3 Şubat 2013Milliyet Gazetesi
En son İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2009 yılında yapılan ve en kötü senaryo olarak bilinen 7.5 büyüklüğündeki deprem sonuçları için senaryo güncellendi. Her ne kadar rakamları çok iyimser bir hale getirilmiş olsa da şimdi bu senaryoya bakarak “İstanbul depreme hazır mı?” sorusuna somut cevaplar aramalıyız.* 10-30 bin ölü: Bu ölümler gerçekleştiğinde kimlik tespiti, cenaze işleri için bir hazırlık yapmak mümkün değil. Ayrıca mezarlıkların planlanmasında her ölü beden için 5 metrekarelik bir alan gerekli. 30 bin ölü, 150 bin metrekarelik mezarlık demek!* 2 bin 500-10 bin çok ağır hasarlı ve 13-34 bin ağır hasarlı bina: Çok ağır hasarlı binaların yarısı yassı kadayıf olsa, bu binalardan herkes canlı çıkarılamaz ve ölenler geri getirilemez. Aslında depremden sonra 5 bin binaya, 5 bin tane 20’şer kişiden oluşan arama ve kurtarma ekibi bulmak mümkün değil.* 85-150 bin orta hasarlı ve 250-350 bin hafif hasarlı bina: Böyle bir durumda 530 bin olarak hesaplanan acil barınma ihtiyacı olan hane sayısı, panik nedeniyle birkaç milyonu bulacak. Ne dünyada bu kadar çok çadır, ne de İstanbul’da bu kadar çok çadırı kurmak için yeterli açık alan var.* 20-60 bin hastanede tedavi gerektiren ve 50-140 bin hafif yaralı: Güçlendirilen ve yeniden yapılan hastanelerimiz var. Fakat apartmandan bozma ve çürük binalarda sağlık hizmeti veren tesislerimizin sayısı daha fazla. Binası sağlam kalan hastanelerimizin de içindeki teçhizat zarar görebileceğinden tam kapasite çalışabileceği şüpheli. Deprem, sağlık personelini ve tesislerini de etkileyeceği için bu konuda da dışarıdan gelecek olan desteğe ihtiyaç var. Hasar görecek yol ve köprüler ile beraber yolları kaplayacak olan bina enkazı ve terk edilecek olan araçlardan dolayı yaralı ve ekip taşıma zor olacak. İlkyardım bilgisi ve doğru bir ilkyardım çantası olan insan sayımız da yok denecek kadar az.* 650 noktada doğalgaz şebekesi ve 17 bin adet doğalgaz kutusunda hasar: Bu rakamlara binlerce fabrika, konut ve araç yangınını da ilave etmeliyiz. İtfaiyenin de karayolundan ulaşımının imkansız olabileceği bir yerde taşıma su ve ekipler ile yangın ve kimyasal serpintilere müdahale etmek mümkün olamayacak.* 450 noktada içme suyu ve 1500 noktada atık su hattı hasarı bekleniyor: İSKİ su şebekesinin büyük bir kısmı yenilendi. Fakat Japonlar gibi sismik bağlantılar yerine hâlâ standart boru bağlantıları kullandığımız için su şebekemizin de depreme göre inşa edildiğini söyleyemeyiz. Ayrıca Japonlar gibi, halkın sığınabileceği park ve bahçelere de, afetzedelerin ihtiyacını karşılayacak su deposu ve fosseptik kuyusu gibi sistematik olması gereken hazırlıklarımız da yok...Halk paydaş olarak değil afetzede olarak görülmekte
Bu listeyi uzatmak mümkün ama anlamak isteyenler tarafından mesaj alınmış olmalı. Yani İstanbul ve İstanbullu depreme hazır değil! Kentsel dönüşüm olarak adlandırılan uygulama geç kalınmış ve içerik olarak eksik ama çok doğru bir adım. Marifet şimdi bu dönüşümü ve diğer hazırlıkları halkla beraber, doğru ve hızlı yapabilmekte.Maalesef afet çalışmalarımız toplum tabanlı değil. Halk bu çalışmalarda paydaş olarak görülmemekte, bu sürece daha çok “afetzede” olarak katılabilmekte. Ayrıca 2005 yılında çıkan 5393 Sayılı Belediye Kanununun 53. maddesi ve 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 69’uncu maddesi belediye ve il özel idarelerine afet ve acil planlarını yapmak, afet zararlarını azaltmak, halkı eğitmek, gerekli donanımı hazırlamak vb. gibi görevler vermesine rağmen ülkemizde bunları hakkıyla yerine getiren il özel idaresi ve belediye yok; denetleyen ve bunun farkında olan ise hiç yok.
Sözün bittiği yerdeyiz: Deprem, patlama anını bekleyen bir saatli bomba gibi. Öncelikle deneme-yanılma, bana göre-sana göre gibi dedikodularla iş yapmaktan vazgeçmeliyiz. Hz. Muhammed’in dediği gibi önce “Beşikten mezara kadar bilim öğrenin.” Yani işe Marmara Belediyeler Birliği’nce yayınlanmış Afet Yönetimi kitabını okuyarak başlayabiliriz:
www.marmara.gov.tr/document/kitap/Afet_yonetimi_Sayfa_web.pdf