İZMİR BAROSU STAJYER AVUKATLAR KOMİSYONU PANELiSAVAŞ VE HUKUK29/03/03
ABD'nin Irak'a askeri saldırısı sürecinde saldırgan ve müttefiklerinin hukuki durumu
I.GİRİŞ
A.B.D ve müttefiklerinin, Irak ülkesine başlattıkları askeri saldırı üzerinden 9 gün geçmiş bulunuyor. Yaşanan insanlık trajedisi ortada. Elbette olayın ve saldırının temelinde, dünyanın en zengin enerji
kaynaklarının bulunduğu Ortadoğu ve Avrasya'da yeni paylaşım düzenini kurmaktan, dünyaya egemen olmaya kadar giden emperyalist stratejiler yatmaktadır. Baş aktör A.B.D'nin, Azor
adalarında düzenlenen toplantıda, Avrupa'nın geçmişi ile namlı ve kanlı emperyalistleri İngiltere, İspanya ve Portekiz'le bir araya gelmesi tesadüf değildir. ''Diplomasi başaramadı, artık silahlar konuşuyor.'' ''Hukuk rafta, silahlar avda'' Bu kadar basit mi ? Hayır...
Yaşanan bunca haksız, rezil ve insanlık dışı olaylar karşısında, ''hukuk'' yine de önemini korumaktadır. Koruyacaktır. Yeterki, gerektiği zamanda gerekli hukuksal tesbitleri ve başvuruları yapalım.
II. ABD'nin POLİTİKASI
ABD'nin dış politikasında muhafazakar Cumhuriyetçi Parti seçimleri şaibeli bir mahkeme kararıyla kazandıktan ve G.W.Bush yönetime geldikten sonra radikal değişiklikler olmuştur. 1997 baharında kurulan PNAC (Project for the New American Century) YENİ AMERİKAN YÜZYILI PROJESİ grubunda yer alan aşırı muhafazakar ekip, Bush yönetiminin dış politika ilkelerini belirlemiştir. Yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin 3/7/1997 günü yayınlanan temel ilkelerine göre; Amaç, ABD'nin global
liderliğini sağlamaktır. Yeni yüzyıl, ABD ilkeleri ve çıkarlarına göre yeniden biçimlendirilecektir. Bunun için, çok güçlü bir orduya, cesur ve kararlılıkla ABD çıkarlarını destekleyen dış politikaya ve güçlü bir milli liderliğe ihtiyaç vardır.
Bush ve yakın kadrosu yönetime gelince, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesini uygulamaya başladılar. Heyecanla ve hemen başladılar, çünkü, 3/7/1997 günlü proje temel ilkelerinin altında imzaları bulunan genelde savunma ve petrol endüdtrisinin patronları ve yöneticileri arasında bulunanların bir çoğu üst düzeyde kilit görevlere getirildi. Örneğin; Dick Cheney (Başkan Yardımcısı), Donald Rumsfeld (Savunma Bakanı-Pentagon), Paul Wolfowitz (Savunma Bakan Yardımcısı), Levis Libby(Cheney'in Danışmanı), Richard Armitage(Dışişleri Bakan Yardımcısı), Zaimay Khalilzad (Bush'un danışmanı), Richard Perle (Karanlıklar Prensi-yeni istifa etti), v.d. ABD savunmasının yeniden
dizaynı uygulamaya konuldu. 11 Eylül İkiz kuleler/Pentagon terör eylemi ve katliamı ile ABD ''önleyici vuruş ya da meşru savunma doktrinini geliştirdi ve ilk önce Afganistan'a girdi. Sırada, Suriye, Yemen, İran gibi ''haydut devletlerin'' olduğunu açıkça ilan etti.
III. TÜRKİYE'nin DURUMU
Türkiye, B.M, Avrupa Konseyi, NATO, OECD üyesidir ve Avrupa Birliği'ne aday ülkedir. Ancak, Cumhuriyet tarihinin büyük bölümünde ABD yanlısı bir dış politika uygulamıştır. 12 Eylül Askeri darbesi ve sonrasında yıllarca süren zulum yönetiminde ABD'nin rolü ve katkısı inkar edilemez bir gerçektir.
