Antroposen Sohbetler'de Utku Perktaş, Açık Bilinç programının yapımcısı Güven Güzeldere ile yapay zekanın hayatımıza girmesiyle birlikte nasıl bir süreçten geçildiğine dair soruları cevaplamaya çalışıyor.
Antroposen Sohbetler’in bu bölümünde, iklim değişimi ve biyoçeşitlilik krizi gibi konuların dışına çıkarak, insanın zihinsel evrimi ve yapay zekanın bu süreçteki rolünü ele aldık. Sanayi Devrimi ile başlayan hızlı değişimlerin, insan düşünce biçimini ve bilincini nasıl etkilediğini tartıştık. Özellikle yapay zekanın günümüzdeki etkilerini ve gelecekte bizleri nelerin beklediğini, Açık Bilinç programının yapımcısı ve bilişsel bilimci Güven Güzeldere ile konuştuk.
Satırbaşları:
- Sanayi Devrimi sonrasında insanın zihinsel yapısında ve düşünme biçiminde önemli değişimler meydana geldi.
- Yapay zeka, günümüzde insan hayatının ayrılmaz bir parçası haline geldi ve bu hızlı evrim sürecinde önemli bir rol oynuyor.
- Bilişsel bilimler ve zihin felsefesi, insan bilincini ve düşünce süreçlerini anlamada önemli katkılar sağladı.
- Bilgi kavramı, günümüzde sosyal medya ve dijital platformlar aracılığıyla hızla evrimleşiyor.
- Sanayi Devrimi sonrası artan tüketim alışkanlıkları, gezegenin ekosistemine ciddi etkilerde bulundu.
- Yapay zeka sistemlerinin bilgi üretimindeki rolü ve gelecekte karşılaşacağımız olası sorunlar üzerine düşünmemiz gerekiyor.
Utku Perktaş: Merhabalar, iyi akşamlar herkese. Antroposen Sohbetler’e hoş geldiniz, ben Utku Perktaş. Bugün programda iklim krizinden, biyoçeşitlilikten farklı bir konu ele almaya çalışacağız. Sanayi Devrimi sonrasında insanın zihinsel yapısında, düşünme biçiminde, bilinçte, esasında bu anlamda baktığımızda insan beyninde nasıl değişimler oldu, bunların üzerinde durmaya çalışacağım. Biraz önemsediğim bir konu çünkü şu ara yapay zeka hayatımıza çok girdi ve bu süreç çok hızlı evrimleşmeye başladı. Sanayi Devrimi dediğimiz şey, bundan yaklaşık 150 yıl önceye gitmek gibi bir şey ve o 150 yıllık süreçte gezegende insan kendi evrimsel sürecinde görmediği bir hızla bir takım şeylere maruz kaldı. Bu da zannediyorum, bizleri belli ölçüde yani insan evladını belli ölçüde etkiliyor.
Çok kıymetli bir konuğum var. Yine Açık Radyo ailesinden bugünkü konuğum ve ben de kendisinin programına konuk olmuştum. Açık Bilinç'in yapımcısı, çok değerli Güven Güzeldere ile beraberim bugün. Güven Bey öncelikle bir hoş geldiniz demek istiyorum size. Nasılsınız?
Güven Güzeldere: Hoş bulduk, merhabalar. Çok teşekkürler, iyiyim.
