İnsanların küçük veya küçük gibi gözüken şeylerle mutlu olabilmesi hem çok güzel hem de çok gerekli bir duygu. Sevdiğinizin bir anlık gülümsemesi, bir tatlı sözü, bir müziği sadece birlikte tat alarak dinleyebilmeniz, çocuğunuzun aniden sizi sevdiğini söyleyip yanağınıza bir öpücük kondurması ne kadar güzeldir. O anda sahip olamadığınız ve belki de hiçbir zaman sahip olamayacağınız hiçbir şey artık umurunuzda değildir. O küçük gibi gözüken olay bulutların üzerine çıkarmıştır sizi. Hayattan tüm beklentilerinizin karşılandığını bile düşünürsünüz. Bu benim gibi sıradan insanlar için böyle ve sanırım herkes için de böyle olmalı. O zaman yaşamın tüm sorunlarına göğüs gerebilecek gücü bulduğunu hissediyor insan.
Peki bireysel olarak küçük veya küçük gibi gözüken şeylerin bizleri tatmin etmesi ve onları mutlu olmak için yeter bulmamız toplumsal, kurumsal olaylar ve ilişkiler için de geçerli olmalı mı? Buna katılmıyorum. Bireysellikten çıkıp toplumsal ve nihayette uluslararası her türlü ilişkiye, olaya geldiğimizde hiç tatmin olamayacakmış gibi hissetmemiz gerektiğini, tatmin çıtamızı çok yukarıya çekmemizin zorunlu olduğunu düşünüyorum.
Son noktayı koymuş Neden bu kadar uzun bir giriş yaptım, şimdi onu açıklayayım sayın okurlar. 23 Eylül Pazartesi tarihli Hürriyet gazetesinin “Beşinci vites” köşesinde Sayın Ufuk Sandık Danimarka’nın Aalborg/Tannis kentinde “Car of the year” jüri üyelerinin ve otomotiv firmalarının yöneticilerinin buluştuğu toplantıya ilk ve tek Türk jüri üyesi olarak katıldığını yazıyordu. Bu toplantıda Türkiye’de üretilen Toyota otolarının bazı modelleri ile ilgili bir kalite tartışması yaşanmış ve sonuçta İsveç’li üye “Ben Türk malı otomobillerin kalitesini iyi biliyorum” diyerek yazarın yüreğine su serpmiş. |
|
Aynı tarihli Hürriyet gazetesinin 1. sayfasında Hürriyet yazısının bile üstünde mayolu bir bayanın resmi vardı ve yanında “Hidayet’in takım arkadaşını kaptı” yazıyordu. Haber! Altta “NBA’deki temsilcimiz Hidayet Türkoğlu’nun takımı Sacramento Kings’in yıldız basketbolcusu Chris Webber ile Tyra Banks nişanlandı.” Yazısı ile devam edip evlenme teklifinin nasıl geldiği ile bitiyordu.
![]() | Sayın okurlar, Allah aşkına insaf edin. Bu olaylar eğer Türk toplumunu mutlu edip bize, neden olabileceğini bilemediğim ve hayatım boyunca da anlayamayacağım bir tatmin, kendine yeterlik veya dünyada biz de varız veya diğer öykündüğümüz uluslar ile eşitiz benzeri duygular yaşatıyor ise, bitmişiz demektir. Sn. Ufuk Sandık havayla giden otomobil teknolojisini yazarken eğer sürahi ile mutlu oluyorsa, bu tartışmaya nokta koyuyorsa, daha ne denebilir? Hele hele sürahi mutluluğuna şükür dedirten Hidayet haberini okuyunca ne yapılır? Sanki Tyra Banks’ın hayali ancak bir Türk basketbolcusunun oynadığı takımın yıldızı ile evlenmekmiş gibi, sanki bu ilişkide bizim bir payımız varmış gibi –olsa ne olur- 1. sayfaya manşet atmaya ne denir? Sürahi seviyesi Hayır, biz bu olaylarla mutlu olamayız. Bu olaylar bizde manşet olamaz, haber olamaz. Bu olaylar bir övünç kaynağı olamaz. Afrika’da Zulu kabilesindekiler de sürahi yapıyor. Üstelik ihraç da ediyorlar. |
Kurumsal anlamda yaptıklarımız ile tatmin ve mutluluk düzeyimiz bu kadar basit ve alt seviyede olur ise bizim o listenin başına geçme şansımız sıfırdır. Hedeflerimizi artık büyütmek zorundayız. Artık üretim bandı olmaktan çıkıp tüm branşlarda yaratıcı olmak zorundayız. Varsın araba yapmayalım. Ama bizim arabamızın Japonya’da üretilip, Japonların istediğimiz kaliteyi tutturup tutturamadığının tartışıldığı ortamı hedefleyelim. Aksi halde hala sürahiden Amerika’lı manken haberi içer, ohh dünya varmış deriz. Bizim içinde olmadığımız bir dünya.