Ancak geleneksel dış politika ilkesi olarak Anayasamıza giren ''Yurtta Barış, Dünyada Barış'' ilkesinin hukuksal açıdan önemli bir dayanak olduğu unutulmamalıdır.
Türkiye, kendi ulusal ve uluslararası çıkarlarına tamamen aykırı olarak Kore'ye, Afganistan'a asker göndermiştir. Türkiye, NATO'da ABD'nin müttefikidir. Ancak, ABD'nin Irak'a düzenlediği gayrimeşru
askeri saldırıda müttefik midir? Dönemin Başbakanı Abdullah Gül, 14/01/03 günü ve muhtelif tarihlerde yaptığı açıklamalarda ABD'den ''stratejik müttefikimiz'' olarak bahsetmiştir. Yine Genelkurmay Başkanı Org.Hilmi Özkök, 26/3/03 günü basına yaptığı açıklamada, ''bölgede stratejik müttefikimiz halen savaşmakta olduğundan'' demiştir. Irak, komşu bir devlet değil midir? ABD ve İngiltere, Irak'a savaş açmıştır, ve savaş devam etmektedir; Türkiye, savaşa ABD'nin müttefiki olarak katılmış mıdır?
Bu soruların cevabını, son 2 aydır yaşadığımız ''hükümet tezkereleri ve Meclis kararları'' sürecine bakarak vermeliyiz.
** Hükümetin, Anayasa 92.maddeye dayalı olarak hazırladığı, tezkere üzerine TBMM'nin , 6/2/2003 gün ve 759 no lu kararıyla; Türkiye'deki askeri üs ve tesisler ile limanlarda gerekli yenileştirme, geliştirme, inşaat ve tevsii çalışmaları ile alt yapı faaliyetlerinde bulunmak amacıyla, ABD'ye mensup teknik ve askeri personelin 3 ay süreyle Türkiye'de bulunmasına izin verilmiştir. (R.G: 7/2/03 gün ve 25017 sayı)
** Hükümetin Anayasa 92.maddeye dayalı olarak hazırladığı ve Meclise sevk ettiği'' yabancı asker bulundurma ve yabancı ülkeye asker gönderme'' konulu tezkere üzerine, TBMM'nin , 1/03/03 gün ve 39 no lu Birleşiminde yapılan oylamada, Anayasanın 96.maddesinde öngörülen karar yeter sayısı için gerekli salt çoğunluk sağlanamamış ve böylece tezkere kabul edilmemiştir. (Meclisin bu kararı her nedense R.G.'de yayınlanmamıştır.)
** Hükümetin Anayasa 92.maddeye dayalı olarak Meclise sevk ettiği tezkere üzerine, TBMM'nin , 20/3/2003 gün ve 763 no lu kararıyla; Gereği, kapsamı, sınırı ve zamanı Anayasanın 117.maddesine göre milli güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından Yüce Meclise karşı sorumlu bulunan hükümet tarafından belirlenecek şekilde TSK'nin Kuzey Irak'a gönderilmesine; etkili bir caydırıcılığın sürdürülmesi amacıyla Kuzey Irak'ta bulunacak bu kuvvetlerin gerektiğinde belirlenecek esaslar dairesinde kullanılmasına ve muhtemel bir askeri harekat
çerçevesinde yabancı silah kuvvetlerine mensup hava unsurlarının Türk hava sahasını Türk makamları tarafından belirlenecek esaslara ve kurallara göre kullanmaları için gerekli düzenlemelerin Hükümet tarfından yapılmasına, Anayasanın 92.maddesi uyarınca 6 ay süreyle, izin verilmiştir.
(R.G: 21/3/03gün ve 25055 sayı)
IV. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER HUKUKU AÇISINDAN DURUM
Birleşmiş Milletler, dünya savaşlarının yaratttığı korkunç sonuçlardan ders alınarak kurulmuştur. 26/6/1945 günü Sanfransisko'da imzalanan Birleşmiş Milletler Andlaşması, Türkiye tarafından 15/8/1945 gün ve 4801 no.lu kanunla onaylanmıştır. Anayasanın 90.maddesinin son fıkrasına göre;''Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.''
