Oy ve Ötesi Başkan Yardımcısı Hande Turan, 14 Mayıs Genel Seçimleri öncesinde Oy ve Ötesi'nin çalışmalarını anlattı.
(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)
Ömer Madra: Açık Radyonun Açık Gazete'si devam ediyor. Saat sekiz buçuğu beş geçerken, hatta altı, biraz önce de duyurusunu yapmaya çalıştığımız gibi, bir konuğumuz var; Hande Turan, Oy ve Ötesi Başkan Yardımcısı. Sesiniz kapalı. Hande Hanım, sesiniz kapalı. Duyuyor musunuz şimdi?
Hande Turan: Evet. Ben çok güzel sohbet ediyordum sizinle, başlamıştım bile.
Özdeş Özbay: Merhaba, hoşgeldiniz.
H.T.: Merhaba, hoşbulduk.
Ö.M.: Daha önceki seçim öncesinde de Oy ve Ötesi’yle çeşitli mülakatlarımız olmuştu. Bu seferkinde ilk defa yapıyoruz bunu ama tabii çok sözünüzü ediyoruz ve ilgiyle izliyoruz yaptıklarınızı ve katılım da sağlamaya çalışıyoruz. Geçenlerde Oy ve Ötesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ertim Orkun da demokrasiden tarafız diyen her vatandaşı görev almaya çağırdı. Yüz bin gönüllü sandık gözlemcisi hedeflerini de söyledi. Evet, bunu biraz izah eder misiniz?
H.T.: Tarafı demokrasi olan herkesi bekliyoruz. Yüz bin, şu anda otuz bindeyiz, gayet iyi gidiyor.
Ö.Ö.: Ne kadar sürede? Yani bir hafta bile değil galiba.
Bizim tarafımız demokrasi, bizim tarafımız hukukun üstünlüğü
H.T.: İki haftada otuz bin oldu. Motivasyonu evet çok farklı oluyor. Genelde daha çok son haftalarda heyecanla konuya sarılıyorlar. Onun için yüz bini çok rahat yaparız, hatta ‘geçer miyiz’ diye böyle artım yapıp aramızda konuşuyoruz. Çok önemli bir seçim sürecinden geçiyoruz. Yani bu bizim dokuz yılda sekizinci seçimimiz. Yönetim kurulundaki bütün arkadaşlarımızla, hepimizin benzer bir seçim tecrübesi var. Sahamız çok tecrübeli, bizler artık çok öğrendik ama maalesef bu deprem süreciyle beraber birçok şey altüst oldu. Onun için tabii üzüntümüz bir yana kaybettiğimiz arkadaşlarımız, yakınlarını kaybeden arkadaşlarımız var. Onlara da bir kere daha başsağlığı ve geçmiş olsun demek istiyorum buradan. Hakikaten böyle bir takım şeyleri bilmediğimiz bir sürece gidiyoruz. Üstelik de biz bayağı hazırlıklıydık yani epey bir zamandır hazırlanıyorduk. Çünkü biliyorsunuz, pandemi vesaire derken zaten üç aşağı beş yukarı seçimin tarihi belliydi. Ama tabii çok üzücü bir durum oldu. Heyecanlıyız, başladık. Eğitimlerimiz başladı, kayıtlarımız başladı. İl, ilçeler oluştu. Şimdi müşahitlerimizi arıyoruz yavaş yavaş. Yani Ertim'in de dediği gibi ve Oy ve Ötesi’nin de dediği gibi, bizim tarafımız demokrasi, bizim tarafımız hukukun üstünlüğü. 14 Mayıs günü Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına yakışır, hukukun üstün olduğu ve gerçekten barışçıl bir şekilde bir seçim süreci umuyoruz. Bunun için seksen bir ilde gönüllülerimiz var şu anda. Her ilden gönüllümüz var, bu çok güzel bir şey. Daha önce eksik olduğumuz iller vardı. Bana soruyorlar, ‘Sayılarda artış var mı?’ diye. Var, çünkü daha önce hiç olmadığınız bir ilden yirmi otuz tane gönüllümüz var. Bu benim için inanılmaz bir büyüme.
