Kasım
Dinlemek için:
İndirmek için: mp3, 21 Mb.
Ayın Sözü: "Bana göre bunlar ABD’nin açık ve yakın düşmanlarıdır. Gizli belgeleri yayınlamaları, askeri saldırıda bulunmalarından daha tehlikeli... Terör sayılmalı.." Temsilciler Meclisi üyesi Peter King, Wikileaks'i tanımlıyor.
Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk kez üç general açığa alındı.“Balyoz Darbe Planı” soruşturmasında adları geçen 2 tümgeneral ve bir tuğamiral, haklarındaki işlemin iptali istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne başvurdu... AYİM’in itirazı reddetmesinin ardından karar yürürlüğe girdi. 12 Eylül cuntasının başındakilerin yargılanması için açılan soruşturmada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı görevsizlik kararı verdi. Kenan Evren ve arkadaşlarıyla ilgili sürecin nasıl işleyeceğine dair karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan bekleniyordu. Böylece bir belirsizlik ortamına girilmiş oldu.
Kasım ayının Türkiye’de en can yakan haberi, bir davanın 10 yıl sonra başlayabilmesi idi. “Hayata Dönüş” operasyonu davasının başlamasıyla cezaevindeki infazlar hiç olmadığı kadar açık tartışıldı. O dönem operasyonu alkışlayanların operasyonla ilgili eleştiri yazıları yazacak köşlerini hâlâ tutuyor olması bile eleştiri konusuydu. Dava ise başlı başına bir skandaldı. Davada sadece 39 er yargılanıyor, rütbeli asker veya dönemin yetkililerinin adı bile geçmiyordu. Ölen 33 mahkûmun yakınları davaya müdahil oldu. Durum belirsizdi.
Söz skandal davalardan açılmışken, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 12 yıl önce yedi kişinin öldüğü Mısır Çarşısı patlamasıyla ilgili davada, sosyolog Pınar Selek için verilen beraat kararını yeniden bozdu. Kurul, aksine tüm kanıtlara rağmen, olayın LPG 'den kaynaklandığına dair hiçbir bulgu olmadığına ve bombanın tek başına Selek tarafından konulduğuna hükmetmişti.
PKK, eylemsizlik kararını 2011 genel seçimlerine kadar uzattığını açıkladı. 21 ilde yaklaşık 700 sivil toplum kuruluşu, “eylemsizlik sürecinin heba edilmemesi” talebiyle ortak açıklama yaptı. Artık silah dışı çözüm yolları neredeyse normal sayılıyor, Türkiye’nin uzun süredir alışık olmadığı bir hal, sıradanmış gibi anlatılıyordu. Mesela, PKK silah bıraktığı sürece operasyonların duracağını söyleyen Başbakan, devletin kurumlarının terörle mücadelede çeşitli görüşmeler yapmasının da normal olduğunu vurguluyordu.
Tabii, görüşmeler sadece devlet tekelindeydi. Kandil’de Murat Karayılan ve diğer PKK yetkilileriyle röportaj yaptıkları için yargılanan beş gazetecinin davası bu açıklamalarla paralel görülmekteydi. Bu sefer gazeteciler beraat etti.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Başbakan Erdoğan’ı protesto eden 18 öğrenciye hapis cezası verildi ve ertelendi. Ardından çeşitli şehirlerde protesto gösterileri ve basın açıklamaları yapıldı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde konuşma yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a üç öğrenci yumurta fırlattı. Haydarpaşa garında yangın çıktı. Ağır hasar gören tarihi binanın kötü işçilik sebebiyle alev aldığı, çatı izolasyonlarının uygunsuz olduğu konuşuldu. Yangın raporu, yıl sonunda hâlâ açıklanmamış, sorumlu belirlenememişti.
Büyükada'daki Rum Erkek Yetimhanesi'nin tapusu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı doğrultusunda, yıllardır hakkını kullanamayan Fener Rum Patrikhanesi’ne geri verildi.