U.P.: Eksik olmayın vakit ayırdığınız için. Şimdi Güven Güzeldere'yi kısaca tanıtmak istiyorum ki Açık Radyo dinleyicileri kesinlikle tanıyordur ve ben de uzun zamandır takip ediyorum esasında. Güven Bey, bilişsel bilimci ve zihin ve bilim felsefecisi. Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği'nde tamamlanmış, yüksek lisans derecelerini ise ABD'de Indiana Üniversitesi Bilgisayar Bilimi ve Felsefe bölümlerinde bitirmiş. Doktorasını Stanford Üniversitesi'nde Felsefe ve Sembolik Sistemler’den alıntı yapmış. Xerox, Palo Alto Araştırma Merkezi'nin Akıllı Sistemler Laboratuvarı’nda araştırmacı olarak çalışmış. 1997'den bu yana, önce Duke Üniversitesi, ardından da Harvard Üniversitesi'nde felsefe, psikoloji ve bilişsel nörobilim alanlarında öğretim üyesi olarak görev yapmış. Ziyaretçi öğretim üyesi olarak da Boğaziçi ve Viyana Üniversitelerinde ders vermiş. Kendisinin bilişsel bilimler, nörobilim, yapay zeka ve felsefe alanlarında yayınlanmış pek çok makalesi ve derlenmiş kitapları var. Halen insanlar ve hayvanlarda bilinç sorunu ve yapay zekanın tarihçesi konuları üzerine iki kitap çalışmasını sürdürmekte. 2012'den bu yana da Açık Radyo'da Açık Bilinç başlıklı haftalık popüler bilim ve felsefe programını hazırlayıp sunuyor. Zaten bunu Açık Radyo ailesinden dinleyicilerimiz yakından biliyorlardır. Oldukça dolu bir özgeçmişi var esasında ve bu konuları konuşmak için de en doğru kişi olduğuna inanıyorum ben Güven Bey’in. Güven Bey de eksik olmasın bu davetimi kabul etti. Tekrardan teşekkür ediyorum bu girişten sonra. Güven Bey öncelikle nasılsınız diye sormak istiyorum. Ne var ne yok?
G.G.: Teşekkürler. Ben asıl nazik davetiniz için teşekkür ederim.
U.P.: Çok sağ olun. Yavaş yavaş geçebiliriz konuya esasında ama yayın öncesinde de biraz konuştuk; Sanayi Devrimi sonrasında hayat, gezegen çok hızlı değişmeye başladı ve algı sistemlerimiz, düşünme biçimimiz de öyle. Yani esasında bu anlamda beynimiz nasıl değişti? Bunu bir süre okumak istedim, biraz üzerine düştüm ama bu anlamda nörobilimci değilim ya da sizin gibi bir arka planım da yok benim geçmişimde. Dolaysıyla da takıldığım yerler oldu ama bunu hep konu etmek istiyordum programa. Çünkü bugün gezegende yaşadığımız birçok problemin de esasında bizim yaşam biçimimiz ile alakalı olduğunu düşünüyorum ve etkilendiğini düşünüyorum. Özellikle toplu yaşama geçtikten sonra Sanayi Devrimi’ni de dikkate alacak olursak, bambaşka bir şey bu. Çünkü ateşi bulduktan sonra herhalde en önemli buluş, buhar makinasının icadıydı ve her şey çok hızlı değişmeye başladı. Bir de şimdi yapay zeka tabii ki hayatımızın önemli parçası oldu. Yani hepimiz belli ölçüde kullanıyoruz ve daha da çok kullanacak gibiyiz. Bu duruma nasıl bakıyorsunuz? Önce bunu sorarak başlayalım, sonra zannediyorum ki biraz doğaçlama olacak bugün programımız ama temel çatımız bu soru. Söz sizde, çok teşekkürler tekrar geldiğiniz için.
G.G.: Ben teşekkür ederim. Şimdi Sanayi Devrimi’nden bu yana 200 ila 300 sene filan geçmiş vaziyette. Yani ölçek itibariyle bakarsak, insan evriminin ölçeği çok daha geniş zaman dilimlerinde gerçekleşiyor bildiğiniz gibi. Dolaysıyla bir anlamda çok hızlanmış bir süreç içindeyiz Sanayi Devrimi’nden bu yana. Son birkaç senede yapay zekanın, bu yeni akım yapay zeka dediğim büyük dalganın oluşmasıyla, bir akımın oluşmasıyla daha da hızlandı bu durum. Şimdi bu ikisini bir arada düşünmek gerekiyor. Yani insan evrimi, mutasyonlar ile gerçekleşen, beyindeki değişikliklerle gerçekleşen, bir noktada insanlar doğal dile sahip olmayan canlılar derken doğal dil kullanabilen canlılar haline geliyorlar. Fakat bu ne kadar uzun bir süreç pek bilinmiyor ama böyle. Yani üç beş yüzyıllık bir süreçten bahsetmiyoruz, çok daha uzun sürüyor. Dolaysıyla benim bildiğim kadarıyla Sanayi Devrimi’nden bu yana beynimiz bambaşka bir beyne döndü ancak biz de farklı canlılara dönüştük gibi bir şey de söz konusu değil ama şöyle bir şey söz konusu; bizim araç olarak kullandığımız şeyler çok gelişti. Buradaki herhalde en büyük dönemeç - Sanayi Devrimi’nden de epey önceye gideceğiz - yazının bulunmasıdır yani sembolik bir sistemin kullanılır hale gelmesi. Ondan önce de belki doğal dilin bulunması olabilir. Bunların hepsi bence insan zihnini genişleten ya da uzatan şeyler. İngilizce'de bu, ‘extended mind’ diye geçiyor.
