Sakat Aşk

-
Aa
+
a
a
a

Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş, Erişilebilir Her Şey sosyal girişiminin üç kurucu ortağından ikisini, Seben Ayşe Dayı ile Serim Berke Yarar’ı konuk ediyor ve kendilerinden sevgililikten, ev arkadaşlığından evliliğe evrilen hikayelerini dinliyor.

""
Sakat Aşk
 

Sakat Aşk

podcast servisi: iTunes / RSS

Alper Tolga Akkuş: Merhaba Apaçık Radyo’ya, Sakat Muhabbet’e; sağlamcı zihniyetin kör topal muhalifine hoş geldiniz. Ben Alper Tolga Akkuş. Bugün 19 Şubat 2025 Çarşamba. Bir hafta önce konuklarımla Sakat Dans konuşurken, müzik arasında birkaç gün sonra sevgililer günü olacak, sevgililer gününün depremle alakası nedir diye konuya girmiştim çünkü konuklarım Antakya’dandı geçen hafta ve o zaman da iki sene önce 14 Şubat Salı'ya geliyordu programın günü. Ben de ondan 20-30 gün önce iki arkadaşıma, “Bakın, 14 Şubat Salı'ya geliyor, sizin de aranızda güzel bir iletişim var, haydi konuk olun, ‘Sakat Aşk’ konuşalım” demiştim. Ama deprem olunca o kalmıştı ve biz hep bunun geyiğini yapmıştık ‘Sakat Aşk’ yapamadık diye. Aradan iki sene geçti ve ben de geçen hafta isimlerini de vererek bunu anlatınca programın bitiminde Serim Berke Yarar mesaj attı bize. Bir grubumuz da var kendisiyle, Erişiyorsam Varım diye. Dedi ki, “Alper, o zaman şimdi bizi konuk al” dedi. Biz de hemen 14 Şubat'ın haftası dolmadan, Cuma günü doluyor, daha iki günümüz var, 19 Şubat'ta onları konuk alalım ve ‘Sakat Aşk’ı konuşalım diye planladık ve şu anda konuklarım onlar; Seben Ayşe Dayı ve Serim Berkay Yarar. Seben ve Serim, hoş geldiniz, nasılsınız, iyi misiniz?

Seben Ayşe Dayı: Hoş bulduk Alper, iyiyiz. Sen nasılsın?

A.T.A.: Sizi gördüm daha da iyi oldum. Serim, senden naber, sen nasılsın?

Serim Berke Yarar: Vallahi ben de on numarayım yani her şey güzel.

A.T.A.: Sevgililer Günü güzel geçmiş galiba, öyle görüyorum konuşmanızdan, öyle mi?

S.A.D.: Valla biz sevgililer günü diye değil de çok yoğun bir hafta silsilesinden çıkıp iki gün bahanesi ile bir yere kaçtık, yalan söylemeyeyim.

Bir Önceki ‘Sakat Dans’ Bölümü ile ilgili Geri Dönüşler: Sağır Dans’a Dair İpuçları

A.T.A.: Teşekkür de ediyorum çünkü yoğundunuz, ben ıslah ettim biraz sizi. O yüzden “Hemen, tamam o zaman” dediniz. Şu anda da konuşuyoruz ama ev bayağı dolu, kalabalık. Orada bir odaya girip benimle konuşuyorsunuz, bunu da ileteyim ben dinleyicilere. 

Ufak bir ara rica edeceğim, geçen haftaki programda Sakat Dans derken sağırlar nasıl dans ediyor diye bir kalmıştık konuklarımla ama program bitince bana hemen üç kişiden geri dönüş geldi sağır dans nasıl olur diye. 