NATO, Lizbon’da “tarihî” bir zirve düzenledi ve kendisine “yeni” bir strateji çizerek dünyada yeni bir çağ açtı: Düşmana karşı füze savunma sistemi! ABD’nin önde gelen jeostrateji uzmanlarından Brzezinski’nin tanımıyla, belirsiz bir düşmanın mevcut olmayan tehdidine karşı, Avrupa’nın mevcut olmayan talebi karşılığında Avrupa’yı korumak üzere tasarlanmış, hiç işlemeyen bir sistemdi bu. Ama bu karar, Türkiye’deki yerleşik medya organlarının neredeyse tümünde “Türkiye’nin dediği oldu!...” diye zafer nidalarıyla karşılandı. Belgede Türkiye’nin kaygıları doğrultusunda, İran’ın adına yer verilmedi. Füzelerin nereye yerleşeceği konusu 2011’e kalsa da Türkiye “adaylığını” koruyordu. Bir küçük intihar girişimi miydi bu, yoksa büyük bir uluslararası zafer mi? Bu kadar belirsizlik içinde karar vermek zordu.
Kavraması hayli güç bir durum daha vardı. Dünyanın en güçlü Askerî ve Ekonomik devleti ABD, bir avuç cesur insanın kurup işlettiği küçük bir internet sitesinin “kamusal gazeteciliği” karşısında dünya âleme rezil rüsva oldu. Eski bir hacker olan Julian Assange ve arkadaşlarının Wikileaks sitesinde yayınladıkları ABD diplomatik kriptoları, “imparatorun çıplak” olduğunu daha net bir şekilde ortaya koyamazdı. Önde gelen düşünürlerden Chomsky’nin deyişiyle, “devletteki gizliliğin asıl amacının, gizli işler çeviren devleti halkın gazabından korumak” olduğu, Wikileaks’in sızdırdığı belgelerin asıl ilginç yanının, dünyada diplomasi hizmetlerinin nasıl çalıştığını ortaya çıkarması olduğunu hep birlikte gördük.
ABD diplomatlarının merkeze gönderdikleri gizli belgeler sistemin ne kadar çürük ve sağlıksız olduğunu bir kez daha bu netlikte ortaya koyarken, konu Türkiye’de derin bir belirsizliği ve kafa karışıklığını yansıtan garip tartışmalara gebeydi. Türkiye’ye karşı komplo diyeninden, İsrail’in işi diyene, herkesin özgün komplo teorisi hazırdı. Assange hakkında tecavüz suçlamasıyla uluslararası tutuklama kararı çıkarıldı. Tutuklama kararı, şansa bakın ki, Wikileaks’in 250 binin üzerinde yazışmayı açıklayacağını bildirmesinin ardından geliyor, belirsizlik her yerde kol geziyordu.
Irak'ta genel seçimlerden 8 ay sonra siyasi uzlaşma sağlandı. Cumhurbaşkanlığına yeniden seçilen Talabani, hükümeti kurma görevini tekrar Nuri el-Maliki’ye verdi. Hükûmetin ne zaman kurulacağı – belirsizdi.
Avrupa’da öğrenci eylemleri her gün güç kazanarak sokakları ve okulları birer protesto alanına çeviriyordu. Fransa'da emeklilik yaşını 60'tan 62'ye çıkaran yasa, çalışanların büyük tepkilerine rağmen yürürlüğe girdi. İngiltere'de hükümetin üniversitelerde harçları arttırmak için tasarı hazırlaması 50 bin öğrenciyi sokaklara döktü, okullar işgal edildi.
Portekiz'de işçiler, hükümetin kemer sıkma politikalarını protesto için genel greve gitti. Çek Cumhuriyeti’nde, çalışanlar son 20 yılın en büyük eylemini yaptı.
Yine bu ay içinde patlayan büyük bir uluslararası skandal, haber bile olamadı: Dünyanın en büyük ekonomisi ABD’de –dev ekonomik krize, rekor işsizliğe rağmen– Amerikan şirketleri, tarihlerinin en büyük kârını elde etmişti: Bir önceki çeyreğe göre %28’lik bir artış, bu şirketleri yılda 1.66 trilyon dolarlık kâra kavuşturmuştu. Ne ki, bu kârı ve kazancı hiçbir şekilde işçileriyle paylaşmıyorlardı. Yeni çağın adı: “Şirketlerin Amerikan Rüyası” olmalıydı! Şirket sözcüleri muazzam kâra rağmen istihdamda yükselme olmamasını neye bağlıyordu peki? Sorulur mu? Elbette “ortamın belirsizliği”ne!.. Gerçekten belirsiz bir ortamda yaşıyorduk vesselam.
Ocak;Şubat;Mart;Nisan;Mayıs;Haziran;Temmuz;Ağustos;Eylül;Ekim;Aralık