Beş kardeşin en genciydi Cass, hem de en güzeli. Üstelik kentin de en güzel kızıydı. Bu olağanüstü yaratık, yüzde elli Kızılderili kanı taşıyordu damarlarında. Uyumlu gözleri bir yılanınki gibi canlı ve vahşiydi. Cass öyle oynak bir alevdi ki, içinde durması mümkün olmayan bir kalıba sıkıştırılmış bir melek sanılabilirdi. Uzun, siyah, ipekten saçları da vücudu gibi fırıl fırıldı. Bazen bunalmış, bazen keyfi yerinde görünen Cass ile ya gökyüzünde olunurdu ya da yerin dibinde. Ona kaçıktır derler. Kimler mi? Hırçın ve titiz kişiler. Öyleleri zaten Cass'ı hiçbir zaman anlayamayacaklardır. Pezevenkler için ise o, düzülmeye yarayan bir makineydi ancak. Kaçık olup olmaması umurlarında değildi. Cass, dansı severdi, flörtü, erkekleri öpmeyi severdi. Ama salt ikisini, üçünü. Erkekler işi ileri götürünce de bacakları arasında bile olsa tüymeyi becerirdi. "Selam olsun pezevenklere" der gibi.
Ablaları, güzelliğinden yararlanmamak ve aklını yeterince kullanmamakla suçluyorlardı onu. Ama Cass, akıllı olduğunca, vicdan sahibiydi de. Resmi severdi, dansı, şarkıyı, çömlekçiliği severdi. Ve insanlar acı çekiyorsa, işleri kötüyse, Cass onlar için yürekten üzülürdü. Nedeniyse basitti. Çünkü Cass onlar için yürekten üzülürdü. Nedeniyse basitti. Çünkü Cass kimseye benzemezdi. Cass'ın pratik zekâsı yoktu. Ablaları onu, kendi adamlarının akıllarını başlarından alıyor ve bu yüzden onları yeterince sömüremiyorlar diye kıskanıyorlardı. Cass ise çirkinlerden hoşlanıyordu. Sözgelimi yakışıklı erkekleri canı çekmiyordu. "Karınları da boş, kafaları da" diyordu onlar için. "Güzel bir küçük burun, küçük kulaklar, giyim kuşam, sonra da başlarlar böbürlenmeye. Herşey yüzeyseldir, içleri boştur." İşte böyleydi Cass. Delilikle burun burunaydı. Böyle olduğu için de onun deliliğine inanmıştı herkes. (...)
Charles Bukowski, Kentin En Güzel Kızı
1 Mayıs 2000 tarihinde Amma Hikâye adlı programda okundu.
Kapanış
Açık Radyo Yayınımız Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından 1 Mayıs 2000 tarihinde 'Amma Hikâye' adlı programın 3984 no'lu kanunun 4-D bendinde belirlenen "Genel ahlak, toplum huzuru ve Türk aile yapısına uygun olmak" ilkesinin ihlâli gerekçesiyle ve Danıştay kararı üzerine 15 gün süreyle geçici olarak durdurulmuştur.
Şimdi değerli bestecimiz Hasan Ersel'in eserine kulak verelim: 'John Cage'in '4 Dakika 33 Saniye' Adlı Yapıtı Üzerine'. Sessizliği icra eden, Açık Radyo.
15 Ocak 2002
Açık Radyo 15 Gün Kapalı
Açık Radyo, Eylül 2000'de Göksenin Göksel tarafından hazırlanan 'Amma Hikâye' programında, ABD'li edebiyatçı Charles Bukowski'nin 'Kasabanın En Güzel Kızı' adlı öyküsünü yayımladığı için Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından önceki akşam 15 gün süreyle kapatıldı. RTÜK, Açık Radyo'ya programda okunan öykü nedeniyle 'genel ahlak, toplum huzuru ve Türk aile yapısına aykırılık' gerekçesiyle 1,5 yıl önce 15 gün kapatma cezası vermişti. Bunun üzerine Ankara 9. İdare Mahkemesi'ne dava açan Açık Radyo'nun yürütmeyi durdurma talebi kabul edilmiş, daha sonra da mahkeme bilirkişi raporuna dayanarak Haziran 2001'de RTÜK'ün idari işlemini iptal etmişti.
