Açık Bilinç'te Prof. Selim Badur ve Dr. Işıl Arıcan, dinleyici sorularını cevapladı.
Daha önce, dört program boyunca, Prof. Selim Badur ve Dr. Işıl Arıcan, aşıların keşfi, kullanımı, ve aşı karşıtlığının nedenlerini anlatmışlardı.
[Bu programlardan “Aşı karşıtlığı: Bireysel özgürlük mü, bir toplumsal sorumluluk meselesi mi?” başlıklı bölümün özetinde, Dr. Arıcan’ın “Sık Rastlanan Aşı Karşıtı İddialara Yanıtlar” yazısının bağlantısı mevcut.]
Aşı serisinin bu son programında, aşı riskleri konusunda tereddütlülerin çekince kaynaklarını ele alacağız.
— / —
Programda değineceğimiz kaynaklardan birisi, kapakta kendisi bir hekimmiş izlenimi veren ama aslında gazeteci olan Neil Miller'ın, aşılar konusunda eleştirel makaleleri derlediği aşı çalışmaları kitabı.
Kitap hakkında dengeli bir değerlendirme sunmayı amaçlıyoruz.
— / —
Aşı tereddütçülerinde genel olarak, "aşı olmak küçük de olsa bir risk içeriyor ama aşı olmamak ise risksiz ise, aşılardan uzak durmak en iyisi" şeklinde özetlenebilecek bir akıl yürütme biçimi var.
Bu çıkarım ne kadar doğru?
Aşı olmamanın riskleri, aşıların risklerinden çok daha büyük.
Yalnızca, yüzyıllar boyunca aşılar sayesinde kökü kazınmış çiçek, çocuk felci gibi çok ciddi hastalıkların günümüzde görünmez olmaları, sanki aşı olmamak risksiz yaşamakmış gibi yanlış bir izlenime neden oluyor.
— / —
"Amerikan Aile Doktoru" dergisindeki bir makale, günümüzde kullanılan farklı aşılarda ne gibi risk unsurları olduğunu belgeliyor.
Örneğin, Difteri-Tetanoz aşısında ciddi bir alerjik reaksiyon riski, milyonda bir.
Kızamık-Kabakulak aşısındaysa bu risk milyonda birden küçük.
Aşı riski tablolarının yer aldığı "Aşılarda Zararlı Etkiler: Gerçeği Hurafeden Ayırmak" başlıklı bu makalenin kendisi de, bütünüyle okunmaya değer.
— / —
Bir başka dinleyici sorusu, Covid-19 örneğinde hızla geliştirilmeye çalışılan aşılarda, uzun süreli etkilerin nasıl saptanacağı üzerine.
Programın sonunda, Covid aşı çalışmaları konusuna da değineceğiz.
— / —
Elbette aşılar konusunda çekinceleri olan her kişi, komplo teorilerine inandığı için böyle hissetmiyor.
Fakat aşılar konusunda sürekli üretilen hurafelerin, bu tür tereddütlere yol açtığını, bu iki konunun birbirinden ayrı olsalar da tamamen bağımsız olmadığını görmek gerek.
Bu serinin bir sonraki hafta başlayacağımız ikinci bölümü, yalnız aşılar konunda değil medyadan siyasete pek çok alanda son zamanlarda giderek yükselen hurafelere inanma eğiliminin biyolojik, bilişsel, ve tarihsel/toplumsal sebeplerini ele alacak.