3 Haziran 2006Kenan Başaran
Türkiye’de “geniş kitleler” için tenis denilince Hülya Avşar, golf denilince de Kaya Çilingiroğlu akla gelir dersek çok mu abartmış oluruz? Tabii bu isimler sayesinde tenis veya golfün nasıl bir şey olduğu hakkında malumat sahibi olmak pek mümkün değil. Tenis ve golf bu iki isme dair magazin haberlerinde sadece bir fon oluyor.
Türkiye'de tenise gösterilen ilginin boyutunu daha yeni sona eren İstanbul Cup’ta gördük. Final maçında dahi tribünler dolmadı. Ya golf?
Golfe gösterilen ilgi, yakın zamanlara kadar spor haberlerinin sonuna eklenen “biraz da gülümseyelim” tarzındaki haberlerden ibaretti: İnanılmaz bir vuruş veya bir karış mesafeden deliğe sokulamayan top görüntüleri.
Beşiktaş ve Galatasaray’dan sonra Fenerbahçe de 100. yılını kutlamaya hazırlanırken, İstanbul Golf Kulübü’nün 111 yaşında olduğunu öğrenmek acaba şaşırtıcı olur mu? Şaşırtıcı olur ama şöyle: 111 yıllık bir golf kulübümüz olmasına karşın bu maziye yakışan bir gelişim sağlanabilmiş değil.
İstanbul Golf Kulübü’nün tarihi 1895’te İngilizlerce kurulan Constantinapole Golf Club'a dayanıyor. Kulüp ilk sahasını Gültepe taraflarında kuruyor sonra bugünkü yeri olan Maslak’taki araziye taşınıyor. “Kıta Avrupası dışında İngilizlerin kurduğu en büyük ilk 3 kulüptendir; Constantinapole Golf Club . Diğer ikisi Portekiz’deki Porto (1892) ve Kanarya Adaları’ndaki Las Palmas’tır (1895)” diyerek anlatıyor Constantinapole Golf Club'ın önemini, Türkiye Golf Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu.
Ağaoğlu ile golf üzerine “magazinel” bir söyleşi yapmayı planlıyordum. Bu sporu çok yakından tanımayan biri olarak kuralların ne olduğundan oyun sopasına, o küçük toptan giyim kuşama kadar herşeyini öğrenmeyi umuyordum. Ama daha işin başında söz ciddi konulardan açıldı: “Golf doğa dostu bir spordur” sloganıyla televizyonlarda dönen reklamlara itiraz eden sivil toplum kuruluşları var. Onlara göre, golf yüzünden binlerce ağaç kesiliyor, kullanılan kimyasal maddelerle yeraltı suları kirleniyor. Ve de çimlerin sulanmasında tonlarca su harcanıyor. Ağaoğlu, yumuşak bir vuruşla başlıyor: “Ben de 100 yıllık bir çam ağacının golf için kesilmesine karşıyım”. Arkasından savunmasını sertleştiriyor: “Hektar başına senede 21 kg kimyasal kullanıldığını söylüyorlar. Pamuk tarımında 70-75 kg, meyve tarımında da 24-25 kg kimyasal kullanılıyor. O zaman biz o meyveleri yemeyeceğiz . Hayır yiyeceğiz. Çünkü kullanılan kimyasal kabul edilir ölçülerde.”
Bir de Sorgun’da golf için 200 bin ağaç kesilmesi iddiaları var. Ağaoğlu, bir golf sahasının parkurunun 350 dönüm olduğunu belirterek başlıyor işin hesabını kitabını yapmaya: “Bunun hepsi vasıflı ağaç olsa kesilecek toplam ağaç 7 bindir. Kaldı ki TEMA’nın kendi raporunda 5 bin 400 rakamı var. 5 bin 400 ağacın kesileceğe yerde 200 bin ağaç kesilecek diye yanlış bir propagandanın içine girerseniz bu bir kamu suçudur, çünkü yalan söylüyorsunuz.”
Vaktiyle bu golf sahaları “devlet ricali”nin teşvikiyle kuruluyor. Bu işin ilginç bir öyküsü var ve bunu Ağaoğlu’ndan dinleyelim: “Zamanın dışişleri bakanı bir ülkenin sefiri ile görüşmek istiyor. Ama bulamıyorlar. ‘Nerede bu sefir diyorlar’. ‘İstanbul’da’ yanıtını alıyorlar. Bir başka hafta sonu, bir başka sefir aranıyor ve yine onun da İstanbul’da olduğu öğreniliyor. 'Nedir bu adamları İstanbul’a götüren şey’ diye araştırılıyor ve cevap olarak ortaya golf çıkıyor. Sefirler İstanbul’a golf oynamaya gidiyor. Bunun üzerine Ankara’ya da bir golf sahası açılması kararlaştırılıyor ve böylece Ankara Golf Kulübü kuruluyor.”