Bu, bence de doğru yani bir tek beynimizin içinde olan biten ya da kafatasımızın içindeki süreçlerin ötesinde bir şeyleri yazarak, söyleyerek, dinleyerek, konuşarak, bitti gibi bir yeni yapay zeka sistemiyle soru-cevap olarak bambaşka işler yapar hale geldik. Bence en büyük değişiklik burada yani insanlarda. Yalnız biyolojik olarak bakarsak, 18. yüzyıl insanı ile 21. yüzyıl insanı arasında belki çok bir fark göremeyeceğiz ama tabii ki aslında kültürel olarak büyük farklar var ve bu farklar da bence bu geliştirdiğimiz teknolojilerin ne şekilde hayatımızı etkilediğinden kaynaklanıyor.
U.P.: Peki, bir de şunu merak ediyorum; yapay zeka hayatımıza girdi ama benim demek istediğim aslında şuydu - Sanayi Devrimi’nden sonra tüketimle alakalı ciddi olarak bir süreç geçiriyoruz yani kapitalizm de buna büyük ihtimalle öncülük ediyor ama tüketmekten kaçıyoruz ve tüketmek esasında bugünün en büyük problemi olarak karşımıza çıkıyor. Gezegeni en fazla sıkıştıran süreç bu, çok fazla şey tüketiyoruz. Bu tüketimi arttırdıkça da iklim krizi karşımıza çıkıyor, biyoçeşitlilik krizi karşımıza çıkıyor ve bunların da bize yansımaları oluyor. Örneğin, Koronavirüs bunlardan bir tanesiydi mesela. Yaşadığımız o süreçte bu tüketimle alakalı bir takım alışkanlıklarımızın ben ciddi olarak çok kısa bir zamanda değiştiğini düşünüyorum. Bu bizi farklı bir tür yapmıyor ama davranışsal olarak başka bir yöne doğru evriliyoruz ve bayağı bir bencil yaşıyoruz esasında. Doğada merkezde insan duruyor ve gidip başka bir canlının gözünden kendimize bakmak gibi bir durum da yok ve tükettikçe tüketiyoruz, aldıkça alıyoruz, yeni bir şey çıkıyor yine alıyoruz. Bunun aslında bizim algı sistemimizi belli ölçüde değiştirdiğini düşünüyorum çünkü herhalde Sanayi Devrimi öncesi böyle değildi benim anladığım kadarıyla, başka bir dünya vardı. Bunu aslında böyle bir çerçeve içerisinden sormaya çalıştım size ve bunun devamında mesela yapay zekanın bizim hayatımıza giriyor olması bizi nereye götürecek?
G.G.: Evet, tamam, çok haklısınız, bunlara katılıyorum yani insan aslında bütün biyolojinin içindeki bütün canlılarla kıyasladığımızda nispeten sonradan gelme, sonradan düşünen bir canlı ve insanlık tarihi aslında çok kısa bir tarih bütün biyolojik tarihe baktığımız zaman. Fakat dünyayı ele geçirmiş vaziyetteyiz, hatta dünyanın sonunu getirmeye doğru gidiyor gibi bir durumumuz var. Yani bu inanılmaz bir şey bir taraftan ve çok ironik de bir şey. Bütün canlılardan daha üstünüz, hakimiz diye geçiniyoruz ama yakında kendi suyumuzu tüketmemiz son derece muhtemel gözüküyor bana.
