Haftanın Kitapları: 31.05.2010

Açık Dergi
-
Aa
+
a
a
a

Jack Goody

Çiçeklerin Kültürü

çev. Mehmet Beşikçi

Ayrıntı Yayınları, 2010, 630 s.

Daha önce Türkçeye çevrilen Batı’daki Doğu (Dost Kitabevi, 2003), Yaban Aklın Evcilleştirilmesi (Dost Kitabevi, 2003), Avrupa’da Aile (Literatür Yayıncılık, 2004) ile Kapitalizm ve Modernlik (Küre Yayınları, 2008) kitaplarıyla tanıdığımız Britanyalı antropolog ve tarihçi Jack Goody, Ayrıntı Yayınlarının “‘Ağır’ Kitaplar Dizisi”nden çıkan Çiçeklerin Kültürü isimli araştırmasında çiçeklere ilginç bir bakış açısıyla yaklaşmış. Jack Goody öncelikle şöyle bir tespitte bulunuyor “önsöz”de: “Botanik, çiçekler ve bahçeler üzerine tabii ki sayısız kitap mevcuttu. Ama ‘etnografik’ bir niteliğe sahip, yani çiçeklerin pratik ve ‘sembolik’ kullanımlarını toplumsal özgüllükler bağlamında inceleyen çalışma sayısı dikkati çekecek kadar azdı. Böylesi kullanımların tüm toplumlarda aldığı biçimleri karşılaştıran ve karşılaştırmanın ortaya çıkardığı tablonun iç ve dış veçheleri hakkında sorular sormaya başlayan bir çalışma ise hiç yoktu.” Goody’nin “eksikliği” –giderek azalan bir biçimde– göz önüne serdiği bu cümlelerini, elbette, elimizdeki kitabının çıkış noktası olarak da yorumlayabiliriz.

Jack Goody çiçek kültürünün, kullanım biçimlerinin, tarih boyunca farklı kültürlerde, farklı ülkelerde, farklı inanışlarda neleri sembolize ettiğinin, bu konulardaki benzerliklerin, farklılıkların ve nedenlerinin ayrıntılarına girmeye çalıştığı bu hacimli çalışmasına, “Afrika’da hiç çiçek yok mu?” sorusuna cevap arayarak başlıyor. Afrika’da yabani çiçeklere dahi önem verilmezken, yaşamda çok küçük bir yer işgal ederken (“pek çok Afrika halkı için, ağaçların ve bitkilerin yaprakları, kabukları ve kökleridir önemli olan”), aksine, Asya ve Avrupa’da büyük bir rol oynamalarının nedenlerinin (“özellikle Rönesans döneminde Doğu ve Batı’daki bilgi ve uygulama sistemlerinin karşılaştırılması, ayrıca bu sistemlerin modern dünyanın gelişimiyle birlikte birbirlerine karşı nasıl konumladıkları”nın) peşine düşen Goody, çalışmasının büyük bir kısmını Avrasya kıtasındaki çiçek kültürünü izlemeye hasretmiş. İncelemesinde de iki biçim ön plana çıkıyor: “zaman ve coğrafya boyutlarında yol alıyor.” Bu noktada bazı bölüm başlıklarını sıralamak, kitabın içeriğini daha da aydınlatacaktır: “Bahçeler ve Cennet, Çelenkler ve Kurban”, “Avrupa’da Çiçek Kültürünün Gerilemesi”, “İslamda Tasvirsiz Çiçekler”, “Ortaçağ Batı Avrupa’sında Gülün Geri Dönüşü”, “Rönesans’ta İkonlar ve İkonoklazm”, “Fransa’da Çiçeklerin Gizli Dili: Uzmanlık Bilgisi mi, Kurgusal Etnografi mi?”, “Yabancı Zihniyetin Amerikanlaştırılması”, “Avrupa’da Çiçeklerin Popüler Kültürü”, “Hindistan’ın Çelenkleri: Kadifeçiçeği ve Yasemin”, “Çin’de ‘Dört Beyefendi Çiçek’”, “‘Yüz Çiçek Açsın’: Güney Çin’de Yeni Yıl.”

“Kaynakça” bölümünün genişliği, incelemenin niteliğini göstermesi bakımından önemli, ama anlaşıldığı kadarıyla Jack Goody’nin “beslendiği” asıl kaynak, farklı kültürlere yaptığı yolculuklar ve oralardaki gözlemleri, deneyimleri olmuş (Afrika, Hindistan, Japonya, Çin vd); bu aynı zamanda, kitabın “rahat” diline de yansımış.