Dönemin ABD Başkanı Dwight Eisenhower, 1959'da Türkiye'ye yaptığı 1 günlük ziyaretinin programına golfü de eklemiş. Resmi temaslardan önce golf oynamış.
Manavgat çöplüğünde golf
“Golf sahaları ille de ormanlık alanda mı yapılmak zorunda?” Ağaoğlu’ndan sevindiren bir yanıt geliyor: “Hayır”. Buna örnek olarak son zamanlarda gündemimize sık sık giren Dubai’yi gösteriyor: “Dubai’de 8 saha var. 5 yıl içinde programlanan saha sayısı da 41. Buradaki sahalar çölde bir vaha. Dubai’de golf sahasının dışına çıkınca ülkenin gerçeğiyle karşılaşıyorsunuz. Yani golf sahalarını eleştirenler öncelikle, içinden de değil, bir sahanın önünden geçerlerse gerçekleri görür. Ayrıca golf sahalarıyla birlikte 500'ün üzerinde kuş türü ortaya çıkmış. Bu yüzden kuş izleyicilerinin büyük ilgisi var. Bu Dubai turizmi için de çok önemli. Bizde pek bilinmiyor.”
Ağaoğlu, dahası golf sahalarının çöplüklere de kurulabileceğini söylüyor: “Turizm Bakanlığı'nın bir çalışması var: Manavgat çöplüğünü de tahsise çıkacaklar. Ben iddia ediyorum 50’nin üzerinde yatırımcı orayı golf sahası yapmak için başvuracaktır.”
Golfü solcular engelledi
100 yılı aşkın süredir golfe aşina olan memlekette neden istenilen gelişim sağlanamadı? 1996'da kurulan Türkiye Golf Federasyonu 2005'te özerk oldu. 2001'den bu yana Federasyon Başkanı olan Ağaoğlu’na göre golfün gelişimini “solcular” engelledi. Futbolla barışan solcuların, golfe karşı olmalarının ideolojik argümanları belki daha anlaşılır görülebilir. Malum golf denilen oyun, “zengin sporu” olarak nam salmıştır.
“60 ve 70’li yıllarda ideolojik çekişmelerden etkilenen yegâne spordu golf. Burjuva, aristokrat sporu olarak algılandı. Cebinde parası olan, toplumu ve işçileri sömüren, standartların çok ötesinde yaşayan bir grubun sporu... Belki de bunun bir yansıması olarak Ankara Golf Kulübü kapatıldı. Sol kesimin bir reaksiyonu vardı golfe. Benzeri bir durum Yunanistan ve İtalya için de söylenebilir” diyor Ağaoğlu.
Ağaoğlu, golfe engel olarak ortaya çıkan çevreci ve sosyalistlere de bir kez daha sesleniyor: “4.5 milyonluk İsveç’te 445 sahası var ve bizden de daha sosyalist ve çevreciler. Şu zehirli varil olayı orada olsaydı yer yerinden oynardı.”
Hedef 4 yılda 100 golf sahası
Türkiye’nin hem spor hem de turizm açısından kendine rakip gördüğü Portekiz, Fransa, İspanya’nın golf sahası rakamları bizim 10, 20, 30 katımız neredeyse. Kıbrıs Rum Kesimi’nde 5, Yunanistan’da ise 20 saha var. Bu iki ülke golfe ağırlık vermeye başladı.
Türkiye’de ise 9'u inşa halinde 20 saha var. 86’sı için de tahsis yapıldı. Yeni yapılacak sahalar ağırlıklı olarak Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde. Bunun yanında Ankara, Denizli ve İstanbul’da da sahalar yapılacak. Kamuoyunda “uykucu”luğuyla bilinen hükümetin renkli siması Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un bugüne kadar golfe en büyük katkıyı yapan kişi olduğunu söylüyor Ağaoğlu. Esasen golf derken “turizm”i eklemek gerek. Golf spor mu turizm mi? “Öncelikle bir spor. İkincisi endüstri ve üçüncüsü de bir hobi” diyor Ağaoğlu. “Sizin bu işte bir çıkarınız var mı?” diyerek kamu adına sorduğum(!) soruya “Hayır. Benim hiçbir yatırımım olmadığı gibi ben bu işte para bile kaybettim” diyerek yanıtlıyor Ağoğlu.