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi kural olarak savaşı yasaklamıştır. Milletlerarası adalet, barış ve güvenliğin korunması amacıyla ''Güvenlik Konseyi'' ve ''Milletlerarası Adalet Divanı'' gibi kurumlar oluşturulmuştur.
B.M. Sözleşmesinin 2. maddesine göre;
''Teşkilatın üyeleri, uluslararası nitelikteki uyuşmazlıklarını, uluslararası barış ve güvenliği ve adaleti tehlikeye koymayacak şekilde barış yolları ile çözerler.''
''Teşkilatın üyeleri, uluslararası ilşkilerinde gerek herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı, gerekse Birleşmiş Milletlerin amaçları ile telif edilemiyecek herhangi bir surette, tehdide veya kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.''
B.M.Sözleşmesinde,'' barışın tehdidi, bozulması ve saldırma fiili halinde yapılacak hareketler'' başlığı altında, ''savaş yasağı ilkesinin'' istisnaları 39, 41, 42 ve 51.maddelerde belirtilmiştir.
B.M.Sözleşmesi 39.madde; ''Güvenlik Konseyi, barışın tehdit edildiğini, bozulduğunu veya bir saldırma fiilinin vukubulduğunu tesbit eder ve milletlerarası barış ve güvenliğin muhafazası veya yeniden temini için tavsiyelerde bulunur veya 41. ve 42. maddeler gereğince hangi tedbirler alınacağını kararlaştırır.''
B.M.Sözleşmesi 41.madde; ''Güvenlik Konseyi, kararlarını yürütmek için silahlı kuvvetler kullanılmasını gerektirmeyen ne gibi tedbirlerin alınması lazım geleceğini tesbit ve Birleşmiş Milletler Üyelerini bu tedbirleri uygulamağa davet edebilir. Bu tedbirlere, ekonomik münasebetlerin ve demiryolu, deniz, hava posta, telgraf, radyo ve diğer ulaştırma vasıtalarının tamamen veya kısmen kesilmesi ile siyasi münasebetlerin kat'ı da dahil olabilir.
B.M.Sözleşmesi 42.Madde; ''Güvenlik Konseyi 41.maddede belirtilen tedbirlerin uygun olmayacaklarına veya uygun olmadıklarının sabit olduğuna hükmederse, milletlerarası barış ve güvenliğin muhafazası veya yeniden temini için, hava, deniz ve kara kuvvetleri vasıtasıyla gerekli addettiği hertürlü teşebbüse geçebilir. Bu teşebbüse, nümayişler, abluka tedbirleri ve Birleşmiş
Milletler Üyelerinin hava, deniz, kara kuvvetleri tarafından yapılacak başka hareketler dahil olabilir.''
B.M.Sözleşmesi 51.madde; ''İşbu andlaşmanın hiçbir hükmü, B.M.üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin muhafazası için lüzumlu tedbirleri alıncaya kadar, tabii olan münferit veya müşterek meşru müdafaa hakkına
halel getirmez. Bu meşru müdafaa hakkını kullanarak Üyelerin aldığı tedbirler derhal Güvenlik Meclisine bildirilir ve Meclisin, işbu andlaşmaya dayanarak uluslararası barış ve güvenliğn muhafazası veya iadesi için lüzumlu göreceği şekilde heran hareket etmek yetki ve ödevine hiçbir veçhile tesir etmez.''
2 Ağustos 1990 günü, Irak, Kuveyt'i petrolünü çalmak gerekçesi ile işgal harekatını başlattı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Irak'ın çekilmesini isteyen 660 sayılı karar tasarısını kabul etti. Yine, B.M. Güvenlik Konseyi, Irak'a askeri ve mali ambargo uygulamasını öngören 661 sayılı karar tasarısını benimsedi.
