Kütüphanesiz, konferanssız, konsersiz üniversite

-
Aa
+
a
a
a

Açık Bilinç'te Doç. Dr. Ahmet Ersoy ile Boğaziçi Üniversitesi'nin imar ve yapılaşmasını, atanmış rektörden sonraki gelişmeleri ve kampüs dışına itilen öğrenci yaşamını konuşuyoruz.

""
Boğaziçi Üniversitesi protestoları 5. yılına girdi
 

Boğaziçi Üniversitesi protestoları 5. yılına girdi

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Bugün Açık Bilinç'te bir konuğumuz var, Boğaziçi Üniversitesi'nden tarihçi Ahmet Ersoy. Boğaziçi Üniversitesi'nin imar ve yapılaşmasını konuşacağız esas olarak, tabii Boğaziçi'ndeki gelişmelere de değinme fırsatı bulabiliriz.

Güven Güzeldere: Konuğumuz Boğaziçi Üniversitesi tarih bölümünde öğretim üyesi, Doç Dr. Ahmet Ersoy.

Hoşgeldin Ahmet.

Ahmet Ersoy: Merhabalar, hoş bulduk.

G. G: Ahmet Ersoy'un araştırmaları aslında geç dönem Osmanlı kültür tarihi üzerine fakat Boğaziçi Üniversitesi'ndeki imar faaliyetleriyle ilgili de takipte bulunuyor. 

Geçen sene -belki hatırlayanlar olacaktır- Boğaziçi Üniversitesi üzerine bir konferans düzenlenmişti, yaklaşık bir sene önce. Ben de ilk kez Ahmet Ersoy'un sunumunu orada dinlemiştim. 

Boğaziçi Üniversitesi'nde imar meselesi, tabii, hassas bir konu çünkü iktidarın imar konusundan hoşlandığını biliyoruz. Boğaziçi Üniversitesi de, gidenlerin bileceği gibi, Boğaz'da çok hakim bir tepede, Bebek Sırtları'nda çok güzel bir yerde. Güney Kampüs denilen yer, Boğaz manzarası olan bir yer. 

Acaba şöyle düşünülür mü diye herkes işkilleniyor haliyle: Öğretim üyelerine ya da öğrencilere ne lazım manzara? Bina Hisarüstü’nde mesela, onları oraya göndeririz, bu manzaralı yere de rezidans yaptırırız, zengin insanlara satarız, para kazanırız…  Dolayısıyla bu konuda dikkatli olmak gerektiği açık. 

İmar konusunda ne yapılıyor gibi konuları inceliyor Ahmet Ersoy, başka işlerinin yanı sıra. Harvard Üniversitesi'nden doktorası, birlikte açtığı sergiler var, derlediği kitaplar var. Bir de “Architecture and the Late Ottoman Historical Imaginary: Reconfiguring the Architectural Past in a Modernizing Empire” diye, Türkçesi “Mimarlık ve Geç Osmanlı Tarihsel İmgelemi, Modernleşen İmparatorluk'ta Geçmişi Yeniden Kurgulamak” başlıklı bir kitabı var. 2015'de yayınlanmıştı. Yakında da Koç Üniversitesi yayınlarından Türkçe çevirisi çıkmak üzereymiş bu kitabın. 

Bir de şunu söyleyeyim, 2025'in ilk programını yapıyoruz. Bu aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi'ne dışarıdan kayyum rektör denilen türde bir rektör atanmış olmasının da dördüncü yıl dönümü oluyor. Çünkü 2021 senesine böyle bir kayyum rektör atanması haberiyle uyanmıştık. Melih Bulu diye bir adam atanmıştı dışarıdan. Bu tabii, üniversite geleneklerine aykırı olan bir şey. Geleneksel olarak Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim üyeleri oylamaya katılıyorlar, rektör kim olsun diye kendi tercihlerini bildiriyorlar. Daha sonra bu tercih YÖK’e gönderiliyor. Oradan Cumhurbaşkanı’na gönderiliyor. 

Fakat bu sefer öyle olmadı. Protestolar başladı. Gerek öğretim üyeleri, gerek öğrenciler, gerek çalışanlar, gerek mezunlar bu rektör atamasını protesto ettiler. Melih Bulu da zaten altı ay bile dayanamadan işinden el çektirildi. Yerine bu sefer Boğaziçi Üniversitesi'nin içinden -yine istenmeyen ve öğretmenlerinin tercih etmediği, çünkü kimi tercih ediyoruz diye bir oylama yapıp onu da bildirmişlerdi- Naci İnci diye birisi atandı. Fizik bölümünden bir öğretim üyesi. Onun rektörlüğü devam ediyor. Bunun da dördüncü seneyi devreyesine gelmiş vaziyetteyiz. Ondan da biraz konuşalım istiyoruz ama önce şu imar işlerinden bahsedelim. 

Bundan yaklaşık bir buçuk iki ay kadar önce Cumhuriyet Gazetesi'nde bir haber çıktı: Haberin başlığı, “Boğaziçi Üniversitesi'nin korunma statüsü için Danıştay'dan nihai karar: Yapılaşmadan kurtuldu”. İyi bir haber yani. Danıştay kararının ne olduğunu yorumlayan da Ahmet Ersoy bu haberde. Diyor ki; bakanlık tarafından 2021'de alınan kararla kampüsünün yeşil alanı ve tarihi binaların olduğu alan yapılaşmaya açılabiliyordu. Fakat karara itiraz ettik. İşte Danıştay'a taşınmış bu karar. Danıştay ise kararı nihayet olarak reddetmiş. Dolayısıyla Ahmet Ersoy diyor ki; Boğaziçi Üniversitesi'nin alanı, Güney Kampüs alanı yapılaşmadan kurtulmuş oldu. Bu tabii çok iyi bir haber ve umarım öyle de devam eder.