Zengin sporunu fakirler oynuyor
Futboldan sonra solcular bir golü de golften yerler mi acaba? Zira bu “zengin sporu”nun 5 bin golf lisanslı sporcunun yüzde 60-70’i dar gelirli ailelerden geliyor. Yüzde 90’ı kulüp sporcusu. Ama kulüplerin sporcu üzerinden bir kazancı yok. Urfalılar, Ağrılılar ve Erzurumlular golfte pek meziyetliymiş.
“Öte yandan” demek artık doğru olmaz; golfün bir endüstri olduğunu söylerken. Bunun “çünkü”sünü de Ağaoğlu anlatsın: “Dünyada turizm yüzde 2 gelişme gösterirken golf turizmi yüzde 8 gelişme gösterdi. Biz bunun farkına yeni varıyoruz. Son 5 yılda İspanya yıllık 5.5 milyar dolar kazanmış. ‘Hadi canım!’ Bir golf turistinin ortalama günlük harcaması bin 380 dolar. ‘Aaa olur mu’ ‘A olur mu’ dersin. Çünkü siz ülkenizde bir yatağı her şey dahil 20 euroya satıyorsunuz. Bin 380 doları duyduğunuzda ‘A olur mu’ dersiniz…"
Türkiye işgal altında
Türk turizmindeki her şey dahil sistemini Ağaoğlu "Türkiye işgal altında" şeklinde nitelendiriyor: “Türkiye 20 euroluk turistlerin işgali altında. Türkiye şu anda çok legal turizm adı altında Avrupa’nın 3., 4. sınıf turistlerinin işgali altında. Bu turistler, 20 euroya ülkelerinde bir günlük ısıtma, elektrik ve su giderlerini karşılamadıklarını kendileri itiraf ediyor. Ama buraya gelip sınırsız imkanlardan faydalanıyor. Ben size soruyorum bunun adı turizm mi?"
Yine de soruları biz sormaya devam edelim: Türkiye golf turizmine ciddi olarak eğilirse yıllık ne kadar gelir sağlar?
Soru bu, Ağaoğlu’nun yanıtı ise şu: “Turistik amaçlı bir golf sahasının maliyeti 5-6 milyon dolar. Sahalarımız Avrupa’daki en vasıflı golf sahaları. 100 golf sahasının yatırımcıya maliyeti 500 milyon dolar civarında. Çarpan etkisiyle birlikte, bu sahaların ülkeye yıllık bırakacağı gelir 2.5 milyar dolar olur.”
Biz 5 dolara da oynatırız
Ama benim şüphelerim var. Gün gelir biz el oğlunun günde bin 380 dolar kazandığı golf turistini günde 5-10 dolara da oynatırız. Ağaoğlu da bana hak veriyor: “Bu iş kontrol altına alınmazsa beş dolara golf oynanması tehlikesi de ortaya çıkar bu ülkede. Bu işin denetiminin kimde olduğu hala belli değil. Bizde mi, Turizmde mi, yoksa Çevre Bakanlığı’nda mı? Dünyanın her yerinde bu iş federasyonda.”
Ağaoğlu, Türkiye’de de hedef bin 380 dolar olması gerektiğini söylüyor: “7, 9 ve 20 eurolarla boğuştuğumuz yerde bu hedefin altına ne kadar düşeriz? Bütün yatırımlar bittiğinde bir golf turistinin bize günlük bırakacağı rakam 250-300 euro arasında olacaktır. Bu bile bugünkü bir turistin bıraktığı paranın 10-15 katı. Ama bin 380'lere çıkmak mümkün değil. Çünkü sizin çevreniz, altyapınız hala 3. sınıf. Ancak 2. sınıf golf turistini bu ülkeye çekebilirsiniz.”
Kaliteli turistin payı binde 3
İspanya 280 sahadan yılda 5.5 milyar, Portekiz ise 70 sahayla 2 milyar dolar kazanıyor. Portekiz ve İspanya’nın genel turizm gelirleri içinde golf turizminin payı yüzde 12. Bu şudur yani: Yüksek kaliteli turistin o ülke turizmindeki payı yüzde 12. Bizde ise binde 3.