Ö.M.: Şunu söylemek istiyorum, sözünü kestim. Yani her seçim kendi sorularıyla beraber geliyor demişti daha önce Oy ve Ötesi. Burada tabii en önemlisi on beş milyon insanın doğrudan etkilendiği meselesiydi ve daha geçenlerde, birkaç gün önce okuduğunuz bir haberde çok sayıda insanın, milyonun üzerinde, depremden dolayı başka tarafa taşınmak zorunda kaldığı ama sadece birkaç yüz bininin, küçük bir oranının kayıtlarını geldikleri yere aldırdıklarını söylemişlerdi. Bu da önemli bir sorundu değil mi? Nasıl kontrol edildi?
H.T.: Çok önemli bir sorun. Yani dediğiniz gibi her seçimin dinamiği çok farklı. Mesela daha önce yerel seçim yaşamıştık. Yerel seçim dinamikleri zaten genel seçim dinamiklerinden çok farklı ama bu gerçekten böyle altından kalkılabilir bir felaket değil. Her kurumun ne kadar çok zorlandığını görüyoruz ayrı ayrı. Yani kimsenin bir suçu veya eksiği olduğunu da açıkçası söyleyemem. Yani çok zorlu bir süreç. Bir de bütün hayatını, ailesini kaybetmiş insanlara, “Hadi git adresini kaydır,” demek de bir hafta on gün içerisinde, onların da çok öncelikleri olduğunu zannetmiyorum. Onun için bunu yapamayan insanlar da oldu, vatandaşlarımız da oldu.
Şimdi biliyorsunuz adresini kaydıranlar, bulundukları yeni adreslerin olduğu yerlerde oy kullanacaklar. Adresini kaydıramamış, orada yaşayan çok az insan var. Bir de adresini, oyunu vermeye, memleketine gitmek isteyen çok insan var. Biz de elimizden geleni yapmak istiyoruz bu süreçte. Biliyoruz süreç, orada durum çok kötü. Biliyoruz, hepimiz biliyoruz. Yani gittiklerinde kalabilecekleri bir otel, bir akraba evi falan da kalmadı açıkçası. Çok da travmatik bir geri dönüş olacak ama çevremizden anladığımız, özellikle Hatay'da herkes geri dönmek istiyor oy vermek için. Bir de malumunuz yani çok az sayıda seçmen ki onlara ‘süper seçmen’ diyoruz, onlar milletvekili çıkaracaklar. Diğer bir yandan göç almış, yoğun göç almış iller Mersin, Antalya, Ankara gibi iller de çok daha kalabalık seçmenle, yine mevcut sayıdaki milletvekillerini çıkaracaklar. Dolayısıyla herkes geri dönmek istiyor oy vermeye. Bunun içinde bir çalışmamız olacak. Umarım bizi, bir sonraki başka bir programa davet ederseniz orada da onu anlatırız.
Ö.Ö.: Kendi aramızda konuşuyorduk. Yani herhalde bu geri dönüş konusunda da sizin de dediğiniz gibi, bir buçuk milyondan fazla insandan söz ediyoruz. Taşınması lazım, nerede konaklayacaklar? Bayağı böyle sandıkları götürmek lazım. Yani herhalde birileri harekete geçecektir. Biz böyle düşündük ama emin de değiliz.
H.T.: Evet,evet. Bütün siyasi partilerin böyle bir çabası var, seçmenleri sandıklarına taşıma. Ama bir yandan da sivil inisiyatiflerin de bir çabası var. Çünkü orada şu an tek kaygı seçmen değil. Yani orada kültürler yok oldu ve herkes o kültürüne sahip çıkmak istiyor, ata toprağına sahip çıkmak istiyor. Yani birçok motivasyonu var oraya gidip oy vermenin. Dolayısıyla herkes çok çaba içerisinde, vatandaşlar da çok çaba içerisinde, geri dönüp oy verme çabası içerisindeler. Biz de elimizden gelen desteği yapmak için şu anda altyapıyı hazırlıyoruz. Onu da yakında paylaşırız umarım.
