Eraslan Sağlam: Açık Dergi’nin bu akşamki konuğu Ömer Madra. Hoş geldiniz Ömer Bey.
Ömer Madra: Hoş bulduk, merhaba.
ES: Sizi Açık Dergi’de son derece hayırlı bir vesileyle ağırlıyoruz. Açık Radyo Kitapları’nın birincisi, Acayip Havalar çıktı. Bu konuda neler söylemek istersiniz Açık Dergi dinleyicilerine?
ÖM Küresel iklim değişikliği ile ilgili literatürü tararken Kate Evans’ın bu kitabına rastladık ve Orhan Pamuk’a da bir gönderme yapacak olursak biraz hayatımız değişti. Kate Evans, “İngiltere’de Bath’da, şehir dışında sık çalılar arasında yaşayan, çevreci bir karikatürist” olarak tanımlıyor kendisini. “İki şey yaparak zamanımı geçiriyorum, bir tanesi ‘ne olacak bu kâinatın hali?’diye düşünüp sıkıntılar çekerek, ikincisi de dünya nüfusuna katkıda bulunarak” diyor. Çok hoş bir hanım ve kitabı da, en azından benim gördüğüm kadarıyla, ilk küresel ısınma çizgi romanı. Kitabı gördükten sonra hemen yazışmaya karar verdik, çünkü olağanüstü bir özelliği var bu kitabın, son derece iyi çizilmiş, çok komik, çok duyarlı, çok trajik boyutları da olan ve “biz kimiz, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz?” sorusunu soran, bütün dünyayı tehdit eden en büyük iklim krizinin bütün boyutlarıyla kavranmasını sağlayan çok basit çizimlerle yapılmış bir kitap, ama bir çocuk kitabı değil ve insanı can evinden vuruyor. Kate Evans İngiltere’nin tanınmış ve başarılı karikatüristlerinden biriymiş, ben daha önce duymamıştım itiraf edeyim ki. Yalnız Britanya’nın değil, bütün dünyanın en önemli çizerlerinden biri olan ve Guardian'da da çizen Steve Bell’in söylediğine göre, dünyanın en iyi çizerlerinden biridir Kate Evans ve nihayet böyle bir bomba ile ortaya çıktı. Çok başarılı bir çizer olması işin bir yönü, ikinci yönü de duruma olağanüstü vâkıf olması. Bu konuda çok sayıda atlaslar, cilt cilt ağır kitaplar okumaya çalıştım, bir kaç tane olağanüstü berraklıkla yazılmış kitap dışında, genellikle zor, kolay okunmayan, son derece karmaşık bir konuyu, yine karmaşık bir şekilde izah eden kitaplar var. Bu kitap ise, bilimsel gerçeklikleri tamamen doğru ve son verileri içerecek şekilde, üstelik de çok anlaşılabilir, bütün kitlelere, hepimize, çocuklara dahil rahatlıkla ulaştırabilecek bir netlikle yazılmış.
Oxford Üniversitesi’nden Prof. Maslen, ya da Britanya Meteoroloji Ofisi İklim Araştırmaları Enstitüsü’den Chris Jones gibi, kitabı okuyan hemen herkes, aktivistler de dahil olmak üzere, kitabın konuyu son derece ciddi bir şekilde ele alarak, iyi araştırılmış, bilimsel olarak konuya son derece vâkıf, üstelik de kolay anlaşılabilir ve çok, eğlenceli bir şekilde yazılmış olduğunu söylüyorlar. Çok değerli bir kitapla açılışımızı yaptık diyebiliriz, Açık Radyo Kitapları övünebiceğimiz bir eserle ortaya çıktı diyebiliriz.
ES: Kitap için yazdığınız önsöze baktığımızda, kitabın bir de “kullanma klavuzu” ile birlikte verildiğini söylüyorsunuz. Bu kullanma kılavuzu nedir?