Bu arada, Türkiye, NATO'dan çevik kuvvet(58 savaş uçağı) talebinde bulundu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Org.Necip Torumtay, ''NATO'dan çevik kuvvet istemi kararından son anda, haberim oldu, bu benim devlet anlayışıma uymaz'' diyerek, 3/12/91 günü görevinden istifa etti.
29 Kasım 1990 gününde, B.M. Güvenlik Konseyi, 678 sayılı kararıyla , Irak'a Kuveyt'ten çekilmesi için 15 Ocak 1991'e kadar süre tanıdı. 17 Ocak 1991 günü askeri harekat başladı.
Askeri harekatın sonuçlandığı 1991 yılının Nisan ayında B.M.Güvenlik Konseyi, 687 no lu kararıyla, Irak'tan tüm kitle imha silahlarını yok etmesini, talep etti. 1993 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği, 687 no lu kararın, A.B.D ve İngiltere'ye, Irak'ın kuzey ve güneyinde ilan edilen yasak uçuş bölgesinde, güç kullanma yetkisi verdiğini, belirtti.
11 Eylül İkiz Kuleler ve Pentagon saldırısından sonra, A.B.D ve İngiltere'nin zorlaması iile B.M. Güvenlik Konseyi, ittifakla 8/11/2002 gün ve 1441 no lu kararında, ''Irak'ın kitle imha silahlarından arındırılması, aksi durumda ciddi sonuçlarla karşılaşabileceği'' belirtilmiştir.
Oxford, Cambridge ve London School of Economics mensubu 16 Devletler Hukuku hocasının Guardian Gazetesinin 7 Mart 2003 günlü sayısında yayınlanan ortak bildirisinine göre;
'' Bizler, Devletler Hukuku hocalarıyız. Kamuya açıklanan bilgiler temel alındığında, Irak'a karşı askeri güç kullanımının Devletler Hukukuna göre hiç bir haklılığı yoktur.
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, yalnızca iki istisnai durumda kuvvet kullanmaya izin verir, ''silahlı bir saldırıya cevap veren bireysel ve kollektif meşru savunma hali'' ve ''barışa tehdit', barışın ihlali ve fiili tehdit durumlarında B.M. Güvenlik Konseyi tarafından kollektif bir cevap biçiminde güç kullanması etkisinin verilmesi''.
Şu anda, meşru savunma için güç kullanma iddiasına hiç bir dayanak yoktur. Gelecekte yapılacağı öngörülen saldırıya karşı ''önleyici meşru savunma doktrininin'' Devletler Hukukunda hiç bir dayanağı yoktur. Mevcut koşullarda, ne Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1441 no lu kararı, ne de, evvelce alınmış bir karar, güç kullanımına izin vermektedir.''
Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin temel ilkesi olan ''Kuvvet Kullanma ve Tehdidi Önleme Yasağı'' nın yukarıda 51.maddede belirtilen ''meşru savunma'' ve 42.maddede belirtilen ''açıkça askeri güç kullanımına izin verme'' istisnalarının bu olayda uygulanması hukuken mümkün değildir.
A.B.D ve İngiltere, Irak'a planladıkları ve fiilen uygulamaya koydukları askeri saldırı ile B.M. Sözleşmesininin 2.maddesini ve B.M. Güvenlik Konseyinin Irak ile ilgili kararlarını açıkça ihlal etmişler ve uluslararası barış, adalet ve güvenliği tehlikeye düşürmüşlerdir. Bu askeri saldırıya,karadan, havadan, denizden fiili destek veren veya mali olarak destekleyen A.B.D ve müttefiki olan ülkeler B.M. hukukunu açıkça ihlal etmektedirler.
ABD ve müttefikleri, Irak'a saldırı eylemiyle, uluslararası meşruiyete dayanmayan bir savaş başlatmışlardır. A.B.D Başkanı Bush, 11/10/2002 tarihinde Senato (77-23) ve Temsilciler Meclisi (296-133) oylamaları ile ABD Kongre'sinden, ''S.Hüseyin, B.M. kararlarına göre kitle imha
silahlarını vermediği takdirde Irak'a saldırma'' yetkisini almıştır. Ancak, ABD, B.M kararlarına göre silah denetçilerinin görevlerini yapmakta olduğu bir dönemde, bu süreci ihlal eden ve yok sayan bir yaklaşımla B.M. Güvenlik Konseyi'ne bir muhtıra vermiş ve savaşı başlatmıştır.
