Muhalefetin birleşmesi otokratları devirmek için yeterli değil

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel'in gündemini, Macaristan ve Sırbistan'daki seçimler ile Ukrayna savaşında Bucha ve Borodyanka katliamları ve Fransa'da gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimleri oluşturdu.

Altı partili muhalefet koalisyonu lideri Peter Marki-Zay, 2 Nisan 2022'de Macaristan'ın Budapeşte kentinde düzenlenen son mitingde konuşuyor (Kaynak: AP)
Altı partili muhalefet koalisyonu lideri Peter Marki-Zay, 2 Nisan 2022'de Macaristan'ın Budapeşte kentinde düzenlenen son mitingde konuşuyor (Kaynak: AP)

Ahmet İnsel, Ufuk Turu’na Balkanlardaki seçimler ile başladı. Macaristan’da yapılan seçimlerde Viktor Orban’ın partisinin dördüncü kez seçimi kazandığını ve oyların %53,19’unu aldığını belirtti. Katılımın bir önceki seçimlere göre arttığına değinen İnsel, Orban’ın karşısında altı muhalefet partisi tarafından oluşturulan ittifakın adayının yalnızca %35 oy alabildiği aktardı ve bunu “büyük başarısızlık” şeklinde değerlendirdi. Seçimlerden önce yapılan kamuoyu yoklamalarında oy oranlarının birbirine yakın çıktığını aktaran İnsel, son yoklamalarda ise Fidesz’in 4 puan önde olacağı sonucunun çıktığını ama 20 puana yakın farkı kimse beklemediğini, bu durumun muhalefet açısından büyük bir hezimet olarak nitelendirildiğini belirtti. 

İnsel, muhalefetin ön seçimle seçtiği aday Peter Marki-Zay’in koyu Katolik ve muhafazakar bir şahsiyet olduğunu,  sol ve çevrecilerin bu kişiyi öne çıkarmasının nedeninin ise Fidesz’in eski bir üyesi olması ve Fidesz’in seçmenlerinin bir kısmını kendine çekebilir ümidi olduğunu, ama kampanya sırasında bu beklentinin çok tutmadığını, adayın inatçı bir tavrı olduğunun ve çok gaf yaptığının ortaya çıktığını, aynı zamanda altı muhalefet partisinin de aralarında çok bütünlük sağlamadığının görüldüğünü aktardı. 

İnsel, her şeyden önce aradaki farkın açılmasındaki en önemli etmenin Ukrayna savaşı olduğunun gözlemciler tarafından söylendiğini belirtti. Ukrayna savaşında Viktor Orban’ın hem Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını eleştirdiğini hem de Macaristan üzerinden Ukrayna’daki direnişe silah sevk edilmesine izin vermediğini aktaran İnsel, Rusya’ya yönelik yaptırımları kabul etmesine rağmen fiilen uygulamayarak bir tarafsızlık politikası izlediğini aktardı. İnsel buna karşın muhalefetin ise Ukrayna’nın yanında sınırsız ve koşulsuz biçimde yer alınmasını, Macaristan üzerinden silah yollanmasını, Rusya ile bütün iktisadi ilişkilerin askıya alınmasını önerdiğini belirterek, Viktor Orban’ın “Macaristan’ı savaşa sürükleyecekler bakın görün, bunlar savaş partisidir, biz barış ve istikrar partisiyiz.” diyerek Macaristan’daki orta sınıf seçmeni kendi tarafına çekmek için kullandığını aktardı. Buna rağmen Budapeşte’de muhalefetin çoğunluğu elde etmeyi başardığını ve 18 bölgenin 16’sında muhalefetin kazandığını aktaran İnsel, Budapeşte’nin dışına çıkıldığında ise muhalefetin Fidesz’in önüne geçemediğini belirtti. Bu durumu Macaristan açısından “son derece ilginç ve önemli” olarak değerlendiren İnsel, “muhalefetin birleşerek bu tür otokratlara karşı tavır almasının yeterli olmayabileceğini, muhalefetin kazanmak için aynı zamanda Viktor Orban’ın popülist politikaları diyebileceğimiz politikalarını -ki bunlar aynı zamanda aile yardımları, asgari ücretin arttırılması gibi halkın alım gücünü destekleyen politikalar- aşacak yeni bir düzen önerisi getirmesi ile olabilecek” şeklinde gözlemlerini dile getirdi. 

Muhalefetin seçimleri kazanamayacağını yaklaşık son 10 gündür bildiğini aktaran İnsel buna rağmen aradaki farkın 3-4 puanda kalacağının ve Fidesz’in mecliste 2/3 çoğunluğa yeniden sahip olamayacağının, mecliste güçlü bir muhalefet grubu oluşturma imkanı yaratılacağının beklendiğini belirtti. Her ne kadar muhalefetin mecliste çoğunluk sağlamak için Fidesz’ten 3-4 puan fazla alması gerektiğini, seçim yasasının bu noktada Fidesz’in yararına düzenlendiğini, basının çok büyük ölçüde Fidesz’in elinde olduğunu ve televizyonda Peter Marki-Zay’in konuşma imkanı ile Orban’ın bire 20 ya da bire 30 gibi kıyas kabul edilemeyecek bir farka sahip olduğunu aktarsa da bütün bunların yine de aradaki 20 puanı izah etmek için yeterli olmadığının altını çizdi. 