Bilirkişi Raporu Öyküyü Akladı
Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Nevzat Toroslu, Prof. Dr. Bülent Çaplı ve Yrd. Doç. Dr. Nilap Çabuk'tan oluşan bilirkişi raporunda, öykünün Türk aile yapısıyla bir ilişkisinin olmadığı ve genel ahlaka aykırı nitelendirilemeyeceği belirtilmişti.
Bu kez RTÜK, temyiz istemiyle başvurduğu Danıştay'da idare mahkemesinin kararının iptalini ve yürütmenin durdurulmasını istedi. 'Yürütmeyi durdurma' kararı veren Danıştay, iptal istemini ise askıya aldı. Danıştay bu konudaki kararını ileri bir tarihte verecek.
Danıştay'ın askıya alma kararını 'verdikleri cezayı uygulamanın yolunu açtığı' yönünde yorumlayan RTÜK, önceki akşamdan itibaren Açık Radyo'yu 15 günlüğüne susturdu. Açık Radyo ise Danıştay'ın kararının durdurulması için Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'na başvurdu. Açık Radyo ayrıca, yargı süreci devam ederken kapatmayı içeren idari işlemi nedeniyle RTÜK'ü de mahkemeye verdi.
Evrim Altuğ
Radikal Gazetesi
16 Ocak 2002
Bilirkişi Raporu
...III. Charles Bukowski tarafından yazılan ve Naim Tirali tarafından Türkçe'ye çevrilen 'Kentin En Güzel Kızı' adlı 10 sahifeden ibaret öyküde, bir genç kızın kendisini intihara sürükleyen yaşamından bazı kesitler yansıtılmaktadır. Her ne kadar öyküde cinsellikle ilgili bazı sözcükler yer almakta ise de, bunlar öyküyü okuyan veya dinleyenlerde cinsel duyguları harekete geçirmek amacına değil, genç bir kızı intihara sürükleyen, yaşamın cinsel ilişkiler yönünü ortaya koymak amacına yöneliktir. Dolayısıyla söz konusu öyküyü hiçbir anlamı ile genel ahlaka aykırı olarak nitelendirmek mümkün değildir. Saygıyla sunulur.
Ankara 9. İdare Mahkemesi'ne Verilen Bilirkişi Raporundan
Dosya No: 2000/1248 Esas
24 Ocak 2001
Ayılana Gazoz Bayılana Limon
...Ben söyleyeyim mi Açık Radyo'yu nasıl düzenli dinlemeye başladığımı? Tabii daha önce de farkındaydım Açık Radyo'nun, arada bir rastlıyordum, ilgileniyordum falan ama pek radyo dinleme alışkanlığım yoktu. Sonra bir noktada Bukowski'nin "müstehcen" hikâyesi meselesi oldu. Bukowski'nin radyoda okunan bir hikâyesi "müstehcen yayın" telakki edilerek Açık Radyo kapatıldı ve 15 gün kapalı kaldı. Bu süreden sonra, tam Radyo yeniden yayına başlarken, hatırlıyorum, arabadaydım ve saat gece yarısı 12'di. Gece yarısı, 15 gün kapalı kaldıktan sonra cezası bitip açılıyordu Açık Radyo ve ben de tesadüfen o açılışa rastladım. Önce koridordan, stüdyodan sesler gelmeye başladı, sonra bir müzik başladı: Bir Roman havası, sözleri "bayılana limon, ayılana gazoz"... Normal olarak böyle bir açılışta ne beklersiniz? Ağır bir mağduriyet söylemi, medya üzerindeki baskılarla ilgili bir sürü basmakalıp laf, vs.. Onun yerine "bayılana limon, ayılana gazoz"u duyunca, o noktada "ben bu radyoyu dinleyeceğim" diye karar verdim. O açılıştan daha ciddi bir meydan okuma olamazdı doğrusu. "Bunlar hem ciddi bir iş yapıyorlar, hem de bunu kendilerini ciddiye almadan yapıyorlar" diye düşündüm. Bir de, "helal olsun, bunlara kurşun işlemez" diye düşündüm. Doğrusu çok güvenim vardır Açık Radyo'ya, onun ne olursa olsun kendisi olarak kalabileceğine...
Ayşe Buğra
Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını 2006
Sessiz 15 Günün Ardından
"Evet nerede kalmıştık?"
Oynamaya geldik, oynamaya
Düğünlerde göbek atmaya.
Limoncu derler adıma
Kimseler gelemez yanıma
Gazozcu derler adıma
Kimseler gelemez yanıma
Ayılana gazoz
Bayılana limon
Ayılana gazozu da
Bayılana limon
Oooooooooh..
