Merhaba kâinat!
8 Temmuz 2002 günü, Türkiye siyasal tarihine yeni bir “mini darbe” eklemiş oldu desek, hani o kadar da yanlış olmayabilir. İstifa müessesesinin en zor işletildiği ülkelerden biri olan Türkiye’de hükûmetin büyük ortağı DSP’den bakan ve milletvekillerinin apansız istifa furyası başladı. Hepsinin ortak noktası “ilkeli siyaset” olmalı. Açıklamasalar da. Televizyonlarda durumu yorumlaması için bağlantı kurulan milletvekillerinin, bağlantı kurulduğu anda istifa ettiklerini duyurmaları gibi gerçeküstü durumlar da yaşandı. Çoktandır yaşanan sürrealist tablonun “üstad işi” fırça darbeleri. DSP gemisinden büyük bir kaçış yaşanıyor, yakında olağanüstü ilginçlikte pazarlıklara şahit olacağımız konusunda en ufak tereddüt yok. Geçiş hükûmeti, ara rej... pardon hükûmet, seçim hazırlıkları, savaş hazırlıkları, Mars’a kaçış hazırlıkları, Dada Dada!...
* * *
Elbette kâinatın en önemli konusu “seçim”. Elbette Türkiye’deki kâinatın. Elbette Türkiye’deki herkes, başta o en belirleyici olan “piyasalar” olmak üzere, seçim ve erken seçim konusuna odaklanmış olmalı. En büyük Türkiye çünkü ve en önemlisi istikrar. İstikrar ve reformlar ve idam ve Kıbrıs ve AB, ve ekonomimiz ve geçimimiz, geçmişimiz ve geleceğimiz ve hasta başbakanımız ve onun “üzülen” Partisi (yeni adıyla Demokratik Sol İçli Parti/DSİP) ve onun partisini üzen Bakanı ve MHP ve değil Avrupa’yla, Ortadoğu ile dahi ilgilenmeyen MHP ve MHP’nin seçim [ boşluğu uygun metaforla doldurunuz]: “Depremi” (Hürriyet), “Bombası” (Akşam ve Cumhuriyet); “Rest”i (Milliyet ve Dünya); “Gafil avlaması” (Star); “Hodri meydan”ı (Yeni Şafak); “cin”i (Radikal)...
Âfet (deprem); şiddet & terör (bomba); kumar (rest); tuzak (gafil avlama); savaş (hodri meydan) ve büyücülük (“şişeden çıkan cin”) eşittir seçim.
Demokrasinin kurucu unsurlarından biri olduğunu sanıyorduk “seçim”in, ama ondan başka herşeymiş meğerse. Peki öyleyse, geçelim...
Kâinatın ikincil önemdeki haberi:
Dünya(mız) için son kullanım tarihi belirlenmiş: 2050!
O tarihe kadar dünyaya benzer iki gezegen bulmamız ve de oraya yerleşmemiz gerekiyormuş.
Bilim kurgu mu? Hem evet, hem hayır. İşin kötüsü de bu zaten.
Modern insan yeryüzünü öyle talan etmiş ki, yerkürenin yeri ve kaynakları bitip tükenesiymiş. Dolayısıyla, uzayın hemen fethi gerekmiş. İnsan topluluklarının Batı toplumunun o meşhur standartlarında yaşamaya devam etmesi halinde 48 yıl içinde en az iki yeni gezegen bulunması gerekiyormuş yaşamak için. World Wildlife Fund adlı uluslararası kuruluşun bugün dünyaya (aslında kâinata) açıkladığı rapor böyle diyor. Rapora ilişkin haberi okumayın isterseniz. İsterseniz tefrikanın bundan sonraki kısmını da okumayın. Okumakta ısrarcı olan “inatçı keçi”ler için söyleyelim, sadece iki seçenek var:
Ya, bol tüketimli o güzelim tatlı hayatı hemen keseceksiniz, arabalardan, uçaklardan, ciplerden ineceksiniz; Ya da, bu şık elbette imkânsız olduğundan, yeni bir “dünya” bulmak için topu bilim adamlarına paslayacaksınız.Siz seçenekler üzerinde düşüne durun, biz size raporu hazırlayanların bir cümlesini aktaralım: “Dünya tarihinde tek bir tür’ün etrafına böylesine ezici etkisi olduğu görülmemiştir. Artık bilinmeyen bölgeye giriyoruz.”
