Pazartesi gününden beri, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği müzakerelerini takip etmeye çalışıyoruz. Toplantı salonlarında, koridorlarda hâkim olan bir kendini kandırma algoritması var, bu algoritmayı devlet delegasyonları değil, anaokulu çocukları yapsa çok eğlenirsiniz. Ne güzel didişiyorlar, büyüyünce çok akıllı olacaklar der geçersiniz. Ancak algoritma 189 ülke delegasyonu tarafından uygulanınca komikten çok, trajikomik bir hal alıyor.
Müzakere salonlarında hâkim olan ve neredeyse 20. Yılına girecek “kendini aldatma algoritmasını” anlatmak isterim:
Adım 1- Önce sen yap: Gelişmiş ülkeler, tarihsel olarak sanayi devriminden bu yana saldıkları sera gazları yüzünden iklim değişikliğine sebep oldular. Dolayısıyla, Birleşmiş Milletler anlaşmasına göre saldıkları sera gazlarını azaltmak konusunda tarihsel olarak bir sorumlulukları bulunuyor. Gelişmekte olan ülkeler ise, şu anda çok ciddi şekilde fosil yakıta bağımlı olarak kalkındıkları için onların da her geçen gün sorumluluğu artıyor. Böyle giderse, 2030 yılına geldiğimizde, atmosferde şimdiye kadarki tüm rekorları kırdığımız bir sera gazı yoğunluğumuz olacak. Üstelik gelişmekte olan ülkeler ve gelişmiş ülkelerin tarihsel sorumlulukları eşitlenmiş olacak. Dolayısıyla aslında her iki tarafında birlikte hareket etmesi gerekiyor. Ancak müzakerelerde hâkim olan kendini kandırma algoritması, bu çok basit matematiksel hesabın önüne geçiyor. Algoritmanın bu adımı, müzakerelerde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birbirlerini suçlamalarından daha öteye gidemeyen politikalarına sebep oluyor.
Bu arada, Filipinlerde deniz seviyesi yükselmesi ve deniz sıcaklığının artmasına bağlı olarak şimdiye kadar olmadığı şiddette tayfunlar oluyor.
Adım 2- Zaten bir şey çıkmayacak: Genel olarak bir ülkenin bu müzakerelerden bir şey çıkmayacak demesi; ardından da bu lafı sonsuz kere tekrar ederek neredeyse tüm ülkelerle beraber sonunda kendini de inandırması ile devam ediyor. En son gelinen noktada, neredeyse tüm ülkeler süreçten bir şey çıkmayacağına inanmaya başlıyor.
Bu arada, bilim insanları acilen önlem alınmazsa küresel sıcaklık artışının yüzyıl sonuna kadar 1,5 ila 6 0C derece arasında artacağını belirtiyorlar.
Adım 3- Bakalım Diğerleri Ne Yapacak? : Bu adımın psikolojisi şöyle özetlenebilir: “Ben diğerlerine harekete geçin dedim. Bunun yanı sıra, başkaları da bana bir şey çıkmayacağını söylüyorlar. En iyisi ben ülke olarak bu müzakerelerden bir şey çıkana kadar bekleyeyim.”
Bütün bu sürecin sonucu olarak 19 yıldır harekete geçmeyen ülkeleri görüyoruz. Bu arada, Türkiye’de her yıl yaşanan ortalama 200 civarında sel afeti sonucunda, yılda ortalama 100 milyon dolar maddi kayıp meydana geliyor.
Ancak, bu algoritmaları değiştirecek “ezber bozan” bir şeyler son iki yıldır gerçekleşmeye başladı.
Son iki yıldır, tam da müzakerelerde sonuçsuz tartışmalarla vakit kaybedilirken, Filipinlerde gerçekleşen süper tayfunlar ve kaybedilen hayatlar artık ülkelerin omuzlarına biraz daha sorumluluk yüklüyor. Dolayısıyla, bu algoritmanın değişmesi de zorunlu hale geliyor gibi görünüyor.
İklim değişikliğine karşı en kırılgan ülkelerden biri olan Türkiye’nin de kabul ettiği bu algoritmanın, bizim açımızdan da değişmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye gelecekte çok ciddi sıcak hava dalgaları, artan orman yangınları ve kuraklık, seller gibi iklim değişikliğine bağlı felaketlerle mücadele edecek. Dolayısıyla, şimdiden iklim değişikliğine uyum konusunda gerekli tüm hazırlıklar ve politikalar oluşturulmalı. Bununla beraber, eğer şu an planlanan 50’nin üzerindeki termik santral inşa edilirse; uluslararası bir anlaşma 2020 yılında yürürlüğe girdiğinde Türkiye’nin fosil yakıt bağımlılığı uluslararası alanda büyük tepki toplayacak. Dolayısıyla şimdiden temiz ve yenilenebilir enerjiye geçmek ve uluslararası politikalara yönelik “bekle- gör” politikasının terk edilmesi yapılabilecek en doğru politika olarak öne çıkıyor.
Böyle bir karar, Türkiye’yi son yıllarda sıkça almaya başladığı Günün Fosili ödülünden de kurtarabilir. Zira bu ödül Türkiye’ye kömür bağımlılığı ve iklim değişikliği konusunda harekete geçmediği için artık neredeyse her yıl iklim müzakereleri esnasında veriliyor. Türkiye, yeni bir iklim değişikliği sözleşmesinin tartışıldığı müzakerelerde çok sayıda üst düzey toplantı yapılacakken, müzakerelere Bakan düzeyinde katılmayan az sayıda ülkeden birisi olmasıyla da uluslararası politikada önemli bir şansı kaçırıyor. Ama yine de tren henüz kaçmış değil, biraz koşsak yetişeceğiz. Zaten Birleşmiş Milletler de katılacak Bakanların listesini sürekli güncelliyor. Haftaya kadar umudu kaybetmemek lazım!
Gökşen Şahin'in Varşova'dan izlenimlerini paylaştığı ilk yazısı: İklim değişir, Filipinler olur; Gülümseyemezsin!