Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, İngiltere’deki yerel seçimlere, Gürcistan’daki Yabancı Etkileri Yasası’na, Panama’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve İsrail - Hamas savaşına değiniyor.
İngiltere’de yapılan yerel seçimlerde, belediye meclisi üyelerinin büyük bir kesimini İşçi Partisi’nin kazandığını belirten Ahmet İnsel, yaklaşık 2 bin 600 belediye meclisi üyesinin neredeyse yarısını kazanan İşçi Partisi’ni ikinci sırada Liberal Demokrat Parti’nin, üçüncü sırada Muhafazakarların, dördüncü sırada Bağımsızlar ve Yeşiller’in izlediğini ifade etti. Muhafazakarların kaybettiği belediye meclis üyesi sayısı 474 olurken, İşçi Partisi’nin 180 - 186 civarında ilave belediye meclisi üyesi kazandığına dikkat çeken İnsel, seçim sonuçlarının ardından yapılan analizlerde, İşçi Partisi’nin oy oranının %34 - 35, Muhafazakarların oy oranının %25 - 26 ve Liberal Demokratların ise %16 civarında gözüktüğünü belirtti. Bu veriler ışığında bakıldığında, 2024 yılının sonunda - 2025 Ocak ayında yapılması beklenen tek dar bölge çoğunluk sisteminin uygulandığı genel seçimlerde, %16 oy oranı ile liberal demokratların mecliste temsil imkanlarının olmadığı ama buna karşılık İşçi Partisi’nin %36 veya %40 oy oranı ile açık ara çoğunluğu almasının beklendiğini ifade eden İnsel, son dönemde yapılan ara seçimlerde Muhafazakarların pek çok yerde sistematik olarak İşçi Partisi lehine olacak şekilde oy kaybettiğine dikkat çekti ve son yerel seçimlerde Muhafazakarların 1996’dan bu yana yaşadıkları en büyük yerel seçim yenilgisi olduğunu ifade etti. Büyük Londra Belediye Meclisi’nde çoğunluğu alan İşçi Partisi’nin belediye başkanının, oyların %43.8’ini alarak daha önce görülmemiş bir şekilde üst üste üçüncü kez seçilmiş olduğunu belirten İnsel, Birleşik Krallık’ta Muhafazakar Parti’nin içinde olduğu ciddi çöküşe vurgu yaptı.
Muhafazakar Parti’nin çöküşünde, özellikle göçmen karşıtı politikaların simgesi olan kayıt dışı göçmenlerin Ruanda’ya yollanarak, İngiltere’ye girişlerinin engellenmesine dayalı anlaşmanın etkili olduğunu belirten İnsel, şu anda 20 civarında göçmenin tutuklanarak Ruanda’ya gönderilmek üzere bekletildiğini ifade etti ve göçmen ihracına dayalı bu anlaşmanın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından insan haklarına aykırı bulunduğunu belirtti. Daha önce Brexit tartışmaları sırasında muhafazakar, aşırı ulusal egemenlikçi bir kesimin Avrupa Konseyi’nden de çıkmayı savunduklarını hatırlatan İnsel, muhafazakarlarda AİHM kararlarının İngiltere’nin insan hakları uygulamalarının üstünde olamayacağı yönünde bir eğilimin açık bir şekilde güçlü olduğunu dile getirirken, İngiltere’nin insan haklarının Avrupa’nın insan haklarından daha üstün olduğu iddiasının pratikte tam ters yönde uygulamalara sahne olduğuna da dikkat çekti.
İngiltere’deki son yerel seçimlerin solun yükselişinden ziyade, Muhafazakar Parti’nin çöküşüne işaret ettiğini belirten Ahmet İnsel, Muhafazakarların daha önce oy aldıkları işçi kesimlerini İşçi Partisi’ne kaybederek yaşadıkları çöküşün mekanik olarak İşçi Partisi’ni ön plana çıkardığını vurguladı.