İlki Binnaz Uzun'dan; Binnaz Hanım da benim bir konuğumdu. 29 Mayıs 2024 tarihinde ‘Sakat, Bekar... Üstelik Anne’ başlıklı programıma konuk olmuştu. Bana hemen bir ses kaydı attı ve dedi ki, “Alper, ben zamanında Cemil Topuzlu'da bir Japon dans grubu izlemiştim ve hepsi sağırdı, dans ediyorlardı” dedi. Onlar da ritimle bu şeyi yakalıyorlarmış. Siz de - Seben ve Serim - kafanızı sallıyorsunuz, bu konuyu biliyorsunuz galiba. Ben böyle konuşuyorum ama ben cahiliyim. Binnaz Hanım bana gene bir link attı, bir gösteri gönderdi. O da Cemal Nevzer Erciş, İşitme  Engelliler İlköğretim Okulu'nun dans gösterisinin videosuydu, çok sağ olsun. 

Hemen ardından Geçen hafta konuştuğumuz ile Amerika'da, Atlanta’da dans üzerine çalışmalar yapan bir hanımefendinin adı geçmişti; Onur Topal Sümer. Onur Hanım da döndü bana, hemen yazdı. O da Amerika'da, Atlanta’da sağırlarla dans çalışması yapmış ve o da aynı şeyi söyledi, “Ritim ve sayılarla yapıyoruz” dedi. 

Bir de Mersin'den, buradan benim ablam Zümrüt Akınbay ki tabi bilmiyor konuyu ama kendisi emekli bir resim öğretmeni. Bana dedi ki, “Alper, belki renklerle oluyordur”. Ben onu bilmiyorum, onun kendi düşüncesiydi o. Bunları paylaşmak istedim. Kusura bakmayın sizin de zamanınızı aldım ama Sakat Muhabbet'in bir içeriği hakkındaki bu geri dönüşler çok hoşuma gitti. 

Bu hafta konumuz ‘Sakat Aşk’. Önce tanıtım yapıyorum ama sizi de tanıyordur dinleyenler. Yine de Seben ve Serim ikilisi olarak bir kısaca tanıtın kendinizi, sakatlığınızı söyleyin, sonra başlayalım isterseniz.

S.B.Y.: Sakat mıyız? Bilmem ama sakatız. Ben Serim, Erişilebilir Her Şey’in (EHŞ) kurucu ortaklarından biriyim. Makine mühendisiyim ve aynı zamanda da bir davulcuyum. Yaklaşık 13-14 yıldır davul çalmaya çalışıyorum. Kendimi aslında serebral palsili (CP) bir bireyim diye özetleyebilirim.

S.A.D.: Ben de Seben. Ben de gazeteci ve antropologum. Erişilebilir Her Şey’in (EHŞ) üç kurucu ortağından biriyim. Ben de iyi yemek yapar, güzel yazı yazarım. Aynı zamanda ben de serebral palsili bir bireyim.

‘Davulcu ama aynı zamanda mühendis bir davulcu’

A.T.A.: Şimdi hemen Serim ‘ben davulcuyum’ deyince bodoslamadan giriyorum. Senin başını boş bırakmışlar galiba Seben, davulcuya varmışsın, doğru mu tespitim?

S.B.Y.: Ya davulcuya, ya zurnacıya!

S.A.D.: Ya davulcuya, ya zurnacıya. Yok benimki mühendis davulcu - önünde mühendis olunca sıkıntı çıkmadı.

A.T.A.: ‘Ne mühendisler istedi beni’ diyerek hemen vardım oldu o zaman seninki de.

S.A.D.: Hemen de vardım diyemeyiz ama mühendis bir davulcuya vardığım doğrudur.

Tanışma

A.T.A.: ‘Sakat Aşk’ konuşacağız. Ben üç alt başlık koydum; Tanışma, flört ve evlilik. Çünkü iki sene önce siz henüz flört aşamasındaydınız ama şu anda evli, karı koca bir çiftsiniz. Önce tanışma ile başlayalım. Serim nasıl tanıştın sen Seben Hanım ile?

S.B.Y.: Üniversitede bir sempozyum olmuştu; engellilikle ile ilgili global bir sempozyumdu. Ben üniversiteye yeni girmişim, ilk dönemimdi. Oradaki sempozyumda beni görevli yaptılar. Seben geldi oraya ve Seben ile orada tanıştık aslında. Kapıda karşılaştık ve sonra arkadaşlığımız başladı.

A.T.A.: Sene kaçtı abi?

S.B.Y.: Yeni 2013.