Ö.Ö.: Harika. Peki şimdi bazı ilçeler çok ağır etkilendi. Yani neredeyse binanın, sağlam binanın olmadığı yerler var. Buralarda gönüllü bulmak da muhtemelen zordur. Başka illerden mi Oy ve Ötesi oraya insan kaydırıyor?
H.T.: Gönüllüyü bırakın yani oy verecek bina olmayan yerler var. Dolayısıyla sandık alanı yeniden tanımlandı. Yani belki de sadece üzerine bir çatı koyacaklar ve ona uygun bir takım sandık alanları yaratacaklar. Ama bizim için hem çok mutluluk verici hem de hakikaten böyle o kadar çok değişik duygular yaşıyoruz ki bir araya geldiğimizde arkadaşlarımızla. Çadırlardan, konteyner kentlerden toplantılarımıza katılan arkadaşlarımız oluyor akşamları, özellikle Hatay'dan.
Ö.M.: Öyle mi? ‘Her seçim kendi sorularıyla beraber geliyor’ söylemi çok doğru Ertim’in. Çünkü büyük sorunlar yaratmasına rağmen depremlerin, korkunç depremlerin gene de muazzam da bir dayanışma görüntüsü. Biz çeşitli programlarımızda yer vermeye çalışıyoruz Altın Saatler’in, özel yayınlarında özellikle. Bu dayanışmanın müthiş görüntüleriyle karşı karşıya kaldık. Bu seçimde de herhalde seçim çalışmalarında da biraz önce de sözünü ettiniz, bu dayanışmanın, gönüllerin çokluğu ve azmi de gözüküyor galiba, öyle değil mi?
Yarının seçilecek olanını bugün seçmesine kimse engel olmamalı
H.T.: Tabii, yani biliyorsunuz deprem olduğunu anladığınız ilk saniyeden beri zaten herkes kenetlendi ve bir şeyler yapma çabasında. Bu da işin açıkçası seçimle ilgili dayanışma kısmı olacak diye düşünüyoruz. Bir de çevre illerden de gitmek isteyen arkadaşlarımız var oraya, gün içerisinde desteğe. Çünkü sonuçta her yerde olduğu gibi orada da bir saha organizasyonu yapmak istiyoruz, avukat organizasyonu yapmak istiyoruz, sonuçta günün sonunda tutanak toplamak istiyoruz. Orada da diyorlar ki Mersin'den, Antep'ten, Adana’dan arkadaşlarımız, “Biz gideriz oyumuzu verdikten sonra, orada yardımcı olmaya çalışırız sahadaki arkadaşlarımıza,” diyorlar. Bir şekilde yapılacak bu. Bir de biliyorsunuz sadece depremzedeler değil kendi sandıklarına dönmesi gerekip oy vermesi gerekenler, bir de öğrenciler var üniversitede okuyan. Yani sadece depremzedeleri değil öğrencileri de taşımayı çok arzu ediyoruz. Çünkü yaklaşık altı milyon genç ilk defa oy verecek genel seçimlerde, bu inanılmaz bir rakam ve bunların bir kısmı da üniversitede. Şu anda okullar açıldı kısmen ve hepsi de okullarına geri döndü. Ancak onların adreslerini değiştirmek için çok da fırsatı olmadı, onların prosedürü biraz daha farklıydı. Yurtlarından, okullarından evraklar almaları gerekiyordu. Hep böyle buluştuğumuzda da diyorlar ki, “Biraz maliyetli olacak ama bir şekilde dönmem gerekiyor.” Yarının politikacıları ve en hasret kaldığımız şey biliyorsunuz artık genç politikacılar, genç sesler. Çünkü biz gerçekten nüfusu çok genç bir ülkeyiz. Onun için yarının seçilecek olanını bugün seçmesine kimse engel olmamalı ve onlara da bir şekilde destek olmalıyız. Yani en azından maddi bir engele takılmamaları için de çaba sarf ediyoruz.
