Kolombiya cumhurbaşkanlığı seçimleri: Solun ortak adayı Gustavo Petro ikinci turda

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ahmet İnsel, Ufuk Turu’nda Kolombiya’daki seçimler, Danimarka’daki referandum ve Türkiye-Yunanistan ilişkileri üzerine konuştu.

Petro

Ahmet İnsel, pazar günü Kolombiya’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turundan bahsederek Ufuk Turu’na başladı. Kamuoyu yoklamalarında aylardır önde olan solun ortak adayı Gustavo Petro’nun birinci turda oyların yüzde 40’ını alarak birinci geldiğini aktaran İnsel, bunun bir sürpriz olmadığı yönünde yorumda bulundu. Asıl sürpriz, geçen sene birdenbire ortaya çıkan bir adaydı. İnsel, genel beklentinin, klasik sağ partilerin adayı Federico Gutiérrez’in ikinci tura kalması yönündeyken; milyoner iş insanı, eski Bucaramanga belediye başkanı Rodolfo Hernández’in son 4 ayda beklenmedik artış göstererek, Gutiérrez’in önüne geçtiğini ve oyların yüzde 28’ini alarak ikinci tura kaldığını söyledi. Bu yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, Gustavo Petro’nun üçüncü cumhurbaşkanlığı seçim yarışı olduğunu vurgulayan Ahmet İnsel, seçimlere katılımın yüzde 54 olduğunu belirtti.

Petro’nun 2018 seçimlerinde ikinci turda oyların yüzde 41’ini alarak, yüzde 54 oy alan Iván Duque karşısında seçimi kaybettiğini hatırlattı. 2018’deki oyların yüzdelerinin toplamının yüzde 100’e tamamlanmamasının sebebinin “beyaz oy” olarak adlandırılan boş oyların geçerli sayılmasından kaynaklandığı konusunda bilgilendirmede bulundu.

İnsel, Kolombiya cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ayrıntılarına değinmeye devam ederken, Gustavo Petro’nun Kolombiya İnsancıl Patisi’nin (Colombia Humana) lideri olduğundan ve bu partinin bir buçuk sene önce “Kolombiya İçin Tarihi İttifak” adı altında bir ittifak kurduğundan bahsetti. Sivil toplum hareketleri, sendikalar, dernekler, çevre hareketleri ve başka partilerin katılımıyla oluşan ittifakın ön seçimlerinde Petro’nun birinci gelmiş olduğunu; ikinci gelen kişininse Francia Márquez adında Afro-Kolombiyalı kadın hakları ve çevre militanı olduğunu ve Petro’nun Márquez’i başkan yardımcısı olarak seçtiğinden bahsetti. Gustavo Petro’un 2020’de başlayan ve 2021’de devam yaygın toplumsal muhalefet hareketinin kanalize olduğu bir muhalefet hareketinin zirvesini oluşturduğuna dikkat çeken İnsel, Petro’nun seçim kampanyasının ana sloganının “Hayat İçin” olduğunu da söyledi. Ömer Madra, Petro’nun en önemli vaatlerinden birinin, yürürlükteki bütün petrol projelerinin hemen askıya alınması ve enerjide fosil yakıt dışı kaynaklara geçişin başlatılması olduğunu söyledi. Kolombiya’nın ihracatının %50’sinin, devlet gelirlerinin ise %10’unun petrole dayanması sebebiyle bu vaadin son derece radikal bir politik vaat olduğu şeklinde değerlendirmede bulundu.

Ahmet İnsel, bunlara karşın, eğer klasik sağın adayı Rodolfo Hernández yerine Federico Gutiérrez ikinci tura kalsaydı, kamuoyu yoklamalarına göre Gustavo Petro’nun seçilmesi ihtimalinin hemen hemen kesin görüldüğünü belirtti. Fakat Kolombiya’nın Donald Trump’ı olarak tanımlanan beklenmedik aday Rodolfo Hernández’in, ikinci turda Petro’nun önüne geçme ihtimalinin çok yüksek olduğunu söyledi. Birinci turun sonunda Federico Gutiérrez’in Rodolfo Hernández’e oy verilmesi çağrısını yapması dolayısıyla seçmenlerin hepsinin Kolombiya’nın Donald Trump’ına oy vermesi durumunda Gustavo Petro’nun seçilme şansı olmadığını belirtti. Rodolfo Hernández’in, kürtajın yasallaştırılmasını savunmamakla beraber suç olmaktan çıkarılmasını ve çevre koruyucu bazı önlemleri dile getirmekten geri durmadığını belirten İnsel; diğer taraftan klasik bir piyasa ekonomisi merkezli bir tasarımı olduğuna da dikkat çekti. Gustavo Petro’nun, ikini tur seçimlerine katılımın artması koşuluyla kazanma şansını artırabileceğini söyleyen İnsel, 19 Haziran’da ikinci tur seçimlerinin gerçekleştirileceğini bildirdi.