A.T.A.: 12 sene önce, evet.

S.B.Y.: Aynen, 12 sene olmuş. Seben tabii beni görünce başka bir şeyler olmuş orada.

S.A.D.: Benim konuşmamı iptal ettiler ve bana bir görev verdiler. Ben de böyle salondan çıkıp, bir yere yetişiyordum sonra ‘Aa, çocuğun saçları ne güzelmiş’ dedim. Devam ettim ve birkaç dakika sonra yürürken gördüm ve dedim ki, ‘Aa, bu da bendenmiş’. 

Birlikte İlk Konser: İTÜ Arena’da Pink Floyd ve EHŞ’nin Muhtemelen Temeli Bir Girişim: Sahneyi En İyi Gören Yere 15 Kişilik Bir Engelliler Platformu

S.B.Y.: Sonra beni aradı Seben, "Serim, Pink Floyd dinliyor musun?” dedi. "Evet, dinliyorum,” dedim. “Konserleri var,” dedi. “Evet, bilet aldım,” dedim. Aslında Seben EHŞ’nin ilk temelini atmış o gün. Pink Floyd konserinin organizatörüne ulaşmış. Konser o zaman İTÜ Arena’daydı, ayakta biletler vardı ve Seben engelliler için platform yaptırmış alana.

S.A.D.: Birkaç günlük bir olaydan sonra ben Serim'i aradım. Yani oraya yaklaşık 25 bin kişinin gelmesi bekleniyor ve “Pink Floyd’u dinleyen insanların yaş kitlesini de düşündüğümüzde yaşa bağlı bir engellilik durumu olan insanlar için de böyle bir çözüm düşünmediniz mi?” diye Biletix üzerinden organizatör firmaya ulaşıp beyinlerini yıkadığım bir iki gün oldu. Sonra beni aradılar, “Seben Hanım, salon içine 15 kişiyi alacak ve sahneyi tam karşıdan gören bir platform yaptırıyoruz” dediler. Biz de Serim ile platformda buluştuk.

S.B.Y.: İlk konserimize gittik aslında. Sonra tabii bizim kafalarımız uydu ve konserlere gitmeye başladık. Bu da güzel bir arkadaşlığa, güzel bir dostluğa evrildi. Uzun bir süre aslında biz konserlere giden iki arkadaştık ve bu noktada bir çekim de vardı.
 
A.T.A.: Yani ikinizde de vardır ve ikiniz de açılamıyorsunuzdur birbirinize. Karşı taraf ne düşünüyor gibisinden oluyor ya - şu anda bende de öyle şeyler olduğu için oradan bir pay biçiyorum.

S.B.Y.: Aynen öyle ve bu çekim gitgide arttı aslında. Uzun süre flört ettik ve bir şekilde de kondu adı.

S.A.D.: Korkularımız, çekincelerimiz de vardı yani ‘nasıl yapacağız’ gibi. Toplumda zaten öyle kanıksanmış bir şey sana geldiği için ve bu sefer sen de kendini sorguluyorsun, ‘bu adamın hayatı zaten zor, benimle olunca acaba daha da mı zorlaşacak, onu yavaşlatacak mıyım?’ diyorsun. 

S.B.Y.: Şimdi de düşünüyoruz aslında yani sağlamcı zihniyetin bize toplumsal bir baskısı da var yani engellisin ve ‘engelli biriyle olmalı mısın, bu zorlaştıracak mı hayatını?’ diyorsun. Hep bunlar aslında toplumumuzun itelediği algılar.

A.T.A.: Biz de sağlamcıyız zaten, ondan çıkamadık ki. Uğraşıyoruz sadece, çabalıyoruz.

S.B.Y.: Aynen öyle.

S.A.D.: Ya da seni çift olarak gören birisi dışarıda bize rahatlıkla şunu sorabiliyor, ‘Siz sağlam iki kişiyi bulsaydınız hayatınız daha kolay olmaz mıydı?’

