Eren Keskin'in çilesi

-
Aa
+
a
a
a

3 Mart 2008Radikal Gazetesi

'Öncelikle vatanımız sağ olsun avukat hanım hangi bayrağa selam verdiğiniz belli değil, siz gene Türk bayrağına selam verin, hepimiz türküz (AMİN). Senide uyarıda bulunuyorum duruşmalara girmeyeceksin, davayı koşturmayacaksın, kime destek vereceğini bileceksin, hangi davayı dediğimi biliyorsun, dışarıdaki abimizin üstüne fazla gitmeyeceksin, böyle konular seni aşar vede avukatlığın biter ALLAHA EMANET OL.' Bu kelimesi değiştirilmeden bir bölümü aktarılan tehdit mektubu, birkaç ay önce Ümraniye E Tipi Kapalı Cezaevi'nden İHD İstanbul Şubesi'nin eski başkanı, avukat, insan hakları eylemcisi Eren Keskin'e gönderildi. Mektubun yazarı, tutuklu 'Zeki Özhan'dı. Mektubun üstünde,' Görüldü. Mektup Okuma Komisyonu. Ümraniye' damgası vardı. Hapishaneden mektup alanlar bilir. Elinize ulaşan mektupların kimi satırları kara bir kalemle çizilerek okunmaz kılınmıştır. Şahsen, selâm faslı dışında tamamı karartılıp sansür edilmiş mektuplar almışlığım vardır. Sevimsiz bir şaka gibi. Nitekim Ümraniye Cezaevi İdaresi ve tutuklu hakkında suç duyurusunda bulunan Keskin, gazetemizin muhabiri İsmail Saymaz'a şöyle diyordu: "Cezaevinde en ufak bir şeye bile dikkat ediyorlar. Okuma komisyonları var. Onlar okurlar. Onlara göre suç unsuru içermeyen mektupları da postaya verirler. Burada açık tehdit var. Okunmuştur damgası var. İnanılmaz. Hem de bir avukata yapılıyor. Kürtçe ifade kullanılan mektuplara el koyuyorlar. O kadar sıkı denetim var. Buradan böyle bir mektubun çıkması çok ilginç. Eskiden çok ciddiye almıyorduk ama ciddiye almak gerekiyor. Hedef saptırma da olabilir. İşkence, gözaltında ölüm dosyalarım var, ama dışardaki bir 'abinin' olduğu ağır cezalık bir dosyam yok. Akla her şey geliyor. Cezaevinden geliyor havası verilmek istenmiş de olabilir." Geçtiğimiz ay, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, tutukluya 'kınama' cezası verildiğini açıkladı. Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı, Radikal gazetesinde 12 Kasım'da yayınlanan Saymaz'ın haberini ihbar kabul edip adli soruşturma başlatmış. 2007/24960 sayılı bu soruşturma hâlâ sürüyormuş. Cezaevi yönetiminin disiplin soruşturmasının sonucunda, Özhan'a kınama cezası verilmiş. Mektubun üzerine 'Görüldü' damgasını basıveren Mektup Okuma Komisyonu'nda görevli cezaevi personeliyle ilgili idari soruşturma başlatılmış. Ancak sonuçlanmış değil. Sonuçlanır inşallah (AMİN). Eren Keskin, 2002 yılında Köln'de devlet kaynaklı cinsel işkenceden söz ettiği için başına gelmedik kalmadı. Konuşmanın basına yansıması sonucunda Türk Silahlı Kuvvetleri ve seçim öncesinin parlayan yıldızı Prof. Dr. Necla Arat suç duyurusunda bulunmuştu. Kartal 3. Asliye Ceza Mahkemesi, İHD İstanbul Şube Başkanı Eren Keskin'i, Almanya'da yaptığı o konuşmada eleştiri sınırını aştığı için yeni Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi uyarınca 10 ay hapse mahkûm etti. 6 bin lira para cezasına çevirildi. Eren Keskin, 'Bu oyunda yer almayacağım' diyerek cezasını para olarak ödemeyeceğini ve 10 ay hapis yatacağını açıkladı. Savcı iddianamesinin dili sanki Keskin'in birkaç yıl sonra aldığı tehdit mektubunun 'redakte' edilmiş haliydi: "Ülkenin içinde bulunduğu bu ortamda söylenen sözler, eleştiri sınırını aşan, aşağılamaya yönelik bir davranış olup, düşünce açıklaması ve ifade özgürlüğü içinde kabul edilemez. Bu sözlerin suç oluşturmayacağını düşünmek mümkün değildir. Özellikle son dönemlerde AB ve AİHM kararlarını güvence görerek ifade özgürlüğü altında ülkenin güzide kurumlarına saldırmak suretiyle bu şekilde yıpratma hareketinin aksi takdirde devamını önlemek mümkün değildir. Özellikle bu kurumlara yapılan aşağılama, saldırılar sonucu Avrupa'da dağıtılan