Gürcistan’daki Yabancı Etki Yasası’nı gündemine alan Ahmet İnsel, yasanın yürürlüğe girmesi için gereken üçüncü oylamanın 13 Mayıs’ta yapılmasının öngörüldüğünü belirtti. Yasanın aynı isimle 2012’de Rusya’da yürürlüğe girdiğini hatırlatan İnsel, Rusya’nın Kazakistan ve Belarus gibi etki alanındaki ülkelerde bu yasanın yürürlüğe girmesi yönünde çalıştığını ifade etti. Bu yasanın, Gürcistan’ın Batı ile olan ilişkilerin soğumasına yol açarak Rusya’nın Ermenistan’da kaybetmeye başladığı hakimiyeti Gürcistan ile telafi etme stratejisinin bir parçası olacağına dikkat çeken İnsel, Rusya ve Putin yanlısı olduğu bilinen Gürcistan Rüyası Partisi’nin 2023 yılında gündeme getirdiği yasanın, çok büyük toplumsal muhalefetle karşılaşarak geri çekildiğini hatırlattı ve 2024 yılında yeniden gündeme gelen yasanın, Haziran ayında büyük ihtimalle meclisten geçerek yürürlüğe gireceğini belirtti. Gürcistan Rüyası Partisi’nin arkasındaki esas güç olan, kurucusu ve aynı zamanda Rusya’da edindiği zenginlikle Gürcistan’ın en büyük zengini olan Bidzina Ivanishvili’nin 29 Nisan’da yaptığı konuşmada, Gürcistan’daki muhalefeti ‘dünya savaş partisinin bir maşası’ olarak tanımlayarak, hükümeti devirmek için kalkışma/örgütlemekle suçladığını, Yabancı Etki Ajanı Yasası’nın muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının hükümeti devirme planını finanse edecek Batı kaynaklı dış güçlerden izole etmeyi amaçladığını ifade ettiğini belirterek, Batı’yı ve Batı muhalefetini suçlayan Ivanishvili’nin aynı zamanda 2010 yılında Fransa vatandaşlığını aldığına dikkat çeken İnsel, 2024 seçimleri sonrasında yaptığı konuşmada muhalefeti ağır biçimde bastırmayı vaat eden Ivanishvili’nin Gürcistan’ın 2030’da Avrupa Birliği’ne üye olacağının garantisini verdiğini belirtti. Bu yasa karşısında tedirgin olan Avrupa Birliği’nin, yasanın yürürlüğe girmesi halinde Gürcistan ile olan ilişkilerini dondurma veya en hafif haliyle yavaşlatma yönünde bir tavır alacağını ifade eden İnsel, diğer yandan Abhazya ve Güney Osetya olmak üzere topraklarının %20’sinin Rusya destekli bağımsız cumhuriyetlerin idaresi altında olduğu Gürcistan’da 2008 yılından bu yana diplomatik ilişkilerin kesildiği Rusya’ya sıcak bakan Gürcistan Rüyası Partisi’nin ilginç bir şekilde yabancı etkileri söz konusu olduğunda sadece Batılıları suçlayarak, Rusya’ya herhangi bir eleştiride bulunmadığına dikkat çekti. Bunun üzerine Ömer Madra, uluslararası ilişkiler sisteminde bütün dünyaya yayılan bir anomi halinin varlığından söz etmenin mümkün olduğunu ifade etti.
Topluma dini, sosyal muhafazakar bir tavrı aşılamaya çalışan Gürcistan Rüyası Partisi’nin Gürcistan’ın geleneksel değerlerinin korunması söylemi üzerinde Rusya’daki Ortodoks Kilisesi’nin güçlü etkisine dikkat çeken Ahmet İnsel, etki ajanı yasası açısından düşünüldüğünde bu durumun çelişkili olduğunu belirtti ve Gürcistan’ın tamamen bağımsızlığı olarak bakıldığında, Batı ile kıyas götürmeyecek şekilde Rusya’nın, Rus Ortodoks Kilisesi’nin en büyük etki ajanı olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Gürcistan’daki gelişmelerin ardından, Panama’da dokuzuncusu gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerini ele alan Ahmet İnsel, 1990’da demokrasiye geçen Orta Amerika Cumhuriyeti Panama’da İçişleri Eski Bakanı José Raúl Mulino’nun oyların sadece %34’ünü alarak beş yıllığına başkan seçildiğini belirtti. İngiltere’deki tek turlu milletvekili seçimlerinde olduğu gibi, Panama’da da birinci gelenin kazandığını seçimlerde 2009 - 2014 yılları arasında başkanlık yapan hakkındaki yolsuzluk ve para aklama iddiaları nedeniyle açılan davada 10 yıl hapis cezası almasıyla Nikaragua’ya kaçan Ricardo Martinelli’nin etkisi altında geçtiğini belirtti. İnanılmaz derecede popülerliği olan Martinelli’nin köpeği Bruno’nun da sıklıkla yer aldığı videolarda kendisi yerine aday gösterdiği Mulino’yu destekleyerek seçim kampanyasına dahil olduğuna ve açık bir şekilde diplomatik kurallara aykırı olan bu durumun Nikaragua ve Panama arasında ciddi bir diplomatik krize yol açtığını ifade eden İnsel, seçimleri kazanan Mulino’nun ilk işinin Nikaragua Büyükelçiliği’ne giderek Martinelli ile kucaklaşmak olduğunu belirtti. Temmuz ayında Mulino’nun bir af ilan edip Martinelli’yi içinde olduğu durumdan kurtarmasının çok olası olduğunu ifade etti. Çok fazla seçim vaadi olmamakla birlikte, Mulino’nun iki şey vaat ettiğine dikkat çeken İnsel, bunlardan birinin Venezuela sınırında yer alan ve Panama’ya ve oradan da Meksiya’ya geçmek isteyen mültecilerin güzergahı olan ormanın kapatılması olduğunu, diğerinin ise Martinelli’nin köpeği Bruno’nun adını taşıyan bir hayvan hastanesi açmak olduğunu aktardı.
