İstanbul'un üçüncü köprüsü için uyarı notu

-
Aa
+
a
a
a

12 Ekim 2009Hürriyet Gazetesi

Öncelikle köprü ağzında bekleyen araçların egzoz gazlarından, zaman kaybından, olaya tek yönlü bakanlardan, bir de sevgili eşim ve kızlarımdan...Ulaştırma Bakanlığı’nca, “Hedef 2023” sloganıyla düzenlenen 10. Ulaştırma Şurası’nın son gününde “3. Köprü Paneli” vardı. Bakan Binali Yıldırım’ın davetlisi 16 panelistten biriydim. Ulaşım konusunda birçok bilgi verildi. Örneğin, Boğaziçi Köprüsü 1986, FSM ise 2003 yılından bu yana ideal kapasitesinin üzerinde araç taşıyor. Yani normal araç hızı ve uygun takip mesafesi ile günlük olarak geçebilecek araç sayısı örneğin, Boğaziçi Köprüsü için 120 bin iken 2004 yılında 182 bine ulaşmış... DOĞA DERNEKLERİ MUHALİFDoğa Derneği, TEMA Vakfı, TÜRÇEK ve WWF-Türkiye’nin İstanbul Boğazı’nda yapılması planlanan 3. Köprü hakkındaki görüş ve önerilerini de okuma fırsatı buldum. Türkiye’nin önde gelen doğa koruma kuruluşları, 3. Köprü geçişinin tüm Türkiye’ye yapılacak bir haksızlık olduğunu düşünüyor ve karşı çıkıyor. İstanbul’un ulaşım sorununun İstanbul’da değil, Anadolu’da çözüleceğinin de altını çiziyor.Ben de bir atmosfer bilimci ve afet yönetimi uzmanı olarak olaya baktığımda Türkiye’nin Kyoto Protokolü’nü imzalayıp Kopenhag sürecine aktif olarak katılacağını hatırladım. Türkiye’de ulaşım sektörü atmosfere saldığımız toplam sera gazlarının yüzde 18’inin sorumlusu. Herhalde Türkiye’nin “Ulaştırma Ana Planı Stratejisi”nde ve “10. Ulaştırma Şurası’’nda bu konu da ele alınmıştır! Aslında ulaşımdan kaynaklanan sera gazlarını azaltmak için: 1) Araç teknolojisini geliştirip yakıt verimini artırmak, 2) Düşük sera gazlı yakıta geçmek, 3) Yapılan araç kilometresini azaltmak, 4) Trafik sisteminin ve işletmesinin verimini artırmak gibi politikalar uygulamalıyız.Bu durumda 3. Köprü, trafik sisteminin verimliği artırarak belki bir katkıda bulunur ama diğer taraftan İstanbul’un SİT alanları zarar görmemeli. Diğer bir deyişle, 3. Köprü kent nüfusunu, yeni 2B adayı alanları, ek yapılaşma baskısını, su havzalarının işgalini ve yeşil alanların tahribini artırmamalı. Bunun için de ÇED ve Planlama Müdürü Fevzi İşbilir’in teklif ve Kara Yolları Genel Müdürü Cahit Turhan’ın da kabul ettiği gibi gerçek anlamda bir ÇED çalışması yapılarak çevre riskleri en aza indirilmeli. Ayrıca İBB Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Hacımustafaoğlu’nun teklif ettiği gibi şayet yapılacaksa 3. Köprü raylı sistemlerin geçişine de uygun olmalı...BİLEREK ZEHİRLENİYORLAREk yapılaşma, rant baskısı, arsa spekülasyonu gibi konuları anlamam mümkün değil. İnsan hava ve gürültü kirliğinin çizgisel kaynağı olan otoyolların etrafına gidip de yerleşir mi hiç? Otoyolun kıyısına yapılan rezidanslara ödenen astronomik paralardan vazgeçtim, yolun en az 100 metre çevresinde yaşayanlarda yaygın olarak tespit edilen astım, KAOH gibi solunum yolu hastalıklardan da haberleri yok mu! Araçların egzozlardan havaya, karbonmonoksit, azotoksit hidrokarbon gazları ile ağır metal kurşun karışır. Renksiz, kokusuz bir gaz olan karbonmonoksit kapalı ortamlarda zehirleyici, hatta öldürücüdür. Egzoz dumanının bileşiminde bulunan azotoksitin solunması durumunda akciğer dokusu hasara uğrar. Kansorejen hidrokarbon ile kan, kemik ve sinir sistemlerine zarar veren ağır metal kurşunun yol açacağı zararların telafisi zordur. Haydi hiç cam/pencere açmadıkları için içeriye ses gelmiyor diyelim; fakat klimalar havadaki kimyasalları temizleyemez ki!ABD’de öğrenciyken iki tane otomobilim vardı. İstanbul’daki trafik sıkışıklığına katkıda bulunmamak için direnip şimdiye kadar otomobil almadım. Fakat “En iyi araba arkadaşının arabasıdır ya da taksidir” felsefesi, eşim ve kızlarım tarafından artık kabul görmüyor. Üsküdar’daki çevrelerinden kopmak istemedikleri için de benim hem farklı kıtalarda oturup çalışmam hem de yakında (açılın!) otomobille trafiğe girmem gerekiyor.Diğer bir deyişle böyle gelmiş böyle giderse 4. Köprü’yü de tartışacağımız günler yakındır. Özetle tepeden tırnağa eğitilmeli, olaya farklı ve bir bütün olarak bakabilmeliyiz!