U.P.: Tabi. Yani diğer canlıları düşündüğümüz zaman insan kendi sonunu hazırlayan bir canlı. Hiç bir canlı kendi sonunu hazırlamıyor esasında ama biz bayağı bayağı kendi hırslarımız, bencilliğimiz ve bir şekilde de hakim olduğumuz süreçte kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Gezegen bizden çok büyük bir şekilde çıkış yolu bulacak ama o çıkış yolunu bulurken büyük ihtimalle bir eleme sürecine gireceğiz. O doğal seçilim, evrim programlarında da konuştuk sizinle ama o süreçten de zannediyorum biz olumsuz etkileneceğiz yani bizim gibi canlılar da olumsuz etkilenerek çıkacak. Şimdi bir de yapay zeka bizim hayatımızda inanılmaz bir şey.
Sanayi Devrimi ve Zihinsel Değişim
G.G.: Şimdi şöyle bir şey oldu onu da söyleyeyim; yapay zeka aslında bence milattan önceki zamanlardan beri insanların heveslendiği bir konuydu. Fakat 20. yüzyılda dijital bilgisayarların keşfedilmesiyle, bulunmasıyla ya da icat edilmesiyle daha başka bir hale büründü ve aslında bir anlamda yapay zeka sanki bir mühendislik projesiymiş gibi düşünülür oldu. Ancak öyle değil, bence çok daha büyük bir proje. Fakat yapay zekanın 1950'den itibaren dijital bilgisayarlarla ilk ortaya çıktığı zaman, o zamanki yapay zekanın öncülerinin fikri ‘otonom yapay zeka sistemleri’ yaratmak ve insanların yerine geçecek robot doktorları, robot askerleri, robot hakimleri vs. ortaya çıkarmaktı. Düşünüyorlardı ki bir robot doktor bir insan doktordan daha güvenilir bir doktor olabilir, kendimizi bunlara emanet edeceğiz. Şimdi bu olmadı, olması da çok zor. Çünkü bir insanın halinden anlayacak bir robot doktor yapmanız, inşa etmeniz için önce o robotun insan gibi bir bedene sahip olması lazım, insanların arasında bir hayat yaşıyor olması lazım, hayatın ne anlama geldiğini, ne kadar değerli olduğunu bilmesi lazım bence. Masaüstü bilgisayarlarla bu işler olmuyor. Nitekim yapay zeka bu verdiği sözleri tutmayınca ABD’de fonlar kesildi, yapay zekanın kışı denilen bir döneme girildi 1980'lerde. Böyle birkaç 10 yıl sürdü bu fakat o birkaç 10 yılın şöyle bir yan etkisi de oldu; yapay zeka ile işe başlayıp da sonra fon bulamadıklarından dolayı işsiz kalmış olan bilgisayarcılar, insan makine ara yüzü üstüne çalışmaya başladılar, bu İngilizce'de ‘Human computer interaction’ diye geçiyor. Ama her halükarda bilgisayar sistemlerinin insanlara nasıl en kolay şekilde yardımcı olacağı, yani bir araç olarak nasıl kullanılacağı konusunda çok ilerleme kaydedildi. Bu da bence işsiz kalan insanlar yüzünden olmuş bir şey. Bunun da bir parçası olarak bence bugün, 2000'li yani 21. yüzyıldan, 2011'den itibaren daha da ziyade 2020'den itibaren oldu yani son birkaç seneden bahsediyoruz. Böyle yeni bir akım, bir yapay zeka diyebileceğimiz bir başka paradigmaya girdik ve bu yeni akım yapay zeka artık otonom bir sistem olmaktan ziyade bir araç olarak çok etkileyici işler yapar hale geldi. İşte bir tanesi bu ChatGPT denilen sistem - hemen hemen herkes kullanıyor son zamanlarda. Halbuki ChatGPT ortaya çıkalı bir seneyi biraz geçti.