A.T.A.: Benim de sakat olmayan birisiyle bir şeyler oluyor, olmuyor, sıkıntılar oluyor. Ona dedim mesela geçen gün, ‘Bak, yakında çok ağır şeyler gelebilir benimle alakalı, sen niye bununla berabersin?  Benim adıma üzülme, biz bunun bin katını yaşamış ve geçirmiş insanlarız ama sen üzülme’ dedim. Seben dedi ya, Serim’i ilk gördüğünde saçı güzel diye durmuş ve sonra ‘Aa bizden’ deyince de başka bir pencere açılmış. 

Müzik arasına da geldik hatta geçtik bile, bayağı laf lafı açtı ama şunu da söyleyeyim; ben kafamda EHŞ’yi Serim kurdu diye kurmuştum. Hatta Serim bu bu kızdan hoşlandı, bu kızı tavlamak için kurdu diye de bir geyik yapacaktım ama tam tersi olmuş: Seben gitmiş ve konser alanını Serim için ayarlamış ve sonra da Serim'i çağırmış. Bu şekilde başlatmış yani her şeyi yapan Seben’miş.

S.B.Y.: Gül döktüm yollarına...

A.T.A.: O mu olsun şarkı? 

S.B.Y.: Bence Pink Floyd'dan bir şey çalalım.

A.T.A.: Tamam, çalalım. Hangisi olsun?

S.A.D.:Echoes” olsun. 

S.B.Y.: “Echoes” olsun.

S.A.D.: Apaçık Radyo’nun da kafasını yakalım.

Aşkın Otostop Hali: S Kare Yollarda

A.T.A.:Sakat Muhabbet devam ediyor. Bu hafta konuklarım, iki yakın arkadaşım, iki sevgili, iki yeni evli, bir zamanlar flört ile tanışan eden Seben ile Serim. Hikayeyi dinledik, konuştuk. Can ortaklığı, can dostluğu ve sonra da flörte evrilen süreç. Skareyollarda’yı (Se Kare Yolarda) biliyorum ben. Skareyollarda nasıl başladı? Skareyollarda’ya girelim çünkü onun da bir payı var bu ilişkide bence.

S.B.Y.: Bence bayağı.

S.A.D.: Bayağı bir payı var çünkü biz aslında yolda sevgili olmayı öğrendik. ‘Biz artık sevgiliyiz galiba’ deyip yola çıktık.

S.B.Y.: EHŞ’den önce, ilk sevgili olduğumuz dönemde gezgin arkadaşlarım vardı benim, hippie arkadaşlarım. Onlar Ürdün'den Türkiye'ye geldi ve onlarla Çanakkale'de buluştuk. Ben Çanakkale'deydim ve Seben de Çanakkale’ye gelmişti. Dediler ki, “Datça'ya gideceğiz, gelir misiniz?” İşimiz yok, işsisiz, yapacak bir şey arıyoruz ve “Haydi gidelim birlikte” dedik, yola çıktık. Onlarla Datça'ya gittik. Birlikte kampı kurduk, çadır açtık ve sonrasında Seben ile ne yapalım buradan sonra dedik. “Haydi burada biraz gezelim, kamp kuralım ve oradan da biraz daha güneye inelim,” dedik. Fethiye, Kaş, Antalya derken biz aslında bütün kıyıyı Mersin'e kadar otostop çekerek ve kamp kurarak sırt çantalarıyla yol almaya başladık. Böyle kamplara gittik, yeni insanlarla tanıştık, müzikler yaptık. Aslında bir buçuk aylık bir yolculuk yaşadık Seben ile.

A.T.A.: O hangi seneydi? 2013’ten beş sene sonrası aslında sizin tarih, aslında dinleyenlere aktarmak için soruyorum.

S.A.D.: 2018 idi.

A.T.A.: 2013-2018 yani beş sene sonrası aslında. Sizin tarihçenizi de aslında dinleyenlere aktarmak için soruyorum bunları.

S.B.Y.: Sağol. 2018 idi ve aslında otostop çekiyoruz, yeni insanlarla tanışıyoruz, sınırlarımızı genişletiyoruz o sırada kişisel olarak. Çokça birbirimizi tanıma fırsatımız da oldu, sınırlarımızı görme fırsatımız da oldu. Seben otostopa çok karşıydı ilk yola çıktığımızda, otobüse gidelim diyordu. Sonra otostobu denedik ve ‘Aslında fena değilmiş, niye olmasın?’ dedi.