Ö.M.: Evet. Peki bir de şimdi en az yüz bin gönüllüyle sandıklarda olacağınız haberi var. Peki bazı ekstradan yaptığınız gelişmeler var, mesela yeni bir teknik. Kullanmakta olduğunuzu da biliyorum, ondan da biraz bahsedelim.
H.T.: Tabii ki. Daha önce biz bu işe dokuz sene önce başladığımızda, aslında dokuz yani on sene bile değil, yani iki basamak bile değil, o zaman bugünü hayal edebilir miydik? Herhalde hayal ederdik ama biz bu işe hızlı başladık. Yani tutanakları toplayıp, hızlıca scan edip [taramak] kendi database’imize [veritabanı] atıp oradan teyit etmeye çalışarak başladık. Bugün geldiğimiz noktada ‘optik karakter tanıma sistemi’ kullanılacak.
Ö.M.: OCR mi deniyor buna?
H.T.: OCR teknolojisi, evet, optik karakter tanımı. Yani siz bir yere bir yazı, bir rakam yazdığınızda optik bunu tanıyor ve onu dijital hale getiriyor. Bunun içinde yani şu ana kadar sanırım bir milyon tutanak taraması yaptık, testi yaptık ve başarı oranımız çok yüksek tanımada. Tabii her yerden, her sandıktan aynı kalitede tutanak gelmeyebilir. Daha silik olabilir, yazılar okunamayabilir, vesaire. Onun için de arkada başka bir ekip kurduk, onlarla çalışacağız o gün. Beklentimiz şu; bütün gün sandık başında müşahitlik yapan gönüllülerimizden seçim sona erdikten sonra da seçim sayım tutanaklarını bize kendi programımız üzerinden fotoğrafını çekip göndermeleri. Biz de bunu dijital hale getireceğiz arkada ve Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) verileriyle karşılaştırarak, eğer ufak tefek farklılıklar varsa bunları da siyasi partilere, itiraz süreleri içerisinde bildireceğiz ki onlar da kendi taraflarında harekete geçebilsinler.
Ö.Ö.: Yani sizin veri toplama sürecinizi hızlandıran bir programdan bahsediyoruz. Çünkü fotoğraf çekiliyordu, fotoğraf olarak teker teker excel dosyası ile girilmesi gerekiyordu sandıkta.
H.T.: T3 diye bir sistemimiz vardı, üç kişiye gönderiliyordu. O üç kişi, üç farklı kişi ekranda gördükleri rakamları yazıyorlardı. Aynı şeyi görüyorlarsa, biz bunu onaylanmış olarak kenara alıyorduk. Ama eğer farklı görürlerse incelemek üzere tekrar alıyorduk o sandık görüntülerini. Şimdi dediğiniz gibi çok hızlanacak. Bir de sandık başındaki herkes gönderebilir bunu, sadece o gün müşahitlik yapmanız da gerekmiyor. Yani herkes biliyorsunuz, bir gidiyor, oy verdiği sandığa bir bakıyor, ‘neler oluyor, her şey yolunda mı’, sonuçları merak ediyor. O sırada bütün binalarda sınıfların kapılarında asılı olan sonuç tutanaklarının bize fotoğrafını çekip gönderebilirler.
Ö.M.: Evet. Son derece önemli bir nokta çünkü yani herkesin sorunu aslında. Sandığa sahip çıkmak kavramı, bayağı tek tek bütün vatandaşların sandığa sahip çıkmasını zorunlu kılıyor, hatta demokrasinin gereği. Yani demokrasi sadece yasal düzenlemeyle sağlanamıyor aslında. Daha önce de başkanın söylediği gibi, Ertim Orkun'un söylediği gibi, “Katılımcı demokrasi sadece yasal düzenlemeyle sağlanamıyor.” “Bireylerin bilinci ve toplum dinamiklerine uyumlanmasıyla yani katılımcı demokrasi dediğimiz zaman tam olarak bu yaşayan, değişen, gelişen toplum yapısının ve iradesinin sisteme yansımasını hedefliyoruz,” demişti.
