Merhaba kâinat!..
Eduardo Galeano, Paradokslar adlı ilginç yazısında dünyanın içinde bulunduğu “çivisi çıkmışlık” durumunun acıklı-ve-gülünç örneklerini art arda sıralıyor. Birbirinden çarpıcı “insanlık halleri”, insanlığın yeniden tanımlamasını yapmak gereğini ortaya koyar gibi oluyorsa da, bir daha düşününce, “bunu yapmak için de biraz geç mi kaldık acaba?” sorusunu da beraberinde getirmiyor değil doğrusu.
Evet, “bir daha düşünme” meselesi önemli gibi. “İlk anda insana anlaşılmaz gibi geliyor,” diyen Galeano “bir daha düşününce de öyle, inanılmaz,” diye devam ediyor: “İlerlemenin en çok olduğu yerler, insanların en uzun sürelerle çalıştığı yerler de oluyor aynı zamanda. Fazla çalışmanın sebep olduğu hastalık insanı ölüme götürüyor. Japonca’da bu hastalığa karoşi deniyor. Şimdi de Japonlar teknoloji uygarlığı sözlüğüne yeni bir sözcük daha eklemişler: Karoisatsu, hiperaktivite sonucunda meydana gelen intiharlara verilen isim. Ki, bu intiharlar giderek artıyormuş...
1998 Mayısı’nda Fransa, çalışma haftasını 39 saatten 35’e indirdi. Böyle bir önlem, işsizlik sorunu açısından etkili olduğu gibi, kafasındaki vidalardan biri, birkaçı ya da hepsi birden gevşemiş olan bir dünyada ender rastlanan bir akıl sağlığı örneğine işaret ediyordu. Çünkü, insanların işbaşında geçirdikleri saatleri azaltmadıktan sonra makineler neye yarar? Fakat, Sosyalistler seçimleri kaybetti, Fransa’da herşey normale döndü, ve sağduyunun dayattığı bir yasa da kapının önüne konmak üzere.”
Galeano’nun büyük bir zekâ ürünü olarak ortaya koyduğu saçmalıklar dizisine eklemeler yapmak, tefrikacılarınızın sıradan IQ’sunu ve hadlerini çok aşar elbette; ama gene de – biri makro, biri mikro – iki sorucuk sıkıştırılabilir belki araya:
Kendi geliştirdikleri süper kitle imha silâhlarından Himalayalar gibi stok yapan ve bunu yapmakla kalmayıp bu silâhları dünyanın demokratik ve diktatoryal binbir ülkesine muntazaman ihraç eden ülkelerin, dünyada barış ve güvenliği korumakla görevli tek uluslararası organın üyesi oldukları halde dünyada barış ve güvenliği en çok tehdit eden unsur olan kitle imha silahlarını üretme “tekeline” sahip oldukları halde, barış ve güvenliği korumak üzere, muhtemelen kitle imha silahlarına sahip olmayan bir ülkedeki imha silahlarını imha etmek üzere bu ülkeyi topyekûn istilâya kalkışmasını;
Kişiye özel bir hukukî muamele yapılarak seçime katılması engellenen kişinin yönetimindeki siyasal partinin seçimden uzak ara birinci çıkmasından sonra, bu seçim sonucunun mantıki doğrultusu olarak oyverenlerin ve dünya ülkelerinin hükumetin başı yani başbakan olarak kabul ettiği bu kişinin hükûmetin başı, yani başbakan seçilmesine imkân verecek hukuk muameleyi kişiye özel hukukî muamele sayarak kabul etmeyen ve ezici oy çoğunluğu ile seçmenin iktidara taşıdığı partinin, bu demokratik seçim zaferini elde etmekle demokratik rejimi tehlikeye soktuğunu ileri süren bir kişinin, aynı seçim sonucunda iktidardan devrilmekle kalmayıp tarihî bir hezimete uğrayan partinin başkanı olan kişiyle aynı kişi olmasını;
Paradoks’tan başka hangi sözcükle tarif edebiliriz acaba bu akl-ı selim sahibi dünyada?
Dikkat! Tefrikacılarınız karoisatsu’nun eşiğinde!
Devamı yarın...