18 Nisan 2007Haluk Şahin
2007 yılı ilkbaharında siyasi olarak Türkiye'nin nerede olduğunu iyi anlamak için son Cumhuriyet mitingi dahil bazı olayları iyi okumamız ve anlamamız gerekiyor. Uzun yıllardır siyaset alanımızın üzerine ölü toprağı gibi çöken edilgenlik sona eriyor. Taban kıpır kıpır hareket etmeye ve sesini yükseltmeye başlıyor. Üstelik, geçmişte olduğu gibi saldırgan ve alıngan bir biçimde değil, vakur ve disiplinli bir biçimde yapıyor bunu. Sağcılardan solculardan, dincilerden laiklerden değil, tüm toplumdan söz ediyorum. Son altı ayın büyük kalabalıklar toplayan olaylarını hatırlayalım: Papa'nın ziyaretini protesto etmek için İstanbul'da Saadet Partisi tarafından düzenlenen miting, Hrant Dink'in cenazesine katılan muazzam kalabalık, Diyarbakır'da Nevruz kutlamalarında halay çeken yüz binler, Ankara'daki Cumhuriyet mitingini Türkiye tarihinin en büyük gösterisi haline dönüştüren kitleler, önceki gün Turgut Özal'ın ölüm yıldönümünde Kocatepe Camisi'nin avlusundan taşan cemaat... Çok farklı görüş ve duyarlıkları temsil etseler de hepsini birleştiren özellik, şiddete asla başvurulmaması, fevkalade uygar ve demokratik bir olgunluğun sergilenmesi. Demokrasinin bir yaşam biçimi olarak içselleştirilmesi sürecinde yol aldığımız anlaşılıyor. Cumhuriyet mitingine ve kimi televizyon kanallarının bu büyük olaya layık olduğunca ilgi göstermemesine gelince... Toplumsal olaylar sürekli değişen dinamik süreçlerdir; bu nedenle peşin hükümleri yanıltabilirler. Bu durumu ünlü deyişimizle de anlatabiliriz: Bazen evdeki hesap çarşıya uymaz! Birçok kişi Ankara'da düzenlenen mitingi 'Ordu Göreve' türünden pankartlarla belleklere nakşedilen bir önceki mitingin çerçevesine yerleştirmiş, iktidara yakın basın da bu algılamanın pekişmesi için elinden geleni yapmıştı. Ama hiç öyle olmadı. Aslında, olmayacağı mitinge birkaç gün kala belli olmuştu. Ortaya 'darbe davetçilerini' iyice marjinalleştiren, onların asla kontrol edemeyeceği büyük bir koalisyon çıkmıştı. Ortak payda, laiklik ve demokrasi kaygısı idi. Bu büyük koalisyonun Türkiye'nin hemen tüm renklerini yansıttığı, televizyona yansıyan görüntülerden de anlaşılabiliyordu. Hrant Dink'in cenazesine katılmış bazı tanıdıklarım da Ankara'nın yolunu tutmuştu. Arada bir çelişki görmüyorlardı. Cenazede verdikleri mesajın da, burada verecekleri mesajın da aynı vatanseverlik pınarından kaynaklandığı kanısındaydılar. Daha sonra yayın yapmadıkları için ağır eleştirilere maruz kalan özel televizyon kanalları (TRT ayrı bir vak'a!) kendi kafalarındaki çerçevenin tuzağına düştüler, olayın nitelik değiştirdiğini göremedikleri için habere giremediler... Önümüzde çok civcivli günler var. Tabanı kıpırdanmaya başlayan Türkiye pek çoklarını şaşırtmaya devam edecek.