U.P.: Evet, çok yeni daha.
Bilişsel Bilim ve Zihin Felsefesi
G.G.: Oldum olası öteden beri var olan bir sistem değil ama sanki öteden beri var olmuş gibi. Yani bugün nesil doğduğunda, eline bir cep telefonu alan gençler cep telefonsuz bir hayatı düşünemiyorlar ise işte çok yakında bence ChatGPT’siz ya da yapay zeka sistemleri olmayan bir hayatı düşünemez hale geleceğiz. Yani çok akıllı ve etkileyici bir asistan olarak düşünürseniz de her bir şeyi sorabiliyorsunuz ve size doğal dil arayüzüyle cevap veriyor ama birtakım sorunları da var, bunlar da beni endişelendiriyor doğrusu. Şimdi tabii biraz hassas bir konu bu yeni çıkan teknolojiler hakkında burun kıvırmak ve ‘yok ya, ondan bir şey olmaz’ filan demek. Çünkü böyle diyenler genellikle sonra mahcup oluyorlar fakat en azından bu bilgisayar mimarisine baktığım zaman, var olan birtakım sorunların aşılamayacağından endişeleniyorum. Nedir bunlar mesela?
Bu sistemlerin neyi, niçin yaptığı, hangi adımda, ne sebeple şu hamlenin bulunduğunu bir türlü bilemiyoruz ve bunu sistemin kendisi de bize söyleyemiyor. Çünkü bu nöral ağlarla geliştirilen bu tür sistemlerin böyle bir uygulanabilirlik özelliği yok. Bu programın kendisini yazan programcılar da bunu bilemiyorlar makinanın bir sonraki adımında ne yapacağını. Ya da iyi kötü manipüle etmeyi beceriyorlar ama neyi niçin yaptığı pek bilinmiyor. Bir de, bu sistemler zaman zaman yanlış cevap veriyor, biliyorsunuz. Yani böyle bir güvenilirlik sorunları da var. Ne zaman yanlış cevap veriyor ya da neye göre veriyorlar? Bunu nasıl kurtarabiliriz? Onu da pek bilmiyoruz aslında. ChatGPT gibi sistemleri geliştiren insanlar sonuçta bunu bize pazarlamak için yapıyorlar yani burada büyük paralar dönüyor, milyarlarca dolardan bahsediyoruz. Diyorlar ki, ‘bir sonraki sürümde bu sorunları çözeceğiz, hiç merak etmeyin’. Şimdi belki de öyle olur ama ben gördüğüm kadarıyla - bu kaputun altında ne var diye de bakmaya çalışıyorum biraz - her şey de açık değil aslında. Bütün kodlara falan ulaşamıyoruz ama benim gördüğüm kadarıyla biraz şöyle bir şey söylüyorlar aslında; şimdi bir tane otomobil yaptınız diyelim, belli bir hızda gidebiliyor çünkü motorunun gücü vs. Sonra üç sene sonra bir sonraki modelde daha kuvvetli bir motor ürettiniz ve daha hızlı gidiyor araba. Yani sıfırdan 100 kilometreye 15 saniyede çıkarken, şimdi sekiz saniyede çıkıyor. Belki bir 10 sene sonra iki saniyede çıkar olacak ama bu otomobil hiçbir zaman bir uçağa dönüşmeyecek çünkü yapısı itibariyle otomobil olmaktan öte, yani yolda gitmekten öte bir şeye kadir değil. Bana bu yeni yapay zeka sistemleri de böyle olacakmış gibi geliyor.
