Ufuk Turu’nda Ahmet İnsel, geçtiğimiz hafta sonu Cezayir’de gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, Almanya’da devam eden eyalet seçimlerini, İtalya ve Arnavutluk arasındaki göçmen antlaşmasını, Fransa’da yeni başbakan olarak atanan Michel Barnier’e karşı tepkileri değerlendiriyor.
Ufuk Turu’na geçtiğimiz hafta sonu Cezayir’de gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile başlayan Ahmet İnsel, katılımın %39 civarında olduğu seçimlerde mevcut Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un ordunun desteğini de arkasına alarak oyların %94.5’i ile yeniden seçildiğini aktardı. Sosyalist Güçler Birliği’nin adayının oyların %2’sinden biraz fazlasını, Barış için Toplum Hareketi’nin adayının ise oyların %3’ünden biraz fazlasını aldığını belirten İnsel, 2019’da katılımın %39 olduğu Cezayir seçimlerinde Bağımsız Seçim Otoritesi tarafından bu seçimlerdeki katılım oranının %48 olarak açıklandığını ancak bu oranın seçimlerden çıkan sonuç ile matematiksel olarak uyuşmadığına dikkat çekti. Tebbun’un aldığı oyun 5 milyon 329 bin, karşısındaki adaylardan Abdülaali Hassani Şerif’in aldığı oyun 178 bin, Sosyalist Güçler Cephesi adayının ise oyunun 122 bin olarak açıkladığını; bu üç oy miktarının toplandığında aşağı yukarı 5 milyon 600 bin civarında olduğuna ancak toplam kayıtlı seçmen sayısına bu oranı vurduğunuzda %23 çıktığına dikkat çeken İnsel, Türkiye’de eskiden uygulandığı gibi oy verenlerin baş parmaklarına silinmez bir mürekkeple boya uygulamasının olduğu Cezayir’de oy kullanmayanların ceza alacağına yönelik çıkan bir rivayet karşısında oy vermeyi düşünmeyen insanların oy vermeye giderek boş oy attıklarını belirtti. Öte yandan seçim komitesinin verdiği rakamlar içinde boş oy veya geçersiz oyun olmadığını ifade eden İnsel, seçimlerde söylenildiği gibi %48 katılım olduysa, bu oyların %45’inin veya %50’sinin aslında boş ve geçersiz oy olduğunu açıkladı. Tebbun’un iktisadi ve sosyal altyapı vaatleri olduğuna değinen İnsel, bunlardan özellikle sosyal konut konusundaki vaatlerini 2019 yılından beri gerçekleştirdiğini aktarırken, tamamen petrol ve doğal gaz gelirlerine dayalı bir ekonomisi olan Cezayir’in uluslararası piyasada petrol ve doğal gaz fiyatları düşmeye başladığı andan itibaren bloke olduğunu ifade etti. Katılımın düşük olduğu seçimlerin bu şekilde sonlanmasının nedenlerinden biri olarak Cezayir’de demokrasiye geçişin son umudu olan Hirak protestolarının bastırılmış olmasını ve insanların muhalefet yapmaktan vazgeçerek artık kendilerini tamamen bu hareketin dışında tutmaya başlamalarının etkili olabileceği değerlendirmesinde bulunurken, öte yandan iktidar açısından mevcut toplumsal muhalefete bir patlama riski taşıdığı gözüyle bakıldığını da belirtti.
Almanya’da gerçekleşmekte olan Eyalet Meclis Seçimleri’ne geçen Ahmet İnsel, önümüzdeki üçüncü seçimin 22 Eylül’de Brandenburg’da olacağını ve daha önceki eyalet seçimlerinde olduğu gibi aşırı sağ Almanya için Alternatif Partisinin (AfD) %26 ila %28 arasında oy alarak diğer partiler karşısında açık ara önde gelmesinin beklendiğini aktardı. Sosyal Demokratlar’ın oyların %22 ila %24’ünü alarak ikinci parti olacağının, Hristiyan Demokratlar’ın %20’nin biraz altında kalarak üçüncü sırada yer alacağının ve bu partileri %15 civarında oy ile Sahra Wagenknecht’in hareketinin, %5 ile Yeşiller’in ve %4 ile sol parti Die Linke’nin takip edeceğinin beklendiğini aktaran İnsel, AfD’nin Doğu Almanya’da ya birinci ya da ikinci parti konumunda olduğunu belirtti ve Brandenburg’da sosyal demokratlarla yarıştığını ve Die Linke’nin oylarının bir kısmını kendisine çeken Wagenknecht’in partisinin etkisinin çok önemli olduğuna dikkat çekti. Bu tablodan hareketle önümüzdeki 2025 yılındaki Almanya Parlamentosu seçimlerinde Hristiyan Demokrat Parti ve Sosyal Hristiyan Parti koalisyonu ihtimalinin güç kazandığını ve ikinci büyük partinin