23 Haziran 2013Milliyet Gazetesi
Gezi Parkı direnişi, Taksim Meydanı ve çevresindeki olaylarda her biber gazı kullanıldığında bana gelen soru: “Bu gaz atmosfere ve ozon tabakasına zarar verir mi?”
Bilim insanı olarak sorun çözmeye odaklıyım. Atmosfer bilimcisi olmamın yanı sıra, bir Afet ve Acil Durum Yönetimi uzmanı olarak yaşadığımız krizin nasıl çözülmesi gerektiğine yönelik çok düşündüm ve yazdım. Ama eski köye yeni âdet getirmek çok zor ve herkes ezberinde ne varsa onunla yetinmeyi tercih ediyor. Sonuçta, biberli hava durumu hakkındaki sorulara cevap vereceğim: “Biber gazının günlük hava durumuna etkisini yazın.” “Biber gazının havaya ve insana etkisi, rüzgarın rolü nedir?” “Yağmur, biber gazının etkisini artırır mı?” “Bu ekosistemde gazdan etkilenen kurdu kuşu yazın.” “Biber gazının aşırı kullanımının atmosfere ve ozon tabakasına etkisi ne?” “Gazlı dumanlı, ara ara sağanak geçişli havayı yazın.” “Özgürce alınan bir hava ve içilen bir yudum su...” “Biber gazı ne kadar havada kalır?” “Biber gazının atmosfere, toprağa, bitki ve hayvanlara etkisi...” “Yüksek basınçlı suni yağış ve bol gaz bulutu bu senaryoyu bozar mı?”...
Biber gazı üreticilerine göre: “Yüksek yoğunluklu ve anında tesirli, zehirsiz, yanmaz, ozon tabakasına zarar vermez, kullanımı hızlı, pratik ve kolay, ucuz, yasal, sağlığa ve çevreye zararı yok...”Biber gazı Antik Japonya’da ceza olarak suçlunun yüzüne atılırdı
Amerika’da biber gazıyla ilaç piyasasını kontrol edip düzenleyen FDA (Food and Drug Association) yerine, hayvan, çevre ve tarımla ilgili ilaçları düzenleyen EPA (Environmental Protection Agency) çevreye zarar vermeden ayı kovmaya yarayan bir kimyasal madde olarak ilgilenmekteymiş. Özetle, şu an modern Amerika’da postacıların kullandığı fakat antik Japonya’da ceza olarak suçlunun yüzüne atılan ve Asya’da düşmanın üzerine torbayla atılan biberin gazı günümüzde çok revaçta...
Yaklaşık 100 yıl önce Amerikalı eczacı Wilbur Scoville kendi adıyla anılan biberlerin yakma ve acılık şiddeti ölçüsünü geliştirmiş. Tatlı dolmalık biberin acılığı sıfırken, saf doğal acı biber özü kapsikum ise 15 milyon Scoville ısı birimi (SHU) acılıktaymış. Kırmızı biberdeki kapsaisin, kapsikum içerisindeki sıcaklık ve acılığın esas kaynağıdır. Vücutta kuvvetli bir sıcaklık ve yanma duygusu oluşturur.Kırmızı biber organik tarımsal haşere ilacı olarak kullanılırken, daha kuvvetli olan Kırmızı Şili veya acı Arnavut biberi de biber gazı yapımında kullanılmakta. Bu nedenle 2 (bazen 3) milyonSHU şiddetindeki biber gazı spreyi, Oleoresin Capsicum ya da OC Spreyi olarak bilinmekte.
Kırmızı biber, tarımsal haşerelerden özellikle uçan böceklerin yapraklara, çiçek ve meyvelere zarar vermesini engelliyormuş. Kuşlar, tavşan, kedi, köpek ve ayılar üzerinde de etkili. Bununla birlikte kırmızı biber spreyi veya tozu hava, toprak ve suya önemli bir zarar vermezken arı gibi doğa dostu böcekleri de öldürüyormuş...Tazyikli suya biber konsantresi koymak tam bir Türk icadı
Şimdi bana “Biz kımıl zararlısı mıyız?” diye sormayın. OC olarak adlandırılan maddeyi yani Şili Biberi’ni içeren kapsüller 1960 yılında geliştirilmiş, sağlığa ve çevreye ve uzun vadeli etkisi yok diye kabul ediliyor. Burada anahtar kelime “uzun vade”. Yani kalabalıkları kontrol etmek için kısa vadede etkili olması tercih nedeni...
Biber gazının etken maddesi kapsaisin suda çözülmediği için çok miktarda su ve yağmur bile onun etkisini azaltamıyor. Fakat rüzgar, gazı dağıtarak havadaki yoğunluğunun ve dolayısıyla etkisinin azalmasına neden olabiliyor. Bununla birlikte, biber gazı (OC) spreyleri markadan markaya farklı olmak üzere içlerinde su, alkol, solventler, azot, karbondioksit, freon, vb. hidrokarbonlar içerebiliyor. Bu sera ve ozon tabakasını kemiren gazlar biber gazının spreyden boşalmasına yardımcı oluyor. 21 Kasım 2011 tarihli Scientific American dergisine göre bu kimyasalların bazıları yüksek dozda solunması halinde kalp, solunum ve nörolojik rahatsızlıklara neden olabildiği gibi kalp ritmi düzensizleşmesi ve ani ölüm gibi etkileri de olabilmekte...
Eğer doğruysa, tazyikli suyun içine biber konsantresi koyup sıkmak ise tam bir Türk icadı; bu iddianın dünyada başka bir örneğini bulamadım!