Yani yeni sistemler daha etkileyici olabilir, daha hızlı cevap veriyor olabilir ama bir takım yanlışlar yapmaktan ya da neyi niye yaptığını söyleyememekten kurtulamayacak gibi geliyor bana. Öyleyse bu, ciddi bir kaygı unsuru oluyor. Kaygı unsuru olmasının da nedeni bence ChatGPT sepeti gibi sistemler çok yaygın ve giderek daha da yaygınlaşacak, bundan zaten kaçınmaya imkan yok. Yani üniversiteler mesela bu aralar sürekli böyle komisyonlar kuruyorlar ve öğrenciler acaba sınavları geçerlerse ne yapacağız, bunu nasıl anlarız falan diye anlamaya çalışıyorlar. Şimdi kimisi diyor ki, ‘yasaklayalım o zaman, kullanılmasın’. Bence buna imkan yok. Yani yeni bir teknoloji özellikle de işe yarayan bir teknoloji ise mutlaka bir şekilde kullanılacak ki mesela ChatGPT’nin programcılara, bilgisayar kodu yazanlara yardımcı olan ’copilot’ diye bir modülü var ve onu kullanan programcılar %50 daha hızlı yazıyorlarmış. Böyle olunca da, siz de bilirsiniz, mutlaka kullanmak isteyeceksiniz. Yani bence ‘hayır, yasak’ falan diyerek bu işi çözemeyiz. Ne yapmamız lazım? Hatta bu bir de insanlara faydalı olabilecek bir araç ise bunu yasaklamak da aslında çok acayip. Bence tam tersine kullanılmasını da cesaretlendirmek lazım insanları. Fakat bir yandan da istiyoruz ki doğru kullanılsın. Mesela, öğrenci sizin verdiğiniz sınavın cevabını size vermesin, faydalansın, daha iyi bir sınav yazabilsin. İşte bunları da konuşmak lazım fakat içinde zaman zaman yanlışlar barındıran ve neyi, ne yaptığını bir türlü bilemediğimiz bir sistem ile karşı karşıya isek ve bu sistem çok yaygınlaşırsa giderek bazı şeyleri de normal gibi kabul etmeye başlayacağız gibime geliyor. Yani evet, ‘yanlış olabilir’ diyeceğiz ve bu da sanki bir norm haline dönecek, bu iyi bir şey değil. Bu, bence bizi bilgi üretiminde vasatlaşmaya götürebilecek bir şey. Böyle ikili bir tarafı var yeni yapay zekanın. 10 sene sonra nereye varmış olur artık Allah bilir diyeyim yani bilmesi zor doğrusu.
Bilgi ve Enformasyonun Evrimi
U.P.: Evet, çok katılıyorum size. Ben burada şunu soracağım size ve bir yandan ne kadar süremiz kaldı diye de bakıyorum çünkü konuşmaya başlayınca zaman her zaman çok hızlı geçiyor, farkına varmıyoruz. Son olarak şöyle bir şey soracağım Güven Bey; bilgiden bahsettik ama bu gibi sistemler yani yapay zeka gibi sistemler sonuçta internet ortamında biriken bilgiyi kullanarak kendini geliştiriyor. Yaptığı yanlışlarla da aslında öğrenerek kendini geliştiriyor ve gerçekten sürekli böyle bir ivme var pozitif anlamda. Bilgi konusunda ne düşünüyorsunuz? Çünkü günümüzdeki bilgi algısı da değişti yani bilginin ne olduğunu da aslında çok bilmiyoruz. Sosyal medyada bir bilgi var, çeşitli bloglarda bir bilgi var, kitaplardaki bilgi var. Bunların hepsi çok kontrol edilen bilgiler de değil, akademik bir değerlendirmeden de geçmiyor. Sonuçta herkes bir şey biliyor şeklinde bir yere bir bilgi koyuyor ve bu bilgi aslında yapay zeka tarafından da kullanılıyor. Ben bir internet sitesi tasarlayabilir ve oraya bir takım şeyleri yazıp yazıp koyabilirim ve bunu kimse kontrol etmez. Ama sonuçta birisi Google’da aradığında ya da başka bir şeyde aradığında bu bilgiyi kullanmaya başlayabilir. Aynı şeyi yapay zeka da kullanacak ve ben bu dönemde bilginin de aslında biraz evrimleştiğini düşünüyorum. Dolaysıyla bilgiye güvenebileceğimiz bir durum aslında azalarak devam ediyor. Bir şey hızlı bir şekilde gelişirken, kullandığı verinin kalitesi de aşağı doğru düşüyor. Biraz önce söylediğim gibi, vasatlık gibi bilginin evrimi konusunda ne düşünüyorsunuz bu anlamda? Çünkü yapay zeka ve bilgi arasında çok ciddi bir ilişki var.