Danimarka'da referandum

Ahmet İnsel, Danimarka’da 1 Haziran’da gerçekleşmesi planlanan referandum ile Ufuk Turu’na devam etti. Rusya’nın Ukrayna’ya işgal ve ilhak amaçlı saldırısını takiben Avrupa Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’na dahil olması referandumuna giden Danimarka’nın, Avrupa Birliği’nin birkaç ortak girişimin yanı sıra Avrupa Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’ndan 1992’de çıktığını hatırlattı. Ülkenin başbakanı Mette Frederiksen’in geçtiğimiz mart ayında atmış olduğu iki adıma dikkat çekti. Birincisinin, gayrı safi milli hasılanın yüzde bir buçuğuna tekabül eden askeri harcamaların yüzde ikiye çıkarılmasını önermesi olduğunu belirten İnsel diğer adımın, azınlık denebilecek koalisyon partilerinin desteğiyle, halkı Avrupa Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’na yeniden dâhil olma referandumuna çağırması olduğunu belirtti. İnsel, çok az bir farkla evet çıkmasının ve katılımın çok düşük olmasının beklendiğini; hayır diyenlerin bir kısmının aşırı sağ ve muhafazakâr kesimden olduğunu söyledi. Bu muhafazakar kesimin, Danimarka’nın Avrupa Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’na dahil olması isteğinin, Avrupa Birliği ile NATO arasındaki bir çekişmenin sonucu olduğu görüşüne sahip olduğunu söyledi. Yani Avrupa Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası güçlenirse NATO zayıflar diye iddia ettiklerini belirtti. Evet diyenlerin ise Avrupa Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası ile NATO’nun birbiriyle daha iç içe geçmesinin gerçekleşeceğini düşündüğünü söyledi. İnsel, Yeşil Sol Parti’nin ise askeri harcamaların hem Avrupa’da hem de Danimarka’da artması sebebiyle hayır oyu vermeye çağırdığına dikkat çekti.

Türkiye - Yunanistan ilişkileri

Türkiye’nin Yunanistan’a karşı saldırgan bir pozisyon alması sonucu sürekli artan gerginlik sebebiyle Yunanistan’da askeri harcamaların artırılması yönünde büyük bir baskının olduğuna değinen Ahmet İnsel, her iki ülkedeki askeri harcamaların ayrıntılarına girerek devam etti. 1960’ta Yunanistan’da askeri harcamalar gayrisafi milli hasılanın yüzde 4,9’una tekabül ederken, bu harcamaların Türkiye’nin 1977’de Kıbrıs’a yaptığı müdahalelerle birlikte zirveye ulaşarak yüzde 6’ya kadar çıkmış olduğunu hatırlattı. Yunanistan’ın AB’ye katıldığı 1981 yılından sonra bu harcamaların hızla düşüşe geçmiş olduğunu; fakat daha sonra yükselişe geçerek 2020’de gayrisafi milli hasıla içindeki payının 2,8’e varmış olduğunu, SYRIZA milletvekillerinin bu durumdan dolayı oldukça endişeli olduklarını bildiğini söyledi. İnsel Yunanistan’da yaklaşık 15 milyon dolarlık askeri modernizasyon programının gündemde olmasının sebebinin ağırlıklı olarak Türkiye endişesi olduğuna dikkat çekti. 1960’tan 2020’ye kadar Yunanistan ve Türkiye’nin askeri harcamalarının gayrisafi milli hasılaya oranlarını gösteren çizelgede iki ülkeye ait eğrilerin birbirine tamamen paralel gittiği görüldüğü konusuna değindi. Aşağı yukarı her gün, Yunanistan’ın Türkiye’ye kendi hava sahasının Türk savaş uçakları tarafından ihlal edildiğine dair nota verdiğini, tüm bu gelişmelerle Türkiye’nin de askeri harcamalarının arttığını ve gayrisafi milli hasıla içindeki payın yüzde 2,9’a yaklaşmasına sebep olduğunu açıkladı. 2015’te bu oranın yüzde 1,8 iken 2020’de 2,8’e çıkmış olduğuna; bu bir puanlık artışın Türkiye açısından yaklaşık 7 ila 8 milyar dolara tekabül ettiğine dikkat çekti.

Türkiye’de altılı masa toplantısı olarak adlandırılan toplantıya da değinen İnsel, toplantı sonucu ortaya konan on maddelik programda çevre konusunda herhangi bir önerinin olmadığına dikkat çekti.

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Elif Gözlüklü’ye teşekkür ederiz.)