Diğer ayrımcı tutumlarla benzerlikleri, farkları neler? Türcülük, hayvanların hangi nitelikleri üzerinden savunuluyor? Sorunları neler? Açık Bilinç’te hayvan-insan ilişkileri serisine bu 4. bölümle devam ediyoruz.
"Türcülük", 1970li yılların başlarında ortaya çıkan bir terim.
Bir türe ait bireylerin diğer bir türün bireylerinden daha önemli ve değerli olduğunu, veya ahlaki tutum açısından daha çok sorumluluk gerektirdiğini savunan bir görüş.
Bu anlamda, ayrımcı tutumlardan bir tanesi.
Geçmiş yıllarda, farklı ayrımcı görüşleri eleştirel olarak inceleyen pek çok program yapmıştık.
Üç tanesine işaret edeyim (diğerleri arşivde bulunabilir):
1. Çocukların yaşamlarında, yoksulluğun yansıra, bilişsel performans farklarına yok açan ve genel olarak kız çocuklarının geride kalmasına yol açan cinsiyete dayalı ayrımcılık:
https://acikradyo.com.tr/podcast/156660
2. Kız ve erkek çocuklar arasında, birini diğerinden üstün kılan bilişsel farklar var mı?
Temelde ırkçılıkla benzer bir kaynaktan beslenen cinsiyet ayrımcılığının etkileri:
https://acikradyo.com.tr/podcast/156659
3. Irkçılık, ruhsal bir hastalık olarak teşhis edilebilir mi?
Tarihte ırkçılığın kökenleri ve günümüzdeki yansımaları:
https://acikradyo.com.tr/podcast/156658
Bu hafta, ayrımcılık konusunu, insanlar-hayvanlar veya farklı hayvan cinsleri arasında "türcülük", yani türe dayalı ayrımcılık açısından ele alacağız.
— / —
Türcülüğün, ırkçılık veya cinsiyete dayalı ayrımcılıktan farkı, aynı türün bireylerinden ziyade türler arası bir önem/değer sıralamasına dayanması.
"Türler arası" terimi, insan-hayvan ayrımı olduğu gibi iki farklı hayvan türü arasında bir ayrımcılık olarak da anlaşılabilir.
Türcülük tartışmalarında sürekli kullanılan ve bence kendi başına pek aydınlatıcı olmayan bir örnek var:
Yangında bir bebeği veya bir köpeği kurtarmak durumunda kalsanız, ama ikisini birden kurtaramıyor olsanız, hangisini seçerdiniz?
Tabii aynı soruyu, farklı biçimlerde de sorabilirdik:
Yangında bir beyaz bebeği mi kurtarırdınız, siyah bebeği mi?
Veya yangında bir köpek yavrusunu mu kurtarmayı tercih ederdiniz, kavanozdaki bir balığı mı?
Burada her cevabın bir tür ayrımcılık tutumuna dayandığı açık. Ama her cevabı aynı şekilde savunmak güç.
Bence türcülük tartışmalarının dayanması gereken ana eksen zaten bu tür hipotetik (farazi) açmazlar olmamalı.
Nedenini, programda gerekçelendirmeğe çalışacağım.
— / —
İlginç bir nokta: Türcülüğü savunanlar da, eleştirenler de, ortak bir şikayette birleşiyor gibiler. Her iki taraf da, tartışmanın hayvanlara dair keyfi kategorizasyonlar içerdiğini iddia ediyor.
Türcülük tartışmasının bir kolu, hayvanlarda "akıl" unsuru üzerinden ilerliyor.
Hayvanlar arasında bir ayrım yapacaksak, bunu bilişsel kapasitelerine mi dayandırmalıyız?
Veya akla dayalı ayrımcılık olmaz, bu ahlaki açıdan fark yaratmamalı mı demeliyiz?
Diğer bir kol, konuyu akıl değil duyusal bilinç ve acı hissetme kapasitesi üzerinden tartışmak gerektiğini savunuyor.
18. yüzyıl felsefecisi Jeremy Bentham'ın dediği gibi, "soru, akıl yürütebiliyorlar mı, konuşabiliyorlar mı değil, acı çekebiliyorlar mıdır?" mı demeliyiz?
Her iki akıl yürütme biçiminin de kendine özgü sorunları var.
Ben de genel olarak bu tartışmaların merkezindeki “kategorizasyon” şikayetine katılıyorum. Ama bu bize, hayvan zihinleri konusunu daha iyi anlamamız gerektiğini göstermiyor mu?
— / —
Not. Jeremy Bentham, Faydacılık (“Utilitarianism”) diye bilinen bir ahlaki görüşü geliştiren ve zamanına göre son derece ilerici fikirleri olan bir felsefeci. Faydacılık benim katıldığım bir görüş olmasa da, Bentham’ı savunduğu kadın hakları, köleliğin kaldırılması ve hayvan hakları gibi konularda haklı buluyorum.
Bentham’ın görüşlerini başka bir programda daha detaylıca ele almak istiyorum.
— / —
Türcülük tartışmasına döneyim.
Bu konunun Felsefe literatüründe kendine bir yer bulmasını sağlayan kişi, 1975'de yayımladığı Hayvan Özgürleşmesi ("Animal Liberation") kitabıyla ünlenen ve bu alana çok emeği geçmiş olan Avustralyalı düşünür Peter Singer.
Programda bir de bugünlerde, türcülük tartışmalarını üniversite kampuslarına taşıyan genç bir vegan aktivistten söz edeceğim: “Earthling Ed" adıyla biliniyor. Bir gün Türkiye'ye de gelmek istiyor.
Youtube'da pek çok videosunu bulmak mümkün: https://youtube.com/channel/UCVRrGAcUc7cblUzOhI1KfFg
— / —
Aktör Joaquin Phoenix'e ait olan ve Earthling Ed'in konuşmalarında atıfta bulunmayı çok sevdiği bir cümle:
"Hayvanlara merhametli davranmak, sizin insanlığınızı eksiltmez."
Tersini de söyleyebiliriz:
Hayvanlara merhametsiz davranmak, bizim insanlığımızı eksiltir.
— / —
Son bir not: Hayvan haklarına gösterilen ve son dönemde giderek artan ilgi, iklim krizi farkındalığıyla el ele gidiyor. Bu iki tutumun birbirini desteklediği açık.
Önceki bir programda, popüler bilimin yaygınlaşmasında büyük rolü olan Carl Sagan'ın, "soluk mavi nokta" diye adlandırdığı gezegenimizle ilgili söylediklerine yer vermiştik.
[Programın tamamı için: https://acikradyo.com.tr/acik-bilinc/soluk-mavi-noktamiza-13-milyar-isik-yili-oteden-gelen-sinyal]
Bu da, İngilizce olarak "Soluk Mavi Nokta" videosu:
— / —
Galiba en başta unutmamamız gereken şey, şu:
Biz insanlar dünyada dün yoktuk, yarın da olmayabiliriz.
Üzerinde sonradan var olduğumuz bu mavi gezegenin geçici misafirleriyiz.
Tek evimiz olan bu gezegene de, üzerinde hayatı paylaştığımız bütün canlılara da, bunun bilinciyle davranmamız gerek.