Otokrat yönetimlerin, otoriter sağcı yönetimlerinin ancak muhalefetin birleşmesi ile devrilebilir beklentisinin yerinde olmadığının bu örnek ile görüldüğünü belirten İnsel, hangi aday üzerinde, hangi program ile birleşildiğinin de bir o kadar önemli olduğunu belirtti. Ukrayna savaşında da Macaristan halkının kendi çıkarını savunduğunun seçimler ile görüldüğüne değinen İnsel, halkın Rusya ile bir çatışmaya girmekten rahatsız olacağını aktardı. 

Sırbistan'da Cumhurbaşkanı Vucic seçimi ilk turda kazandı

Daha sonra Sırbistan’da yapılan seçimlerde de benzer bir sonuç görüldüğüne değinen İnsel, Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in oyların %59’unu alarak birinci turda seçildiğini aktardı. Vucic’in kazanmasına kesin gözüyle bakıldığını ama muhalefetin hiç olmazsa seçimi ikinci tura bırakmayı istediğini belirten İnsel, 2017’de %55 oy ile seçilen Vucic’in bu seçimlerde %59 oy alarak daha büyük bir meşruiyet kazandığını, seçimlere katılımın da bir önceki seçimlerde %54 iken bu seçimlerde %60’a çıktığını belirtti. Bu seçimlerde de Ukrayna savaşının Vucic’in oylarını arttırdığını aktaran İnsel, Vucic’in seçimi kazanacağının zaten kesin olduğunu ama Ukrayna savaşının Sırbistan’da da Vucic’in çok daha yüksek oy almasını sağladığını belirtti. Vucic’in savaş ile ilgili kendisini “istikrar ve barışın güvencesi” olarak konumlandırdığına değinen İnsel, Macaristan’ın yaptığı gibi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasını kınayan karara evet oyu verdiğini ama diğer taraftan herhangi bir yaptırıma Sırbistan’ın katılmasına karşı çıktığını ve Ukrayna’nın yanında yer almaktan kaçındığını aktardı. 

İnsel, savaş tartışmaları nedeniyle de hem Macaristan hem de Sırbistan içerisinde son bir ay içinde diğer konuların özellikle büyük yolsuzluklar gibi konuların tartışılmadığının altını çizdi. Vucic’in aynı zamanda eskiden Sırbistan’ın Avrupa Birliği üyeliğine karşıyken geçen seçimlerden itibaren AB üyeliğinin bayraktarlığını yaptığını ve bu ikili yaklaşımın da kendine artı puan kazandırdığını aktardı. En önemlisi şeyin ise Vucic tarafından kullanılan, Sırbistan’ın Rusya’ya olan ciddi Rus gazı bağımlılığı olduğunu belirten İnsel, Rus gazının Sırbistan’a ayrıcalıklı bir fiyatla geldiğini, Vucic’in de bunu kullanarak “Rus gazının yerine ne koyacağız, daha yüksek fiyat vermeye hazır mısınız? Biz bir istikrar ve barış çizgisini korumak zorundayız.” diyerek halkın gelecek endişesini de tetiklediğini aktardı. Aynı gün yapılan milletvekili seçimlerine de değinen İnsel, Vucic’in %59 oy alırken partisinin, oyların %43’ünü almasını ilginç olarak değerlendirdi. 2020’de milletvekili seçimlerinde, muhalefetin seçimleri boykot ettiğini hatırlatan İnsel, bu seçimlerde ise muhalefetin mecliste yer aldığını ve sol ve çevreci ‘Yapabilir Hareketi’nin meclise 14-15 milletvekili sokabildiğini, tabii çoğunluğun yine Vucic’in partisi ve onu destekleyecek sosyalist partinin elinde olacağını aktardı.

Zelensky BM Güvenlik Konseyi'nde

Son olarak Zelensky’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde konuşacağını aktaran İnsel, Bucha’da Rus ordusunun çekilmesi sırasında ortaya çıkan büyük kıyımdan daha büyük bir kıyımın Borodyanka’da olduğu iddialarına yer verdi. Bu konunun önümüzdeki dönemde Putin ve diğer sorumluların Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde haklarında soruşturma açılmasını ve belki de dava açılmasını gündeme getirebileceğini belirten İnsel, Borodyanka vahşetinin Bucha vahşetini aşan boyutlarda gözüktüğünü aktararak, Bucha’da yaşananları “Bosna Hersek savaşında olduğu gibi tarihe geçecek kıyımlardan biri olduğu hemen hemen kesin.” şeklinde değerlendirdi.

Pazar günü Fransa’da yapılacak cumhurbaşkanı seçimlerinin birinci turu ile Ufuk Turu’nu bitiren İnsel, Macron’un ve aşırı sağcı eski Ulusal Cephe -yeni adıyla Ulusal Birlik Partisi- lideri Marine Le Pen’in ikinci tura kalma ihtimalinin yüksek gözüktüğünü aktardı. Sol parti liderinin, Marine Le Pen’i yakalayıp yakalamayacağının belli olmadığını da belirten İnsel, Fransa koşullarında seçime katılımın düşük olma beklentisinin olduğunu, diğer taraftan ise inanılmaz gözüken ama 2012-2017 arasında cumhurbaşkanlığı yürütmüş, büyük belediyelerin çoğunu yönetmiş olan muhalif aday Hidalgo’nun partisinin oyların %2’sinden daha düşük oy alacağının beklendiğini aktardı.

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Eda Kılıç’a teşekkür ederiz.)