Almanya için Alternatif Partisi (AfD) olarak görüldüğünü ve onu Sosyal Demokrat Parti ile Yeşiller’in izleyeceğini ifade eden İnsel, ilginç bir şekilde liberallerin ve Die Linke’nin %5 barajının altında kalma ihtimalinin giderek arttığına dikkat çekti. Bu durumda, AfD’nin Almanya genelinde birinci parti olarak çıkmasa da, sadece Doğu Almanya partisi olmaktan çıkarak ikinci büyük parti konumuna geçeceğini vurguladı. Eyalet seçimleri sonucunda AfD’nin tek başına bir şey yapamasa da bir dizi yasa tasarısını engelleyecek konuma sahip olduğunu ve dolayısıyla yaptırmama kapasitesinin arttığını belirten İnsel, Almanya’da aşırı sağın yükselişi ile ilgili bir başka gelişmenin Almanya İçişleri Bakanlığı’nın kara sınırlarında geçiş kontrolü yapacağını aktardı. Bunun Schengen’in istisnai bir uygulaması olduğuna işaret ettiğini belirten İnsel, Almanya’nın Avusturya ve Fransa gibi kara sınırları olan ülkelerden kendisine gelen kayıt dışı göçmenlerin sınırdan geri çevirmeye başlayacaklarını ilan ettiğini ve bunun üzerine Avusturya’nın Almanya’dan geri çevrilen göçmenleri kabul etmeyeceğini açıkladığını da dile getirdi. Güney Kıbrıs ile Kuzey Kıbrıs arasındaki yeşil hat üzerindeki bir türlü hiçbir tarafa geçemeyen 100’ün üzerinde göçmen grubu olduğunu hatırlatan İnsel, benzer durumun Almanya ile komşuları Avusturya, Polonya veya Fransa ile yaşanabileceğini ifade etti.
Programına Arnavutluk ile İtalya arasındaki göçmen antlaşması ile devam eden Ahmet İnsel, İtalya’ya sığınma talebinde bulunanların talebinin incelenmesi sırasında Arnavutluk’taki geçici merkezlerde bekletileceğini ve bu uygulamanın önümüzdeki aylarda başlayacağını belirtti. Benzer durumun daha önce İngiltere ve Ruanda arasında yaşandığına dikkat çeken ve seçimleri İşçi Partisi kazanınca Ruanda ile olan göçmen antlaşmasının iptal edildiğini hatırlatan İnsel, ancak İtalya’da başbakan Meloni’nin Arnavutluk ile antlaşmayı ısrarla devam ettirdiğini ve Arnavutluk başbakanı Edi Rama’nın da bu antlaşmadan memnun olduğunu belirtti.
Son olarak Fransa’da gerçekleşen Paralimpik Olimpiyatları’na değinen Ahmet İnsel, Paralimpik Oyunları’nın en önemli etkisinin insanların engellere karşı olan bakışını büyük ölçüde değiştirmesi olduğunu belirtti. Engelleri toplumun sırtında bir yük olarak gören anlayıştan, özel koşullarından kaynaklanan ihtiyaçlarının karşılanması koşuluyla engelli insanların topluma katılma imkanına sahip olduğuna dair özellikle genç kuşakta bir anlayışın güçlendiğini ifade eden İnsel, oyunların ardından Fransa’da gündemin Cumhurbaşkanı Macron’un Başbakan olarak atadığı eski bir sağ partiden bakanlık yapmış, sağcı ve sosyal bir eğilimde olan Michel Barnier olduğunu aktardı. Barnier’in Birleşik Krallık ile yürütülen Brexit antlaşması sırasında Avrupa tarafının temsilcisi olarak çalışmış ve bu süreçte iyi bir izlenim bırakmış olduğunu hatırlattı. Parlamentoda en az oy alan grubun üyesinin başbakan olarak atanması karşısında geçtiğimiz hafta sonu yapılan gösterilerde, Macron’un demokratik gelenekleri fütursuzca ihlal ederek Parlamento’da birinci gelen kesim olan Yeni Halk Cephesi’ne hükümeti kurma teklifinde bulunmamasının eleştirildiğini belirten İnsel, bu durumun Macron’un başlı başına bir meydan okuması olduğunu ve ‘Beşinci Cumhuriyet Fransa’sı’nın, yarı başkanlık sisteminin tamamen tıkanmış olduğunu gösterdiğine dikkat çekti. Yeşiller ve Sol Komünist Partisi’nin Barnier’in hükümetine güvenoyu vermeyeceklerini açıkladığını aktaran, ancak Fransa’da Başbakan olarak atandıktan sonra hükümetin güvenoyuna sunulması şartının olmadığını hatırlatan İnsel, dolayısıyla güvenoyu konusunun bütçe tartışmaları konusunda gündeme gelebileceğini ve bütçeyi geçiremediği zaman anayasanın öngördüğü bir madde ile tartışmasız ilan edeceğini, ancak karşılığında partilerin güvenoyu talebinde bulunacaklarına dikkat çekerek bu haftaki Ufuk Turu’nu noktaladı.