Dr. Kumru Eren’le Borusan Contemporary’nin “Düş Suda” sergisi ve dijital mecra üzerine söyleşi.
Borusan Contemporary’nin süregiden sergisi Düş Suda; kurumun yeni medya ağırlıklı koleksiyonunu Edip Cansever’in şiirinden hareketle yorumluyor. Sergi hareketli imge ile şiirsel imge arasında kurduğu bu bağ ile, konumlandığı ve parçası olduğu kentin sakinlerine yeni bir “izleme” biçimi ve alanı sunuyor.
Düş Suda sergisi, belli tekniklerin değil; kişisel tecrübelerin Cansever’in dizeleriyle Perili Köşk’ün farklı mimari özelliklerinin nasıl bir araya gelebileceği üzerine kurgulandı. Dolayısıyla bu sunum izleyicilerin algıları, şiirsel imgeler ve mimarinin bir aradalığıyla bir sarmal yaratarak Perili Köşk’ün farklı köşelerinde kendi görselliğini oluşturur.
Yok düş kuracak vakit bile
Her şeyi bir yana bırakıyoruz söylene söylene.
Sergide, Ivån Navarro’nun neon heykelleri ve Cansever’in dizeleri serginin başlangıç noktasını betimlerken; her katta ağırlıklı olarak dijital teknolojilerle üretilmiş olan yapıtlar izleyicilere su temasının bir tür form değişikliği, akışkanlık olarak yorumlanabileceği önermesini getiriyor. Projeksiyonlardan (Peter Coffin, Thierry Dreyfus) kurgulanmış fotoğraflara (Boomoon, Ellen Kooi, Frank Thiel, Michael Wolf); videolardan (Antti Laitinen, Rafaél Rozendaal) ışık yerleştirmelerine (Jim Campbell, Maurizio Nannucci) kadar farklı mecraları kullanan uluslararası sanatçıların çalışmalarını bir araya getiren serginin birçok köşesinde Cansever’in dizeleri duvar yazısı olarak yer alıyor.
"Değişen, akıcı imgelerle farklı biçimlere dönüşen eserlerden oluşan" sergide kullanılan ara yüzü, mekanın içi ve dışını, kıyısında durduğu coğrafyayı hesaba katan sergileme taktiklerini ve eser bütününü sanat yönetmeni Dr. Kumru Eren'le konuştuk.