Merhaba kâinat!..
11 Eylül’den sonra dünyanın gördüğü en büyük terör olayı Endonezya’nın Bali adasında oldu. Bundan böyle, Bali’nin çağrıştırdığı “cennet”, artık yerini cehennem görüntülerine bıraktı: Dorothy Lamour, Bob Hope ve Bing Crosby üçlüsünün “Bali Yolu” adlı romantik Hollywood komedisindeki aşk (l’amour), umut (hope) ve talih (bing(o)) duygularının bileşiğinden oluşan gülümsememiz bir daha asla geri gelmeyecek şekilde silindi. O çok eski bir filmdi zaten. Hollywod, çoktandır şiddet-dehşet-terör filmlerine ağırlık veriyor; hayat da çoktandır Hollwood’u taklit ediyor... Bu arada, gerçeklikle yanılsama arasındaki bu çok karmaşık geçişli ilişkideki belirsizlikten doyasıya yararlananlar da yok değil tabii:
“Bali’deki dehşetin Türk Tanığı” turizm operatörü Serkan Yıldırım; ortalama dünya insanının içinde bulunduğu "groggy" olma durumunu belki de dünyada en iyi özetleyen kişi olmuş: Kan bulma seferberliği, yeni saldırı ihbarları, turist başına bir polis düşecek kadar yoğun önlemler ve hâlâ her yerden toplanan kol ve bacak parçaları... Tam dehşet görüntüleri, insanın buna dayanması zor... şeklinde özetlediği genel manzaranın ardından, şu olağanüstü tespiti yapıyor: “Biz ise bir yandan da işimizi sürdürmek zorundayız. Çünkü herkes kaçarken Türk konuklarımız gelmeye devam ediyor. Balayı için dün iki çift geldi. Gelen konuklarımızı Hilton oteline yerleştirdik...Daha önceden rezervasyon yaptıran bir çift de telefonla arayıp ... durumun nasıl olduğunu sordu. Ben de durumun daha sakin olduğunu ve gelebileceklerini söyledim. Gerçekten de şu an herşey normal."
Herkesin elbirliği ile kaybolan yakınlarını veya yaralıları için kan aradığı, televizyonlarda ve lokanta camlarında anonsların birbirini izlediği, askerin, polisin ve özel güvenlik birimlerinin “şüpheli gördükleri herkesi” tek tek sorguladığı, dumanların tüttüğü, ağır kokunun havada asılı kaldığı, insanların ilk buldukları uçak neresiyse oraya bilet alıp uçtuğu bir ortamı anlatıyor genç turizmci (yanında, ellerini geleneksel dua-selâm karışımı jestle önde birleştirmiş gülümseyen bir Bali güzeli ile resmi var gazetede)... Ve durumun sâkin, herşeyin normal olduğunu söylüyor; başka genç insanlar da bölgede yaşanan, tarihin en büyük dehşet “olay”ından sonra durumun nasıl olduğunu soruyorlar ve herşeyin normal olduğu cevabını aldıktan sonra uçağa atladıkları gibi soluğu “olay mahalli”nde alıyor, otellerine yerleşiyor, odalarına çıkıp bir güzel sevişiyor, ardından da havaya uçmamış bir başka gece kulübüne gidip, havaya uçmamış diğer genç turistlerle birlikte sabahın ilk ışıklarına kadar raksederek hayatlarını yaşıyorlar -- Balayı!
Kızarmış ceset kokuları arasında belki de bazı organ parçalarını sandaletli zarif ayaklarıyla şöyle bir kenara iterek Türkuvaz denize nazır odalarına çekilip kumrular gibi sevişmek suretiyle mutluluklarına mutluluk katacak yeni evli Türk gençlerini, bütün bu dehşetengiz kaosun ortasında işini bihakkın yapıp çifte çifte kumrulara hizmetten kusur etmeyerek ve böylelikle Türk “entrepreneur”lüğün ve geleneksel Türk cesaretinin en parlak örneklerini dünyaya sergilerken, bir yandan da ülkeye bu dar zamanda döviz kazandıran genç turizm operatörünü doya doya kutlayan tefrikacılarınızın, bir de nâçizâne önerileri var: Elde hazır bu kadar aktör ve aktrisler varken, duruma tamaman hâkim bir "yönetmen" mevcutken, neden yeni bir "Bali Yolu" çevrilmesin ve Türkiye’nin sesi bir kez de bu vesileyle yıldızlar dünyasına duyurulmasın?
Genç turizm operatörü çok haklı: Herşey normal! Yalnız Bali’de değil üstelik; kâinatta da!
Devamı yarın...