Türkiye'de linç kültürü mü oluşuyor?

Dünya Basınından
-
Aa
+
a
a
a

5 Eylül 2006Tülay Sağlam

Türkiye son günlerde “linç” sözcüğünü çok sık duyar oldu. İstanbul’daki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında Lübnan’a asker gönderilmesini protesto eden öğrencilerin açtığı pankart, linç girişimine neden oldu. Bu olayın hemen ardından İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın, “Gerekli ve güzel bir tepki” sözleri tartışma yarattı. Türkiye’de linç kültürü mü oluşuyordu? Türk halkı her zamankinden daha tepkili ve öfkeli miydi? İnsanları galeyana getiren linç edilmek istenen kişiler miydi yoksa sorunlar mı? Siyasetçi, psikolog, sosyolog ve sivil toplum kuruluşu üyeleri bu soruları yanıtladı:

OTORİTELER ŞİDDETİ DESTEKLERSE LİNÇ KÜLTÜRÜ GELİŞİR(Prof. Dr. Arus Yumal Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Bşk.)“Şiddet kültürünün yaygın olduğu toplumlarda şiddeti olumlayan, yüceleyen ve hatta kutsayan toplumlarda linç kültürü kendisine beslenecek toprak bulur. Türkiye de dayağın cennetten çıkma olduğunu söyleyen bir ülkedir. Biz kendimizinkinden başka fikirlere açık olmayan, farklı görüşleri ve davranışları kaldıramayan ve bunları yok etmek için şiddete başvuran bir toplumuz. Medya ve söylem araçlarını elinde bulunduran ya da bunlara kolay erişen politikacılar ve fikir önderleri bu kültürün gelişmesinde önemli rol oynuyor. Ülkemizde şiddetin her türlüsüne karşı olmak yerine milliyetçilik, namus, din gibi motiflerle şiddetin bazı şekillerini meşru gören bir anlayış hakimdir. Yani ‘Kurşun atan da kurşun yiyen de kahramandır’ anlayışını topluma empoze eden söylemlerle, Celalettin Cerrah’ın sözleri, zaten en küçük provokasyonda şiddete meyilli olan kitleleri anında harekete geçirebiliyor. Bu da linç kültürünün Türkiye’de nasıl bu hale geldiğini iyi açıklıyor. Şiddetin iletişim biçimi olarak benimsendiği toplumlarda eğer bunlar otoriteler tarafından da açık ya da gizli olarak destekleniyorsa linç kültürünün gelişmesi olasıdır. İnsanlar bir toplumsal cezalandırma yoluna gitmek istiyor.İYİ OLDU DEMEK, YİNE LİNÇ EDEBİLİRSİNİZ DEMEKTİR(Prof. Dr. Kemal Arıkan, Cerrahpaşa Tıp Fak. Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi) “Türkiye’de hukuk sistemi iyi işlemediği için insanların adalete güveni yok. İnsanlar kendi adaletlerini kendileri oluşturuyor. Bu uzun yılların birikimidir ve bunda politikacıların rolü çok büyüktür. Çünkü onların linçi onaylaması kadar cesaretlendirici bir şey yoktur. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, pankart açan öğrencilere linç girişimi için sarf ettiği ‘Gerekli ve güzel tepki’ sözü bunun en büyük örneğidir. Çünkü ‘iyi oldu’ demek ‘bundan sonra da linç edebilirsiniz’ demektir. Özellikle telkine açık toplumlarda bu tür olaylara daha sık rastlanır. Galeyana gelen insanlar, genellikle sosyal gelişimini tamamlamamış, kendi özgür iradesini kullanma konusunda sorunları olan insanlardır.Linç kültürü insanları korkutur ve linç olma korkusu yaşayan toplumun insanları demokratik tepkilerini ortaya koymaktan çekinir. Dolayısıyla kendilerini demokratik yollarla ifade etmek durumunda olan sivil toplum kuruluşları da bu durumdan olumsuz etkilenir. Yani linç kültürünün bu hale gelmesi toplum ve demokrasi adına kötü ve tehlikeli bir durumdur.”