ödüllere aday olmayı hedefleyenlerin, eleştiri sınırlarını aştıklarını kendileri de bilmek zorunda olup, bu açıdan eylemin neticesi olarak da cezaya katlanmaları gerekir." Ne kadar hukuki, ne kadar tarafsız, ne kadar soğukkanlı bir dil, değil mi? Üşenmeden, yılmadan bir kez daha aktaracağım. Fatih Altaylı, Keskin'in Köln'deki konuşması üstüne coşup bir tehdit de o savurmuştu: "Aslında bu kadınları ciddiye almamak lazım...Almanya'nın Köln kentinde bir toplantıda konuşan İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı avukat Eren Keskin, Türkiye'de askerler kadınlara cinsel taciz uyguluyor, sadece işkence olsun diye evli kadınlara bile bekâret testi yaptırıyor diye iftirada bulunmuş...Ben bu Eren Keskin'i ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam, namerdim...Yaa... olacak şey değil yaa... Yani Türkiye'yle ilgili söylesen, Türkiye'de yeteri kadar sorun var zaten, abartmanın ne âlemi var. Palavranın ne âlemi var. Herhalde şunu demek istiyor. Eren Keskin, bana niye cinsel tacizde bulunmuyorsunuz demek istiyor. Manyak mıdır nedir?... Fransızların bu tip insanlara ilişkin çok güzel bir lafı vardır ama... Eren Keskin için bu lafı kullanmak çok istemem. Mal... bilmem ne derler, ama söylemeyeyim. (Frankofon da olduğu anlaşılan yiğit yazarımız 'baise'sini yazamamış, bilenlere göz kırpıyordu) onlar böyle saldıracak yer ararlar, bu tipler. Eren Keskin de galiba öyle... Eren Keskin geldiğinde bir taciz alacağı var diye düşünüyorum ona..etmiyorduk ama edelim demek lazım hakikaten. Belki de istediği, kendisinin de o." Jandarmanın tecavüzlerinden yakınan Eren Keskin, büyük gazeteci, fikir önderi Altaylı tarafından tecavüzle tehdit ediliyor, katillere, tecavüzcülere hedef gösteriliyordu. Altaylı da Basın Konseyi tarafından 'kınama' cezası aldı. Bir yıl sonra Yargıtay 9. Ceza Dairesi, "Askeri kuvvetlerinin manevi şahsiyetine hakaret" iddiasından suçlu bulunan Keskin'e ek savunma hakkı verilmeden davanın karara bağlandığı gerekçesiyle kararı usulden bozdu. Keskin şimdi yeniden yargılanıyor. Keskin'in çilesi elbette bitmedi, bitmez. Şimdi de Der Tagesspiegel'e verdiği bir demeç yüzünden Genelkurmay Başkanlığı'nın şikâyeti üzerine kendisi hakkında 301. madde uyarınca bir dava daha açıldı. İşin yüz kızartıcı yanı, İstanbul Barosu'nun da, askerin talebi üzerine Eren Keskin hakkında disiplin soruşturması başlatmış olması. Baronun 15 Şubat'ta savunmasını istediği Keskin, altı gün sonra gönderdiği yanıtta, "Disiplin soruşturmasının, kesinlikle demokratik hukuk ilkelerine aykırı olduğu düşüncesindeyim" diyor. Keskin'in demecinde dediklerine gelince: "Danıştay saldırısı devlet düzenini bozmaya yönelik değil, tam tersine laik, otoriter ve askeri devlet düzeninin güçlendirilmesine hizmet etmiştir... Türkiye'de hiçbir hükümet kendi hükümet programını uygulama gücüne sahip değildir... Türkiye aslında ordu tarafından hazırlanan 'Milli Siyaset Belgesi'yle yönetilmekte, hiçbir hükümet buna karşı gelememektedir." Ve buna karşı asker devreye girerek Baro üstünde baskı kurmaktadır. Keskin, söylediklerinde ne kadar haksızmış, görüyor musunuz? Eren Keskin bir yıl avukatlıktan men edilme cezası aldığında yazmıştık. Öyle bitirelim: Kimi insanlar hayatlarını ahlâki bir öneri gibi kurgular, öyle de yaşar. Eren Keskin de günü dolar, avukatlığa döner nasılsa. Ama o, mutlaka bizi rahatsız etme, huzurumuzu kaçırma, bastırıp susturmaya çalıştığımız vicdanı kışkırtma görevini sürdürecek. Hakkı çiğnenen, hayatı paralanan, sözü ketlenenlerin yanında durmayı sürdürecek. Çünkü, bu göreve kendi kendini memur etti. Bu, hayatını saf vicdanın, saf adaletin peşine salmış tuhaf insanlara akıl erdirebildiğimizde, insanın yepyeni, olağanüstü bir tanımını yapabileceğiz. O tanıma yakışacağız.