31 Ocak 2008Kayhan Karaca
Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttering, NTV Strasbourg Temsilcisi Kayhan Karaca’nın sorularını yanıtladı.
Günümüz Avrupa’sında laiklik nedir?Laiklik, politikanın, politik kararları etkileyecek biçimde dinler üzerine değil, demokrasi üzerine kurulu olmasıdır. Elbette her insanın kendi inançları vardır. Laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Kanımca Avrupa usulü demokrasi de budur. Ancak ülkeden ülkeye farklı durumlar da var elbette. Türkiye’deki laikliği nasıl görüyor, algılıyorsunuz? Türkiye’de kendinize has bir laiklik anlayışınız var, bunun da kendine has tarihsel bir gelişimi mevcut. Tarihsel gelişimleri de kabullenmemiz gerekiyor. Fakat, şahsen, Türk laik sisteminde Müslüman olmayan inançların, Ortodoks kilisesi veya diğer kiliseler gibi Hıristiyan inançların da örneğin, daha fazla şansa sahip olmasını isterdim. Dolayısıyla laiklik dinin kendini ifade etme şansı olmadığı anlamına gelmiyor. Türkiye’deki türban tartışmaları konusunda da aynı görüşte misiniz? Bu konudaki karar Türk Parlamentosu tarafından verilmelidir. Bu konunun İslam dünyasında ve Türkiye’de dini bir konu olduğunu biliyorum. Nasıl giyindiğiniz başka ülkelerde kendi kimliğinizle ilgili bir konudur. Her ülkenin kültürünü de ilgilendirir. Fakat, benim için, hoşgörülü oldukları sürece, insanların nasıl giyindiklerinin hiç de önemi yok. DİN SİYASETTEN AYRI TUTULMALILaikliğin AB-Türkiye ilişkilerindeki önemi nedir? İran’daki gibi bir teokrasi olunmaması çok önemli diye düşünüyorum. Bu kesinlikle kabul edilemez. Türkiye’de imamların ya da mollaların, nasıl adlandırırsanız adlandırın, politik önderler olması kesinlikle kabul edilemez. Bu ayrımı iyi yapmak gerekiyor. Buna karşılık, çoğulcu bir toplumun barışçıl olan her türlü dini kabul etmesi gerekir. Vatandaşlara inanç özgürlüğü verilmesi devletin, parlamentonun ve demokrasinin sorumluluğu ve görevidirLaik olmayan bir ülke AB üyesi olabilir mi? Bu konu sanıldığından biraz daha karmaşık diyebilirim. Bu konuyu AB’ye üyelik konusuyla karıştırmamak gerekiyor. Ben laiklik hakkındaki görüşlerimi açıklıyorum. Laiklik din yok demek değildir. Laiklik, dinin, bir ülkede baskın faktör olmaması demektir. Laiklik diğer dinlere inançlarını ifade etme fırsatı tanımalıdır. Ben de Türk dostlarımızdan, Hıristiyan inançlara da İslam’la aynı şansı tanımalarını rica ediyorum. Örneğin Fener Rum Patriği Bartolomeos Türkiye’de papazlarını Hıristiyan Ortodoks geleneklerine göre eğitme şansına sahip değil. Kanımca bu da adil bir durum değil. Dolayısıyla laiklik, değişik dini gruplara din adamlarını eğitme olanağı da tanımalıdır.Bir Hıristiyan Demokrat olarak medeniyetlerarası ve dinlerarası diyalog konusuna büyük önem vermektesiniz. Bu kavramlar çoğu zaman kültürler arasında hoşgörüsüzlük, hatta şiddet ve radikalizm kavramlarıyla birlikte ele alınıyor. Radikalizm nasıl engellenir?Her şeyden önce hiçbirimizin şiddeti kabullenmemesi çok önemli. İnsanların başka insanları öldürmesine karşı direnmeliyiz. Terörün hiçbir türünü kabullenmemeliyiz. Terörün her türlüsüne karşı çıkmalıyız. Bir yandan da diyalog kurmalı, birbirimizle konuşmalıyız. AB’yi ele alın örneğin; AB, 27 ülkeli, yaklaşık 500 milyon nüfusa sahip çok kompleks bir yapı. İnsanlar arasında karşılıklı anlaşmaya ihtiyacımız var. Dinlemeli, öğrenmeli, anlamalı ve sonra da uzlaşmalıyız. Kültürlerarası ilişkiler için de aynı durum geçerli sanıyorum. Türkiye’nin medeniyetlerarası diyalogdaki rolü nedir size göre?Türkiye, kendisine, nüfusuna ve demokrasisine karşı iyi duygular beslediğim önemli bir ülke. Uluslar, halklar ve medeniyetler arasında karşılıklı anlayışı iyileştirecek her şeyi desteklemeye hazırım.