Martinelli’nin hala inanılmaz bir popülariteye sahip olmasında kendisi hakkında halkta ‘çok çaldı ama hiç olmazsa o bir şeyler yaptı, yine bir şeyler yapacaktır’ şeklindeki genel kanaatin oluşmasında başkanlığı sırasındaki tam istihdam ve altyapı projelerinin etkili olduğunu ifade eden Ahmet İnsel, diğer yandan Panama’nın karşı karşıya olduğu sorunları da ele aldı ve ilk büyük sorunun Panama’nın en büyük ekonomik gelir kaynaklarından birisi olan Panama Kanalı’nı besleyen tatlı su göllerinin iklim krizi nedeniyle kuruması olduğunu belirtti. Bu durumun her geçen gün kanaldan daha az geminin geçişi anlamına geldiğine dikkat çeken ve kanalın kapanmasına ya da milyarlarca dolar yatırım gerektiren çok ciddi altyapı yatırımlarını zorunlu kılacağını ifade eden İnsel, ikinci olarak, halkın çok büyük tepkisiyle karşılaşarak engellenen açık hava bakır madeni projesinin uluslararası şirketler ve Panama’daki ticari kuruluşlar tarafından açılması yönünde çok ciddi bir kampanya yürütüldüğünü belirtti. Bu iki gelişmenin, bölgenin en zengin ülkesi olan Panama için ekonomik tehdit oluşturduğunu ve diğer yandan, Panama halkının ekonomik sorunlar karşısında ağır hapis cezasına çarptırılmış usulsüzlükler ve yolsuzluklarla adı anılan Martinelli’yi desteklediğini ifade etti. Bu durumun Gabriel García Márquez’in kitabı Yüzyıllık Yalnızlık’ı anımsattığını ifade eden Ömer Madra, dünyanın durumu hakkında Márquez’in ve anomi kavramı ile Émile Durkheim’ın katkılarıyla çok güzel bir metin yaratabileceğimiz eleştirisinde bulundu.
Son olarak İsrail - Hamas savaşını ele alan ve Hamas’ın Mısır ve Katar’ın önerdiği ateşkes planını kabul ettiğini ama İsrail’in bu planı incelemekle birlikte beğenmediğini ifade ettiğini aktaran Ahmet İnsel, Pazartesi sabahı Refah kentinin doğu bölgesinde Mısır’la İsrail sınırının Gazze’de kesiştiği bölgede yaşayan 100 bin kişinin hızla ‘güvenlikli insani bölgelere’ taşınması gerektiği konusunda uyarı bildirileri atmaya başlayan İsrail’in 6 Mayıs günü Refah’a yaptığı bombalamada altı kişinin öldüğünü ve yaklaşık 10 kişinin yaralandığını ifade etti. Özdeş Özbay, İsrail tanklarının Doğu Refah’a girdiğini ve sınır kapısı çevresini tamamen kontrol altına alarak Mısır’dan yapılan yardımların kesildiği bilgisini verirken, İnsel, ateşkes anlaşmanın yardımların kısıtlama olmaksızın girmesi imkanı olacağı anlamına geleceğini ifade etti ve Gazze şeridinde ABD’nin yüzer liman inşaatının başlamış olduğunu belirtti.
Ömer Madra, ‘insani dedikleri duruma600 bin çocuğun ölüme mahkum olduğu bir yerden bahsediyoruz’ diyerek, Birleşmiş Milletler’in de bu durumun insani durumla hiçbir alakası olmadığını söylediğini ekledi. Ahmet İnsel, ABD’nin karşı çıkmasına rağmen İsrail’in bütün malzemelerine el koyarak Al Jazeera televizyon kanalını yasaklamasına değinerek, en kısa zamanda ateşkes planının taraflarca kabul edilmesi yönündeki temennisi ile Ufuk Turu’nu bitirdi.