The Independent11 Kasım 2003
Kimse Filistin alayını hatırlamaz. Hatta tam da Anma Günü olan bugünün sabahında (Remembrance Day, Britanya'da I. ve II. Dünya Savaşı’nda ölenlerin anıldığı, 11 Kasım’a en yakın pazar gününe rastlayan gün) bile, bir zamanlar Arapların ve Yahudilerin Britanya bayrağı altında Nazi Almanyasına ve faşist İtalya'ya karşı birlikte savaştıklarını hatırlayan çok az kişi çıkacaktır. Bir Arap ile bir Yahudinin olağanüstü hikâyesini hatırlayanların sayısı ise daha da azdır. Hitler'e karşı omuz omuza savaşıp, sonra iki kez -1948 ve 1967'de- düşman taraflar olarak birbirleriyle savaşmış, yaşlılıklarında birbirleriyle dost olmuş Arap ile Yahudinin hikâyesini... Onların hikâyesi, “teröristlerin” ve “güvenlik güçlerinin” kıyasıya savaştığı Ortadoğu'da, hem Ariel Şaron hem de Yaser Arafat için olağanüstü ve utanç verici bir suçlama niteliğinde…
II. Dünya Savaşi patlak verdiginde Hazim Halidi, London School of Economics'te ögrenciydi. Ingiliz ordusuna gönüllü girmek istedi ancak Hindistan ordusunun “Filistin Müfrezesine” tayin edildi. Şimdi Halidi'nin oglu Sa'ad, “Bir Arabın İngiliz subayı olmasını istemiyorlardı, o zamanlar biraz ırkçılık vardı” diyor. “Ama 'Buffs' diye anılan Britanya ordusunun Doğu Kent Alayında görevlendirildi. Buradan da Suriye'ye tayin edildi. Orada Britanyalı Tuğgeneral Sir Edward Spears’ın ve General Charles de Gaulle’ün emrinde çalıştı.”
Halidi Beyrut'ta, genç bir Britanyalı istihbarat subayıyla, daha sonra Hailsham Lordu unvanını alıp St Marylebone'da yaşayan Quintin Hogg'la yakın arkadaş oldu. Sonra Halidi'nin müfrezesi 14 bölüğü ile birlikte Filistin Alayı'na dönüştürüldü. Alayın askerleri arasında genç bir Filistinli Yahudi olan Uzi Narkiss de vardı. 1942'de ikisi de Libya'da Rommel'in askerlerine (Afrika Korps) karşı savaşan Sekizinci Orduya ve Polonyalılara yardım etmekle görevlendirildiler.
Bugün El Alamein şehitliğinde Arap ve İsrailli ölüler yan yana yatıyor. Ancak birkaç ay içinde gelecekte İsrail ordusunun bir bölümünü oluşturacak olan Haganah alaya sızdı ve Almanlara karşı yeteri kadar sert savaşılmadığı için kızgın olan Yahudi askerleri ordugâhtaki Britanya bayrağının yerine Davud'un Yıldızı bayrağını çekmeye ikna etti. Britanyalıların “Bayrak İsyanı” adını verdiği bu olaydan sonra Filistin Alayı dağıtıldı. Arapların çoğu amaçsızca Filistin'e geri döndü. Alaydaki Yahudilerle Britanya Ordusu Yahudi Tugayı kuruldu. Tugay İtalya'da savaştı.
Sa'ad “babam kalan birkaç Filistinliden biriydi,” diyor: “Uçakla Birleşik Kralliga gönderildi ve Camberley askeri akademisinde yeniden egitildi. Savaş bittiginde Lord Mountbatten kumandasindaki Gal Muhafizlarinda subaydi.”
Bununla birlikte üç yıl geçmeden Halidi, Kudüs'ün yeni İsrail devleti askerlerinin eline geçmesini önlemek için savaşıyordu. İsrail askerlerinden biri de Uzi Narkiss'ti. Halidi Narkiss'in birliğinin, Eski Şehir'e ulaşmasını önledi. Ancak 19 yıl sonra Altı Gün Savaşı patlak verdiğinde iki adam yine birbiriyle savaşıyordu. Bu sefer Narkiss, Halidi'nin kumandasındaki Kral Hüseyin'in kaderine terkettiği altı Ürdün ordu müfrezesine karşı, iki İsrail tugayına kumanda ediyordu. Halidi'nin neredeyse bütün adamları Cephane Tepesi'nde ölünceye kadar savaştı. Halidi'nin müfrezelerinin elinde silah olarak sadece eski Lee Enfield Britanya tüfekleri ve El Alamein'de kullandıkları 12 kiloluk silahlar vardı. Aynı zamanda Küdüs belediyesi başkan yardımcısı olan Halidi, Kudüs'ü resmen Narkiss'e teslim etti.
”Narkiss muharebede olanları öğrenince, Golda Meir'in [başbakan] karşı çıkmasına rağmen, [Moshe] Dayan ile birlikte Cephane Tepesi'nde ölen kahraman Ürdünlülerin anısına tepeye bir anıt dikilmesi konusunda ısrar etti” diyor Sa'ad Halidi.
Babası Batı Şeria’nın ilk Filistinli lideri olduktan sonra 1979'da ölmüş, görevi merhum Feisel Hüseyni devralmıştır. Narkiss daha üç yıl önce öldü. Bütün olanlara rağmen Halidi hayatının son yıllarında, İsraillilerle yüz yüze görüşmeler yapan ilk Filistinliler arasındaydı ve Narkiss ile dostluğu ölünceye kadar sürdü.
Adin Talbar, bir başka İsrailli dosttu. 1942'de Halidi ve Narkiss ile birlikte savaşmış, Meir'in başbakanlığı sırasında İsrail Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmıştı. Babasının olümünden sonra Sa'ad ile ilişkisini sürdürdü.
Sa'ad “Babam bunların çoğunu gizli tutumak zorundaydı” diyor: “İsraillilerin 'Quisling'i (Vidkun Quisling, Nazilerle işbirliği yapan Norveçli politikacı) olmakla, işbirlikçi olmakla suçlanmaktan çekiniyordu. Ama Filistinlilerle İsrailliler arasında barış süreci başlatabilmek için çaba gösterdi. Amerika'nın 'yol haritasına' karşı bir plan yaratmak olan son çabası, gerçekçiliğini gösteriyor. Ölümünden önce İsrailli yazar Amos Oz ile birlikte BBC'de bir program yaptı. Şimdi Oz alternatif barış 'planının' savunanların başında geliyor.”
Tabii İsrail ve Filistin'i tüketen acımasız anlaşmazlıkta artık Halidi ve Narkiss'in adları anılmıyor. Bu yıl 61. yıldönümünü idrak eden Filistin Müfrezesi'nin de. Pazar günü Cenotaph'ın (savaş şehitleri anıtı) başındaki Kraliçe de Filistin Müfrezesi'nin ölülerini anmadı.
* Haganah: 1920 ile 1948 arasında Yahudilerin yer altı askeri örgütü.
Çeviren: İnci Ötügen