30 Mayıs 2011Hürriyet Gazetesi
Haberlere göre: “Kütahya'nın Simav İlçesi'nde 19 Mayıs gecesi saat 23.15'te meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki deprem, yaşananlardan ders alamadığımızı bir kere daha gösterdi. Bu nedenle, gazetemizdeki başlık “Simav'da deprem sınavı: OTUR SIFIR” oldu.“5.9'da bile çuvalladık” diyen benzeri haberler bana sınav sonrası öğrencilere açıkladığım cevap kağıtını hatırlattı. Eğer, Simav Depremi bizim için bir sınav ise bu sınavın bir de cevap anahtarı olmalı. “Kaset Depremi”nden sonra gündemden düşen Simav Depremi “Olası Büyük Marmara Depremi” için belki de karşılaştığımız son uyarıdır deyip hedef ve önceliğimiz konusunu gündeme getirebilmek için şansımı bir daha denemek istedim.
DEPREM VERGİLERİ NEDEN KULLANILMIYOR
Kütahya, 1. sınıf deprem bölgesidir. Eğer 1970 Gediz depremi gibi önceki felaketlerden ders alabilseydik, bu kadar küçük bir depremi konuşmazdık bile. Unutmayın Japonların yaşadığı sıkıntılar, Kobe ve en son yaşadıkları 9 büyüklüğündeki deprem kör, yani bilinmeyen faylarda olmuştu. Biz ise sürekli olarak aynı yerlerde yıkım yaşıyoruz. Yani tehlikeyi biliyoruz ama ders alamadığımız için bir ilerleme sağlayamıyoruz. Çünkü, “Neden” diye düşünüp ders alan bir mekanizma filan yok!Son deprem sınavında kötü not aldığımız soru(n)lar şunlar: Özel ve kamu binaları hasar gördü, birinci katlar zemin kat oldu, can kaybı ve yaralanmalar oldu, sobaların devrilmesiyle yangınlar çıktı, vatandaşlar sokakta sabahladı, çadır kent kuruldu, çadırlara yemek ve yatak dağıtıldı, psikolojiler bozultu, şehri terk etme telaşı yaşandı, ilçeyle bağlantı kesildi, telefonlar çalışmadı, okullar kapandı, internete girilemedi, su boruları patladı, ilgisizlikten yakınanlar oldu, binaların çoğunun adı “zorunlu” olan sigortaya sahip olmadığı görüldü ve valiliğin emrine acil ihtiyaçların karşılanması için 2 milyon TL gönderildi. İyi puan aldığımız konular: Sivil Savunma, Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri, AKUT, Kızılay ve hemen deprem bölgesine gitmeyip bu konudaki ezberi bozarak Ankara'dan çalışmaları koordine eden Devlet Bakanı Çemil Çicek şeklinde özetlenebilir.Farkındaysanız yine afet zarar ve risklerini azaltmak konusunda sınıfta kaldık ve kriz yönetiminde kendimizi gösterip puan almaya çalıştık. Maalesef kriz yönetiminde ne kadar başarılı olursak olalım afet anında ölenleri geri getiremeyiz, insanların acı çekmesini engelleyemeyiz. Ülkemizde afet sonrası gönderilen yardımlar, yapılması planlanan kalıcı konutlar neden afet öncesi yapılamaz? Bir yerin afetlere hazırlanması konusunda devletin ilgisine mahzar olabilmesi için illa da bir afet mi olması lazım? Neden 1999 yılından beri ödediğimiz deprem vergileri afet zarar ve risklerini azaltmada kullanılmaz?
MESAJI ALDIK MI
İğneyi önce kendimize batırayım: “Maalesef çeşitli bilimsel ünvan ve makam sahibi olanlar 1999 Gölcük Depremi'nin yarattığı riski azaltmada daha radikal kararların alınma fırsatını boşa harcanmasına neden oldu. Depremden korkmak ve sadece deprem çantası başucunda uyumak bizi kurtaracak sandık. Bu konunun uzmanı geçinen, akademisyen yaftası taşıyan bazı kişiler de, bu dev sorun hakkında bilimsel bir Türkiye vizyonu yaratmak yerine; ıvır-zıvır ayrıntılarda sonsuza kadar tartışarak, halkın bilime duyulması gereken inancı, imkansız hale getirdi. Böylece halkının deprem farkındalığı, maalesef bilinçli bir küllerinden yeniden doğma projesine dönüştürülemedi”...Marmara Denizi'nde, deprem saati patlama anını bekleyen bir bomba gibi çalışıyor. 1999 Gölcük Depremi, aslında Marmara Denizi'nde olması kaçınılmaz depremin bir “ön uyarısı”ydı!.. Kütahya Simav Depremi ise belki de bize bu konuda yapılan son uyarıdır!..