Aklıma Gelenler – 29

-
Aa
+
a
a
a

Tuluyhan UĞURLU’nun Nemrut dağı eteklerindeki konseri ile ilgili haberi izledim CNN Türk’te. Çaldığı bestelerini dinledim. Bir parçasının içinde “İstiklal Marşı” melodisi, ötekisinde “Mehter Marşi” melodisi vardı.

 

Evet, bestecilerin eserlerinde bilinen ezgileri kullanma tekniği zaman zaman uygulanan bir yöntem. Örneğin, Puccini’nin “Madame Butterfly” operasında “Amerikan Milli Marşı” ezgisini kullanmasının belirli bir anlamı vardır. Bir Amerikan askeri, bir Japon kızı ile bir aşk yaşamış ancak onu unutmuştur. Bu ezginin olayın dramatik yapı ile bir bağlantısı vardır.

 

Ancak, Nemrut dağı ve ilgili mitosun “İstiklal Marşı” ve “Mehter Marşı” ezgileriyle ne tür bir dramatik bağı vardır, bunu anlayabilmiş değilim. Sayın Uğurlu’nun biri Cumhuriyet dönemine, öbürü Osmanlı dönemine ait iki farklı ezgiyi iki ayrı parçada kullanmasını Nemrut Dağı Efsanesi ile ilişkilendirme boyutunda zorlandığımı söylemek isterim. Eğer besteci, Cumhuriyet’in kuruluşu ile ilgili bir eser yazmış olsaydı ve bu eserde “İstiklal Marşı” ezgisini kullanmış olsaydı bunu anlayabilirdim. Ya da Osmanlı dönemi ile ilgili bir eser yazmış olsaydı ve “Mehter Marşı”

 Nemrut: Milattan önce birinci yüzyıla ait kalıntılar

ezgisini kullanmış olsaydı bunu du anlayabilirdim. Ama bu iki ezgiyi Nemrut ağına ithaf ettiğini söylediği bir eserde kullanmasını anlamak pek mümkün değil.

 

Sezgilerim bana, Tuluyhan’ın Nemrut dağında piyano başında çaldıklarının tamamen doğaçlama olduğunu ve bir notasının dahi yazılmış olmadığını söyledi. Umarım yanılıyorumdur.

 

Bu satırları okuyanlar, benim Tuluyhan’a karşı olduğumu ya da onu kıskandığımı düşünmesinler. Ortada kişisel hiçbir unsur yoktur.

 

Ancak, basınımız müzik konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı için, bazı kişileri olduklarından daha da önemli bir vizyona sahipmiş gibi topluma sunabiliyorlar.

 

Tuluyhan’ın Nemrut’ta bir piyano konseri vermesi elbette önemli bir olaydır. Ayrıca, Tuluyhan’ın Atatürkçü kişiliğine de denecek bir şey yok. Ancak Tuluyhan gördüğüm kadarıyla bir yanıyla da Osmanlı’ya da yakın durmaktadır. Hatta, bazı radikal TV kanallarında da sohbetlere katılabilmektedir. Farklı bir çizgide olduğunu ispat etme çabası, biraz da burnunu yukarı kaldırmış olmasının kendisine neler kazandırıp kaybettireceğini iyice bir tartması gerektiğini düşünüyorum.