Yani bireylerin kendilerine tanınmış olan haklar, beraberinde sorumlulukları da getiriyor. “Bu sorumluluk kavramı çok önemli. Onların uygulanmasını istiyoruz,” demişti. Yani bu yeni teknolojinin de fevkalade yararı olacağından eminim ama asıl mesele bu sorumluluk ve dayanışma duygusunun ve sahip çıkılması yani herkesi sandık müşahidi değil herkes aslında sandık müşahidi gibi hareket edebiliyor, sistem öyle değil mi?
Biz oy verme kültürü olan bir toplumuz
H.T.: Çok güzel söylediniz. Sorumluluk bilinci, vatandaşlık oy verme kültürü. Biz oy verme kültürü olan bir toplumuz aslında, %87 oranında katılım seçimleri. Özellikle Avrupa'yla falan karşılaştırdığınızda inanılmaz yüksek bir rakam. Ama biz dokuz yılda ne yaptık dersek, bence biz sandıklara sahip çıkma kültürünü de yerleştirdik. Yani bugün Edirne'den Ardahan'a, bütün illerimizde bizi duymuş, tanıyan ve bu kültürü öğrenmiş, “Ne oldu, T3 var mı?”, bunları duymak bile çok güzel Türkiye'nin her yerinden. Bu kültürü biraz oturttuk ve açıkçası siyasi partiler de sanırım bizimle beraber daha fazla bu işi önemser hale geldiler. Biliyorsunuz sadece biz değiliz sandık güvenliği konuşan, hem siyasi partilerin sahada gönüllü organizasyonları var, başka oluşumlar var. Dolayısıyla herkes, bu işin bir ucundan tutma çabasında. Bence bu çok önemli bir katkı. Bizim tabii şöyle bir şeyimiz var; sekiz yıl, dokuz yılda sekiz seçim yaptık. Teknolojiyi çok iyi kullanıyoruz ve gerçekten şu anda Türkiye'nin her yerinde insanlara ulaşabiliyoruz. Biz bir siyasi parti değiliz ama gerçekten her yerde telefonumuzu açacak dostlarımız, arkadaşlarımız var, o gün içerisinde bize destek olacak. Siyasi partilerle de, biliyorsunuz bizim hiçbir siyasi partiyle bağımız yok, ama süreç başlamadan önce hepsine de bir mektup yazıyoruz, “Biz sahada olmak istiyoruz. Ne süreci siyasi partilerle beraber gözlemlemek ne de sonrasında da sonuçları onlarla paylaşmak istiyoruz,” diye. Onların da desteği olmadan tabii ki olmuyor. Çünkü sonuçta biliyorsunuz bir siyasi parti adına orada olmanız gerekiyor, bir müşahit kartı gerekiyor. O süreçte de hepsi çok yardımcı oluyorlar. Hep beraber bu kültürü de geliştirdik sanırım. Maalesef çok fazla seçimimiz oldu ama hep beraber öğrendik.
Ö.M.: “Gün boyunca herkesin başvurabileceği bir telefon numaramız olacak,” diye bir açıklama da var. Bunu da birazcık anlatabilir misin?
H.T.: Her seçimde bizim bir çağrı merkezimiz oluyor. Çağrı merkezinde avukatlarımız ve pek çok tecrübeli gönüllülerimiz var. Bütün Türkiye'den gelen aramalara cevap verebiliyoruz o gün. Seçmen, gönüllü, sandıktaki müşahit, sandık sorumlusu, avukat, kim olursa olsun herkes bizi o gün arayıp sandıkta yaşadığı sıkıntıları dile getirebilir, birtakım anlaşmazlıklar varsa bunları bize sorabilirler. Emin olmadıkları konular, birisi yanlış yere imza attı, engelliye eşlik edilmesi, mührün yanlışlıkla sınıftan kaybolması ya da çünkü öyle alıp götürenler oluyor yanlışlıkla, bu tip her tür konuya cevap verebilecek bir çağrı merkezimiz oluyor. Bir de bizim bir avukat organizasyonumuz var sahada.
