12 Ekim 2008Radikal Gazetesi
Bu davanın bu topraklarda yaşayan herkes için hayati bir önemi olduğuna inandım hep. Hrant Dink'in katledilmesindeki vahşi yordam, o sinsi örgütlenme, yüce bildiğimiz Türk adaletiyle ulu bildiğimiz Türk devletinin, bütün kademeleriyle sessiz bir işbirliği içinde düşman bellediklerini tasfiye etme geleneğini bize bir kez daha yaşattığı için. Güneydoğu'daki faili meçhullerle, Ape Musa'nın katledilişiyle, gazeteci cinayetleriyle, şanlı Türk tarihinin başından beri örtbas edilegelmiş vahşet zincirinin bir baklası olduğu için. Sabahattin Ali'nin katledilişinden hâlâ bir tevatür kipiyle söz edilebildiği için. Hrant'ın katledilişi, diğerlerinden farklı olarak, belki dünya küçüldüğü, belki biz Türkiyeliler büyüdüğü için tam da zincirin en zayıf baklası olarak gözümüzün önünde kopuverdiği, bu alçaklığı kuyruğundan suçüstü yakalayabildik. Şemdinli'den farkı da buydu işte. Metropolün sokakları, meydanları Hrant'ın cinayetini hazmedemeyenler tarafından inletildiği için, yüz binlerce insan bir kardeşlerinin gözleri önünde kendilerinden koparılmasına isyan ettiği için, ama her şeyden önce İstanbul henüz açık bir garnizon olmadığı için bu kez hesap sorabilecektik. Hrant, biricik varlığıyla hayatımıza bir öneri sunmakla kalmamış, giderayak bize bir şans daha armağan etmişti. Bu kez zincirin bütün baklalarını tek tek kırıp ortaya dökebilirdik. Dökmemiz şarttı. Dökmemiz şart. Ama elbette direniyorlar. Direnecekler. Vatansever yılışık jandarmalar, komutanlar, polis, hakimler; o korkunç zincirin kimi paslı baklaları el ele vermiş, bu cinayeti de bir tevatüre tercüme etme çabasında. Hrant'ın canını vererek bize armağan ettiği bu şansı da kimvurduya getirmeye çalışıyorlar. Ellerinde, mahkeme salonunda hak ettiklerine inandıkları bir fütursuzlukla birbirleriyle itişen, acılı aileye sataşan, avukatlarıyla küfürleşen birkaç zavallı çocuk var. Biz onlara bakarken, onların sırtını tapışlayıp onların açlıktan kavrulmuş ruhlarını nefretle besleyerek, ellerine silah vererek, görmezden gelerek Hrant'ın katli projesinin mühendisliğini üstlenmişlere kol kanat geriyorlar. Kimilerinin demokratlık atfettiği yararcı Müslümanlar geriye çekilmiş, kulaklarının üstüne yatmış, bize verdikleri sözü çoktan satışa çıkarmış. Emniyet, ordu, yargı ve hükümet her konuda olduğu gibi, bu konuda da fevkalade bir uzlaşma içinde görünüyor. Yarın Hrant'ın davasının görüleceği Beşiktaş'ta, sabahtan yine meydanda olacağız. Olmak zorundayız. Sesimiz ne kadar güçlü çıkarsa o kadar şansımız var çünkü. Hayatta kalmak için, kardeşlerimizin hayatta kalabilmesi için. Gururlu katillerin bir daha silahlarına davranamaması için. Hâlâ varsa, geleceğimiz için. Son duruşmadan beri ne gelişmeler yaşandığına bir bakalım. 7 Temmuz'da sekizi tutuklu 19 kişinin yargılandığı davanın ilk olarak aleni duruşması yapılmıştı. Sanıklar ve sanık avukatlarının o duruşmadaki tutumları karşısında sarsılmıştık. Osman Hayal'in olay günü (telefon sinyallerinden) İstanbul'da olduğu ortaya çıkmıştı.Bu bilginin savcı tarafından ortaya çıkarıldığını sanmayın. Hrant'ın yakınlarının dosyaları incelemesi sonucu çıktı. Osman Hayal gözaltına alındı. İfade verdi. Gizli tanıkla yüzleştirildi. Ama hiçbir açıklama yapılmadan serbest bırakıldı. Davaya sanık ya da tanık olarak eklenebilir mi, göreceğiz.Trabzon 2. Sulh Ceza'da görülen, jandarmaların "görevi ihmal" davasında dinlenen Yüzbaşı Hüsamettin Polat, sanıklar ve Coşkun İğci'nin ifadelerini doğrulayan nitelikte ifade verdi. Ali Öz'ün istihbaratı ciddiye almadığı, hatta içeri giremesin diye istihbarat odasının şifresini bile değiştirdiğini söyledi. Ali Öz ayrıca cinayetten sonra Coşkun İğci'nin "sağda solda bu konuyla ilgili konuşmamasi için uyarılmasını" istemiş. Mahkeme davanın ağır ceza mahkemesine sevkini istedi. Dink ailesi, avukatları aracılığıyla İstanbul Bölge İdare Mahkemesi hakimleri Atilla Sarp, İlhan Hanağası ve Sadettin Yaman hakkında adli ve idari soruşturma başlatılması talebiyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na şikayette bulundu. Dilekçede, İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri ile ilgili, hakimlerin gerekçesiz bir kararla soruşturma izni verilmesine yer olmadığına karar vermelerinin anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu iddia ediliyor ve hakimlerin bu kararı alırken tarafsız davranmadıklarına ilişkin ciddi veriler olduğu ifade ediliyordu. Şimdilik hepimiz bu aşamadayız. Karşımızda emniyete arka çıkan hakimler, gönülsüz bir mahkeme ve gururlu katiller var. Ama biz yarın yine, Hrant için, adalet için birarada duralım. Unutmayacağımızı, unutturmayacağımızı bilsinler.