29 Ocak 2002
Yeni Bir Bilirkişi Heyeti
Kapatma cezasının uygulanmasından 1 yıl iki ay sonra Danıştay 10. Dairesi, "Toplum huzuru ve Türk aile yapısı" yönünden konunun uzmanı yeni bir bilirkişi heyetince değerlendirilmesi gerekçesiyle 9. İdare Mahkemesi'nin kararını bozdu ve yeniden bir karar verilmek üzere mahkemeye gönderdi. 9. İdare Mahkemesi uyuşmazlığın çözümü için yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verdi.
Dava Dosyası Kayıtlarından
Danıştay'ın Belirlediği Yeni Bilirkişi Heyetinin Raporundan…
...nereden bakılırsa bakılsın her toplumun, özellikle Türk toplumunun genel ahlak anlayışına aykırıdır. Bu deyimleri hiç kimse kendi aile ortamında kullanmaz, kullanamaz, daha doğrusu kullanmamalıdır. Ayrıca kamusal alanda (herkesin bulunduğu, kullandığı alanlar), okul, hastane, sokak, cadde, resmi yerlerde bu deyimler kullanılamaz. Kullanıldığında en hafif deyimle etrafımızdaki insanlar tarafından normal karşılanamaz, aşağılanır, kötümsenir ve uyarılırız. Çünkü; asgari düzeyde toplumsal birlikteliğimizin artık kuralları (kamunun mahrumiyeti, kamunun huzuru, esenliği) ihlal edilmiştir... Ahlâkın bittiği yerde hukuk ne yapsın, polis ne yapsın... Aksi halde anarşi (kuralsızlık) ya da anomi (sic.) bir toplumsal ortam doğar, ki bu toplumsal tefessüh (kokuşma), toplumsal çürüme ve parçalanmayı getirir...
Ankara 9. İdare Mahkemesi'ne Verilen Bilirkişi Raporundan
Konu: 2003/1661 Esas Numaralı Dosya
25 Mart 2005.
Mahkeme Kararı
Bilirkişi raporu Mahkemece hükme esas alınacak nitelikte görülmüştür... Açıklanan nedenlerle, davanın reddine... 06.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C. Ankara 9. İdare Mahkemesi
Esas No: 2003/1661
Karar No: 2005/914
6 Ekim 2005
(...) İyice bozulmuştum ki, barmen benimle konuşmak gereğini duydu:
"Sevgiliniz konusunda çok üzgünüm."
"Ne?"
"Gerçekten üzgünüm. Haberiniz yok mu yoksa?"
"Hayır."
"Canına kıydı. Dün gömüldü."
"Gömüldü mü?"
Ben de gelecek diye yolunu gözlüyordum. Böyle bir şeyi nasıl yapabilirdi?
"Ablaları herşeyiyle uğraştılar."
"Canına kıyma?... Nasıl kıymış canına, sorabilir miyim?"
"Boğazını kesmiş."
"Anladım. İçki ver bana."
Kapanışa dek kafayı çektim. Ah Cass, beş kızkardeşin en güzeli, kentin en güzel kızı... Külüstür arabamla eve dönmeyi becermiştim. Ve uzun düşüncelere daldım. Bana "Hayır" dediği vakit, susmak yerine üstelemeliydim. Benimle yaşamasını istemem onu çok etkilemişti. Bundan emindim. Bu konuda çok çekingen, çok soğuk ve uyuşuk davranmıştım. Gebersem yeriydi. Ölümü de bana iyi bir cezaydı. Köpek herifin biriydim ben. Üstelik bir de böyle diyerek, suçsuz köpekleri aşağılıyordum. Kalktım, bir şişe şarap bulup çıkardım ve hayvanlar gibi içtim. Dünyanın en güzel kızı Cass ölmüştü, hem de daha yirmi yaşındayken.
Sokakta klâksonlar çalıyordu. Herifler dibine dek basmakla yetinmiyorlar, üsteliyorlardı da. Şişeyi kaptığım gibi fırlattım ve var gücümle bağırdım:
"Kesin lan orospu çocukları!"
Gece ağır ağır çöküyordu. Vakit sanki çok geçmiş gibi geldi bana.[i]
Charles Bukowski, Kentin En Güzel Kızı
Program: Amma Hikâye; Yayın Tarihi: 1 Mayıs 2000 .
. Açık Radyo .