Ö.M.: Evet, hukuk meselesi.
Amacımız sahada hiç kimseyi yalnız bırakmamak
H.T.: Evet, aynen. Aynen saha organizasyonumuz gibi. İllerde, ilçelerde, hatta okullarda avukat bulundurmaya çalışıyoruz. Avukatlarımız genellikle ilçe ilçe, binaları gezerek o gün müşahitlerimizi yalnız bırakmıyorlar. Böyle soruyor gençler, “İşte ben bilmem ne ilinde, bilmem ne ilçesinde tek başımayım. Ne yapayım?” Diyoruz ki, “Merak etme. Eğer birisi olursa sen orada devam et çalışmaya. Eğer kimseyi bulamazsak seni oradaki bir takım avukatlarla bir araya getiririz.” Yani amacımız hiç kimseyi yalnız bırakmak değil sahada. Kimse kendisini yalnız hissetmesin. Hem hukuki desteğimizle avukat desteklerimizi hem de çağrı merkezimizle o gün bütün gönüllülerimizin, bütün müşahitlerimizin yanındayız. Ben bir de eğitimlere değinebilir miyim?
Ö.M.: Lütfen.
Bütün müşahitlerimizin eğitim almasını istiyoruz
H.T.: O güne gelene kadar asıl en önemli iş, yapılması gereken en önemli şey eğitim almış olmak. Biz yüz bin diyoruz ya, yüz bin öyle kuru kuru bir yüz bin değil. Bütün müşahitlerimizin eğitim almasını istiyoruz ve yüz yüze eğitime de çok inanıyoruz. Herkes bizden şimdi online eğitimler istiyor. Çünkü malum pandemiden beri artık çok alıştık. Sizle de de şu an zoom üzerinden çok güzel bir radyo programı yapabiliyorken, tabii yüz yüze eğitim insanları zor geliyor. Çok güzel içerikli bir eğitimimiz var. Genel bir esas alınarak o gün içerisinde karşılaşılabilecek bütün durumları, ‘bir müşahit ne yapar, oy verirken neler yapılır, hangi evrak ne içindir’ gibi, bunları çok güzel bilgilendirdiğiniz bir eğitimimiz var. Yaklaşık üç saat sürüyor ve dediğim gibi yüz yüze olmasını tercih ediyoruz bu eğitimlerin. Eğitim programlarımız yavaş yavaş yayınlanmaya başladı. Sosyal medyadan takip ederseniz oradan görebilirsiniz. Her ilde eğitimlerimiz olacak. Olamadığımız illerde de mutlaka online eğitimler yapacağız. Ayrıca ‘elli büyük ilde elli büyük eğitim’ hedefi koyduk. Bunlar gerçekten büyük eğitimler. Çünkü istiyoruz ki hiçbirimiz yalnız değiliz. Bu demokrasi mücadelesini, hukukun üstün geleceği süreci hepimiz beraber çalışıyoruz ve gönüllülerimize de o motivasyonumuzu, o güzel kalabalığımızı yaşatmak istiyoruz. Dolayısıyla da herkesi o eğitimlere davet ediyoruz. Özellikle eğitimler, seçimlere iki hafta önceki cumartesi pazar günlerinde yoğunlaşacak tabii. Dediğim gibi zaten gönüllü artışı da çok fazla oluyor son haftalarda. Yüz bin eğitimli müşahitle o gün sandıkta olmayı umuyoruz.
Ö.M.: Evet, elli şehirde elli eğitim toplantısı da tabii son derece kapsamlı bir hedef. Üstelik de yüz bin gönüllünün de sandıklarda bulunması, bir de bu OCR teknolojisi de çok önemli tabii. Yani teknikle de tamamlanmış oluyor yani.
H.T.: Evet. Bu seçimler çok hızlı açıklanıyor biliyorsunuz artık. Sandıklar kapandıktan çok kısa bir süre sonra siyasi partiler de açıklamalarını yapmış oluyorlar yüzde yüze ulaşılmasa bile. Çünkü herkes benzer teknolojiler, benzer birtakım altyapılar kullanıyor. Bakalım bu sefer ne kadar zamanda açıklanacak sonuçlar?