G.G.: Evet, ben de size katılıyorum. Hatta bilgi yerine belki ‘enformasyon’ demeliyiz ama eskisi gibi değil, doğru. ChatGPT gibi sistemlerde ne bulurlarsa dijitale çevrilmiş, internette hangi metni bulurlarsa ona dayanarak yaptıkları şeyleri yapıyorlar. Dolaysıyla şöyle bir sorun da var; biz çocukken ‘Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’ diye bir masal vardı - kötü kalpli bir üvey anne var, kraliçe ve galiba onun büyülü bir aynası vardı, ikide bir bu aynaya soruyordu, ‘Ayna ayna, söyle bana, benden güzeli var mı’ diye. Ayna da doğru ne ise onu söylüyordu bir şekilde yani ona inanıyorduk. ChatGPT gibi sistemler bu büyülü ayna gibi değiller, kesinlikle değiller. İnternette ne varsa onu tarayıp, özümseyip çok hızlı bir şekilde ona göre bir cevap veriyorlar. Yani biz internete yalan yanlış şeyler koyarsak, ChatGPT de bize yalan yanlış şeyler söylüyor. Ama sanki ChatGPT’yi böyle doğruyu söyleyen bir otoriteymiş gibi, kendi başına akıl üretebilen bir özneymiş gibi görmeye başlıyoruz ister istemez. O da bence insan eğilimleri ile ilgili bir şey yani ChatGPT’nin de pek suçu değil aslında, insanın suçu bir suç var ise. Yani mesela geçenlerde gazetede bir şey diyordu; ‘yerel seçimlerde İstanbul Belediyesini kazanması en yüksek ihtimal olan aday şu’ diyordu. Yani baktı, araştırma yaptı da buna göre bu sonuca ulaştı falan değil bu. Etrafta ne varsa onları derlemiş, toplamış ve onu bize söylüyor. ‘Bak ChatGPT de öyle dedi, demek ki şu aday kazanacak’ ya da ‘bunu aday yapmayalım’ demek çok tuhaf ve çok yanlış bir şey olur fakat o yöne doğru gidiyoruz. Yani benim aslında asıl kaygım da bu.
U.P.: Çok haklısınız. Çok teşekkür ederim Güven Bey, zaman çok hızlı aktı ve zannediyorum ki 25 dakikayı biraz geçtik ya da bulduk zannediyorum, eksik olmayın. Çok kısaca bugünkü çerçevede, Sanayi Devrimi sonrasında insanın düşünme biçimindeki değişimler, bilinçteki değişimler yapay zekanın hayatımıza girmesiyle hayatımızın değişmez parçası olması yolunda bizi bekleyen sorunları, süreçleri konuşmaya çalıştık Güven Bey'le. Güven Bey, çok teşekkür ederim geldiğiniz için, programa konuk olduğunuz için ve katkı verdiğiniz için, eksik olmayın.
G.G.: Ben teşekkür ediyorum. Yani şimdi 10 sene sonra nerede olacağız onu bile iyi göremiyoruz ki. Tarih için de seneler falan hiçbir şey değil milyon, milyar bir olaydan falan bahsederken. Ben de daha net bir cevap veremiyorum ama bu, bence kimsenin veremeyeceği bir cevap zaten o yüzden.
U.P.: Kesinlikle. 66 milyon yıl önce dünyaya bir meteor çarptı, dinozorlar yok oldu. Yani burada buluşmamızı da biz onların yok olmasına borçluyuz esasında. Rastgele gerçekleşen bir olayda bizi nelerin beklediğini aslında bilmiyoruz, bunlar bu şekilde gidiyor ama öngörmek de çok zor. Peki, ben bu vesileyle dinleyicilerimize de iyi akşamlar diliyorum. Önümüzdeki haftalarda Antroposen Sohbetler’de buluşmak üzere hoşça kalın, iyi akşamlar.