Son vagonu yakalamak mümkün
Golfle alakalı tek resmi kurum biziz. Mevcut 150-200 bin golf turistini de Yunanistan’a kaptırırsak yarın bizden hesap sorulabilir. Bu nedenle golf ve golf turizmi konusunda uğraşıyoruz. 100 yılı aşan bir geçmiş düşünülünce geç kaldık. Ama son vagonu yakalamak hala mümkün.
2.5 milyon euroluk geri dönüş
Bir yatırımcı için, golf sahasından yıllık 2.5 milyon euro geri dönüşü vardır. Aşağı yukarı 500-600 bin masraf. Hadi 1 milyon euro masraf olsun. Demek ki 1.5-2 milyon euro bir net para bırakır. Türkiyede bana 2. bir yatırım gösterin ki kendisini 3 senede amorti etsin.
Belek’te doluluk daha yüksek
Belek'teki oteller ölü sezon olarak nitelenen ekim-mayısta niye yüzde 60-70 doluluğa sahip de, Kemer’dekiler yüzde 30 kalıyorlar? Golf yılın her ayında oynanan bir spor. 6 golf sahasının olduğu oteller en fazla parayı bu ölü sezonda kazandılar.
Türkiye Akdeniz’in golf devi
Sportif tablomuz çok iyi. 2005 Akdeniz oyunlarında, 250 bin sporcusu olan Fransa’yı geçerek, 300 bin oyuncusu olan İspanya’nın arkasında 2. olduk. Akdeniz’in golf deviyiz. 2005 Avrupa Şampiyon Kulüpler Şampiyonası’nda, kupa tarihinde rekor kırakar; eksi 30 puanla şampiyon olduk.
Dünyadaki tek model
Toplam 15 kulüp var. Kulüp yapıları çok farklı. Örneğin İstanbul Golf Kulübü, gerçek bir spor kulübü. Bir de turizm amaçlı şirket şeklinde kulüpler var. Türkiye’de Golf Federasyonu kendi sporcusunu kendisi üretiyor. Bu model dünyadaki tek modeldir.
Tiger’ın caddy’sine 1.3 milyon dolar
Profesyonel sporcuların caddy’leri (çanta taşıyıcı) yüzde 5 ile 10 arasında bir pay alıyor turnuva gelirinden. Tiger Woods’un geçen yıl turdan kazandığı para 13 milyon dolar. Demek ki caddy’si de 1.3 milyon doları götürdü.
Türkiye’nin en iyileri
Türkiye’nin Tiger Wood’su olabilecek isimler; Hazma Sayın, Mustafa Hocaoğlu ve Gencer Özcan’dır. Örneğin Hazma, Avrupa Şampiyon Kulüpler Şampiyonası'nda bireyselde altın madalya aldı. Akdeniz Oyunları’nda ise 3. oldu.
İlk paralı turnuva geliyor
Türkiye'de federasyona bağlı resmi turnuvaların sayısı 6. Bu sene 7 olacak. Özel turnuvalarla 40’ı buluyor. Türkiye’de turnuvalar amatör olduğundan para dönmüyor. 2007 veya 2008’de toplam 3 milyon dolar para ödülü ilk profesyonel turnuvayı Belek’te yapmayı planlıyoruz.
Trabzon'da federasyon parmağı
Bir dönem Trabzonspor'da yöneticilik de yapan Ahmet Ağaoğlu 2003'teki olağanüstü kongrede başkan seçilmesine kesin gözüyle bakılırken son anda çekilmişti. Ağaoğlu'na baskı yapıldığı, hatta silah çekildiği iddia edildi. Ahmet Ağoğlu bu konudu şunları söylüyor: "Hiçbir Trabzonlu'ya hiç kimse silah gösteremez. Bir başka Trahzonlu da göstermez. Hele 'sana silah gösterdim bu işi bırak' gibi bir tavır olursa o zaten filmin koptuğu bir durumdur. Trabzon'da bazı insanlar benden korktu. Ağaoğlu başkan olursa kulüp üzerindeki hükümranlıklarının da biteceği endişesine kapıldılar. Hükümranlık çatışmasıydı. Birtakım legal güçler de kullanıldı. Açık söyleyeyim; o zamanın federasyonu da vardı. Yani şu insanlar da listeye girsin dediler. Listendeki adayının ismini çizeriz, kendi adamımızın ismini yazarız, listenizi deleriz dediler. Ben de, 'ne pahasına olursa olsun bu kulübe başkanlık yapacak bir düşüncede değilim' dedim. Bugüne kadar hiçbir karanlık işin içinde yer almadım. Arkam beyaz, önüm açık, aydınlık."