Raporun mimarları nâçiz tefrikacılarınıza göre bir noktada fena halde yanılıyor. “Giriyoruz” derken, yeryüzü tarihinin en iyimser açıklamasını yapıyorlar. Giriyor muyuz? Ne “giriyoruz”u? Çoktandır girdik söylemesi ayıp da, çıkışı (kırmızı üstüne beyaz büyük harflerle ve ışıklı ve İngilizce “EXIT” levhasını) ararken, “no exit” levhası çıkmasın karşımıza sakın, bu sefer Sartre üstâdımıza saygıyla, Fransızca: “Huit clos?”
Cambridge’li bilimadamının “biz” dediği, insan oluyor; o “tek tür” yani. Ama bilumum hayvanat ve nebatat da o alacakaranlık kuşağına “bizimle” birlikte düşüyor tabii. Tek fark, biz – sado-mazo bir tür olarak – bunu istiyoruz, onlarsa istemeden gidiyor. (Biz, yeni gelinler gibiyiz: hem ağlıyor, hem gidiyoruz.)
Bu konuda tek ümit gelecek ayki Johannesburg dünya zirvesindeymiş, ama kâinatın hakimi olan ülkelerin liderleri (başta ABD) toplantıya ilgi göstermiyormuş ve hatta “sabote ediyor”muş ki, bu iyi bir haber değil. Geçelim...
Sırada üçüncü derecede önemli bir haber var: ABD şahinlerinin bastırması sonucu ABD’nin Irak’ı istilâ planları tamamlanmış: Dünyanın en gizli askeri planları önce dünyanın en çok okunan gazetelerinden NYTimes’a sızmış, sonra Observer’a, ve hatta baş düşman Irak’ın yarı-resmi organı “Babil”e: Amerika Birleşik Devletleri, tanklarıyla, toplarıyla Ürdün üzerinden yallah Irak’a: Tam 250,000 askerle! (Yazıyla ikiyüzellibin). Dümdüz arazisi olduğu için “tramplen” seçilen Ürdün’den başka iki müttefik daha var büyük taarruzda kullanılacak olan: Körfez’deki Arap Emirlikleri veee – Türkiye! (Deprembombarestcini ile meşgul olan ülkemiz hani, hatırladınız mı?). Tarih? Bu sonbahar ya da en geç 2003 başı! Bunun gibi küçük detayların netleştirilmesi için artık şahinler şahini (“velociraptor” namıyla mâruf) Paul Wolfowitz’le görüşülmesi lâzım. Eh, o da 15 Temmuz’da Türkiye’de... Geçelim.
Diğer önemsiz haberler: IMF, Malawi’ye mısır stoklarını dış borç karşılığı zorla sattırmış ve 11 milyonluk ülke nüfusunun 7 milyonu aç kalmış ama IMF başkanı kabahatin kendilerinde değil Dünya Bankası ile Avrupa Birliği’nde olduğunu söylemiş... AIDS aşısı 5 yıl içinde geliyormuş ama mücadelenin başladığı günden beri, yaklaşık 20 yıl içinde sadece 8 kaydedeğer aşı denemesi yapıldığı için bu müjdenin ciddiyeti konusunda minik de olsa bazı tereddütler varmış...İnsan ticareti almış yürümüş ve özellikle ABD üslerinin bulunduğu yerlerde geniş bir “umumhane kültürü” yaygınlaşmakta, kadın-erkek-çoluk-çocuk köleler çalıştırılıyormuş...
Geçelim efendim.
Devamı yarın...