Amsterdam - Red Light District’te kapıyı iç çamaşırları ile açan, jartiyerine sıkıştırdığı bahşişi pizzacı çocuğa veren kadınla bir daha karşılaşmak mümkün değildir belki. Ama biliriz ki gözlerindeki bakış peşimizi bırakmaz. Tanıdık bir bakış o. Bıkkın desek, yetmez tarife. Feleğin çemberinden geçmiş filan gibi ifadelerden medet umsak, o da nafile.
Her ‘kadın’ın ömrünün bir kısmında yüzüne yapışır o ifade, gözlerinden akar. Yalandan orgazm olduğu gecenin sabahında mesela. Ya da sokakta, işte, okulda sadece ‘kadın’ olduğu için tacize maruz kaldığında.
Burada bulunma sebebimiz vitrindeki kadınları görmek değildi elbette. Birisi ile buluşacaktık, o kadar. İşimizi halledip eve dönerken hâlâ vitrindeydi o bakışdaş kadın. Ne hikmetse yine göz göze geldik kendisi ile. Selamlaştık. Bacaklarını açarak oturduğu koltuğun ayağının dibinde pizza kutusu, elinde cep telefonu oturuyordu öylece. Birileriyle mesajlaşıyordu. Sanki sallayacakmış gibi kaldırdı sol elini hafiften önce, sonra yarı yolda vazgeçti. Gözünde aynı ifade vardı yine selam verirken bize.
Sanılanın aksine hissettiğimizin adı merhamet filan değildi. Ne düşmüş, ne şu, ne bu o kadın bizim için. Sadece kadın. Bunun adı olsa olsa empati olur. Ya da belki de bu hissettiğimizin de tarifi yoktur.
Kendi hissettiklerimizin tercümanı olmaya çabalarken biz, kulağımıza çalınan tanıdık dildeki cümle ürpertiverdi içimizi. “Eee kızım dünyanın en eski mesleği,” dedi adamın teki gülerek yanındaki kadına, ‘Ne üzülüyorsun lan, hallerinden memnun bunlar,’ diye de ekledi. Kolundaki kadın utandı, adam adına. Kadının gözlerinin içine içine bakınca, gördük biz göreceğimizi. Tanıdığımız o bakışın fotoğrafını çektik, albümümüze ekledik. Adam ile de göz göze geldik, kafamızı çevirdik. Dediklerini anlamamışız gibi yaptık. Aynı dili konuştuğumuzu iddia edemezdi ya.
“Neden kadınlar kocalarının kollarında vitrinlerdeki kadınları izler durur?” diye sorarken kendi kendimize, tamamıyla tesadüf eseri elimize geçen bir kitap yetişti imdadımıza. Sorumuza cevap veremedi belki ama gerçekliği ile içimizi rahatlattı bir nebze de olsa.
Kitabın adı Hos, Hookers, Call Girls, And Rent Boys, Professionals Writing on Life, Love, Money, and Sex. Yani Kevaşeler, Orospular, Telekızlar ve Kiralık Oğlanlar, Profesyoneller Hayat, Aşk, Para ve Seks Üzerine Yazıyor. Yepyeni bir kitap bu, temmuz ayında Amerika’da Soft Skull Press tarafından yayımlanmış. Kitabın elimize geçiş hikâyesi ayrı ilginç. Mahallenin Fahriye Ablası’nın bir kıyağı bize diyelim teferruata girmeden ve hemen kitaba dönelim; 333 sayfalık kitap bir antoloji. Editörleri, kendisi de eski bir seks işçisi olan David Henry Sterry ve R.J. Martin Jr. SAGE adı verilen –Küresel Sömürüye Karşı-, kendini seks sektöründe çalışanların haklarını korumaya adamış San Fransisco merkezli bir STK’nın bodrum katında düzenlenen atölye çalışmalarının sonucunda ortaya çıkmış bu antoloji. David Henry Sterry ve eşinin düzenlediği yazı atölyesinde.
Atölyeye katılanların tek ortak noktası para karşılığında seks yapmış olmalarıymış. Transseksüeller, teleoğlanlar, telekızlar, eskortlar, hayatlarının bir döneminde cinsel istismara uğrayanlar; her yaştan, ırktan, her sınıftan insanlarmış yazı atölyesine katılanlar. Doktorası olanlardan, lise terklere, evli ve çocuklu olanlardan, fahişelikten emekli olanlara. Kimileri isimleriyle çıksın istemiş yazıları, kimileri saklamış kendini. Kitapta yazıları olanlar arasında en meşhurları, porno ikonu Nina Hartley, eski telekız Xaviera Hollander ve seks gurusu Annie Sprinkle.
Mühendislik harikası bir kitap değil bu. “En sevdiğimiz kelimeleri yan yana getirelim, zaten hep yazar ya da astronot olmak isterdik, olmadı” kitabı hiç değil. Kitapta yazıları olanlar sadece içlerinden ve başlarından geçenleri dökmüşler kâğıtlara. Her şey hissettikleri ve yaşadıkları gibi.
Hos, Hookers, Call Girls, And Rent Boys, Professionals Writing on Life, Love, Money, and Sex, Türkçe olarak yayımlanır mı bilinmez. Bir ‘işgüzar’ yayıncının dikkatini çeker ya da çekmez. ‘Madem burada yayımlanıp yayımlanmayacağı meçhul, madem bir kitap tanıtım yazısıydı bu, neden ondan bundan bahsettiniz?’ diye soru işaretleri belirdiyse zihinlerde, bir cevabımız var elbette. Red Light District’teki o jartiyerli kadının gözlerindeki bakışın kitabını yazmışlar da ondan işte.