Irak ile ilgili Silah Denetim Komisyonu ( UNMOVIC) Başkanı Hans Blix, basına verdiği 26/03/03 günlü demeçte; ''İllaki savaş isteyen ABD, kapıyı suratımıza çarptı. (..) 8 Kasım 2002 tarihli BM Güvenlik Konseyinin kararı ABD'nin giriştiği savaş için asla meşru zemin oluşturmaz'' demiştir.
Aksine bu olayda, zalim bir diktatörlük tarafından yönetilen ve ağır insan hakları ihllalerinin süregeldiği bir rejime sahip olan Irak Devletinin, ABD ve müttefiklerinin meşru olmayan askeri saldırısı karşısında B.M. Sözleşmesinin 52.maddesine göre ''meşru müdafaa hakkı'' doğmuştur.
Amerikan Anayasasına göre Başkan, görevini yasalara uygun olarak yapmakla sorumludur. ABD Federal Suç Kanununa göre, Başkan'ın, Anayasaya aykırı davranması halinde Adalet Bakanı tarafından üç yargıçtan oluşan bir Bağımsız Kurul'un oluşması ve bir soruşturmanın başlatılması imkan dahilindedir. Çünkü, B.M.Sözleşmesini, ABD'de imzalamış ve sözleşme hükümlerine uyacağını taahhüt etmiştir.
V. GENEL HUKUKİ DEĞERLENDİRME
ABD ve başmüttefiki İngiltere'nin, Devletler Hukukunun Meşruiyet İlkesini çiğnediği ve özellikle Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ile B.M. Güvenlik Konsey'inin Irak konusunda vermiş oldukları kararlara aykırı olarak başlattıkları askeri saldırı hukuka aykırıdır.
Elbette, gün gelecek ve Birleşmiş Milletler hukukunu açıkça çiğnemek suretiyle Irak ülkesini kan ve gözyaşı gölüne çeviren Bay Bush ve Bay Blair uluslararası ceza mahkemelerinde ve kendi ülkelerinin mahkemelerinde ''savaş suçlusu'' olarak yargılanacaktır. Çünkü, ABD'de Yeni Ameriken Yüzyılı Projesini uygulamaya koyan çılgın ve gaddar Bush yönetimi gelip geçicidir.
Türkiye hükümetinin ve Dışişleri ile Genelkurmay yetkililerinin bugüne kadar ABD ve İngiltere'nin Irak'a askeri saldırısına imkan ve destek veren her düzeydeki müzakere, pazarlık, mutabakat ve tezkereleri Anayasanın YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ temel ilkesine ve Anayasanın 92.maddesinde öngörülen ''milletlerarası hukukun meşru sayması'' koşuluna aykırıdır.
Prof.Dr.Turgut Tarhanlı'nın, Günışığı Aylık Hukuk Dergisinde yayınlanan ''Kuvvet Kullanma, Hukuk ve Türkiye'' makalesinden önemli gördüğüm bir bölümü dikkatinize sunuyorum;
''Türkiye Anayasası'nın 92.maddesi bağlamında, özellikle yerli veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye ülkesinden veya Türkiye ülkesine yönelik uluslararası tüm faaliyetleri, özellikle silahlı bir çatışma olasılığının söz konusu olduğu durumlarda, mutlaka uluslararası hukuk tarafından ''meşru'' kabul edilen hallere münhasır olamk zorundadır. Bu anayasal hüküm, Anayasa'da öngörülmemiş
olmasaydı da, ortaya çıkacak hukuki sonuç değişmeyecekti. Fakat bunun varlığı, Türkiye'nin B.M düzeninin kurulmasıyla birlikte düzenlenen kuvvet kullanma yasağı ilkesine bağlılığının, anayasal düzeyde açıkça vurgulanması olarak yorumlanmalıdır. Türkiye'nin 2003 yılının ilk aylarında, bu hukuki gerçeklere rağmen, ABD'nin tek taraflı olarak başlattığı, Irak'a karşı bir askeri müdahaleye
girişme tavrına yakın durması, yukarıda belirttiğim uluslararası hukuk kurallarına olduğu kadar, onun bir sonucu olan, Türkiye Anayasasının 92.maddesine de aykırılık oluşturacaktır.''
