Özgür İrade

-
Aa
+
a
a
a

Açık Bilinç'te Güven Güzeldere, dört bölümden oluşacak yeni serinin ilk bölümünde 'Özgür İrade' kavramının tarihsel ve felsefi kökenlerine inerek bütünlüklü bir analiz gerçekleştiriyor.

""
Özgür İrade
 

Özgür İrade

podcast servisi: iTunes / RSS

Daha önce, özgür irade konusunda birkaç program yapmış ve özellikle, özgür irade inancının bizler için ne ifade ettiği, hukuk ve normatif ahlak sistemlerinde niçin yaygın olarak benimsendiği gibi soruların üzerinde durmuştuk.

Bu programda, bu kavramın tarihsel ve felsefi kökenlerine inerek bütünlüklü bir analiz sunmak istiyoruz.

Şu sorulara yanıt aramaya çalışacağız;

  • Özgür irade nedir? 
  • Felsefe tarihi boyunca düşünürler bu soruya nasıl yaklaşmışlar?
  • Bu konuda savunulan pozisyonlar nelerdir?
  • Biz özgür irade konusunda nasıl düşünmeli, hangi görüşü savunmalıyız?

Dört bölümden oluşacak bu serinin ilk giriş bölümünü ve son kapanış bölümünü ben sunacağım. İkinci bölümde Stanford Üniversitesi Emeritus profesörlerinden John Perry konuğumuz olurken, üçüncü bölümde ise felsefeci Dr. Umut Eldem özgür irade konusundaki görüşlerini aktaracak.

Özgür İrade, felsefeciler ve ilahiyatçılar tarafından yüzyıllardır tartışılan bir soru. 

Bu soruya son zamanlarda farklı alanlardan da ilgi olduğunu, özellikle nörobilimcilerin, biyologların ve hukukçuların da bu soruyu gündemlerine aldığını görüyoruz.

Diyelim beyninizde oluşan bir tümör, sizi başka türlü yapmayacağınız şeyler yapmaya - engel olamadığınız bir biçimde - itiyor, karşı koyamıyorsunuz.

Bu durumda yaptıklarınızın sorumluluğu hala size mi yüklenmeli? Bir eylemi özgür iradenizle yapmanız (veya yapmamanız) ne anlama gelir?

Eğer tümörünüzün çıkartılması sizi başka türlü - olağan ve toplumsal normlara uygun şekilde - davranmaya yönlendiriyor ise bu 'özgür irade' konusunu bir 'nöro-etik' sorunu haline getirebilir ve bu da ister istemez, konuyu nörobilim ve hukuk alanlarına temas eder hale getiriyor.

Daha önceki programlarda primatoloji çalışmalarıyla sözünü ettiğimiz biyolog Robert Sapolsky, 2023'te yazdığı kitabı Belirlenmiş'de (Determined), özgür irademizin olmadığını ve bunu kabul etmenin pek çok açıdan daha faydalı olacağını savunuyor.

Semavi dinlere göre Tanrı her şeyi bilen bir varlıksa ama biz insanlara 'özgür irade' bahşedilmişse, bütün yapacaklarımız nasıl Tanrı'nın bilgisi içindeymiş gibi düşünebiliriz?

Tanrı olacakları belirlemeden de gelecek bilgisine sahip olabilir mi?

Bu da bu konuda ilahiyatçıların üzerinde çok uğraştığı ve farklı şekillerde cevapladığı bir soru.

18. yüzyıla kadar özgür irade sorusu hep bir ikilik içinde ele alınmıştı: Özgür irademiz yok çünkü bizden bağımsız olarak doğa yasalarıyla (veya Tanrı'nın inayetiyle) belirlenmiş olan bir dünyada yaşıyoruz veya özgür irademiz var çünkü günlük deneyimlerimiz (örneğin, o sabah kahvaltıda ne yiyeceğimiz kararı) ancak böyle anlam kazanıyor.

18. yüzyılda, kendinden hemen sonra gelecek olan Aydınlama Dönemi'nin büyük felsefecisi Immanuel Kant'ı da çok etkilemiş olan İskoç felsefeci David Hume, compatibilisim yani uyumlulukçuluk adıyla yeni bir görüş geliştirdi. Hume'a göre, hem belirlenmiş bir dünyada yaşıyor, hem de özgür irademizle hareket ediyor olabiliriz yani dünyada her şeyin doğa yasalarıyla önceden belirlenmiş olması fikriyle, özgür irade inancı birbirleriyle uyumlu olabilir. Bu görüş, Hume sonrası ve özellikle çağdaş dönemde çok taraftar buldu. 

Ama uyumlulukçuluk, herkesin kabul ettiği bir görüş değil.

Örneğin Kant, genellikle fikir birliği içinde olmasa da görüşlerine saygı duyduğu David Hume'un uyumlulukçuluk tezini bir tür 'kaçamak' olarak görüyor ve onu bir tür wretched subterfuge yani sefil hile olarak niteliyor.

Özgür İrade sorusunun metafizik temelinin yanı sıra pek çok toplumsal ve siyasi sonucu da var. Özgür irademizle değiştiremeyeceğimiz, her şeyin önceden belirlendiği ve işlerin hep olacağına vardığı bir dünyada yaşıyor isek 'daha iyi bir dünya için boşuna uğraşıyoruz demektir.

Ben bu sonucu kabul edilebilir bulmuyorum ama özgür irademiz var mı yok mu sorusu sonuçları açısından değil, metafizik temeli açısından cevaplanmalı diye düşünüyorum.

Meselenin kalbi de zaten tam burada.

Böyle bakınca "özgür irade" sorusu bazen çok zor ve derin bir felsefe sorusu gibi duruyor ama son bölümde örneklemeye çalışacağım gibi, bunun insanı yanlış yönlendiren bir 'sahte soru' olması da mümkün. 

Hangisi olduğuna nasıl karar vermeliyiz?

 

Gelecek hafta, yıllardır gönlünde özgür irade sorusu yattığı halde, başka alanlarda çalışmış ama sonunda asıl merak ettiği zor konuya dönmüş olduğunu söyleyen ve özellikle dil felsefesi alanında dünyanın en tanınmış felsefecilerinden olan Prof. John Perry konuğumuz olacak.