ÖM: Kullanma kılavuzu bir metafor; kitabın adı Acayip Havalar, Nazım Hikmet’in ünlü şiirinden esinlenerek böyle dedik. Kitabın İngilizce adı Funny Weather’dı, tam çevirisi aslında, ‘tuhaf havalar’, ‘acayip havalar’ anlamına geliyor. Kitabı çeviren de Özlem Dalkıran. “Havalar da bir acayip” denir ya, tam da o durumun içinde olduğumuz bir zamanda çıkarıyoruz kitabı. Kitabın alt başlığı da İklim Değişikliği ya da Küresel Isınma Hakkında Bilmek İstemediğiniz, ama Muhtemelen Öğrenmek Zorunda Olduğunuz Her Şey. Gerçekten de çağın en önemli gerçeklerinden biri olan iklim değişikliğinden söz ediyoruz, o kadar tatsız ki. “Dünya ısınıyor”, vs. radyoda ve başka her yerde durmadan konuştuğumuz şeyler bunlar, genellikle çok darda kalmadıkça “duymasak daha iyi olacak” diye düşündüğümüz ve bir çeşit inkâra saptığımız bir konu; çünkü pek çok fedakârlık yapmak zorundayız. Kitabın orijinal önsözünü yazan, ünlü gazeteci, yazar ve öğretim üyesi George Monbiot’nun da dediği gibi, nasıl oluyor da bu dünyanın en büyük sorunu olan küresel iklim değişikliğini, bu inkâr dalgası yüzünden bir türlü kabul etmiyoruz. “Yok ya bize bir şey olmaz abi” mantığı da var tabii. Ayrıca bu işten zarar edecek olan, çok uluslu, dev enerji, petrol, ve otomotiv şirketleri de aleyhte propaganda yapıyorlar; “küresel ısınma yoktur, küresel iklim değişikliği filan olmuyor, zaten bu çevrimseldir, sonra tekrar soğuyacaktır, bunda da insanın hiç payı yoktur” türünden, çok büyük ölçüde zaman kaybetmemize yol açan açıklamalar yapıyorlar. Hayatta en çok ihtiyacımız olan şey zaman şu anda, en çok sıkıntısını duyduğumuz şey zaman. Dünyanın bütün tayin edici önemdeki iklimbilimcileri, bu işe ömürlerini vermiş iklimbilimcileri, diyorlar ki; “hükümetler ve hükümetler arası kuruluşlar düzeyinde tedbir almazsak belki de en fazla 10 yılımız var, çünkü 10 yıldan sonra başka bir gezegenden bahsediyor olacağız, artık önü alınamaz, kontrolden çıkmış bir iklim faciasıyla karşılaşacağımızı söylüyorlar. Benim önsözümde, Monbiot’dan esinlenerek söylediğim gibi, herkes aktivist olmak zorunda. Bu işi sonuna kadar kovalamak zorundayız. Türkiye’de de hükümeti kovalamalıyız, özellikle seçim döneminde kovalamak zorundayız, seçimden sonra da meclis koridorlarında, genel kurul salonunda kovalamak zorundayız. Kyoto Protokolü’nü imzalamaları için baskı yapmalıyız. Aslında Kyoto, doğru yönde atılmış küçük bir adım, esasen kafamızı değiştirmek zorundayız. Kate Evans da, olağanüstü hazıranmış kitabıyla bu konuda en iyi araçlardan birini veriyor.
George Monbiot kitabın önsözünde demiş ki;
Ben Kate’e uzun süredir ‘sen çok iyi bir karikatüristsin, ortaya çık da günlük gazetelerde filan çizimlerini görelim’ dedim, şimdi bakıyorum da, iyi ki yapmamış bunu, çünkü o zaman da bu kitabı çıkaramayacaktı, vaktini çok daha önemli bir şey yapmak için, bu harika kitabı yapmak için kullandı. Bu kitabı alıp okuması gerektiğini düşündüğünüz birisine verirseniz, bir kurtarıcı Kate Evans, diğeri de sizsiniz” diyor. Kate Evans da kitabının son sayfasında, “kendini kurtar” diyerek can simidini bize veriyor. Bütün olayları anlattıktan sonra, tek tek, nedir bu küresel ısınma, iklim değişikliği neden olur, her birimiz ne yapmalıyız, geri besleme mekanizmaları, tetikleme mekanizmaları nedir gibi korkunç şeyleri anlattıktan sonra, kitabın sonunda, benim de "iklim değişikliği ile mücadelede kullanma kılavuzu" dediğim şeyi söylüyor; “bu kitabı al, hayatını değiştirmek için kullan” diyor, “çünkü bundan sonra olacaklar senin şimdi ne yapacağına bağlı” diye de bitiriyor. Bundan daha önemli bir tavsiye olamaz.
Bana da hep soruyorlar; “peki şimdi ne olacak?” Seller olacak, orman yangınları olacak, buzullar eriyecek, sular yükselecek, bir sürü ada mültecileri ortaya çıkacak bunun sonucunda, bu mültecileri kabul etmek istemeyenler arasında savaşlar, çatışmalar çıkacak. Milyonlarca ve milyarlarca insanın hayatının tehlikede olacağını biliyoruz. Ona mukabil, bizim bunun karşısında durabilmemizin tek yolu, bu zihniyeti değiştirebileceğimiz bir mekanizmayı kurmak.
ES: Kitabın sonunda, bireysel olarak yıllık karbon üretimimizi hesaplamaya yönelik çok basit bir formül var. Bundan söz eder misiniz biraz?