Anayasa hukukçusu Prof.Dr.Zafer Üskül'e göre; BM, Irak'la ilgili olarak dünya milletler ailesinin Irak'a müdahalesini meşru kılan bir karar vermediği sürece, Türkiye ne ırak'a asker gönderebilir, ne de Irak'a gitmek üzere ABD askerlerini ülkesine kabul edebilir. (Bianet, 19/2/2003)
Anayasanın 11.maddesine göre; ''Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.'' Anayasa 129.maddeye
göre; ''Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.''
Anayasanın Bakanlar Kurulu üyeleri veya kamu görevlileri tarafından ihlali durumunda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Savcıları T.C.K. 228-230-240 (görevi suistimal-ihmal-kötüye kullanma) ile T.C.K.146 (anayasal düzeni değiştirmek) maddelerinden sorumlular hakkında ceza soruşturması başlatmakla yükümlüdürler.
Birinci tezkere ve Meclis kararı ile limanlarımızın nasıl işgal edildiğini ve savaş halinde bulunan ABD'nin Kuzey Cephesine nasıl lojistik destek verildiğini hep birlikte gözlemliyoruz. Basına yansıdığı kadarıyla Hükümet ile ABD arasında 8 Şubat 2003 günü gizli bir Mutabakat Belgesi imzalanmıştır. Birinci tezkere üzerine verilen Meclis kararının içeriğine tamamen aykırı olan uygulamaların bu mutabakat belgesine göre yapıldığı anlaşılmaktadır. İstanbul Barış Girişimi'nden bazı yurttaşların,
anılan mutabakat belgesinin Anayasaya ve kamu yararına aykırı olarak düzenlendiği gerekçesi ile Danıştay'da açmış oldukları dava sürmektedir.
Ayrıca, Anayasaya ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesine aykırı olarak alınan alınan T.B.M.M'nin 6/2/03 gün ve 759 no lu ve 20/03/93 gün ve 763 no lu kararlarının ''yürürlüğünün durdurulması ve iptali'' istemiyle, Cumhurbaşkanı, Ana Muhalefet Partisi veya TBMM üyesi 110 milletvekili
tarafından Anayasa Mahkemesine başvurulabilir.
VI. SONUÇ ve ÖNERİLER
ABD'nin uluslararası meşruiyetten yoksun ve uluslararası hukuka aykırı olarak İngiltere ile birlikte Irak'a karşı başlattığı askeri saldırının önlenmesi için başta B.M Genel Kurulu olmak üzere tüm uluslararası kuruluşlara ve ülkemizde genel siyasetten sorumlu olan Hükümete başvurular
yapılmalıdır.
Hükümetin Anayasa ve BM Sözleşmesi ve kamu yararına aykırı olarak ABD ile sürdürdüğü stratejik müttefiklik sona erdirilmelidir. Bu amaçla, idari yargı, tazminat hukuku, Ceza Hukuku başta olmak üzere hukuksal başvurular hazırlanmalıdır. Uluslararası hukuk kurumları, üniversiteler ve özellikle ABD ve İngiltere barolarıyla temas kurulmalıdır.
Ülkemizin hava, kara ve deniz sahalarında A.B.D ve İngiltere'nin Irak'a askeri saldırısına imkan ve destek veren her türlü hukuka aykırı idari işlemler tesbit edilmeli, bunları uygulayanlar uyarılmalı ve bu desteğin ''savaşa ve savaş suçlarına katılma ve destek'' anlamına geleceği sorumlu makamlara hatırlatılmalıdır.