ÇÖZEMİYORSANIZ, YOK EDERSİNİZ(Şenay Demir, Klinik Psikolog) “Linç, problem çözme, problemi anlama ve hoşgörünün azaldığı noktada sorun olarak nitelenen şeyin yok edilmesine yönelik ilkel bir toplumsal davranış modelidir, burada bir ruhsal histeri bileşkesi de vardır. Linç, gelişmemiş, üst yapıları oluşmamış ve geri ahlaki değerleri bir sığınma ve korunma olarak tanımlayan toplumlarda, o değerleri tehdit ettiği düşünülen her şeyi yok etme dürtüsüdür. Siyasilerimizin ve yöneticilerimizin konuşmalarında şiddet yönlendirmesi çok fazladır, daha çok bloklaşma ve bölme mekanizmasını ortaya çıkaran konuşmaları vardır. Yani ben, sen ve öteki kavramları kullanılır. İyi özellikler bize aittir, kötü özellikler ise öbürüne aksedilir ve ötekinin yok edilmesi gerekir. Siyasiler de bunu fazlasıyla yapıyor. Celalettin Cerrah’ın yaptığı bunu tetikleyen bir durumdur. Geçmişte de başbakanlarımız bunu çok yaptı. Toplumsal bunalım dönemlerinde, bireylerin tek tek hayatlarının ve mevcudiyetlerinin tehdit altında olduğu noktalarda, bireysel sıkıntılar bastırılarak bunlara toplumsal bir paye verilir ve tek bir düşman bulunur. Böylece bireylerin üzerindeki baskı kalkar, bu da kişinin linç etmesini sağlar. Linç bir gelişmişlik sorunudur ve en ilkel düzeyde bir araya geliş biçimidir.” NEDENİ YOKSULLUK VE İKTİDARIN SERTLİĞİ(Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul Milletvekili)“Linç kültürünün gelişmesinin birinci nedeni yoksulluktur. Yoksulluk insanları en ufak olaylara karşı tepkili hale getirir. İkincisi siyasal iktidarların izlediği politikalar ve söylemlerindeki sertliktir. Üçüncüsü de bürokratik kadrolardır. Yasaları uygulamakla sorumlu kişilerin yasalara aykırı söylemleri, örneğin Celalettin Cerrah’ın sözlerini bu bağlamda değerlendirebiliriz. Bütün bunlar linç kültürünün beslenmesine neden oluyor ve yasayla çözümlenmesi gereken bir konuda belli kişilerin ve grupların, ‘ben cezayı veririm’ mantığını egemen kılıyor. 12 Eylül öncesindeki çatışmalarda dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, ‘Tesbih çekenle tetik çekeni bir tutamazsınız ve ‘bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz’ demişti. Oysaki siyasetçilerin ve toplumbilimcilerin olaylara böyle tek yönlü bakmaması lazım, olayları daha sağlıklı görmeleri açısından bu çok önemlidir. Sayın Başbakanın yanında en azından üç sosyolog olsaydı, daha farklı bir konuşma şekli belirlerdi. ’CEVABI HALK VERMİŞTİR’ DENMEMELİ(Süleyman Çelebi, DİSK Başkanı) “Kendilerini bu ülkenin mirasçıları kabul eden ve yargısız bir ilişkiyle müdahale eden anlayışlar, bu süreçte kendilerini güvenlik güçlerinin yerine koyarak yeni bir gerilime neden oluyorlar. Özellikle zaman zaman, ‘Cevabı halk vermiştir’ şeklinde açıklama yapanlar bunun sorumlusudur ve bu davranışların onaylanması mümkün değildir. Biz Celalettin Cerrah’ın sözlerini de Türkiye açısından büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriyoruz. Bu sözleri, adalete ve güvenlik güçlerine ilişkin görevin bir başkasına ihale edilmesi olarak görüyoruz. Bu toplumu susturma ve ağzını kapatma dayatmasını da ifade özgürlüğünün ve demokratik hakların engellendiği bir nevi sıkıyönetim uygulaması olarak nitelendiriyoruz.” YÖNETİCİLER MEŞRULAŞTIRIYOR(Mehmet Şandır, MHP Genel Başkan Yardımcısı) “Linç bir sosyal psikoloji travmasıdır, aslında siyasette ülkemiz açısından çok tehlikeli bir sürecin işaretidir. Yani artık her sebebe bir linç hadisesi yaşayabiliriz, bunu çok tehlikeli buluyoruz. Bunu oluşturan şartlar ülkemizin kötü yönetildiğinin ifadesidir. Toplum önünde bulunan siyasetçi ve yöneticilerin bu tür olaylara yaklaşımları, meseleyi meşrulaştırıyor ve teşvik ediyor. Sonuçta her zamankinden çok daha fazla bu türlü linç hadiseleriyle karşılaşıyoruz, üzerinde durulması ve tedbir geliştirilmesi gereken çok önemli bir sorundur. Cerrah’ın söylemini doğru bulmuyoruz. Türkiye’de içinde bulunduğumuz şartlar nedeniyle insanlarımız tahammülsüz, sabırsız ve hoşgörüsüz bir duruma geldi. Bütün bunlar linç kültürünün artmasında etkilidir ve buna sebep olan tüm siyaset ve devlet yönetimi de bu sürecin oluşmasında suçludur. Ancak bu durum sadece siyasilerin değil, toplumun ortak sorunu ve sorumluluğundadır.”

http://www.ntvmsnbc.com/print.asp?pid=384069