S.A.D.: Sonra ben otostop çeker oldum, ‘Bak bu araba iyiymiş, durdurabilir miyiz?’ diyordum. 

S.B.Y.: Türkiye'de kadınlar otostop çektiğinde arabaların durma oranı çok daha yüksek zaten.

A.T.A.: Peki, hala sürüyor mu bu otostopla gezme işi? 

S.A.D.: Yok artık.

S.B.Y.: Otostopçu alıyoruz.

S.A.D.: Otostopçu alıyoruz, o daha eğlenceli. 

S.B.Y.: Otostop çekerken söz vermiştik.

A.T.A.: “İleride olursa imkanımız biz de yapalım’ dediniz.  diye evet.

S.B.Y.: ‘Gördüğümüz bütün otostopçulara alalım’ diye kendimize söz vermiştik o zamanlar.

S.A.D.: ‘Şartlar uygunsa alalım’ demiştik.

S.B.Y.: Şartlarımız uygun ise, araba müsait ise alıyoruz gerçekten. Yolculuk bize çok şey öğretti. Skareyollarda’da, orada biz toplumun algısını da dönüştürmeye başladık çünkü her bindiğimiz arabada, her tanıştığımız insanda ‘siz iki engelli otostop mu çekiyorsunuz, nasıl yani?’ gibi bir algı var. Bunu kırdığımızı gördük, bu hikayeleri anlatmaya başladık.

S.A.D.: Her araçtan inerken ‘çocuklar dikkatli olun, herkes benim gibi iyi niyetli değil’ diyorlardı. ‘Amca, bir önceki arabadaki arkadaş da aynı şeyi söyledi’ diyordum. Aslında toplum da kendine güvenmiyor. 

A.T.A.: O çok genel bir şey yani sapık binde bir ise abarta abarta herkes öyleymiş gibi algılıyoruz aslında bakarsanız.

Video file

Otostop Raconları

S.B.Y.: Aynen öyle, nasıl konumlandırdığımızla ilgili. Bu arada otostop raconları da var yani onları da öğrendik zamanla. Şehir merkezinde otostop çalışmaz mesela, hep şehir merkezinden çıkmak ve ana yolda otostop çekmek lazım.

S.A.D.: Gündüz otostop çekmek lazım.

S.B.Y.: Evet, ‘Gündüzün şerri, gecenin hayrından iyidir’ diye bir söz var o yüzden. Bir de, ‘Üç kuştan uzak dur’ var.

A.T.A.: Neymiş onlar?

S.B.Y.: Doğan, Şahin ve Serçe marka arabalar yani üç kuş.

A.T.A.: Ha arabalar, ilk defa duyuyorum ben bunları. Ben hiç otostop çekmedim, iki kere çektim ve evet, durmuştu hemen araba, öyle bir şey de var. Şimdi Skare’yi de ben açayım; Seben ve Serim, ‘S ve S’ yani ikisi ‘S kare’ oluyorlar. Instagram'da galiba S Kare Yollarda diye bir hesapları vardı ve oradan da bütün bu yolculuğu paylaşıyorlardı. S Kare Yollarda da aslında onun hikayesi. Başka bir detay var mı benim atladığım?

S.A.D.: Ama güzel olan şey,  biz bunu Mayıs'tan Ekim'e kadar yaptık ve sonra üniversiteler açıldıktan sonra ‘bu hikayeyi anlatsanıza, engelli farkındalığı için daha güzel bir hikaye olamaz’ diye herhalde 12-13 üniversiteye gittik, Kıbrıs'a bile gittik.

A.T.A.: Tamam, şimdi tanışma, flört, S Kare yollarda ve geldik, evliliğe. Kim kime teklif etti? Sizin düğününüze dair ben kendi arkadaşıma da anlattım, ‘Lady Diana ile Charles'ınkinden daha güzel bir düğünmüş, fotoğraflarını gördüm’ dedim. Evliliğe ve düğüne gelelim şimdi.