ÖM: Bu sene de kış olmadan kışı geçirdik. Bütün dünyada da artık kuraklık yüzünden endişeleniyor. Asıl gerçek, aslında her birimizin, karbon saçan makineler olduğumuz. Herkesin küresel karbon ayak izini tespit etmesi lazım, “bu gezegene biz ne kadar zarar veriyoruz birey olarak?” diye düşünmemiz gerek. Araba kullanarak, uçaklara binerek, evlerimizi ısıtarak, klimalarla soğutarak, buzdolabı, televizyon, bilgisayar, printer, vs. kullanarak bunu yapıyoruz ve yapmaya devam etmekteyiz. Bu çok önemli bir nokta, bu yüzden her birimizin enerji tasarrufu, karbon tasarrufu yapmamız gerekiyor. Kate Evans da Acayip Havalar kitabında, “bir yılda ne kadar karbon kirliliği yaratıyorsun?” sorusunu soruyor ve bir sayfada şöyle özetliyor durumu; “Bir hesap makinesi alın yanınıza, bir kâğıt-kalem kapın, bir tane de silgi –çünkü bazı şeyleri düzelteceksiniz” diyor. Sonra da, “Herkesin, bu dünyada yaşayan her insanın tek başına bu dünyaya neye mal olduğunu, nasıl bir ayak izi bıraktığını, karbondioksit başta olmak üzere eşdeğer gazları, sera gazları saçtığını ve bunu azaltmak için yapacaklarını hesap etmesi lazım. Mesela evde yakıt faturalarına bak ve aşağıdakilere göre hesapla” diyor. Doğalgazı şununla çarp, kömür yakıyorsan şununla çarpacaksın, mazot kullanıyorsan bununla, ne kadar karbondioksit saçtığını, ev ahalisinden biri olarak, adam başına hepsini hesaplayıp kilo ile çarpıyorsun ve ne kadar karbondioksit attığını buluyorsun. Odun yakıyorsan, odun sobası kullanıyorsan, vs. durum değişiyor. Ondan sonra seyahate geçiyor, araba ile gidiyorsan, kaç litrelik motor kullanıyorsun, onu şu katsayı ile çarpıyorsun, benzin mi dizel mi kullanıyorsun vs. bakıp ne kadar karbondioksit ürettiğini hesaplıyorsun. Toplamı da arabayı kullanan kişi sayısına bölüyorsun tabii. “1,5 kişinin kullandığı söyleniyor ortalama olarak bir arabayı, ben hayatımda hiç 1,5 kişi görmedim” diyor George Monbiot, ama öyle ve toplu taşıma kullanıyorsan arada onunla da kaç kilometre kat ettiğini buluyorsun, trenle gidiyorsan onu 0,1’le çarpıyorsun, otobüs veya metro ya da raylı sistem kullanıyorsan, şehirlerarası otobüs kullanıyorsan, vs. hepsinin bir hesabı var. Deniz seyahatlerini de buna katıyorsun, feribota biniyorsan, deniz otobüsüne biniyorsan, gemi yolculuğunda denizde geçen günleri de 230’la çarpıyorsun mesela, uzun yolculuklara çıkmışsan, ‘aşk gemisi’ ile gitmişsen filan değişiyor. “Aslında insanlar uçmak için doğmamışlardır” diyor, ama buradan Ankara’ya ya da New York’a, Avrupa’ya, Paris’e ya da Maldiv adalarına gidiş-dönüş, onları da hesaplıyorsun. Sonra geçiyorsun hayatının en çok karbon ürettiğin üçüncü bölümüne; alışverişte, tüketim ekonomisindeki yerini sağlamlaştırmak için neler yapıyorsun? “Arabam var” diyene bir de artı 555 kilogram karbondioksit ekliyorsun. Sonra da başlıyorsun eşya hesabını yapmaya; ne kadar, “mümkün olduğunca ikinci el eşya almaya çalışan bir hayat tarzım var” diyorsan +600 kilogram karbondioksit koyuyorsun. Ya da “ihtiyacım olduğunda bir şeyler alırım” diyenlerdensen +2000 kilogram karbondioksit ekliyorsun, ya da “alışveriş yapmaya bayılırım” diyorsan o zaman da 3000 kilogram ekliyorsun bütün bu hesaba. Ondan sonra da gıdaya bakıyorsun; “et yerim” diyenler çok yüksek, çünkü et de pahalı ve çok karbondioksit veren bir şey, ya da tüm meyva ve sebzemi kendim yetiştiririm dersen 0 ekliyorsun karbondioksit olarak. Böyle gidiyor ve ortalama bir yılda ne kadar karbon kirliliği yarattığını hesaplıyorsun. Karbon ayak izinin az, düşük, hafif bir ayak izi mi, yoksa gezegenin üzerinde lap lap kingkong gibi basan bir ayak izi mi olduğunu hesaplıyorsun ve bunu değiştiriyorsun. İşte bu gibi kitapların böyle bir faydası var insana. Çok eğlenceli, ama aynı zamanda da kendi içimizde yatan bir enerji canavarını, karbon canavarını ortaya çıkartmaya yol açan bir kitap.
ES: Bu son söylediklerinizi kitabın sonunda bulup, karbon ayak izinizi hesaplamanız mümkün. Çok teşekkür ederiz misafirimiz olduğunuz için.
ÖM: Açık Radyo Kitapları’nın ilki olan, Kate Evans’ın yazdığı, Özlem Dalkıran’ın Türkçe’ye çevirdiği, Acayip Havalar, İklim Değişikliği Hakkında Bilmek İstemediğiniz Ama Muhtemelen Öğrenmek Zorunda Olduğunuz Her Şey hakkında konuşma fırsatı bulduğum için çok keyifliyim ben de.
(15 Haziran 2007 tarihinde Açık Radyo’da Açık Dergi programında yayınlanmıştır.)