.

Amerikalı yetkililerin bu yöndeki ısrarları, Türk hükümeti bu tür komplolarla ilişkisi olduğunu daha baştan reddedip, askerlerinin gözaltına alınmasını, ülke onurunun yaralandığı propagandasına gerekçe olarak kullanınca, daha da yoğunlaştı. Nitekim Türkiye'nin protestoları, göründüğü kadar ciddiye alınmayı hak etmiyor.

Aynı hükümet

Amerikan birliklerinin kuzeyden cephe açmasına imkân verecek tezkereyi son dakikada reddedip ABD'nin savaş planlarını büyük ölçüde karıştıran da aynı Türk hükümetiydi. Amerikan hava saldırılarını, hava sahasını kullandırmak konusunda karışık ve tutarsız tepkiler vererek zorlaştıran aynı Türk hükümetiydi.

Kürtlerin özerkliğini, kendi topraklarında ve daha da talihsiz bir şekilde. Irak içinde 10 yıl boyu bozmaya ve bastırmaya çalışan aynı Türk hükümetiydi. Ve bu yıl içinde defalarca, 'güvenlik' kaygılarını tek yanlı olarak giderme gerekçesiyle Kuzey Irak'a girme niyeti değilse bile, hakkı olduğunu iddia eden ve sınır boyunca yaşayan kendi Kürtlerine baskı uygulamayı sürdüren aynı Türk hükümetiydi.

ABD bugüne kadar bu tehlikeli gerilimleri kontrol altında tutabildi, fakat yaşanan son olay, altta yatan sorunun ciddiyetini koruduğunu gösteriyor.

NATO üyeliği sorumluluktur

Mevcut koşullarda ABD, İran'ın, hassas bir durumun yaşandığı güneydeki Şii bölgesinde siyasi ve bozguncu faaliyetlerini sona erdirmesi konusunda sert biçimde ısrar edebilir. Aynı katı ısrarı, sınır ötesi gerilla ve terör faaliyetlerine kucak açmaması konusunda Suriye'ye de yöneltebilir. Türkiye'nin yanlış tutumunu hâlâ hoş görüyor olmasının tek nedeni, NATO üyesi statüsüne sahip olması. NATO üyeliği ise istediğini yapabilme izni değil, bir sorumluluktur.

Daha da önemlisi, ABD işgalin başından beri Irak düzlemindeki en parlak noktalardan birine, Kürtlerin önderliğinde sivil toplumun giderek geliştiği kuzeye yöneltilen tehditlere müsamaha gösteremez. Türkiye gibi ABD'nin de, gelişmekte olan bu Kürt hükümetinin kapsayıcı ve hoşgörülü tutumunu, özellikle de bölgenin hatırı sayılır miktardaki Türkmen azınlığına karşı sürdürüp sürdürmeyeceği konusunda endişe duyma hakkı var.

Ancak bugüne kadar alınan sonuçlar (yanı sıra Kürtlerin Kerkük'ün kuzeyinde, uçuşa yasak bölgeler uygulamasıyla korundukları 10 yıl boyunca yaşadıkları özerklik tecrübesi), kesinlikle umut vericiydi. Nihayet dünyanın en fazla zulüm görmüş topluluklarından biri, sınırlı bir özerklik fırsatı elde ediyor; şu gerçek de unutulmamalı ki Kürtler, istikrarlı, diktatörlükten arınmış bir Irak'ın kurulması konusunda en parlak ve önemli katkıları yapıyor.

Yaşanan son olay, Ankara ile Washington arasındaki telaşlı bir telefon trafiğiyle (bir noktada, bizzat Erdoğan ve Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in devreye girmesiyle) örtbas edildi. Gözaltına alınan Türk askerleri Kuzey Irak'taki üslerine geri döndü. Ve baskınla ilgili ortak soruşturma yapılacak.

Kaygılarını anlıyoruz ama...

Diplomatik gereklilikler makul görülebilir, fakat doğrudan doğruya Türkiye'nin iyi niyetine dair soru işaretleri yaratan başka olaylar yaşanmaması önemli. Ankara'nın bölgedeki derin kaygılarının peşini bırakmamasını anlamak mümkün, fakat Irak'ın Kürt bölgesindeki olayları kontrol hakkı olduğunu iddia etmesine izin vermek kabul edilemez; ve bölgeye şiddet yoluyla müdahale etmek yönündeki olası girişimlerine aynı sertlikte karşılık verilmesi gerekir.

(Türkçe çevirisi Radikal gazetesinde yayımlanmıştır.)