Evlilik Teklifi Çıkmazı ve Rizeli Kamil Abi ya da Rize de Fıkra Olmak!

S.A.D.: Serim'in bana evlilik teklif edememesi ve Kamil Abi.

S.B.Y.: Şöyle bir durum var. Biz S Kare Yollarda’dan sonra EHŞ’yi kurduk ve EHŞ ile de aslında sevgililik durumunun yanına iş arkadaşlığı, ortaklık eklendi. Bu aslında çok da enteresan bir deneyim. Aynı evde yaşamaya başladık, evlenmemiştik ama aynı evde yaşıyorduk. Aynı evde yaşarken evlenme teklif etmek çok zor bir şey. Aynı evde dipdibesin ve sürpriz bir şey yapmaya çalışıyorsun. Nasıl yapacaksın yani? Çok zor bir şey. Bahçeşehir Üniversitesi’nden burs aldım, oradaki caz bölümünde okumaya başladım geçen sene. Orada okurken provam var deyip kaçıyor, yüzük bakıyordum. Provam var deyip kaçıyor, evlenme teklifi için yer arıyordum. Sürpriz bir evlenme teklifi hazırladım güç de olsa ve ‘Seben hep kar görmek istiyordu’ dedim ve ‘En çok kar nerede var dedim? Rize'de vardı, ayarladım orada bir yer. Çok da güzel süslettim böyle her şeyi, on numara. Tabi çok kar var ve indik Rize’ye. Havalimanından bizi alacak araç gelmedi, araca ulaşamıyoruz, elektrikler gitmiş, böyle kaldık ortada. En sonunda üç saat sonra geldiler sağolsunlar, dediler ki ‘Yollar kapandı, kusura bakmayın. Elektrik direkleri de devrildi, elektrik de yok’ Dedi ki Seben, ‘Ya Allah aşkına, buraya geldik lütfen fıkra olmayalım’. 

S.A.D.: Bizim araç gelene kadar taksiye binip bir yere gidelim, kahvaltı edelim dedik. Taksiciyle de inanılmaz süper hikayelerimiz vardı. Serim’e ‘Fıkra olmayalım burada’ dedim ama olduk.

S.B.Y.: Ve fıkra olduk çünkü bizi aldı Namık Abi - sağolsun çok güzel bir insan, tam bir Karadenizli - bizi gezdire gezdire yaylaya çıkarıyor çünkü yayladaydı bizim otel. Bizim otelden sonra yol yok gibi bir durum var, her yer böyle boyum kadar kar, inanılmaz manzaralardan çıkıyoruz, ormanın içi, şimşir ormanları. Çıktık yola, Zil Kale diye bir yer var, böyle büyülü bir kale, beyaz, kar yağıyor. Uzaktan kaleyi görüyorsun, yemyeşil bir orman.

S.A.D.: Pontus Rum döneminden kalma, hakikaten şatovari bir yer - bembeyaz ve yeşilin içinde.

S.B.Y.: Biz yollarda olmayı seviyoruz ve yollar bizim ve ben de yolda teklif etmek istiyordum. Dedim ki ‘Tam yeri burası Serim, evet, burada etmelisin’. ‘Namık Abi durur musun?’ dedim, ‘Dururum tabi’ dedi ve durdu. ‘Fotoğrafınızı da çekeyim burada’ dedi yani fotoğrafçımız da hazır, on numara yer. Tam böyle teklif edeceğim, güzel sözler söylemeye başladım. Üstümde büyük bir mont var ve tabi yolda sağ kolumu çok kullanamadığım için bütün her şeyi sol cebime koyuyorum, yüzüğü de oraya koymuştum. Benim cebim delinmiş; cüzdan, anahtar, telefon her şey üst üste böyle aşağı doğru kaymış bacağıma, dizime doğru. Yüzüğü arıyorum, yok yüzük, arıyorum yok yüzük, gelmiyor yüzük. Buldum tam, çıkaracağım, tam güzel bir söz söyledim ‘Daattt’ diye bir korna! Yollar çok dar, bir tane araba gelmiş, bağırıyorlar bize, ‘Uşağım yürüsenize! Yolu da kapatmışsınız, çekilin yoldan!’ diye. Ben evlenme teklifi edemedim, edemedim abi orada. Seben dedi ki, ‘Ne diyecektin canım?’ ‘Çok güzel olduğunu filan söyleyecektim’ dedim ve konuyu kapattım.

