No.185 - Kaptan Pasefika'nın çocukları

-
Aa
+
a
a
a

28 Ağustos 2002

Merhaba Kâinat!...

Yaz faslının sonu demek olan geç Ağustos günlerinde sonbahar yapraklarından beter bir dökülme duygusu... Yıllar önce gene böyle bir “batış” duygusuna kapılan tefrikacılarınız, araştırmacı gazetecilik örneklerinin en parlaklarından birini vermişlerdi. Dünya coğrafyasını sık dişli fildişi tarakla tarayıp kaçacak yerlerin en güzelini aramışlar – ve bulmuşlardı da. Türk mavisi suyun derinliklerinde pırıl pırıl parlayan kumlu deniz dipleri... yan gelip yatılan yerden yalnızca elinizi uzatmakla ulaşabileceğiniz tropik yiyecekler, Pasifik adına cuk oturan barışçı, huzurlu yerliler arasında optimal yaşama koşulları, demokratik bir siyasi yönetim, şiddetin uğramadığı bir hakiki cennet işte: Tuvalu.

Bir tek küçük kusuru vardı vardı ama – kadı kızında bile aramak zorunda kalacağınız kadar önemli: Batıyordu ada. Ağaçları, hayvanları ve insanlarıyla birlikte. Johannesburg’da limuzinleri, ıstakozları ve olanca küstahlıkları ile tam takım toplanıp insanlığı kurtarma planları yapıyormuş gibi yapan riyakâr bürokratlar, şirket ve devlet temsilcileri, “balıkları tükenmekten kurtardık” palavraları sıkarken, Pasifik Okyanusundaki 9 cennet ada Tuvalı sâkinlerinden emekli kaptan Lotu Pasefika insanlık denizine şişe içinde şu minik mesajı gönderiyordu: “İnsanlar başlarını çevirip bize şöyle bir bakmalı artık. Bakmalı ve görmeli ki, biz, normal, sıradan bir hayat yaşamak isteyen insanlarız. Ama normal, sıradan bir hayat yaşayamıyoruz. Neden? Çünkü, başka
insanların kendi gelişmeleri için yaptıkları şeylerden dolayı bunu yapamıyoruz da ondan. Peki biz ne olacağız?”

İyi soru.

Kaptan Pasefika.

40 küsur bin yıl önce, dünyanın neresinden gelip bu cennete yerleştiğini dünyanın hiçbir zaman öğrenemeyeceği o olağanüstü meraklı, olağanüstü gözüpek usta denizcilerin, dünya üzerinde yaşama sanatında belki de hiçbir medeniyetin ulaşamadığı kadar usta olmuş o tuhaf insanların belki binbeşyüzüncü kuşaktan torunu. Kaptan Pasifik. Barış Kaptan.

Evinin önünde oturuyor şimdi: Dizine kadar tuzlu suya batmış, dört metrelik çok garip okyanus dalgalarının adayı art arda tokatlamasının ardından, gözünün önünden akıp giden çamurlu bulanık suların içinde sürüklenen palmiye artıklarını, kütükleri, çerçöpü seyrederek...

"Sizinle açık konuşacağım,” demiş kaptan. “Ben kalacağım burada, çünkü evim burası. Ama torunlarım için bir gelecek göremiyorum doğrusu. Onlar gitmek zorunda.”

                            ***

Türkiye Cumhuriyeti’nin 57. Hükûmetinin Başbakanı, Sanskritçe’den çevirileri ve kendi şiirleri de bulunan Bülent Ecevit... Hani, resmi bir tören sırasında İstiklâl Marşı sırasında ayakta duramayıp düşük irtifalı koltuğa doğru sendelerken seyrettiğimiz ... “Sessiz devrim” yapıyor ve “ulusal sol” diye yeni bir kavramı milletine ve dünyaya armağan ediyor bugün.

***

Tefrikacılarınız soruyor:"Nereye Kaptan Pasefika, nereye?"