Halil İnalcık

Osmanlılar:

Fütühat, İmparatorluk, Avrupa ile İlişkiler

Timaş Yayınları, 2010, 320 s.

Osmanlı tarihi söz konusu olduğunda kuşkusuz akla gelen ilk isimlerden biri olan İnalcık, hatırlanacaktır, yakın zamanda Osmanlı’nın kuruluş tarihi ve kuruluş yeri konusundaki açıklamalarıyla gündeme gelmişti; Osmanlı’nın 1299 yılında Söğüt’te değil, 1302 yılında Yalova’da kurulduğunu öne sürmüş ve tartışmalara neden olmuştu. Yeni yayımlanan kitabına alınan bir makalesinde de bu konuya değinilmiş (Osman Gazi’nin tarih sahnesine çıkışıyla ilgili olarak, 1302 yılında Yalova civarında kazanılan bir zafer işaret ediliyor). İnalcık’ın ağırlıkla Doğu-Batı dergisi olmak üzere çeşitli yayınlarda çıkmış makalelerinin bir araya getirildiği kitap, üç bölümden oluşuyor: Birinci bölümde Osmanlı’nın savaş metodları ve kuruluşu ele alınmış; ikinci bölümde klasik dönem Osmanlı tarihinde egemenlik kavramı, devlet ve halk ilişkileri, Derviş Otman Baba ve Sultan Mehmed üzerine bir deneme ile Galata ve Rumeli üzerine araştırmalar yer alıyor; üçüncü bölümde ise Osmanlı ile Avrupa arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler incelenmiş.

Öner Ciravoğlu

Okuma Gözlüğü

Kavis Kitap, 2010, 150 s.

Halen Remzi Kitabevinin yayın koordinatörlüğünü sürdüren Öner Ciravoğlu, aylık olarak yayımlanan Remzi Kitap Gazetesi’nde de bir köşe hazırlıyor. Okuma Gözlüğü kitabında da -aynı adlı- bu köşe yazılarından küçük bir demet sunulmuş. Tabii her ay, düzenli olarak yazmanın güncel olayları, gelişmeleri, tartışmaları takip etme gibi bir –zorunluluk olmasa da– gerekliliği var; Ciravoğlu da kitaplar, yazarlar ve yazın olayları üstüne kaleme aldığı yazılarında bunu gözetmiş, ancak uzun zamandır edebiyat dünyasında yer almasının getirileriyle, kendisine ait, kendine özgü bir güncel çerçeveye de sahip olduğu görülüyor, dolayısıyla bu köşe yazılarını anılarla örülü değiniler olarak nitelendirmek mümkün. (Son bir not olarak; iki aylık kültür sanat dergisi Kıyı, Mayıs-Haziran 2010 tarihli sayısında Öner Ciravoğlu’na ve yapıtlarına geniş bir yer ayırmış.)

Samuel Beckett

Quad ve diğer televizyon oyunları

çev. Can Gündüz

&

Gilles Deleuze

Bitik

çev. Ayşe Orhun Gültekin

Norgunk Yayıncılık, 2010, 75 s.

Kitapta Samuel Beckett’ın “Quad”, “Hayalet Üçlüsü”, “...sadece bulutlar...” ve “Nacht und Träume” (“Gece ve Düşler”) isimli oyunları ile Gilles Deleuze’ün “Bitik” isimli metni bir araya getirilmiş. İsmini saydığımız oyunlarını Beckett, 70’li yılların ikinci yarısında ve 80’lerin başında televizyon için kaleme almış. Zamanında Beckett tarafından sahnelenen ve yönetilen bu oyunlar, sonradan filme çekilerek BBC-2’de de gösterilmiş. “Bitik” metninin de bu kitaba dahil edilmesinin sebebi; Deleuze’ün “bitik” kavramı çerçevesinde, Beckett’ın kaleme aldığı oyunları da değerlendiriyor oluşu... (“Quad sessizlikle ve gerektiğinde müzikle Uzam olacaktır. Hayalet Üçlüsü sunucunun sesiyle ve müzikle Uzam olacaktır. ...sadece bulutlar... insan sesiyle ve şiirle İmge olacaktır. Nacht und Träume sessizlikle, şarkıyla ve müzikle İmge olacaktır.”)