A.T.A.: Yani sihir kaçmasın diye söylemiyorsun da... 

S.B.Y.: Söyleyemedim. Namık Abi de hemen araya girdi, ‘Hadi canlar, gitmemiz lazım, kızdırmayalım’ dedi. 

A.T.A.: Karadeniz insanları da değişik insanlar.

S.B.Y.: O da ‘Şimdi olay çıkmasın’ diyor. Otele çıktık. Otel dediğim de dört tane ev, birbirinden ayrı dört tane yayla evi. Evde kalıyoruz ve bir tane de bungalov koymuşlar. Üç masa var, restaurant gibi yapmışlar. Zaten beş oda var. ‘Çay demledik, odanıza çıkmadan için, yoruldunuz’ dediler. Çok merdiven tırmandık, bayağı zordu. Buzulların içinde merdivenler vardı, delilikti. 

A.T.A.: Yani sen Seben’e eziyet çektire çektire evlenmeye ikna ettin diye anlıyorum, doğru mu?

S.A.D.: Yok, ben karın içinde olduğum için çok mutluydum.

S.B.Y.: Bunu kendisi istedi. Sordum, ‘Merdivenden çıkar mısın?’ dedim. ‘Çıkarım, çok güzelmiş, buraya gidelim’ dedi. Alper, Ben her şeyi düşünüyorum. Bütün bungalovlar iki katı orada, tek katlı yer buldum, öyle düşün. Bayağı araştırdım. Çay koyduk, içiyoruz. Bir adam geldi, Kamil Abi. Durdu, ‘Uşağım geldiniz mi?’ dedi. ‘Geldik abi’ dedim. ‘Eee yüzük nerede?’ dedi. ‘Abi ne yüzüğü?’ dedim.

A.T.A.: O biliyor muydu planı?

S.B.Y.: Biliyordu. Odayı süslettim, her şey hazır ama gelip ‘yüzük nerede’ denir mi? Evlenme teklif edeceğim, hocam sen ne yapıyorsun?

A.T.A.: Daha güzel olmuş, daha çok şaşırmış. Sen de şaşırmışsın, sana da sürpriz olmuş. Ne güzel işte!

Gülmekten teklife ‘evet’ diyememek

S.B.Y.: ‘Abi, ne yüzüğü? Karıştırdın herhalde başka oda ile bizi’ dedim. ‘Oğlum, sizin odayı ben süsledim ya... Yüzüğü alıp evlenme teklif etmeyecek misin?’ dedi. ‘Ne diyosun abi?’ falan dedim ben de.

S.A.D.: Bir videomuz var odada; odaya bavulları taşıdılar. Kamil Abi de, ‘Hadi çıkart yüzüğü video çekeceğim’ diyor. Ben gülmekten Serim’e ‘evet’ diyemiyorum.

A.T.A.: Son bir dakika 10 saniye. Şöyle yapalım, bu hafta bitirelim. Haftaya bu hikaye daha sürecek galiba, devam edelim mi haftaya?

S.A.D.: Konuşalım mı? Çünkü buradan sonra Kamil ile iki gün sonra konuştuklarımız da var.

S.B.Y.: Niye böyle yaptığını bir sonraki hafta anlatalım.

A.T.A.: Tamam. Seben Ayşe Dayı ve Selim Berke Yarar idi konuklarım ve kendileriyle ‘Sakat Aşk’ konuştuk ama bitiremedik. Öyle bir evlilik teklifi var ki bitmedi, süre bize yetmedi. Haftaya devamı gelecek ve ‘Dünyanın bütün sakatları eğleşin’ diyorum, benim son sloganım bu. Haftaya devam edeceğiz bu konuya, görüşmek üzere, hoşça kalın.

S.A.D.: Hoşça kalın.

S.B.Y.: Hoşça kalın.