Ö.M.: Evet, peki bitirmek üzereyiz. Özdeş, senin sormak istediğin ek bir durum, soru var mı?
Ö.Ö.: Yok, hayır. Benim eklemek istediğim ya da sormak istediğim bir durum yok. Sadece bu taşınma meselesini merak ediyorum ama ona ayrıca sanırım daha sonra konuşabiliriz.
Ö.M.: Yani esas itibariyle bitirmeden son bir şeyi de soralım. “Katılımcı demokrasi sadece yasal düzenlemeyle sağlanamaz,” demişti daha önceki açıklamada Oy ve Ötesi Başkanı Ertim Orkun. Yani, “Katılımcı demokrasi tam olarak bu yaşayan, değişen, gelişen toplum yapısının ve iradesinin sisteme yansımasını hedefliyoruz,” demişti. Yani sorumluluklar da bunun içinde. Nasıl bir gelecek bekliyorsunuz bu seçimde? Nasıl bir ortam yani hadiseli mi, hadisesiz mi, nasıl olacak sence Hande?
Bizim kazanmasını istediğimiz şey hukukun üstünlüğü
H.T.: Yani dokuz yıl içerisinde yaşadığımız olayları böyle alt alta koyduğumuzda çok da öyle büyük olaylar olmuyor. Bizim bulunduğumuz yerlerden bu arada bahsetmek istiyorum yani ulaşamadığımız, haber alamadığımız birçok yer var tabii ki. Biz eğitimlerde gönüllülerimize hep önce sakin olmayı öğretiyoruz. Herkese biraz barışçıl olmasını öğretiyoruz. Çünkü bizim var olma sebebimiz ya da amacımız bu. Biz orada partizan olmadığımız için, biz kazanmaya gitmiyoruz sandığa. Bizim kazanmasını istediğimiz şey, siyasi partimizden önce hukukun üstünlüğü. Dolayısıyla bizim varlığımız bence en çok o anlamda değiştiriyor sandıktaki durumu, o gün içerisindeki durumu. Biz yine elimizde genelgemizle, “Sayın Başkan burada böyle yazıyor, değerli üyeler burada bakın belirtildiği üzere,” diyerek sadece ve sadece genelgeyi esas alarak, kanunu esas alarak eğer varsa birtakım uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, bunları hatırlatarak gerçekten ortamı sakinleştiren, kanunu kendi önüne koyan bir seçim süreci çabasındayız. Bunun için her sandıkta olamasak da her binada olmak istiyoruz. Varlığımızla yine süreci değiştirmek istiyoruz ve aynı sağduyuya bütün siyasi partileri, bütün siyasi partilerin gönüllülerini, çalışanlarını davet etmek istiyoruz. Çünkü çok güzel bir ülkede yaşıyoruz ve gerçekten en başında da dediğim gibi Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına yakışır bir seçim olmasını istiyoruz. Bizim umudumuz bu yönde, gönüllülerimizin de umudu bu yönde, motivasyonu bu yönde. Dolayısıyla dediğim gibi bütün siyasi partiler de benzer bir şekilde yaklaşırlarsa... Çok acılar yaşadık. Yani gerçekten iki aydır yaşanılan acının tarifi yok. Bunları bir de böyle huzursuzluklarla perçinlemenin bir anlamı olmayacağını düşünüyorum.
Ö.M.: Hande Turan çok teşekkür ederiz. Bunları konuşmaya devam edeceğimizi umuyorum. Tekrar görüşmek umuduyla çok teşekkürler.
H.T.: İlerleyen günlerde yenilikleri de paylaşırsak çok mutlu olacağız.
Ö.Ö.: Elbette.
H.T.: Çok teşekkürler. İyi yayınlar diliyorum.
Ö.M.: Teşekkür ederiz. Evet Hande Turan'la konuştuk.